- 475 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Anne öldür beni..
Kalbimin hiç tanımadığı duyguları daha yeni yeni hissetmeye başladığı dönemlerdi, çevremde bir sürü erkek ve kız arkadaşlarım vardı, âmâ bir gariplik vardı, mutlu değildim sanki aradığım başka bir şeydi, her akşam eve gelir odama çekilir ağlardım, ne oluyordu bana anlayamıyordum, bir gün yine arkadaşlarla beraberdim, beraberdim derken nasıl bir beraberlik, onlar bir araya toplanır gülüp eğlenirlerken ben se bir kenara çekilip içimdeki fırtınaları dinliyordum her zaman ki gibi, artık arkadaşlarımda alışmıştı bu durumuma, yanıma gelip oturduğunu hiç fark etmemişim, ta ki sanki çok derinlerden gelen bir SELAM sesini duyana kadar, selam dedim bende, neden yalnız oturuyorsun dedi, bilmiyorum dedim, kimse seni anlamıyor, hatta kendin bile kendini anlamıyorsun değil mi dedi, evet dedim, bende bu yüzden yanına geldim zaten dedi, bende aynı durumdayım, seni arkadaşlarından ayrı derin düşüncelere dalmış görünce işte benim gibi biri daha dedim..
İlk defa onun yüzüne baktım o anda kalbim durdu sanki, donup kalmıştım, ne zaman ayrıldık eve nasıl geldim bilmiyorum, o gün sürekli onu düşündüm, sanki aradığım şey buydu hissedebiliyordum bunu, o günden sonra her gün buluşmaya başladık, evleri iki mahalle kadar uzaktaydı, bizim mahallede akrabaları vardı, ilk tanıştığımız gün onlara gelmişler, böylece aylar geçti, artık ailelerimizde biliyordu, ya ben onlara gidiyordum ya da o bize geliyordu, yani her günümüzü birlikte geçiriyorduk, ama ikimizin de anlayamadığı bir şeyler vardı, birbirimizi çok seviyorduk, görmeden yapamıyorduk, arkadaşlık değildi bu, çünkü diğer arkadaşlarımızı da seviyorduk, bu çok farklı bir şeydi, kimseye de soramıyorduk, nasıl soralım ki, biz bile bilmiyorduk ne olduğunu, bu çok yoğun duyguların etkisiyle bazen mutluluktan bulutlara kadar çıkıyorduk, bazen de o küçücük kalplerimize sığdıramadığımız ve bir türlü anlamadığımız hisler dünyasında sebepsiz yere ağlıyor gözyaşlarımızı birbirimize hediye ediyorduk.
Belki size saçma gelecek ama birbirimizi ilk gördüğümüz günü anlatmıştım, ondan sonraki ilk buluşmamızda biraz konuştuktan sonra bir ara göz göze gelmiştik ve daha ne olduğunu anlamadan ikimizde sebepsiz yere birden ağlamaya başlamıştık, hem de ne ağlama sanki hiç bitmeyecek gibiydi göz yaşlarımız, işte o günden sonra bir daha biri birimizin yüzüne uzun süre bakamadık, hatta çoğu zaman sırtlarımız birbirimize dönük otururduk, bir gören olsa bize gülerdi herhalde, ama elimizde değildi ki bakamıyorduk işte, ama ne olursa olsun çok mutluyduk, artık ne güneşin doğuşunun, ne çiçeklerin kokusunun, nede kuşların aşk şarkılarının farkındaydık, biz birbirimizde kaybolmuştuk.
