Uzayda Yolculuk ve Kıyamet
Ayakla aşılmaz dağlar, hava araçlarıyla hemen geçilir… Aylar süren yolculuklar araçlarla kısa sürede aşılır. Üstelik hastalansak, günlerce, belki aylarca yatakta yatmıyoruz. Hem anı hızlı yaşıyoruz, hem sağlıklıyız hem de ortalama yaşam süresini yükselttik. Hani bir hesap yapsak, eskilerin gezmesiyle, hastalıkla geçirdikleri zamanı şimdiki zamanla kıyaslarsak, belki de biz bin seneleri aşan yaşları yaşıyoruz. Hani derler ya eskiler uzun yaşarlarmış, biz de şaşarız buna… Asla şaşmayın.
Esas olan, verilen sürede ne kadar haz aldık, mutlu olduk, istediğimizi yaptık mı, çaba gösterdiklerimizin sonuçlarını kısa sürede görebildik mi? Biz şimdilerde Mars’a gitmeyi planlıyoruz. Ancak oraya gitmeyi düşünen birisinin geri dönmeyeceğini ve sevdikleriyle vedalaşarak bir nevi ölümle ayrıldığı sahne oluşuyor. Kim bilir bizden sonra ki nesiller, kullandıkları araçla, at yerine uçakla gittiğimiz gibi araçları bulacak ve Marsa gidip gelmek sorun olmayacak. Bunu düşünebiliyorsam ve denklemini kuruyorsam neden olmasın ki… Hani buraya gidip gelenin cinler olduğunu yahut evliya kişilerin masalsı düşüncesi gelecekte gerçek olacak. Hani onlar bunu yaparken ne cin olacaklar ne de evliya, öyle değil mi? Onların da yaşam süreleri bizle kıyaslandığında kaç yüzyıla denk gelir hayal edin.
Ömür uzaması aslında, başkalarına göre ne kadar hızlı yaşadığımıza bağlı. Zamanı ne kadar sağlıklı ve dört dörtlük seçimimize bağlıdır. Aslında mucize diye bir şey yok, Allah ilim vermiş, o ilim ile keşifler yapacaksın ve bunu yaşayacaksın. Allah eğer Marsı yaratmışsa, bunu kullanacak canlıları da yaratmıştır. İnsanlar marsta oksijen tüplerin olduğu ve onun havasının bu tüpün içine girmediği devasa yerleşim yerlerinde yaşayabilir, neden olmasın. Hatta kısa süreli seyahat ederek, bir turist edasıyla oraları da görebilir. Uzayın müthiş görüntüsüne de tanık olabilirler. Artık gelecekte denizde tatil yapmak yerine, geleceğin tatili uzay yolculukları olabilecektir.
Bu dediklerim, gerçek olabilir ve asla hayal değildir. Mesele bu gerçekleri yaşamak ta değil. Mesele keşifleri gerçekleştirdikçe, Allah’ın büyüklüğünü ve azametine tanıklık eden insanoğlu, ona daha gereği gibi kul olmaya gayret etmesidir. Yaşadığımız ortam değişebilir ama Allah’a kul olarak yaşamak asla değişmeyen bir çatı. Ne kadar ömrü uzatsak da, ne kadar organ nakli gibi icatları denesek de, ölüme neden mi yok… Her şekilde ve teknolojik çağda değişmeyen gerçek ölüm ve Allah’a iman-İslami değerler ölçüsünde yaşam…
Bize bu değerlerin keşfine ilham yoluyla izin veren yüce Allah’tır. Bir olayın yaşanma zamanı geldiğinde, tüm değerler bir araya geliyor ve keşif gerçekleşiyor. O keşfi yaşayacak ve anlayacak insan modeli de gelişiyor. Tıpkı mağara insanından günümüz insanına geçen evreler gibi… Kim bilir Marsa giden insanlar bize, bizim mağara insanına baktığımız gibi bakacaklar. Sonuçta bu bir realite!
İnsanlar uzayda dolaşmadan, orada muhtemel canlılarla paylaşmadan, belki de kıyamette kopmayacaktır. Diğer bir hususta insanlar bu keşifleri yaparken Allah’a imandan ayrılarak isyan yolunu seçerlerse de kıyamet kopacaktır. Bu dünyanın varlığını devamı, Allah’ın varlığının kabulü ve öğütlerinin yaşanmasına bağlıdır. Keşifleri ve canlı modellerini sinema filmlerinde insanları aklına sokan bilim, bu gerçeğinde farkına varmalıdır. Eğer insanlar başka gezegenlerde yaşamaya başlarsalar, bu dünyada ki savaşları ve nükleer bombaların tanık olduğu toprakları hayal etmek de istemiyorum. Alternatif bir dünya, mevcut dünyanın yok olmasına zemin hazırlayacaktır.
Ormanları yakanlar, bombalar ile toprağın fizikselliğini değiştirenler, çölleşmeye izin verenler belki de çok yakın zamanda başka dünyalarda yaşam alanlarını bulacaklarının planları yapmaktadırlar, kim bilir.
Sonuçta insan nerede yaşarsa yaşasın genetiği değişmeyecek, sınavdan da kurtulamayacaktır.
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
çok çok haklısınız
vurucu tespitlerle örülü bir yazı idi kaleme aldığınız
selam ve dua ile ağabeyim