- 2706 Okunma
- 28 Yorum
- 16 Beğeni
SAMİMİYETİN SINIRI
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Samimiyet sınırı, ‘haddini bilmek’tir, eğer bunu başaramıyorsak, bu ‘ince ayarı’ tutturamıyorsak bize konulan ‘van münüt!...’ gibidir!
Samimiyet, içtenlikse ve sözcük anlamsal yönden olumlu bir algı uyandırıyorsa ‘içimizden geçen her şey’ samimiyet midir? Üzerinde biraz düşünelim!..
Yasalarla belirlenemeyen yaptırımlar bazen daha da güçlüdür, ama standartlar birbirine yakın olmayınca ‘ortak noktayı’ belirlemek zor olduğundan zaman zaman ‘sınır ihlali’ yaşanır…
Özgürlük tanımındaki işlevsizliği gibi ‘benimkinin başladığı yerde seninki biter’ hatırlatması da işe yaramaz. Çünkü kişi kendi sınırlarını çok kolay ‘revize’ edebildiği için aynı şeyi beklemek gibi bir durum da yaşanabilir, ki zurnanın ‘zıııırrrrttttt’ dediği yer işte tam da burasıdır!..
Getireceğiniz her eleştiride ’ne var bunda’ itirazı ve kabullendirme çabasıyla bir savunma yapılıyorsa, kesinlikle ’sınır belirlemede’ sorun var demektir.
O zaman sınırı kendimize göre değil, muhataplarımızın o ana kadar bıraktıkları izlenimlerine göre ‘algılarımızı devreye koyarak’ belirlemekte yarar var. Nasıl ki bazı yemekler birilerine şifayken, birilerinin sağlığına zarar verebiliyorsa… ( bu, çok anlaşılır bir örnek bence! ) ‘samimiyet sınırlarını’ da aynı şekilde düşünebiliriz. Herkese aynı yakınlık gösterilemez elbette. Sosyal ilişiklerimizden, iş hayatımızın getirilerinden edindiğimiz tecrübelerle bu konuda zorlanmamamız gerekir aslında!..
Samimiyeti, ‘şaka yoluyla ağzına geleni söylemek, zaman zaman şirazeyi kaydırmak, hatta bazen ‘özel göndermelere’ vardırmak… yoluyla ifade etmek, ‘samimiyetin sınırlarını’ belirlemekte sıkıntı olduğunda yaşanır. Bu yazıyla yapılıyorsa sonuna bir ‘güler yüz’ yerleştirmek ya da sözle yapılıyorsa ardından gülüvermek ‘sınırın aşıldığını’ saklayamaz. Bu konuda eleştiri yapıldığında da ‘ben şaka yaptım’ savunması da niyetin itirafı gibidir aslında, çünkü;
Lafın iyisinin şakayla söylendiği çok iyi bilinir.
“Herkese karşı kibar ol, fakat çok az kişiyle samimi ol.” George Mason bu sözüyle samimiyetin ‘sınır aşımının’ sadece ‘çok az’ kişiyle yaşanabileceğini sezdiriyor. Muhtemelen bu da karşılıklıdır. Çok dikkat edilmesi gereken diğer nokta da burası bence.
“Samimiyet, edep sınırlarını aştığında laubalilik olur.” Necip Fazıl Kısakürek, benim dile getirmekten kaçındığımı, etrafından dolaşarak anlatmaya çalıştığımı ‘doğrudan’ söylemiş!.. Bu yaklaşım, ilmek ilmek örülen seviyeli ilişkileri - yılların arkadaşlıklarını bile bazen yavaş yavaş, bazen bir seferde bitirir!
“Birazcık samimiyet, tehlikeli olabilir ama ‘çok fazla samimiyet’ kesinlikle öldürücüdür.” Oscar Wilde da bu cümlesiyle ‘samimiyetsizlik’ ne kadar riskliyse ‘sınır aşımı’nın da bir o kadar ‘öldürücü’ olduğunu vurgulayarak sık sık değindiğimiz ‘ince ayar’a çok şık bir gönderme yapmış…
Mimik ve jestlere ses tınıları da eklenince sözcük ya da söylemin anlamı birçok anlama devşirilebilirken bunların olmadığı ( özellikle ) yazı ortamlarında dikkatin üst düzeyde olması gerektiği düşüncesindeyim.
Bu konuda bir özlü söz beni destekliyor gibi: “Samimiyetin lisanı yoktur, sözlerle açıklanamaz. O, gözlerden ve tavırlardan anlaşılır.”
