Mello

• 25 Ağustos 2020 Salı 05:27:42

Y Kuşağından...

Şu an güney kutbunda karla kaplı bir vaziyette küçük bir kulübede uzaylıların arasıra misafirliğe geldiği ve giderken bolca buz aldığı bir gün geçirdim. Hadi be ordan… Hayda…

Şu an güney yeni kıtada yağmur ormanlarında yaşayan en eski uygarlıklardan bir olan kabilenin yanında ormanın sırlarını çözerken ayağıma batan zehirli bir dikenin beni düşürdüğü ölüm sarmalında, kabilenin şifacısı kalbime güç vermek için öte dünya ile iletişime geçmek için şaman ayini düzenlerken, tek düşündüğüm… oluyor mu, yok be, Hayda..

Şuan borsa istanbulda büyük bir şirketin piyasa yapıcı bölümünde hisse senedini belli bir miktarın üzerinden tutmak için önümdeki yönergeleri takip ederken, gelen bilgi notuna okuduğumda, doların yakın zamanda çok çıkacağı ve hisselerin bir an önce satışa çıkarılıp, en usta traderleri bile kandıracak ölçüde yalan haberleri ekonomi dergi, gazete ve internet sayfalarına geçmekle meşgulken, çalan telefondan duyduğum sesle…. Oluyor mu, sallama… ulan sana hiçbir şey beğendiremiyoruz be..

Şu an anadolunun bozkır ikliminde nufüsunun yüzde 85 ini şehre göç vermiş, ilerlemiş yaşına rağmen tarla süren emektar traktörünün üzerinden tümsek ve çukurlara bata çıka güneşin altında terlemiş bir vaziyetteyken, pulluğun takıldığı taşa gözüm ilişti, traktörü stop ederek biraz kenara aldıktan sonra kürek ve çapa ile pulluğun takıldığı taşın kenarlarını kazmaya, eşelemeye başladım, açığa çıktıkça üzerinden anlamını bilmediğim çizgilerin yazıların olduğunu farketmemle… nasıl gidiyor.. olmaz, başka bir şey bul..

Şu an sabah ezanı öncesi abdestimi aldım ve camiye doğru yola çıktım, yolda okunan ezanla birlikte dilim zikre durmuşken, arkamdan bir şeyin yaklaşmakta olduğunu sezinledim ve durup arkama baktım, ancak hiçbir şey yoktu, yine de içim ürperiyor ve kalbim ve zihnim bir şey tarafından takip edildiğimi bana sonsuz kere sonsuzca inandığım Allah kadar gerçek olan bir vahiyle bana bildiriyordu, yolun karşısından gelen tavuk kamyonunun ışıklarından yararlanarak birden yeniden geriye döndüm ve o gözleri gördüm.. nasıl bu hikaye oluyor mu… hayır..

Arkadaşım ne yazsam beğenmiyorsun…

Yıl ademden önce 25000 lerde daha tanrı dağları ve himalayalar oluşmaya başlamadan önce elimdeki mızrak ile bir kayanın arkasına saklanmış yaban öküzlerini izlerken… zaman konusunda sıkıntı olabilir, bu hikaye nasıl yürür, boşver tamam..

Ahirette din günü gerçekleşmemiş halde, kalan insan ruhlarının kendi içlerinde kurdukları teşkilatta çiftçi rolü bana düştü, mana aleminde çifçiliğin esaslarnı öğrenirken, ruhların en sevdiği sebze olan mana marulunu yetiştirmeyi yeni gelen genç ruhlara öğretirken farkettim ki… neyi farkettin sallama dünyevi..

Günümüzden 221 yıl sonra, neden 221 yıl ??? off ya…

Gördüğüm rüyada gobi çölünün altındaki bir şehrin gizli kapısını buldum ve kapıyı açarak yürümeye başladım, her yer altın zümrüt, elmaslarla süslenmiş büyük bir sarayın içinde ilerlerken bir den dur sesiyle dona kaldım. Çevreme baktım kimse yoktu. Bir adım daha atmamla ayağımın önüne gümüş bir ok saplandı. Oku atan yüzüklerin efendisindeki legocias mı neydi işte oydu.. elf gözleriyle beni uzaktan süzdü ve bir parante atarak yanıma doğru geldi. Kimsin, nereden geliyor nereye gidiyorsun en insan dedi.. insan olduğumu nereden anladın dedim. Elf gözlerimden bir şey kaçmaz dedi, o sözünü bitirmeden hemen kolumda sakladığım keskin elmas bıçağımı ani bir hareketle onun boğazına dayadım ve ölümüne susamadıysan arkadaşlarına söyle oklarını indirsinler, düşman olarak değil dost olarak geldim ve mello diyerek kapıyı açtım.. sonra… nasıl devam edeyim ya hu…

karlar kraliçesi selinanın ülkesinde demirçilik yapan bahadır bir cüceydim, cüce dediysem boyun 2 metre 12 santim, saçlarım sarı kahverengi karşımı gözlerim zümrüt yeşili iken, karacadının bana vermiş olduğu siparişi yetiştirmekle meşguldüm. kara cadıya iş yapmak yasak olmasına rağmen, ülkede meydana gelen ekonomik çöküntü sonrası artık kraliçenin yasalarına uymamayı göz almıştım... sonra... sonrası mı var.. bitti işte...gerisini de sen yaz..