Taki bir akşam bizim evin zili uzun uzun çalana kadar, kapıyı annem açtı, gelen onun teyzesinin kızıydı, anneme bir şeyler söyledi, annemde hemen babamla bir şeyler konuşup, bana da sen evden ayrılma biz hemen geliyoruz diyerek aceleyle çıktılar, bende hemen arkalarından çıktım, hava kararmıştı, beni görmesinler diye onları uzaktan takip ettim, biraz gittikten sonra bizim evin biraz ilerisinde bir market vardı, orada bir kalabalık gördüm, oraya gidiyorlardı, biraz daha yaklaşınca babam koşmaya başladı, yerde yatan biri vardı, bende biraz daha yaklaştım, babam yerde yatan kişiyi kucağına almıştı, bir kaç adım daha yaklaştım ve kalbime binlerce ok birden saplandı sanki yerde yatan benim Meleğimdi, oda beni gördü, eliyle bana gelme diye işaret yaptı ve bana bir şeyler söylemek için ağzını açtığında, ağzından kan boşaldığını gördüm, yanına gittim, o güzel başını babamın kucağından kendi kucağıma aldım, hafifçe gülümsedi ve bak dedi ne yapmışsın yeni gömleğine, onun kanına bulanmış gömleğimi göstererek, iki hafta önce doğum günümde o almış tı..
Birden başını karanlıkta benim seçemediğim kazanın olduğu bir yere çevirip tüh yaa dedi, ne demek istediğini anlamamıştım, başını tekrar çevirdiğimde ölmüştü, ondan sonrasını hatırlamıyorum, gözümü evde açtım, orada bayılmışım, beni doktora götürmüşler sakinleştirici filan yapmışlar, uzun süre baygın halde yatmışım, kendime gelir gelmez ağlamaya başladım, kimse müdahale etmedi, doktor ağlarsa müdahale etmeyin demiş, tekrar kendimden geçene kadar ağlamışım, ondan sonraki günlerde gözyaşım hiç dinmedi..
Aradan iki ay filan geçmişti, bir gün anneme onlara gitmek istediğimi söyledim, annem önce kabul etmedi ama yalvarmalarıma dayanamayıp bir şartla kabul etti, gideriz ama orada ağlayıp annesini üzmeyeceğine söz verirsen dedi, bende söz verdim ve gittik, bir süre oturduk ama ben kendimi zor tutuyordum ağlamamak için, bak oğlum dedi annesi, birbirinizi ne kadar çok sevdiğinizi hepimiz biliyoruz, ne kadar üzüldüğünü de biliyorum ama senden bir ricam var dedi, kızım son nefesini senin kucağında vermiş, bana son anlarını anlatmanı istiyorum dedi..
Şaşırdım, nasıl anlatabilirdim ki, anneme baktım boynunu büktü, bende onu üzmeyecek şekilde anlattım, ama bir ara karanlıkta bir yere bakıp tüh yaa dediğini anlamadığımı söyleyince, annesi bana sarılıp öyle bir ağlamaya başladı ki, bende zaten zor tutuyordum kendimi, ikimizde uzun süre ağladık.
Biraz sakinleştikten sonra, artık bu dünyada yaşamam için hiç bir sebebin kalmadığına karar vermeme sebep olan şeyi anlattı..
O gün annesi evlerinde benim çok sevdiğim bir yemeği yapmış, anne demiş bu yemeği Sami çok sever, bizim yiyeceğimiz kadarını ver ben onlara gidip onunla beraber yiyeceğim demiş, annesi de yalnız göndermemek için yakınlarında oturan teyzesinin kızıyla bize göndermiş, yolda gelirlerken teyzesinin kızı, sen biraz bekle bende marketten içecek bir şeyler alayım demiş, kaldırımda beklerken bir araba vurup kaçmış, bize yakın oldukları için teyzesinin kızı hemen bize haber vermeye gelmiş o akşam, ve o karanlığa bakıp ta tüh yaa dediği şeyde, bana getirdiği yemeklerin dökülmüş olmasına üzüldüğü içinmiş..
Son anlarını yaşayan birisinin canından daha çok bana getirdiği yemeklerin dökülmüş olmasına üzülecek kadar seven bir kalp var mıdır daha şu lanet dünya da, başkasını sevebilir miyim artık, aşık olabilir miyim başkasına, tahammül edebilir miyim artık saçma sapan şeylerin adını aşk koymalarına, bizim yaşadıklarımızı bilemesek te gerçek aşktı, bunu şimdi biliyorum, ama o bilmiyor..