Kaliteli insan, ona gösterilen yakınlık ya da samimiyetten cesaret bulup haddini aşmayandır. ( Görüldüğü gibi yine başa döndük!... ))
Kısaca samimiyet, dostlukların sınanmasıdır!.. Her sınavınızı başarıyla aşmanız dileğimle…
Sevgilerimle… Saygılarımla…
16.07.2020 Serap IRKÖRÜCÜ
Günün Yazısı olarak paylaşımımı taltif eden Seçki Kurulunun sayın üyelerine, paylaşımıma okuyarak, yorum yaparak destek veren sitedeki tüm üye arkadaşlarımıza içtenlikle teşekkür ederim.
Sevgilerimle.... Saygılarımla...
YORUMLAR
Bu yazıya yorum yazmak için altı ay beklemişim.
Bazı yazıların adresi bellidir fakat adresi belli olan yazıların sebebi de keşke adres kadar belli olsa.
Sanal ortam... Edebiyat defteri... 20 yıllık bir geçmişim vardır ve son on yılında mesaj kutum dahi kapalıdır. Özelden görüştüğüm kimse de yoktur. Öyle olunca kimsenin özelini, özelden bilmem.
Bildiğim her şey; yorum, karşı yorum ve yazının/şiirin kendisidir. Bazen şair/yazar kendini yazının/şiirin içinde saklar bazen de vicdanını aklar. Belki de sitede zamanında çok yazı/şiir okumam belki de gerçek hayatta çok insan ve o insanların içini görmem nedeniyle şairin/yazarın nerede kendisini sakladığını nerede vicdanını akladığını anlarım.
Adı önemli değil bir şair/yazarın şiirine yaptığım yorumda şiirinde hem saklandığı hem de aklandığı yeri görüp ona göre yorumladım. Sonra bu yorumun onu rahatsız edeceğini hissettim ve o yorumu silmek istedim. Fakat o esnada araya Bir şeyler girdi ve unuttum. Sonrasında yine aynı şair/yazarın bir şiirine mizah ağırlıklı bir yorum bıraktım.
Sonrasını tahmin edebilirsiniz Serap Hocam. Şair/yazar ilk yorumun rahatsızlığını ikinci mizah yüklü yorumumu farklı yöne çektiğini bilerek farklı yere çekip oradan yorumuma cevap verdi. Halbuki ne yaptığım ilk mizah yüklü yorumu ne de son. Tabii ona bir daha yorum yapmadım.
Bir gün birisi şiirime "iğrenç" sözcüğünü yorum olarak bırakmış. Teşekkür edip saygılarımı sundum.
Benim dilim sivridir ama saf'tır, art niyetsizdir.
Adresini bulan ve güne gelen yazınız nedenli e nedensiz bunları hatırlattı.
Güne gelen yazınızı ve sizi tebrik ederim.
Saygılarımla Serap Hocam.
''samimiyet dostlukların sınanmasıdır''
değerli öğretmenim; yukarıdaki cümlenizi aynen uyguladığımızda
dost gördüklerimiz çil yavrusu gibi dağılmışlar
elde kalan bir kum tanesi;))
neden derseniz zaten yeterince denilecek her şey yazılmış
zaman artık çıkarı merkeze alıyor
faydan kadar dostsun veya değil
nice sevgilerimle
nice saygılarımla
Serap IRKÖRÜCÜ
Değerlendirmeleriniz için teşekkür ederim.
Saygılarımla...
Kavramlar hakkında çok düşünürüm ve en son yazımda biraz bahsettim. Samimiyet de içeriği doldurulamamış kelimelerden biri. Kişisel alanlara tacizi bile samimiyet olarak algılarız. El şakaları gibi mesela. Nefret ederim!
Az insan her zaman daha iyidir.
Sevgilerimle...
Serap IRKÖRÜCÜ
Kendimi;
"Hayat
Dibi delik bir kovayla
Çeşmeye su taşımaktır bazen…" diye düşünürken buluyorum sık sık.
"Az insan her zaman daha iyidir." Gerçek bu!
Sevgilerimle...
bazıları da vardır ki
bir hırsız gibi girer içeri
seviyeli samimi tabirini çok iyi bilir onlar
siz diye hitap eder ama bir kanal bulup karşısındakinin hassas noktasını öyle ustaca tespit edip öyle ustaca girer ki o kanala, şaşırırsınız ben bununla ne ara bu kadar samimi oldum diye.önce siz diye hitap eder.sonra arkadaşım.sonra dostum.sonra ablam abim.sonra da isminizin sonuna -ım ekler.kendini size tabi olmuş göstererek, sizin nüfuzunuzdan faydalanmaya çalışır.Bunlar herkese sempatik görünen omurgasız insanlardır.Popülaritesi yüksek insanları ne yazarlarsa yazsınlar desteklerler bu omurgasızlar.
maalesef her toplumda olduğu gibi bu edebiyat defteri toplumunda da var bunlar.
farkındalık uyandıran yazınızı alkışlıyorum serap hn
Serap IRKÖRÜCÜ
O nedenle bahse konu anlatılan neyse bunu hayatın her aşamasına uygulayabiliriz. Bunların hepsi art niyetle yaşanmasa da 'ölçü' kaçtığı zaman sapla saman karışıyor sonuçta!..
