- 505 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
AĞIZDAKİ CİKLET
Bir park alanı, çevrede ne güzel ağaçlar ve altında banklar, çocuklar için salıncaklar, yetişkinler için de cimnastik aletleri var. Hepsi insanlara belediyece insanlar yararlansın diye hizmet olarak sunulmuş. Ben de oraya bazan sabah bazan akşam yürüyüşü yaparım, cimnastik aletlerinden yararlanırım.
Yaşlısı genci, çoluk çocuk bu yere gelip biraz hoşça vakit geçirip eğleniyorlar. Dün akşam bir olay dikkatimi çekti, anlatmadan geçemeyeceğim:
Yaklaşık 17-18 yaşlarında sakalları hafiften yeni terlemiş bir delikanlı elinde cep telefonu ile salıncakların olduğu bölgede, bir yandan elinde cep telefonu ile konuşuyor, bir yandan da ciklet çiğniyor, ileri geri gezinip duruyordu Birden ağzındaki cikleti yere atıverdi. Bir çocuk ya da yetişkin mutlaka görmeden üstüne basabilir, ayağının altına yapışabilirdi. Herkes Covit -19 pandemisi nedeniyle hâlâ maske takmakta olduğu için, "Ya bir de korona virüsü taşıyor ise?!" sorusu da aklıma gelmedi değil!
Delikanlının yaptığı, içinde bulunduğu topluma düpedüz saygısızlıktı. Biraz daha yakın olsa idim, "Hey delikanlı, al o ağzından yere attığın sakızı, bak, orada çöp kutusu var, oraya at!" kesinlikle derdim. Fakat spor yapar durumda olmam buna engel oldu.
Düşünmeye başladım, bu gençler nasıl eğitilecek, kim bunlara doğru yolu gösterecek, "Al o attığın sakızı yerden!" desem acaba ne tür bir tepki verecek, utancından yüzü kızarıp yerin dibine girecek mi, yoksa ters ters bakıp diklenecek mi?! Bütün bunlar aklıma takıldı.
Sporumu yaptım, yerdeki sakıza doğru yürüdüm, cep telefonum ile bir yakın görüntüsünü çektim, diş izleri belli (!) Sonra oradan yürüdüm çöp kutusuna doğru, saydım, tam Onüç adım geldi.
Yani delikanlının aklında ;" Ağzımdaki bu sakızı nereye atabilirim?! " diye bir soru, bir yanıt, bir kavram oluşmamış, gelişmemiş.
Bedenen gelişmiş olmak, zihnen de gelişmek anlamına gelmiyor! yere atılan bir yapışkan cikletin çevreye ne gibi zararları olacağı üstüne hiç bilgi sahibi değil ki onu yere atmama konusunda düşüncesi de yok! Olsa, bakınıverse bir sağına soluna, çöp kutusunu görecek, çünkü çöp kutusu onu görüyor(!)
"Genç zekalar, okudukça parıldar." diyen Atatürk’ü anımsadım şimdi. Ağaç yaş iken ya eğilir, ya doğrulur. "Küçük kusurlar, büyük kusurların anasıdır." "Doğruyu bildiği halde söylemeyen kişi, içinde bulunduğu topluma karşı suç işlemiş sayılır!" gibi ortaokul lise çağlarında bizlere öğretilen veciz sözler geçti peşpeşe düşümden.
Çevreyi kirlilikten koruma anlamında gerçekten ciddi boyutta eğitime gereksinim var ve önlem almaya zorunluyuz. Bir kuş, bir kedi, bir köpek bile buna özen gösteriyorken, insanların davranışlarına akıl erdirmek olanaksız!
Otomobilden dışarı hareket halinde sigara izmariti, pet şişe fırlatan, yere tüküren, poşet atan, kısacası herkese, bununla birlikte su kaynaklarını ve gölleri kurutup kirleten, doğayı tahrip eden, ağaçları izinsiz kesip yokedenlere, en yıkıcı silahlar ile dünyayı kıyamete sürükleyenlere kadar herkese cezai müeyyide uygulanması şart bu durumda!
Sonuçta bu kısa öyküsel denemeyi yazmaya karar verdim. Belki okunur, etkisini bir gün göstermeye başlar.
Eğitim sistemini bozuk davranışlardan da kurtarmak için, gençlere mutlaka toplum psikolojisi ve sosyoloji de ders olarak öğretilmeli. Yoksa herkes ağzındakini yere tükürecek olursa vay ülkenin haline!
Herkes sakız çiğneyebilir, fakat ağzından çıkarınca yere atmasın!
Şaban AKTAŞ
27.07.2020
ISPARTA
YORUMLAR
Ne kadar önemli bir yazı. Ama maalesef burada bir kişiden ilgi görmüş. Beni de affet şair arkadaşım.
Ben de burada görmemişim.
Daha entelektüel toplum olduğumuzda, bizi yönetenler de daha fazla eğitimde ciddi önlemler alarak, gençlerimizi daha iyi eğitecekler inşallah. Bu bugünden yarına olacak bir iş değil. Ne zaman bir ülke çapında genel kampanya başlatırız " daha temiz bir nesil" diye slogan koyarsak en zirveye ve bunu çok uzun yıllar sürdürerek uygularsak ancak başarılı oluruz.
