Aradığınız Kriterlere
Y Kuşağından...
Film Tarzı: Türkçe Dublaj-Türkçe Altyazı-Yerli...
Yerliyi seçiyorum.Yerli bir film izlemek için
Film Türü: Yaklaşık 15 tür içinden Bilim Kurguyu seçiyorum.
Diğer Türler; animasyon,aile, korku, polisiye, savaş, tarih, romantik, komedi,çizgi film, dram vb vb..
Ara butonuna basıyorum ve bilimkurgu türünde yerli bir film çıkmıyor karşıma..
Çıkan yazı :
"Aradığınız kriterlere ilişkin sonuç bulunamadı! Kriterleri değiştirerek tekrar deneyebilirsiniz."
Yıl 2020, ve bizim dünya çapında ün yapmış bir filmimiz yok sanırım.
Peki bunun nedeni nedir?
Din ekseninde; sünnilik, alevilik mi?
Irk ekseninde; türklük, kürtlük, çerkezlik, araplık Vb mi?
Siyaset ekseninde; chp mi, dp mi, mhp mi, bbp mi, ödp hdp mi vb partiler mi yani..
Sanatçılarımızın haberleri denk geliyor ara sıra basında karşımıza... Sahi, sanatçı ne demekti? Muhalif mi olması gerekiyor baskın kültüre karşı, ki ülkemizde bu baskın kültürler; sünnilik türklük kürtlük ile alevilik türklük kürtlük araplık mıdır??
Dünyayı Kurtaran Adam’ı hatırlıyorum ama Cüneyt Arkın oynuyordu.. Hayt huyt bir filmdi, o günün koşullarıyla ancak belkide..
Son yıllarda GORA.. Aynı cübbeli ahmet hocanın; mealen; yahu ben iki dua okurum onların füzelerini, mekiklerini düşürürüm demesi gibi bir filmdi. Bilim kurgu mu, komedi mi belli değildi..
Arif v 216: biraz idare ederdi hiç yoktan iyidir, lakin yine komedi..
Şöyle bir araştırdım da bilim kurgu cahili bir Yeşilcam’ımız var sanırım. Daha doğrusu yok da diyebiliriz.. Sanki bıçak gibi kesiliverdi, Kültür Sanat ve filmler ülkemizde...
Bunun nedeni nedir?
Ekşi sözlüğe baktım, karşıma çıkan yorumlar:
***
1-2012yılına ait bir yorum
"bilimkurgu sinemasının, genel türk izleyicisinin ilgi alanına girmiyor oluşundan kaynaklanan acı bir gerçek. bilimkurgu, özel ve az sayıdaki izleyicisi dışında türkiye’de pek talep görmüyor. bir elin parmağını geçmeyen kimi eserlerin de salt bilim kurgu olmadığı ve komedi, dram, fantezi gibi başka türlerle beslenerek oluşturulduğu ortada.
bu durumu maddî koşullara, teknolojik yetersizliğe bağlayanlar da çıkacaktır; fakat bu unsurlar, türkiye’de bilimkurgu sinemasının gelişmemesini tek başına açıklamakta yetersizdir. öyle ki, dünya üzerinde düşük bütçelerle çekilen pek çok başarılı bilimkurgu filminin olduğunu da biliyoruz. acaba türk yönetmenleri, yapımcıları ve film şirketleri "bu iş bizi aşar, harcanan paraya yazık olur" mantığıyla mı hareket ediyor? belki de."
***
2-2012 yılına ait bir yorum
"insanımızın hayal kurmak için gerekli zihinsel ve fiziksel donanıma sahip olmamasının yol açtığı durumlardan biridir."
***
3- 2012 yılına ait bir yorum
nedenlerinin eninde sonunda maddi koşullara bağlandığı acı gerçek. elinizde bir bilimkurgu senaryosu ile yapımcıya gidersiniz. kendisi bir ticaret adamı olduğu için projenize para yatırmak istemez. zira bu projeye bağlayacağı para ile 2-3 tane dram ya da avam komedi çekerek bu projeden kazanacağı paranın 3-5 katını kazanacaktır. çünkü, bilimkurgunun alıcısı yokken avam avam komedilerin alıcısı çoktur.
bir başka konu da teknik yetersizlik. 2 paralık filmlerin sahnelerini birleştirip adına "montaj" dendiği dandik montaj setlerinde bilimkurgu montajlayamazsınız. zira türkiye’de ne bilimkurgu montajlayacak nitelikte ara eleman ne de kurgu seti bulunmamaktadır.