Geniş çerçeveden bakıp aktardığınız gözlemleriniz ve değerlendirmeleriniz için çok teşekkür ederim Erdal Bey.
Saygılarımla...
Biraz gecikmiş olsam da...tebriklerimi bırakıyorum..
Samimiyet kavramını etraflıca ele alan güzel bir yazı olmuş.
Ben buna benzer kavramların çok fazla olasılık içerdiğini düşünmüşümdür hep...genel bir tanım vardır ama üzerine çokça olasılık türer zamanla.
Ilişkilere göre zamanı, şekli, içeriği zenginleşir ya da azalır.. diğer duygularla da bağlanılır hep. Bu yüzden pek çıkamam bazen işin içinden;))
Böyle konuları toparlamak asıl zor olanıdır...bu bakımdan da güzel bir yazıydı.
Tekrar tebrik ederim.
Saygılar ve selâmlarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
Estağfurullah, teşekkür ederim.
Elbette öyle... Her konu için geçerli bu, çünkü 'mutlak doğru' yoktur.
Duygular durağan olmadığı için yansımaları da ona eşlik eder. İşte 'dikkat' burada gerekir. Kaş yaparken göz çıkarmamak asıl marifettir ilişkilerde...
geniş çerçeveden bakan ve olasılıkları değerlendiren yorumunuz, beğeniniz ve kutlamanız için çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
her yazınızı, her şiirinizi seçtiğiniz konuları ile
öylesine ustalıkla, öylesine faydalı içeriklerle işliyorsunuz ki
ben hiç bir şey anlamadım diyecek birisinin bile mutlak
kendinden bir şeyler bulacağı çalışmalara imza atıyorsunuz.
bu sebeple sizi çok taktir ettiğimi ve saygı duyduğumu biliniz Serap hocam...
samimiyet üzerine yazdığınız bu yazınızda da öylesine güzel
örneklemelerle açıklamalar getirmişsiniz ki anlatımınızın
ve kaleminizin samimiyeti yansımış sayfaya...
tamamı kıymetli bir yazı ama ben hemen giriş cümlesini alıp cebime koydum...
gün başarınızı ve kaleminizi tekrarda kutluyor, nicelerine diyorum Serap hocam
saygılarımla
Serap IRKÖRÜCÜ
İlk cümleleriniz mesleki bir ( varsa ) gelişim olsa gerek... Ama okuyandan bu geri bildirimleri almak da çok güzel tabii... Çok teşekkür ederim bilmukabele Ahmet Bey.
Hepimizin yazdıklarında yaşanmışlıklarımızın izi var ya bu yazıda da öyle!.. Konudaki 'samimiyet'i ölçüsüyle yazıya yansıtmak istemiştim... Beğendiğinize sevindim...
Değerlendirmeleriniz ve kutlamanız için çok teşekkür ederim.
Saygılarımla...
Umut mu var dedin be usta? “Ben umutsuz hayatı, ölü hayat olarak gördüm; ev hapsinde yaşayan ruhlara acıdım ve gözyaşlarımı tutamaz hale geldim!..” Ömrünü dört duvar arasında geçiren, demir parmaklıklar ardında sıkışmış; “hüküm giymiş” bedenlerin, iç sesini okudum. Bazen “kaderidir deyip” uzaklara ilerledim, bazen de onlara sahici bakışlarla bakmadan geçip gittim. “Siz de mi, geçip gittiniz yoksa?” Sıkıntılı anlarınızda tek bir kelime etmeden, içinize yabancı kelimeler birikmiş gecelerde; her bir yanınızı içsel yangınların kapladığını mı hissettiniz? “Minicik bedenler mendil satar olmuş! Kimisi araçların arasında çiçek satmış, kimisi de koltuk değnekleriyle mekân mekân dolaşıp bu ürünlerden alır mısınız demeye mecbur kalmış?” Bunlardan çok var diyerek, onları “hor görüp,” yanından gülüp geçtik; Kendimizi “güçlü” saydık, ne de olsa, sağlığımız yerinde, cebimiz dolu, kimseye muhtaç değiliz düşünerek, hiç kimseyi umursamaz hale gelmişiz!..