Tabii böyle bir konuyu kabul etmez devletimiz. Onlara göre her şey dört dörtlüktür.
Ben ne çok öğretmen tanıyorum kendileri çocuklarını özel okullarda okutuyorlar. Yani demek ki normal devlet okullarında eğitim yeterli değil.
Bir de özel dersaneler.
Niye bunlar.
İmkanı olan gidiyor. Olamayan ne yapsın.
Sonuç işte bu.
Sağı solu kirleten, doğayı katleden, hayvanlara zarar veren, çocuklara tecavüz eden. Genç kızları öldüren. Sapıklık, böyle hep gündemimiz.
Halk isyan ediyor " idam gelsin " Yani idam gelse korkacak o cahil gençler hiç bunları yapmayacak öyle mi.
Bence çözüm değil.
Çözüm daha çağdaş, daha akıllı bir nesil yetiştirmek. Ama biz bunları göremeyiz. Benim inancım yok. Kırk senedir bu kıyaslamayı yaptım. Almanya ve Türkiye arasında yaşadığım için.
Görünen durum gayet açık. Biz çok geri kalmışız. Bu maalesef çok büyük bir gerçek.
Biz buyuz.
Aile yapısı sosyal nedenlerden zaten çok zor durumda. Geçim derdi çok büyük sorun. İşsizlik, maddi imkansızlıklar had safhada.
Kim ne derse desin eğitim sistemimizde yetersiz kalan milli eğitim bakanlığımız var.
Buraya matbaanın Avrupada faaliyete geçtikten sonra, kaç yıl haldır haldır kitaplar basarak aydınlanan toplumları ve o aydın toplumun içinden çıkan entelektüel idarecileri göz önünde bulundurmalıyız.
225 yıl sonra geliyor bize matbaa.
Bu aradaki fark işte budur.
Konu ne kadar derin.
Bu yazı içeriğinde küçücük bir sakız var ama nerelere gidiyor.
O çocuk suçlu değil bence. Yetiştirilememiş. Böyle milyonlarca genç var .
Yaptığı tabii çok çirkin. O attığı küçük sakız bir kuşun gursağında kalıyor, yapışıp o kuşu öldürüyor da.
Hep o maganda kültürü.
Mazallah ona bir uyarı yapsan çok da farklı da bir durumla karşılaşman büyük ihtimal olası.
Maske konusu yüzünden uyarılan kişilerin tepkisi her akşam haberlerde.
Adamı hastanelik etmişler, mekanında maske takın uyarısı yüzünden .
Geçen gün bir ağacı tekmeleyerek kıramayan, sonra da bütün dallarını kırıp ağacı öldüren o genç de suçlu değil.
Seyrettik mobesa çekimlerinde.
Eğetim yeterli değil. Ne o çocukların ailelerinin vereceği eğetim ne de okullardaki eğetim. Ne de tüm toplumun bilinci.
Saygı çok önemli.
Önce insanın insana saygısı olmalı. Ki hayvana saygısı olsun. Doğaya saygısı olsun.
Bu konuda mutlaka önce devlet, tüm yerel yönetimler ve medya ayağa kalkmalı.
Bizde bir söylem var; " Burası Türkiye"
Dediğim gibi bunlar kamu spotu olarak televizyonlarda yoğun izlenme oranlarında birkaç dakika milletin gözüne sokulmalı sürekli
Bu çocuklara, kadınlara yapılan vahşet ve hayvanlara yapılan vahşet. Doğaya yapılan vahşete artık bir dur denmeli.
Her sayfiye yeri araçlarıyla gidenler tarafından bile rezil edilip bırakılıyor. Hele elinde poşetle gelenler haydi haydi bırakıyor çöplerini.
Doğayı kirleten bir hayvan yok. Yeni bir tabela yapmışlar.
"Doğada insan gibi değil hayvan gibi davranın. Onlar doğayı kirletmiyor."
Şabancığım o duyarlı, güzel yüreğin dert görmesin.
Bütün yöneticilerimiz senin kadar duyarlı ve bilinçli olsa biz işte Atamızın söylediği o hedefe çoktan ulaşırdık.
“Milli kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkaracağız…” M. K. Atatürk
...
Seni kutluyorum. Böyle konular hakkında çok önemli yazılar yazıyorsun.
Lütfen devam et.
Çok selâm olsun uzak diyarlardan.
Sevgilerimle
Hani hep diyoruz ya da ağzımızda sakız gibi ''Eğitim şart'' ama bir türlü de önem vermiyoruz, anasının babasının ilk eğitimini vermesi lazım bu çocuklara, bir de kuşlar o sakızları ekmek zannedip yemeye çalışırken yapışıyor ağızlarına ve ölüyorlar, işin bir de bu boyutu var... Cak cak cak nedir... Neyse uzatmayalım da biz de ağızlara sakız olmayalım...