***
4-2012 yılına ait bir yorum
bilim kurgunun dünyada en popüler örneklerinin verildiği yıllarda dünyayı kurtaran adamla, çakma süperman ve e.t ile boyumuzun ölçüsünü almıştık. kaç tane bilim kurgu yazarımız var. isin temeli buradan baslıyor. yazar ve senaristlerin kacı bilim kurgu yazabilecek kalibrede. diger sorunlardan bahsedilmis zaten tekrar etmeye gerek yok.
***
5 - 2020 yılına ait bir yorum
bilim kurgu içeriğinin gelişmesi için öncelikle yaratıcı beyinlerin baskılanmaması, bu beyinlere sahip bireylerin kendilerini bilimsel içerikler ve hayal gücü ile geliştirmesi gerekir.
diyelim ki bu oldu (türkiye’de çok fazla olmuyor ne yazık ki) bu sefer de bu dalda sinema-oyun gibi sektörlerde bir içerik üretmek istediğinize karşınıza teknolojik yetersizlik + bütçesel sorunlar çıkıyor. ne yazık ki bu aşamaları türkiye’de geçip başarılı bir üretebilen bir kişi bu güne kadar çıkmış değil.
hatta ilk evreyi geçmeyi başaran bile pek yok çünkü olsaydı türkiye’de bilim kurgu edebiyatı gelişmiş olurdu.
***
6-2020 yılına ait bir yorum
bunun pek çok sebebi var ve başlıca sebep kesinlikle talebin olmamasıdır. bunun ardından bütçe ve filmin geniş bir coğrafyada vizyona girememesi sorunu var.
bütün bu olumsuzluklar ortadan kalksa da din baskısı olacaktır. adam evrimden, görecelilikten bahsederse filmde, o film din düşmanı olarak gösterilebilir. sonuçta adamlar müfredattan evrimi çıkarttılar.
***
7-2020 yılına ait bir yorum
aslında farklı bir başlık açacaktım. bilimkurgu’yu sadece sinema olarak kısıtlamak yanlış bence ama ekşi sözlük’ün hiç bir şeyi beğenmeme timinin lincine uğrayacağımı ve tanımı bile okumaktan aciz kişilerin ’’bu başlık zaten açılmış’’ yazacağını bildiğimden buraya yazma gereği duydum. bilimkurgu’nun aslı roman ve edebiyattır. bunu sinema ile kısıtlandırmamalı.
şimdi gelelim konuya;
bence bunun birden çok yanıtı var. hadi gelin bunları yorumlayalım.
- ekonomik sebepler nedeniyle insanlar hayal gücünü geliştiremiyor.
doğru sayılabilecek tespit. insanlar gelecek kaygısı güderken, gelecek ile ilgili hayal kuramıyorlar. burada bir parantez açmak lazım. hayal kurmaktan kasıt ’’içi boş hayaller’’ değil. 1960’ların star trek’i hayal kurarken, kendi kendine açılan kapıları, açılıp kapanan mobil telefonları hayal ederken aslında geleceği görüyordu. bunun gibi bir çok örnek verilebilir.
- insanlar ekonomik sorunlar yaşıyor ama aşklı, meşkli, mafyalı dizilerden kafasını kaldırmıyor.
evet. bu da aslında toplumun gelişime ne kadar açık olduğu ile ilgili. bir toplum kendini geliştirme ihtiyacı hissetmiyorsa, gelecekle ilgili de bir hayali yoktur.
- bilim insanlarının kalitesizliği.
durun vurmayın. her ne kadar gelişime açık, gelişmeleri takip eden bilim insanları da olsa, çoğunluğu ’’bir yere kapak atayım, sonra yatayım’’ tembelliğinde ve bunun daha da kötüsü, bu insanlar kendi kalitesizliklerini bastırmak için kafasını çıkaran her görüşe vuruyor. - lunaparklardaki oyunu düşünün-
sonuç itibariyle; aklıma gelmeyen başka nedenler de olabilir. tek bir yanıt yok, birden çok yanıt var.
***
8 - 2020 yılına ait bir yorum
ahaber atv trt falan seyret asıl bilim kurgu orada. ayrıca söyle bir durum daha var. türk sineması topyekün gelişmişmidir ki bilim kurgusu gelişsin dedirten başlık.