Sahip olduğumuz “araçlarda, oturduğumuz evlerde; fabrikalarda, holdinglerde” sefalar sürerek, mis kokulu yıllar tüketildi be usta!.. Bilirim, görürüm. “Ölürken eşitleniyoruz hepimiz!..” Yorgun bedenimizle, ağlayan bitkin gözlerimizle, ah çekerken! Neden bu acılarla uyuya kaldık? İnsanların;
“engellisini-engelsizini
yaşlısını-gencini,
zenginini-fakirini,”
kısacası her canı, mezar taşının beklediğini unutmamalıyız!.. Yüreklerin birbirine kötü gözle bakmasından sakınarak; şu üç günlük dünyada, “masalın bittiği gün, hayatın romanlaştığı” anlarda, kadınlarımıza, çocuklarımıza sahip çıkmayı bilmeliyiz!..
“Bir hiçliğin içinde kaybolmuş zamanda, isterim ki, zamanın dili olsa da, konuşsa.” Yer kabuğunun hepsi bizim olsa, ne yazar ki ey adem! İşte samimiyetin özünü anlatan muhteşem bir eserdi yüreğime dokununan üstadım. Kutlarım can yüreğinizi okyanuslarca.
Serap IRKÖRÜCÜ
İki kez okudum öyküsel aktarımınızı ve eşliğindeki hayat felsefenizi de... :)
Bu konudaki bir yazınızı paylaşmanızı heyecanla bekliyor olacağım.
Katkınız ve değerlendirmeleriniz için içtenlikle teşekkür ederim.
Saygılarımla...
Her şey kararında güzel. Boşuna dememişler fazla samimiyet tez ayrılık getirir diye..
Çok faydalı bir paylaşımdı yine Serap Hocam.. Sizi günde görmek güzel..
Sevgilerimle..
Serap IRKÖRÜCÜ
Her söylenen özlü sözün arkasında yaşanmışlıklar var gerçekten.
İlginiz ve değerli katkılarınız eşliğindeki yorumunuz için teşekkür ederim Neslihan Hanım.
Sevgilerimle...
Çok samimi bir yazıydı, tıpkı yazarı gibi...
Sevgiler ve saygılar Serap öğretmenim.
Serap IRKÖRÜCÜ
Çok teşekkür ederim Sevgili İsabella.
Sevgilerimle...
Sanırım her şey"Haddini bilmek " ile ilgili. Bunu beceremediğimiz için hadsizlik sonuna kadar zorlanıyor. Sonrasında kaçınılmaz gerçekle yüzleşmek zorunda kalıyoruz. Öyle duvar önümüze konuluyor ki " dan" diye çarpıyoruz o duvara. Tabiri caizse yüzümüz gözümüz kan revan içinde kalıyor.
İnsanlarla ilişki kurmak çok önemlidir. Toplumsal ilişkinin temeli bireysel ilişkileri geliştirmemize bağlıdır. Hangi ortamda nasıl davranacağımız bilirsek toplumsal gücümüz de güçlü olur.
Kanaatimce her ortamda samimi olmaya gerek yok. Bazen mesafeli olmak da bize fayda sağlar. Kendimize sınır konulmasını istemiyorsak eğer başkalarının da sınırını geçmemek gerekir.
Gerçek anlamda samimi ortamlar kuramıyorsak hayatımızda " sosyal mesafe" kaçınılmaz olacağı gerçeğini göz ardı etmemiz gerekiyor.
Yüreğinize sağlık hocam. Güne gelen eserinizi ve sizi içtenlikle kutlarım.
Saygılarımla...
Serap IRKÖRÜCÜ
Saygılarımla.
Serap hocam yolculuk halindeyim....
gün başarınızı gönülden kutluyorum..
ki sizin her yazınız güne layıktır benim gözümde...
ilk fırsatta yorum için geleceğim
SAYGILARIMLA
Serap IRKÖRÜCÜ
Böyle kısıtlı ve zor ortamlarda bile ulaşma inceliğinize çok teşekkür ederim.
Güzel değerlendirmeleriniz ve onurlandıran taltifiniz için de ayrıca teşekkür ederim
Size iyi yolculuklar dilerim Ahmet Bey. Her şey gönlünüzce olsun.
Sayfam her zaman yoruma açık.
Saygılarımla...
Sanal dünyasını da konuya dahil edersek, kaliteli samimiyet deyince aklıma ilk 'sen ' geldin SerapCan.
Değerli payşaşımlarını hayranlıkla okuyorum, görüşlerin çok değerli, her okula senden bir tane olsa keşke.
Yüreğine, kalemine hep sevgiyle
Serap IRKÖRÜCÜ
Ben de her paylaştığımda yorumunu merakla bekliyorum...
Vardır, vardır... Kim bilir daha etkin ne öğretmenlerimiz vardır... Gelecek artık onlara emanet...
Bilmukabele...
Sevgilerimle...