Bir gün birbirimize bir söz vermiştik, hangimiz önce ölürsek diğerimizi cennetin kapısında bekleyecekti, şimdi bende bilmeden yaşadığımız o tarif edilmez duygunun gerçek aşk olduğunu, o aşkı sonsuza kadar yaşayacağımız cennetin kapısında beni bekleyen Meleğime anlatmak için, gelmesi için her gün yalvarıp dua ettiğim beni ona kavuşturacak Meleği bekliyorum, AZRAİL i..
O öldükten sonra.
Bu gün hafta sonu, aşkımla buluşacağız, en güzel elbiselerimi giymeliyim, hangi gömleği giysem acaba, yanakları gibi kırmızı olanı mı yoksa gözleri gibi kapkara olanı mı, yada kazanın olduğu gün kanıyla üzerine çiçekler yaptığı gömleğimi, ne kazası ne kanı yaa nereden çıktı şimdi offf, ben en iyisi son buluşmamızda başını omzuma koyduğu o kokan gömleği giyeyim, evet evet bu daha iyi..
Anne ben çıkıyorum, ona mı, tabi ki anne, her hafta sonu kiminle buluşurum ben, iyi de neden ağlıyorsun ki, şimdi gidip annesinden de izin almalıyım, günaydın müsaade ederseniz kızınızla gezeceğiz biraz, diyeceğim, o da tabi oğlum, ona iyi bak olur mu diyecek.
Koşar adımlarla gidiyorum aşkıma, bu yolda ne kadar uzun, her zamanki gibi bekçi amca karşılıyor beni, hoş geldin oğlum, oda seni bekliyordu, biliyorum, günaydın aşkım ben geldim, bak hala yatıyor, hem de bembeyaz gelinliğiyle, yanaklarına küçük bir öpücük kondurup uyandırıyorum onu, her zamanki gibi toprak kokuyor Meleğim.
Uzatıyor kollarını yattığı yerden, tutuyorum ellerinden, tüy kadar hafif, ne kadarda güzel Meleğim benim..
Hoşça kal bekçi amca, bak koskoca adamda ağlıyor, iyi eğlenin olur mu diyor kirli sakallarından süzülen yaşları silerek, onun en sevdiği yerleri geziyoruz el ele, Allah ım onunla olunca o kadar mutluyum ki, bir ara yine göz göze geliyoruz, bakmamalıydık, yine ağlayacağız, ne kadar ağladığımızı akşam ezanını duyunca anlıyorum, işte bu günde bitti, gitmeliyiz, bekçi amca kızar sonra, hoş geldiniz iyi eğlendiniz mi bari, neler yaptınız bakalım, ağladık akşama kadar, her zamanki gibi ha, evet, hadi Meleğim sen şimdi yat, ben haftaya yine gelirim, bir gün diyorum, bir gün bende bembeyaz damatlıklarımı giyip geleceğim yanına, kapkara gözlerini açarak yalvarırcasına, çabuk gel olur mu diyor, yakında Meleğim çok yakında, biliyorum şimdi iyi geceler öpücüğü m olmadan uyuyamaz bir tanem, yanaklarına bir öpücük konduruyorum, yine o toprak kokusu..
Geldim anne, hoş geldin oğlum, ‘’ ÖLDÜR BENİ ANNE BEN DE TOPRAK KOKMAK İSTİYORUM.’’
Sami Arlan..
YORUMLAR
Sami Bey, özür dileyerek başlamak istiyorum. Nihayetinde bizler yazan insanlarız bazen gerçekle, kurgu iç içe olabiliyor. Yazınız gerçekten yaşanmışsa çok acı verici, boğazım yutkunarak, gözlerim nemlenerek okudum. Kurguysa da bu duyguyu verebildiğiniz için tebrik ediyorum.