- 349 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
HERMANN HESSE
Alman şairi ve yazarı Hermann Hesse, 1877 yılında misyoner bir papazın oğlu olarak dünyaya geldi. Önce Maulbronn manastırındaki seminere yazıldı, oradan kaçtıktan sonra tecimlik öğrendi ve 1904 yılından itibaren serbest yazar olarak çalıştı.
1911 yılında Hindistan’a gitti. Savaş sırasında İsviçre’de bir dergiyi yönetti. Genel savaş coşkunluğuna karşı tavır alarak savaşı yerdi. 1919 yılından ölümüne dek İsviçre’nin Montagnola kasabasında yaşadı.
1946’da aldığı Nobel yanında bir çok başka ödül kazandı. Başta öykücü ve romancı olmakla birlikte, başarılı bir ozan aynı zamanda Uluslararası ününü daha çok romanlarıyla sağladı. Altmışlarda ’’hippi’’ kuşağı arasında Birleşik Amerika’da başlatan Hesse rönesansı, kısa sürede bütün dünyaya yatıldı. Yapıtları bu arada ya yeniden, ya da ilk kez bir çok dünya diline çevrildi.
Koyu pietist bir ailenin çocuğu olarak, çocukluğunda yoğun bir Hıristiyanlık eğitiminden geçmesine karşın, daha gençliğinde bu din öğretisine karşı içinde kuşku tohumları filizlenmiş, daha sonra her türlü şiddeti yadsıyan Buda öğretisini benimsemiş ve Avrupa’ya dönüşünde sonra yeniden Hıristiyanlığa yaklaşıp, kendine özgü bir bireşime varmıştır.
Öykü ve romanlarıyla, yüzyılımız Almanca yazınında klasik geleneğin en önemli sürdürücüsü ve temsilcisi olmuştur. Özellikle, Alman yazınında ayrı bir yeri olan ve yetişdiği bölgede doğmuş olan Şvab Romantizminden kaynaklanmış, şiirsel bir deyiş, düzyazısının da temel özelliğini oluşturmuştur.
Altmışlarda Hesse rönesansına yol açan özelliği, yapıtlarında, kişisel olgunlaşma döneminde doğan iç sorunlara, çelişkilere geniş yer vermiş olmasıdır. Öyle ki, aynı sorunların etkisinde dünya işlerinin anlamsızlığı sonucuna varan ve dış üretim yerine iç olgunlaşma için bir yandan doğaya yönelip, bir yandan içe kapanan ’’hippi’’ kuşağı, Hesse’yi kendi yazae ve ozanları olarak görmüş ve yüceltmiştir.
Hesse’deki içyaşamsal sorunlar oysa, onun kişisel ince duygusallığından doğmaktaydı. Düş ve düşün, us ve duygu arasındaki ayrılık ve çelişkiler ve bunun ortadan kaldırılmasıyla iç ve dış yaşamsal bir uyuma yönelmek, ana konularından olmuştur.
Doğu ve batı kültürlerini kaynaştırabilmiş ender batılı yazar ve ozanlardandır. Aynı zamanda kendi yapıtlarını resimleyebilecek nitelikte önemli bir ressamdır. Güzellik ölçülerine olduğunca, yapıtlarında insancıllık içeriklerine ayrı bir önem vermiştir.
Herman Hesse’den bu kadar söz etmişken, yazımızı onun güze bir şiiriyle süslemeden olmaz. İşte ’’Bütün Ölümler’’adlı o güzel şiiri.
Öldüm bütün ölümlerle ben şimdiye dek,
Yeniden isterim ölmek bütün ölümleri,
Ağacın ölümünü ölmek tahta tahta,
Taş taş dağın ölümünü,
Toprak ölümünü kumun.
Çıtırdayan yaz otlarının ölümünü yaprak yaprak
Ve kanlı ve zavallı ölümünü insanoğlunun.
Yeniden doğmak isterim bir çiçek biçiminde,
Yeniden ağaç olmak, çayır olmak.
Balık ve karaca olmak, kuş ve kelebek.
Özlem verir bana bütün biçimler
Son acıuların özlemini verir,
İnsan acılarının özlemini verir,
Titreyerek gerilmiş yay,
Özlemin çılgın yumruğu ey,
Ey hayat, ey bir gün olur da
Birleştirmeye kalkışırsan kutuplarını
Yeniden beni uzun uzun
Sürersin ölümden doğma,
Acı dolu yollarını yaratmanın,
Yaratmanın eşşiz yollarında.
YORUMLAR
Çok severdim, yaptığının bir misyonerlik olduğunu kavrıyordum ama kimin misyoneri olduğunu anladığımda azaldı sevgim. Kuru bir saygı kaldı. Zekasından ötürü.
Babasının tersi istikametinde bir misyoner.
Eminim Babası da öğrense çok kızardı.
Doğu - batı demişsiniz Çetin Bey ama doğudan araklardı sadece Hesse. Bir Hint fakiri dahi, inanın ki daha iyi numaralar çevirebilir sokakta, alelade.
Yine de sevindim gördüğüme, saygılar.
Konsantre Karanlık Madde tarafından 7/27/2020 1:12:22 AM zamanında düzenlenmiştir.