- 497 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
EYMEN VE KANLICA MANTARI
EYMEN VE KANLICA MANTARI
Eymen, şehrin bittiği, ormanın başladığı yerde, son evde oturuyordu. Bitkilere ve hayvanlara olan ilgisinden dolayı bu durum onu çok mutlu ediyordu. Gözden kaybolmamak üzere ormana girip bitkileri ve hayvanları inceliyor, merakını gideriyordu. Merakını giderirken yeni yeni şeyler öğreniyor, bilgisini artırıyordu. Annesinin sözünden asla çıkmıyordu, taş atımı mesafeden daha uzağa gitmiyordu. Pazarda, markette gördüğü bitkilerin ağaçta mı, yoksa yerde mi büyüdüğünü; dalındayken nasıl göründüğünü merak edip duruyordu. Ormana girdiğinde saatlerce dönmediği oluyordu. Ne kadar eğlendiğini düşünün artık. Eve gelirken ilgisini çeken bitkilerden birer örnek getirirdi. Annesine de bir çiçek getirmeyi unutmazdı. Annesinin doğayı, hayvanları ve çiçekleri ne kadar çok sevdiğini iyi biliyordu. Annesinin mutluluğu da onun için çok önemliydi. Evlerini alırken ormanın yanını tercih etmesinin birinci sebebi de buydu zaten.
Kahvaltı sonrası annesine, ‘Eline sağlık anneciğim, hoşça kal,’ dedi ve su dolu kovasını, küçük küreğini alarak ormanın yolunu tuttu. Uygun gördüğü bitkilerin diplerini temizliyor, bazılarını da suluyordu. Patika yoldan yukarı doğru ilerledi, soldaki iri çam ağacının altında, kurumuş ağaç yapraklarının altında bir bitki gördü. Eğilip, eliyle yaprakları kenara çekti, dikkatli dikkatli baktı, ne olduğuna tam b anlam veremedi. ‘Mantara benziyor ama şemsiye gibi top şekilde şapkası yok. Ayrıca bembeyaz olması gerekirdi. Acaba bu bitkinin adı ne?’ diye kendi kendine sordu. Her ne kadar kısık sesle de söylese de mantar onu duydu. ‘Merhaba, hoş geldin,’ dedi. Eymen sesi duyar duymaz şaşırdı, ‘Hoş bulduk, ama siz kimsiniz? Göremedim sizi,’ dedi şakın bir ses tonuyla. ‘Etrafına bakıp durma, benim, ben, yani merakla baktığın mantarım ben,’ dedi Mantar. ‘Ne! Sen konuşuyor musun? Hem de mantar mısın gerçekten?’ dedi şaşkınlığı artarak. ‘Evet ben mantarım ve konuşuyorum, tekrar hoş geldin,’ diye karşılık verdi. ‘Ben Eymen, şu ilerideki ev bizim. Kusura bakma benim tanıdığım mantar beyaz ve şapkalı olur, şaşkınlığımın sebebi bu, ayrıca bir bitkini konuşması da şaşılacak bir şey yani,’ dedi. ‘Senin dediğin kültür mantarı, pazarlarda, marketlerce sıkça onu görürsünüz, Haklısın aslında. O senin dediğin Kültür Mantarı, ben de Kanlıca Mantarı, biraz daha eğil, dokun dokun, kokla, çok güzel kokum var. Zehirli falan da değilim, köylüler bizi sepet sepet toplayıp yemeğimizi yaparlar, hatta pazarlarda satarlar,’ diye kendisi hakkında bilgi verdi. ‘Çok güzel kokuyorsun gerçekten, tenin de pürüzsüz.’ ‘Sen bir de benim tadıma baksan, doyamazsın yemeye, tadım damağında kalır,’ diye cevap verdi Kanlıca Mantarı. Eymen merakla, ‘sizin zehirli olanlarınız da mı var yani?’ diye sordu. ‘Tabi ki, insanlar her gördüğü mantarı yemesin, anlayan birine sorsun, sonra yesin,’ diye Eymen’i uyardı, ‘sana biraz su vereyim mi? İster misin?’ ‘İstemem,’ dedi Kanlıca Mantarı ‘artık suya ihtiyacım olmayacak, sen şimdi beni ve şu arkadaşlarımı da topla ve eve götür, tadımıza bak.’ Eymen itiraz etti, ‘ Ama ben size kıyamam ki! Nasıl son veririm hayatınıza?’ diye ekledi. ‘Her canlının bir görevi vardır, mantarlar da işe yaramak, yiyecek olarak tüketilmek ister, dünyanın düzeni böyle. Annen pazardan ıspanak, pırasa falan almıyor mu?’ ‘Alıyor.’ ‘Onları da koparıyorlar ve satıyorlar, ıspanaklar çok mutlu oluyor, insanların sofrasına ulaşmak kadar güzel şey var mı? Asıl toplanmayanlar işe yaramadıklarını düşünüp mutsuz olurlar, hem biz toplandıkça her gün yine, yeniden büyürüz, rahat ol’ diye açıklama yaptı. Bu açıklama Eymen’i rahatlattı, ‘Haklısın galiba,’ dedi ve kovasındaki suyu oraya boşaltarak mantarları topladı, kovasına doldurdu. Küreğini de eline alarak eve gitti. Annesine yaşadıklarını ve mantarın kendisiyle diyaloğunu anlattı. Annesi akşam için mantar yemeği yaptı ve afiyetle yediler.
İSMAİL MALATYA 23/07/2020 PERŞEMBE-İST.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.