- 366 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
HUGO CHAVEZ BOLİVARCI DEVRİM
12 Nisan sabaha karşı Savunma Bakanı General Lucas Romero’nun emriyle harekete geçen askeri birlik, Başkan Chavez’i konutundan alarak Tiuna Kışlasına getirdi. Chavez ancak pantolonunu giymeye fırsat bylabilmişti. Üzerinde bir fanila vardı. Orada bulunanlardan biri Başkan’a ayakkabısını verdi. Aynı gece Chavez’i Turiamo Deniz Üssüne naklettiler. Bulunduğu yer gizli tutuluyordu; zira generaller, ona sadık askerlerin Chavez’i kurtarmasından korkuyordu.
Deniz üssünün turizm evlerinden sorumlu onbaşı Juan Bautista Rodrigez, akşam üsse inen iki helikopterden şüphelenmişti. On aydır bulunduğu bu yerde ilk kez helikopter indiğine tanık oluyordu. 12 Nisan sabah saat altı buçukta bir bahaneyle üsse ait binaya girdiğinde gerçekle karşılaşacaktı. Başkan burada esir tutuluyordu. 150 mevcutlu bir özel birlik Başkan Chavez’e istifa mektubunu imzalatmaya çalışıyordu. Onbaşı Rodrigez odaya kahve verme bahanesiyle girmeyi başardı. Başkanın kulağına eğilip, ’’ İstifa etmediğinize dair bir yazıyı masanın altına sıkıştırın ’’ dedi. Bir kaç saat sonra istifa etmemekte direnen Chavez’i Karayip Denizi ortasındaki Orchila adasına götüreceklerdi. Fakat Chavez’in bıraktığı not masanın altında kalacaktı.
Rodrigez herkes gittikten sonra odaya girdi ve bu tarihi kağıt parçasını masanın altında buldu. Hemen aracına atlayıp Maracay’da eskiden Chavez’in komuta ettiği Hava İndirme Tugayı’na gitti. Burada Chavez’e sadık paraşüt birlikleri komutanı Albay Martinez Hidalgo’ya elinde başkanın istifa etmediğine dair el yazısı ve imzası olan kağıdı ulaştırdı. Bu biçimde Chavez’in mesajı birden bağımsız basına düştü, Halk başkanın alıkonduğunu haber aldı.
Bütün bunlar olurken tam anlamıyla Latin Amerika’ya özgü oligarşik ittifak, Başkanlık Sarayında kutlama yapıyordu. Dediklerine göre Başkan Chavez Küba’ya kaçmıştı. Kimler yoktu ki; kardinal, banka sahipleri, petrol sendikası başkanı, bazı valiler, birkaç general, milletvekillerinden bazıları, işadamları örgütü...Ellerinde şampanya, ’’demokrasiyi’’ kutluyorlardı. Fakat başkan kaçmış olsa yetki yardımcısına geçmeliydi. İş adamı Pedro Carmona bundan hiç bahsetmeden bir hükümet kurduğunu çoktan ilan etmişti. Üstelik bu defacto yönetimi Amerika Birleşik Devletleri ve İspanya da hemen tanımıştı, Fakat bu sırada sarayın dışında sokakta başka bir şey oluyordu.
Comandante Chavez 1988 Ekiminde Venezuela devlet başkanı olur olmaz anayasayı değiştirmek için harekete geçti. Neredeyse bir yıl içinde yapılan üç seçim ve referandum sonucunda büyük halk desteğiyle de bunu başardı. Peşinden soluk almaksızın 47 stratejik yasa çıkardı. Bunların en önemlileri Toprak Reformu, Petrol’ün millileştirilmesi, Kooperatifler, Limanlar ve Balıkçılık yasalarıydı. Oligarşinin temsilcisi Pedro Carmona açıkça Chavez’i yasaları çıkarması durumunda bunun ’’ çok trajik sonuçları olacağı ’’ yönünde uyardı. Bir kaç ay sonra batılı şirketlerle ortak patronların ittifakından oluşan bir sağ cephe sokağa döküldü. Bazı generaller açıkça medyaya çıkıp Chavez’in istifasını istediler. Ülkenin en büyük işçi sendikası ve kilise yönetimiyle beraber Chavez’e karşu bir bildirgeye imza atıyordu. 7 Nisan’da Chavez’in, Venezuelle Petrolleri başkanını görevden almasıyla kıvılcım ateşlendi. İşçi ve işveren sendikası bir olup genel grev başlattı. 11 Nisan’da sağcı cephenin binlerce taraftarı sokağa dökülüp Chavez destekçileriyle çatıştı. Araya sızan paramiliter çete üyeleri sivillerin üzerine ateş açtı. Liaguna köprüsü üzerinde 19 sivil hayatını kaybetti. Bu görüntüler hemen dünya medyasında servis edilerek silahlı kişiler Chavez taraftarı gibi gösterildi. Chavez sıkıyönetim ilan etmek istediğinde generaller telefona çıkmadılar ve 12 Nisan gece sabaha karşı konutunda alıkonuldu.
72 saat sonra Comandante Chavez’in mesajını alan milyonlarca Venezuelalı sokaklara döküldü. Bazıları Venezuela devlet televizyonunu ele geçirmeyi başardı. Kameralar bu sayede sokakları göstermeye başladı. Maracay’daki 42. Hava İndirme Tugayı tüm komuta kademesiyle darbeye karşı ayaklandı. Başkanlık Sarayı Muhafızlar’ın denetimine geçti. Bir grup komando Orchila Adası’na giderek Başkan Chavez’i getirdi.
ABD destekli darbe yenilmiş, darbeciler ülkeyi terk etmişti. Fakat kaynaklar hala yabancıların denetimindeydi. 2002 Aralık ayında başlayan petrol sendikası grevi 2003 Şubat’ına kadar sürdü. Sabotajlar yapıldı ve petrol kuyuları yakıldı. Ülke on milyar dolar zarara uğradı. Buna reğmen millileşme durdurulamadı. Chavez millileşmeye ek olarak yıllardır atıl durumda olan Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü OPEC’İ yeniden işler hale getirdi. Bu sayede Rusya ve İran’la stratejik bir ilişki geliştirdi.
2005’te Birleşmiş Devletler tarafından okuma yazma sorunu kalmadığı ilan edilen Venezuela; UNESCO listesinde 2003’te % 55 olan yoksulluk seviyesi 2007’de % 27’e; açlık sınırının altında yaşayan % 25’lik kesim % 8’e geriledi. Chavez’in iktidara geldiği 1999’da asgari ücret 28 dolarken, 2012’de 476 dolar oldu. 2003’te işsizlik oranı %21 iken bu rakam 2009’da % 7’ye düştü.
Venezuela yüksek öğretime kayıt oranı açısından dünyada beşinci sırada yer almaktadır. Latin Amerika’da nüfusa oranla üniversiteye kayıt yüzdesi Küba’dan sonra ikinci sıradaki en yüksek ülkedir. Tüm haberleşme hizmetlerinin devlete ait olduğu Venezuela’da 1999’da nüfusun yalnızca yüzde üçü internet sahibiyken bu oran 2011’de yüzde kırka çıkmıştır.
Bir milyon aileye karşılıksız olarak devlet tarafından yapılan konutlar verildi. Başta kadın ve çocuk olmak üzere ailelerin yaşam niteliğinin artırılmasına dönük yirmiden fazla sosyal programdan milyonlarca Venezuelalı yararlandı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.