Serap Kardeşim
Samimiyet Sınırı yazınızı okuduktan sonra şöyle bir düşündüm kendimce ey Rıza kimle samimi oldun neden oldun bir ölçü var mıydı derken ilk aklıma Abbas geldi ta ilkokuldan ve hala neden mi çok sebep oranı fazla olan sırdaşlık yönü samimi olmak için sırdaşlık şart ha bir de Güven güven adında kaldı çok dedim adını değiştir diye samimi gördük güvensiz çıktı Ne olursa olsun insanlar önce yaşamın yaşatmanın bilgi ve emeğin farkına varmalı hoşgörü diye yazıyorum ama hoş görülmeyen yönlerde var ha insan önce kendine samimi olacak sonra yine kendine sonraları değişken oluyor bir ömür samimi kalana da aşk olsun. Yazılarınızın hepsi birbirinden farklı güzellikte tebrik ederim.
Sevgi saygı ve selam ile.
Serap IRKÖRÜCÜ
O nedenle sınırlarda gezinmektense, o bağın henüz kurulmadığı ortamlarda 'ortadan gitmekte' yarar var diye düşünüyorum.
Saptamalarınız ve sohbet yaklaşımlı değerlendirmeniz için çok teşekkür ederim.
Saygılarımla....
Özür dilerim...
Yazıya ve yorumculara katılamayacağm. Bir dünyevi adlı arkadaş hariç.
Kavram; manası dışında yanlış anlatılmış. Toplumdaki "algı mantalitesi"ne göre haraket edilmiş.
Serap IRKÖRÜCÜ
Elbette her paylaşıma ya da söyleme katılmayabiliriz. Bunu belirtmeniz de benim için çok değerli...
'Sözcüklerideki anlam kayması' konusu incelenmeye değer bir konudur. Diller canlı olduğu sürece de her dilde yaşanır bu.
Samimiyetiniz için çok teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
Düşüncelerimize yakın olan paylaşımlardan hepimiz kendimize daha çok şey alıyoruz galiba... Çok anlaşılır bir şey bu...
Çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
Efendim, bazı şeyler zülfü yare dokunmadan anlatılamıyor, anlaşılamıyor...
Öyleyse, samimiyetin ilk göstergesi olarak kendimizi, kendi insanımızı eleştiri ve/veya özeleştiri konusu yapabilmeliyiz...
Yurdum insanı her ne kadar 'Selam verdik, borçlu çıktık' dese de, dönüp kendine bakma ferasetinin gelişmemişliğinden midir, nedir, sizin de pek güzel belirlediğniz gibi biraz güler yüz gösterdiğinizde sizi çarpmaya meyyal oluyor...
Tabii, aslında o anda gösterdiği değişimin nasıl bir kişilik sergilediğini, yani kişiliğinin çarpıklığını, güvenilmezliğini dışavurduğunu bilme feraseti yokluğundan yapıyor bunu...
Hani deniyor ya 'asık suratlı bir toplum olduk' diye; bunun nedeni de herkesin birbirini iyi tanıyor olması olmasın sakın...:)))
Saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
Sorgulamalarla okuyanların ufkunu açan ilginç bir değerlendirme. Söyleşi tadındaki değerlendirmeniz va samimi katılımınız için çok teşekkür ederim. Yekta Bey.
Saygılarımla...
MUHTEŞEM BİR KONU, MUHTEŞEM BİR MAKALE...
o kadar çok yorumlar ve teyitler yazılıydı ki
bana yazacak pek bir şey kalmadığını gördüm
sayın hocam...tüm gönlümden tebrik ediyor, saygılar sunuyorum...
Serap IRKÖRÜCÜ
Saygılarımla...
Kıymetli yazarımız öğretmenliğinde verdiği kudret ve yetkinlikle, uygun bir dille ve örneklerle gerekli izahı yapmış bile
Münasebet ile münasebetsizlik arasındaki o incecik çizgi
Edebin bittiği yerde edebiyatta biter ünlü sözü akıllarda elbet
Hakikat olsun da odundan olsun diyenler heccavlık ile carcarlık arasındaki farkı da hesap etmeli. Hacı Cavcav olayım derken koca bir carcar olmakta imkânsız değil hani
Sanırım haddi aşmak noktasında diyaloğu Karagöz ile Hacivat belirlemiş asırlar önce
"Aman Karagöz'üm Dur, Seni Gidi Utanmaz Bodur, Aman Karagözüm Vurma, Sende Bostan Korkuluğu Gibi Karşımda Durma!"