***
9- 2020 yılına ait bir yorum.
yorumlara inanamıyorum, ahlaksız dizi izleyen insanlar çoğunlukta olduğundan bilimkurgu izlemezmiş türkler.
lan tüm dünya bizim ürettiğimiz senin ahlaksız dediğin dizilerimizi izliyor çatır çatır. netflix’te bile çıktığında top listeye giriyoruz. tv dizilerinden bahsetmiyorum bile. kaç ülkeye satılıp kaç dile çevriliyor haberiniz var mi?
gidin sorun avrupa’da sokaktan insanlara tanıdığınız türk ünlü kim diye, artık sadece tarkan demiyorlar. yakışıklı/güzel aktör aktrislerimizi falan tanıyorlar hatta benim bilmediklerimin bile isimlerini biliyorlar. bizim edebiyatımız iyi ve romanlarımız güzel, çalıkuşu’dur, aşk-ı memnu’dur, vs. filme/diziye uyarlandığında tabi ki izlenir.
türkiye’de bilim kurgu yok. ulan zaten bilim kurgu hollywood’dan başka hiç bir yerde yok. oradaki tüm oyuncular/yönetmenler de sanki amerikan anasını satayım. yarısı avustralyalı falan. hatta hollywood’un bile bir çok bilim kurgu filmi bok gibi. nadir güzel olanlar var. bir de bilimkurgu dediğiniz sizin o beğendiğiniz marvel, dc falan onların hepsi çizgi roman zaten.
dünyada ve bizde neden bilimkurgu abd kadar gelişmiş değil? çünkü dünyanın parası orada dönüyor, sömürerek.
para olunca bilim yapılıyor(yine dünyadaki bilim adamlarına bol para verip beyin göçü alarak yapılıyor). özgürlük isteyen bilim insanları da amerika’ya koşuyor. dünyanın diğer ülkelerinde de bilim amerika’daki kadar gelişmiş değil dikkat ederseniz. silikon vadisi benzeri bir şey nerede var?
e bilim yapılınca bilimkurgu da yapılıyor doğal olarak.
ps. bu arada bütün büyük stüdyolar falan da hep amerikan şirketi yatırımlarını oraya yapıyolar setler orada kuruluyor vs. muazzam para var yani. siz futbolcuların kazandığı kıçı kırık 3 kuruşu çok büyük paralar sanıyorsunuz.
***
ayten beni terketti, şugillerin kızı başı açık geziyo, yanıyoo hatçee, artist gibi çocuk, yobaz kardeşim onlar, dinsiz lan şunlar, terörist abi bunlar, kürt abi bu çocuklar,türkçü abi o tayfa, ayasofyayı açtık, kafatasçı abi bu güruh, hayt huyt 10 metreden parante atarak ata bindi kara murat...
o kadar çok ilahiyat fakültesi açıldı ki ülkede, yakında bilim kurgu diye, fakirleri; zenginlere köle olarak satmazlarsa iyi..
bilim kurgu nire, biz nire...
Mehmet Akifgiller yanılmış kardeşim.. ne din ne kültür ne teknik... 3. dünya ülkesiyiz gerçek bu..
Demek ki neymiş; din; gelişmeye, hayale, üretime karşıymış..
arapların en büyük hayali; altından ırmaklar akan cennetlerde fanfinifon, aganigi naganigi miydi neydi???
onların hayali bize de geçmiş sanırım...
Ülkemizde sinema ve tiyatroyu defnettik sanırım..el fatiha.
Siyasileri; torpilli şoför, akraba, damat, kayınbirader olursa bir ülkede,
yine de bir kaç anayasal güvencemiz kalabildiyse bunun için şükür namazı kılmalı bence..
haydin camiye, cemevine...
***
ya hu bu yazının ve eleştirini neresini düzelteyim ben.. aldığın 3-5 nefes onu da Allah yoluna harca kardeşim. haddine mi senin bilim kurgu filmi? hem müslümana yakışır mı??
aynı afrikalılara yapılanlar gibi vermişler elimize bir Kuran; afrikalılara incil vermişlerdi, bize de kuran vermişler...
yakında ana karnındaki çocukları bile satın alırlar bu gidişe..
doların 7 eruonun 8 olduğu ...
ya hu ben ne yazıyorum.. ben de anlamadım.. sanırım tam bir eşkiya oldu çıktı desenize.. geçenin bu saatinden (04:48) Türk bilim kurgusu neden yok sorusuna, kıytırık cevaplar arıyor zihnim..
umut kaldı mı ülkemizde??