Kelimeler sert görünse de mesaj yerini bulur hani
Şu kadar ki, insanların farklı maksat ve niyetleri olmakta
Ve bunlara göre hareket tarzları
Bazısı dengesizdir, art niyet olmaksızın belki de
Ne ki, sosyopatları unutmamak gerek
Kasten negatif yaklaş, sorun çıkarsa ay pardon
Karşı taraf sorun etmezse devam, problem yaparsa yanlış anladın yap
Harbi salakla salağa yatanı ayırt etmekte bir mesele
Hareket ile harekat arasındaki harf farkı
Sahildeki kumdan şatoları götüren dalgalar misali, hayatımızda kaba saba insanlardan uzak olmayı dilemekle beraber
Müspet noktadan almakta mümkün, vücudun mikroba ihtiyacı misali, bu tip yapılarda insanı diri, dinamik kılabilir
Kuşkusuz hangi dengede?
Nihayet hanımefendi
Güne gelen değerli yazınızı kutlarım
Nicelerine inşallah
Saygı ve selamlarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
Her şeye rağmen aynı ortamlarda ve toplumda yaşadığımıza göre dikkatli olmakta yarar var diye düşünüyorum.
Samimi değerlendirmeleriniz için de teşekkür ederim.
Saygılarımla...
levent taner
Ben konuşma bazlı değindim
Siz yazınızda yazıyı ayırmışsınız elbet
Yazıda yüz yüze iletişim yok
Yazarın söylemlerinde ne kadar samimi olduğunu bilmekte zor
Biyografisini okumak, yakından tanıyanların tanıklıklarından yararlanmak mümkün tabi
Yoksa yazar söylediklerini yaşamında tatbik ediyor mu, fikirleriyle eylemi ne kadar birbirini tutmakta bunu salt yazdıklarından çıkartmak oldukça zor belki de imkansız
Ancak konuşmada "gözler kalbin aynasıdır yalan nedir bilmez onlar" sözü misali kişinin gerçekte neyi söylediği, lafız ile mananın tutup tutmadığı anlaşılabilir de
Serde beden dili var, dünyanın tek evrensel dili ne de olsa
Çalışmalarınızda başarılar dilerim
Saygı ve selamlarımla...
Sevgili Serap hanım,
Tolumsallaşma insan ilişkileri ile başlar. Varlığın kabulü ile varlığın kabul ettirilmesidir. İnsan ilişkileri yazılı olmayan belirli kurallar çerçevesinde yürürken bu kurallar daha bebeklikten belirlemeye başlar. Haddini aşma olayına gelince elbette belli mesafelerin konulması gerekir. İlişkilerde kişisel alana girilmeden saygı çerçevesinde iletişim daha şık ve güzel olur.
Günü hak eden güzel bir yazı idi. Nezdinizde bize bir harf öğreten tüm öğretmenlere saygılarımı sunuyorum.
Sevgilerimle
Serap IRKÖRÜCÜ
İnsani ilişkileri irdeleyerek başladığınız değerlendirmenizde olması geerekenleri de sıralayarak bir anlamad 'toplumsallığın da sınırlarını' çizmişsiniz.
Değerlendirmeniz ve taltifinizi için çok teşekkür ederin Fatma Hanım.
Sevgilerimle...
Merhaba,
Oğullarıma ilk öğrettiğim olgulardan biri: Senin özgürlüğün, başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter. Kendi özgürlüğünü kaybetmek istemiyorsan başkasının özgürlüğüne saygı duymalısın." şeklindedir.
Buna sizin de ifade ettiğiniz gibi samimiyetin ölçüsü de dahildir.
Diyaloglarda uyumu sağlayan esas unsurun denge ve ölçü olduğunu düşünüyorum.
Nasıl ki; evrendeki uyumun bir dengesi varsa insan ilişkilerinde de dengeli davranmak ilişkilerin devamlılığı açısından belirleyici olacağı kanaatindeyim.
Samimiyetin, olmazsa olmazlarımızdan biri olduğunu düşünürüm. Ki yeni tanıştığım biriyle bile kısa süre içinde senli benli konuşurum. Çünkü, samimiyette; doğallık, içtenlik vardır. Aradan yapaylık kalkacağı için diyaloglar daha gerçek olur. Kişiler bir birini daha çabuk ve daha iyi tanır.
Ancak bu diyaloğun uzun sürebilmesi için yukarıda değindiğim dengeyi doğru kurmak lazım. Yani ölçüyü kaçırmamak...
Denge kurulduğunda bazen ölçü kaçsa dahi sizin ifade ettiğiniz yanlış kelime veya cümlenin ardında yatanlara göre tepki alabilirsiniz. Yani amacını aşmış gibi görünen bir ifadede bile, kişiler birbirini iyi tanıdıkça bu tür durumlarda söylemin söyleniş şekline, çıkan sesin şiddetine göre göz ardı edebiliriz.
Ki bizler severken bile argo kulllanan bir toplumuz. Örnek verecek olursak; çok güzel gol atan bir futbolcuya bile 'vay namussuz ne gol attı be! Helal olsun herife..." Deriz. Ya da bir çocuğu severken bile; " şuna bak ne sevimli ya eşek sıpası..." denildiği olur.