çakma manşetlerle ay’da koloni bile kurarız aslında.. bir kaç nefesi kuvvetli hocamız ramazan da okusun üflesin.
bir cami daha fazla yapalım, atın temelleri.. "başka alemlerde farkımız bizim"... Üstad, ömrümü çaldın, diğer tarafta benden kurtuluşun yok yani, cennette düşsen oradan kovalarım seni, doğru cehenneme.. nakşibendiyeye kapılanacak bir şey vardı sanki.. yahu adamlar hint tasavvufunu zerdüşt tasavvufuyla beyin yıkamışlar bu topraklarda...
islam’a laf yok kardeşim.. dört dörtlük bir din.. son din ne de olsa.
YORUMLAR
Aslında içime dert olan bir durum...sinema ve sinemamızın durumu desem. Tabii ki basarili denecek örnekler çıkıyordur lakin her tür genelinde bunu görmek mümkün değil..
Cüneyt Arkın' ın oynadığı " dünyayı kurtaran adam " filmi aslında ses getirmiş bir film..isin ilginç yani o zaman için j. Bond için teklif bile gelmiş. Şu an ise kendi tarzında kült filmler arasında yer alıyor...ne kadar tuhaf gelse de bize zamanın şartlarında değerlendirmek gerekiyor filmi..devam edilseydi ne olurdu..Cuneyt Arkın rolü kabul etseydi ne olurdu...su an cevapsız kalan diğer sorulardan.
Sinema kesinlikle doğduğu coğrafyanın özelliklerini taşıyor. Algıları kadar gelişiyor ve kabul oranıyla yarışıyor...
Adaptasyon olarak daha çok çekilen dizilerde bile bazı karakterler ( ki dizinin ana karakteri olsa dahi) kültürel yapımızı bozduğu gerekçesiyle değiştiriliyor...surasi açık ki sansürcü bir zihniyetle bir yere varmak imkansız. Çizgi filmlerde heykel memesi buzlamak bizi korumaz. Asıl mesele izlediği şeyin bir kurgu olduğunu anlayacak yeterlilikte bireyler yetiştirmek...
Ötekileştirmeden, kabullenememek ve saygı duyarak yaşayan bireyler..ee en başa dönmek lazım eğitim şart.
Tanrıyı ise karıştırmaya gerek yok inanç sistemini bozan yine insanın kendisi..hicbir inanç sistemi kafanı kuma göm demez...insani sevme onu kötüle de demez..bunu yapan özgür iradesiyle insan lakin bu irade kötücül ve yararsız fikirlerle örüldüğü zaman işte en büyük tehlike burada başlıyor...
Uzun süredir tv izlemiyorum...belli görüşlerin oyun alanı haline gelmiş bir tv bana hiçbir şey katmaz...iki açık sahne görüp kendimi kaybedeceğim düşüncesiyle sürekli makaslanan filmler sinirimi bozuyor hem de aşırı derecede...
Ah be nesildaşım bir hayalim var; gereksiz şeylerin sorun haline getirilip kullanılamadığı, kişilerin birbirlerini tercihlerinden ya da görüşlerinden dolayı şiddet göstermediği bir dünya...birkac güç odaklı zihnin başka zihinleri kontrol edemeyeceği kadar kendini bilenlerin çoğaldığı bir dünya...
Sanat kardeşim sanat...okudugun , izlediğin şeyler seni öldürmez...
Sağlıcakla
Yinsani
ilk okul 4 veya 5 te, yüzümü kömürle boyamıştık, sınıf ortasında tiyotra gibi bir şeydi.. çok gülmüştük.. konusu neydi hatırlamıyorum...
ruslar bile bilim kurgu da abd yi yakalamaya başladı.. sinema bir hayaller bütünü.. senaristler sayesinden dünyayı daha iyi anlıyoruz, ancak artık noktasal mantıksızlıklar görmemek istiyor zihnim sinemada..
mesela son veya yeniden izlediğim film bilim kurgu olarak: ANON du..
insanlar yolda yürürken yanında geçenlerin kim olduğunu biliyor... adı soyadı işi mesleği yaşı adresi vbb yani.. dijital olarak birbirine bağlanmış birbirini tanıyan bir yaşam modeli..biraz polisiye aslında..
cep telefonlarında hücresel teknoloji var, bir hücreden diğer hücreye haberleşme.. insan bedeni izlenerek bir dünya oluşturma yolunda gidiyoruz.. bunun hayalini de veren bilim kurgular, edebiyatçılar genelde..
nesildaşım eksik olma.. ben şuan ne düşündüğümü bilemiyorum.. bu beni deli ediyor.. düşüncemi kontrol etmek istiyorum.. ancak mümkün değil...
saygı sağlık ve huzur dileklerimle..
black_sky
Sinema için söylediklerine katılıyorum...hayal gücü geleceğe evrilmede çok önemli ve özellikle bilim kurgu filmler dikkatten kaçmıyor...
Bana göre ayrı bir çizgi daha var...izlenen filmler mi aile yapımızı bozuyor bozuk aile yapıları mi film oluyor...tartışılır sanki...
Eksik olma sende nesildaşım..
Sağlıcakla
" yahu adamlar hint tasavvufunu zerdüşt tasavvufuyla beyin yıkamışlar bu topraklarda..." Yapma be dostum....
Ben defterde çok az kişinin yazısını okurum ve yorumlarim. Ama sen, Konsantre ve Black müstesna yere sahipsiniz.
Senden okuduğum en kötü cümle yukarıdaki yargı cümlesi oldu. Bu yüzden yorum yapmayacağım ve bunu da yorumdan sayma.
Abim...
Yinsani
yine zikirler, balık üstü öküz boynuzları arasında dönen dünya da; islamın altın çağı denen tarihlerde kalma, nakşibendiye köken olarak iran ve hint coğrafyası ve baskısı altında yeşeren bir islami cereyan..ki topluma, millete, bireye, ailedeki erkek ve kadına bakışları da vasat. elbette kendi adıma da kızdığım en kötü huyum; tarihi veya geçmişi yargılarken acımasız olmak. çünkü o devirde yaşamadım, sadece düşünebiliyorum.. hacivat karagözün, hazerfanların başına gelenler de belli topraklarımızda.
"kötü yargı cümlesi"nin zihnimin altında kalan çıkarımı bu şekilde olduysa ne yapabilirim..
atladığım noktalar olmuş olabilir üstadım. lakin bunu daha dip sayamıyorum. düşüşe devam...belki bir gün emek verilmiş yazılar yazabilirim yine de sanmıyorum, bir o tarafa tos bir bu tarafa tos.. kendi kafamı kırana kadar toslamaya devam edeceğim sanırım..lakin bu hapishaneye benzeyen anadolu topraklarını bir şekilde dört cihete toslayarak üzerindeki ölü toprağını biraz da olsa kaldırabilir miyim, haddimce...
bilemiyorum..
değerlendirmen için teşekkür ederim üstadım.
eksik olmayın.
saygı sağlık ve huzur dileklerimle..
Erlik Aldacı
Yinsani
y kuşağından.. :)
Evrim, yani tek hücreli canlıların önce suda yaşama tutunması ve sonra karaya çıkması ve sonra da uçmasını içeren bir düşünce sistemi, bu düşüncenin üst modelinde insan var. Akledebilen, ayırabilen, bütünleştirebilen, sentezleyebilen bir canlı olarak,değiştirme gücüne erişmiş bildiğimiz en üstün varlık dünyamızda.
Evrime göre, insanın yapması gereken bir sonraki atılım, hem suda hem de gökte malzemeye, mekaniğe ihtiyaç duymadan yaşaması, bunun yanında karada giysiye gerek duymadan hava koşullarına adaptasyon sağlaması gerekiyor. Balık insan, kuş insan, yırtıcı veya yırtıcı olmayan hayvansı insan modeli. Bu gelişime bağlı olarak fiziki olarak sağlamlaştırılmış, çeliğe benzer bir deriyle kaplanması ve uzuvlarının mekanikleşmesi.
Burada Evrimin, Tanrıyı da bir canlı olarak görüyor düşüncesine ulaşabiliriz. Tanrı’nın da evrimleştiği hipotezinde bulunabiliriz ancak şimdilik kanıtlayamayız.
Tanrı evrimleş midir? Tanrı nedir?
Sorularına cevap arıyorum. Sadece düşünsel olarak. Benim şahşi düşüncem ise Tanrı’nın öldüğü ancak sisteminin bir şekilde çalışmaya devam ettiği.