Burada samimiyet ölçüsü kaçmış gibi dursa da söyleniş sekli ve niyeti nedeniyle anlayışla karşılanır...
Daha fazla uzatmadan son sözümü yazıp gideyim artık..
Yine unutulmaya yüz tutmuş, hep burnumuzun önünde olan ancak gözlerden kaçan bir konuyu daha etkin kaleminiz ve bilgi birikiminiz ile bizlere sunmuşsunuz. Çok teşekkür ederim.
Sağlıklı ve huzurlu günler dilerim.
Saygılarımla...
Serap IRKÖRÜCÜ
Samimi değerlendirmelerinizle konuya yaklaşan ve içeriği irdeleyen yorumunuz için çok teşekkür ederim Erkan Bey.
Saygılarımla...
Öğretmenim,
Güne seçileceğini tahmin etmiştim.
Tebrikler Efendim...
İlk yorumda samimiyet sınırını aşmamak amacıyla açıklamaları kısa tutamaya çalışmıştık, ancak;
"Hepimizin bu konuda yaşanmışlıkları, gözlemleri mutlaka vardır, paylaşsaydınız güzel olurdu bence."
Arzunuz üzerine yaşanmışlıklardan yola çıkarak değişik örneklerle kendi sayfamda yazamaya çalışacağım.
Saygılarımla..
Mehmet Burhan AKIN tarafından 7/17/2020 2:57:37 PM zamanında düzenlenmiştir.
Serap IRKÖRÜCÜ
Güzel temennileri de içeren bu değerlendirmenzi içn çok teşekkür ederim.
Elbette güzel olur, hem de çok güzel olur. Hepimiz aynı zincirin halkaları değil miyiz?
Dikkate almanıza sevindim.
Saygılarımla...
Kaliteli insan, ona gösterilen yakınlık ya da samimiyetten cesaret bulup haddini aşmayandır."
çok doğru bir söz. Bunun gibi güzel tavsiyeler içeren yazınızdan kendi payıma düşenleri cebime doldurup gideceğim izninizle
güne seçilen yazınızı kutlayarak
sevgilerimle Serap Hanım...
Serap IRKÖRÜCÜ
Sevgilerimle...
Kaç türlü algılama ve ayrıştırma metodu kullanabiliriz ki.. Bazı ifadeler çamurun içinde altın gibi parıldar, samimiyet arayanlarda yazı dilinde böyle olmalı, insanın çamurdan geldiği düşüncesi doğruysa içindeki altını veya altın damarını da en iyi arayıp bulan insanlar öğretmenler olmalı. Devamlı küçük çocuklardan büyük çocuklara, gençlerden yetişkinlere ömür boyu öğretme işinde olanların samimiyeti tarifleri en doğru tarif olmalıdır. Diğer bir bakıma bunu savcılar, ticaret erbabı, dini meslekler vb insan ile iç içe olanlar daha iyi insan sarrafı olmalı...
Uçu açık olmayan tek samimiyet bilimi ihtimal sayısal ilimlerdir. Orada samimiyet değil, işlemin doğruluğu samimiyete çıkar sanırım..
Edebiyat ise genelde karşılaştırma, mecaz, savunma, hücüm vb bir alanda cereyan ediyorsa, bu samimiyet alanını belirlenmesinde işaretler veya harfler, hece ve kelimeler yeterli olabilir mi, olamaz mı? aslında yazın dilindeki samimiyeti gerçek hayattaki insani ilişkiler içindeki samimiyetle karıştırmak bana pek mantıklı gelmedi desem; edebi eser verenlerin romanlarından, şiirlerine, öykülerinden, ideoloji yayan makalelerine kadar bu samimiyeti aramak veya görmek çok çok zor olmalı değil mi hocam?
Yazın ilişkisinde cereyan eden duyguyu, hayali, bilginin doğrulanıp yanlışlanabilirliği ile insani ilişkilerdeki hal ve hareketi, gülümsemeyi, kaşları çatmayı, kızgınlığı veya sevecenliği karşılaştırmayı nasıl başarabiliriz ki??
yazın deyince aklımıza, taşlardaki kabartmaları, kitapları, roman ve şiirleri vb anlıyoruz, samimiyet deyince ise; bir sıcak ve içten olan gülümseme, bir hediye, saygının beden ile ifadesini, gözlerdeki yansımasını vb..
Hocam ben bu konuyu çözemedim valla..Sanki madde ile ruhu karşılaştırmak gibi bir şey bu. Bu dersten sınava girsem kalırım ihtimal hocam..
Saygı sağlık ve huzur dileklerimle..