**
Bilgisayar teknolojisine ulaşmamız belki de 50 bin yıllık bir zaman aldı güneş takvimine göre tabii ki. Çoğu makalede ve anlatımda evrim için belirtilen milyon ve milyar yıllar içinde çok çok küçük bir zaman dilimi. Sonuçta leyleklerin bizi getirmediğini biliyoruz ve insan üretimi üzerinden çalışıyoruz binlerce yıldır.
Yapay zekaların ve robotların sisteme girmesi ise insanı atıl duruma veya bir alt tür konumuna getirecek gibi bir endişe var. Birey için yersiz olan bu endişe ise, insanlık için ise gerekli bir endişedir. Yapay zekanın kendi enerjisini üretmesi ( ruh ve öğrenme) insanı tamamen devre dışı bırakacak.
İnsan beyninin daha haritalandırılmaması veya haritalandırılamaması ise en büyük eksikliğimiz. Düşünüyoruz ancak nasıl düşündüğümüzü bilemiyoruz. Akıllı, mantıklı, vicdanlı bir cahiliz aslında. Tüm gerçek buna çıkıyor.
**
Kutsal kitap okumalarından ise karşımıza çıkan sonuç; insanın devamlı hataya meyilli ve vahşi olduğu. Kutsal kitaplardaki; düşünmüyor musunuz, akletmiyorsunuz hitabı ise sanki kedinin fareyle oyunu gibi bir oyun çıkarıyor karşımıza. Sanki dünya denen gezegende kobay varlıklarız hissini siz de yaşamıyor musunuz hiç? Tanrı oyuncağı bir dünya, içinde doğa, bitki, hayvan. Kutsal kitaplar bize peygamberlerin bir nevi öğretmen olduğunu anlatıyor, seçilmiş ve aramızdan çıkan öğretmenler. Bu seçimin ise neye göre yapıldığını bilemiyoruz çünkü bilinen tarihlerde herhangi bir sınav metodu veya ayırma, eleme metodu yoktu. Tanrı seçti birilerini, bir ilaç verdi ve ilacı olan diğer insanlara göre daha fazla öngörüye sahip oluverdi. Ve tabii ki Tanrının insandan istediği, kulluk. Yani itaat, sınırları belirlenmiş bir davranış ve sözler kümesi içinde yaşam. Bu kümenin dışında ise, zulmün olduğu söyleniyor. Kutsal kitaplarda, nasıl düşünmemiz gerektiği anlatılıyor. Lakin düşüncemizi, kendimizi geliştirmemizin yolu gösterilmez. Buradaki sorun Tanrılık egosu olarak karşımıza çıkıyor. Ben de bunları yazarken aslında, Tanrıyı eleştiriyorum. Yaratılan, yaratanı eleştiriyor veya suçluyor yani. Ancak kutsal kitaplarda vrilen düşünce sisteminde daim olarak insnaın kendini eleştirmesi istenir? Ben nerede yanlış yaptım, ben Tanrımı neden anlayamadım, neden dinlemedim gibi bir muhasebe.. Son iki din özelinde de buna, günah çıkarma veya tövbe deniyor.
**
Sonuç olarak; Kısa bir ömür süresinde ne evrimi ne de dinsel düşünceye tam tamına kavuşabilmemiz imkansız. O yüzden yaşamı uzatma çalışmaları yapıyoruz. Karın doyurmaktan ziyade, doyrulmaya ihtiyacımız kalmayan bir yaşam formu düşlüyoruz. Çalışmak yok, uğraş yok ancak daha iyi ve yüksek bir tür olma çabamız var. Bunu da insanın düşünme kapasitesini artırarak yapabiliriz.
İnsanın zayıflıkları nelerdir?
Acı hisseden bir deri.
Yeme ve boşaltım isteyen ve deriyle kaplanmış bir beden.
Sınırlı bir duyuş, görüş ve düşünce içinde hapsedilmiş bir tutuklu, mahkum.
***
O bana desin ki:
Sen de bana de ki:
**
Her devrin kendi yandaşlarının, medya köşe başlarını tuttuğu ülkemizde, üfleyerek uçurulmak her millete nasip olmazmış...
Yaşasın Pappuayenigine hükümetleri... Ve var olsun her dem ayakta uyuyan Pappuayenigine halkı...
Ali Asaf tarafından 8/23/2020 10:19:57 AM zamanında düzenlenmiştir.
Yinsani
katkınız için teşekkürler
eksik olmayın.
saygı sağlık ve huzur dileklerimle...