Serap IRKÖRÜCÜ
Emek verdiğiniz ve ciddi sorgulamalarla konuyu irdelediğiniz değerlendirmeniz için çok teşekkür ederim Ekrem Bey.
Saygılarımla...
Samimiyet ile laubalilik arasında, çok ince, ama çok keskin bir çizgi olduğunu düşünmüşümdür hep! Necip Fazıl’ın da benimle aşağı yukarı aynı fikirde olduğunu duymak iyi geldi:)
Aslında, samimiyeti bir bakıma “her şeyi söyleyebilme özgürlüğü” gibi de algılayabiliyoruz sanırım. O yüzden “nazımızın geçeceğini” düşündüğümüz insanlara karşı patavatsızlık boyutunda sözler sarf edebiliyoruz. Oysa, en çok ihtimam göstermemiz gereken insanlar onlar.
Yine çok önemli bir konuyu, tecrübeleriniz ve muhteşem anlatım yeteneğinizle sunmuşsunuz bize. Ne kadar teşekkür etsek azdır bu güzel paylaşım için!..
Sevgilerimle...
Serap IRKÖRÜCÜ
Yaşam zaten detaylarda değil midir?... 'ince ayar' o nedenle çok önemli bence de...
Nokta atışlarla boşlukları dolduran, anlamı genişleten değerlendirmeleriniz için içtenlikle teşekkür ederim...
Sevgilerimle...
Eskiden Türkiye kalkınmakta olan değilde, kalkınmamış ülkeyken; Atatürk ilkeleriyle yetişmiş öğretmenlerimiz, sınıfta dersi bırakır, hayat dersi verirdi.
Öğretmenimiz anlatır biz ağzı açık sessiz sedasız dinler, dinlerken kendimizi kaybederdik.
Serap Öğretmenim!
samimiyetin sınırını okurken, Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer'in de okuduğu
Afyon lisesine gittim.
Oradaki öğretmenlerim, gözlerimin önünden Cumhuriyet Bayramında merasim geçidi yapar gibi geçti.
Yazı çok içerikli ve bir o kadar da ders nitelikliydi. Severek okudum.
Kutlarım Hocam!
Saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
Bilgi hayatın bir sürecinde öğrenilir ama bazı edinimler için yaş sınırı çok önemli.
Anılarınıza güzel br yolculuk yapmışsınız, ne güzel!..
Beğenileriniz için çok teşekkür ederim.
Saygılarımla...
Serap Öğretmenim,
Bir an kendimi sınıfta öğrenici sıralarında oturmuş, Edebiyat derisinde "İNSAN - SAMİMİYET - SINIR " konulu bir tezin açıklamasını yapan öğretmenimi dinliyor sandım, makaleyi okurken.
Bu güzelim anlatımdan sonra benim gibi birinin açıklamalar yapması çok abes kaçar. Samimiyetin ve sınırın her türlü örneklerini verdikten sonra bize susup sadece teşekkürler etmek gerekir, öğretmenim...
Kaliteli insan...
Seviyeli insan...
Güzel ahlaklı insan..
Kültürlü ve bilgili insan... Hani ;
"Adam gibi Adam" derler ya, işte sınırlı samimiyet orada aranmalıdır...
Benden bu kadar gevezelik yeter sanırım, samimiyetin sınırını aşmadan...
Saygılarımla Öğretmenim...
Serap IRKÖRÜCÜ
Estağfurullah!..
Hepimizin bu konuda yaşanmışlıkları, gözlemleri mutlaka vardır, paylaşsaydınız güzel olurdu bence.
İlginiz ve değerlendirmeleriniz için teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Samimiyet güzel de tabi, hep kullanmaya kalktılar mı sizi, o zamanda kantarın topuzu kaçıyor maalesef... Yıllar yılı ticaret hayatının içindeyiz... Elli türlü insan var karşımızda, mutlaka siz de benzer insan ilişkilerini yaşıyorsunuz, yaşadınız, kimileri ile mesafeli oluyorsunuz, kimilerinden daha bir pozitif elektrik alıyorsunuz, daha samimi ve sıcak davranıyorsunuz, o da size öyle davranıyor... Her insan ile şaka yapılmıyor... Çok fazla samimiyet, evet düşünmek lazım, bunu... Kullandırtmamak lazım kendimizi çok fazla, tabi bizim de aynı ile başkalarını kullanmaktan aşırı derecede kaçınmalı... Mesafeli olmak ve karşımızda ki kişiye göre de mesafeyi ayarlamak aslolan... Kutluyorum yürekten güzel yazınızı Serap Hocam...
Serap IRKÖRÜCÜ
Açıklamalarınızla konuya katkınız ve değerlendirmeleriniz için çok teşekkür ederim Ahmet Bey.
Saygılarımla...