- 380 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Büsküvütçü İle Güncel Konuları Konuştuk
MDP Genel Başkanı Sayın Buray Büsküvütçü’yü Hakikat WEB TV’de “Hakan Yozcu İle KKTC Güncel” Programına konuk ettik.
Sayın Büsküvütçü, içten, samimi ve bilgi dolu düşüncelerini izleyicilerimiz için dile getirdi. Gerçekten dolu dolu, zevkli ve hoş bir program oldu.
Buray Büsküvütçü “Giritli ve Rumeli göçmen iki ailenin İzmir’de doğmuş bir çocuğuyum” diyerek kendini tanıttı. Babası memur olduğu için Anadolu’nun birçok şehrinde bulunmuş, dolaşmış ve yaşamış. Üniversite tahsili için Kıbrıs’a gelmiş ve hukuk okumaya başlamış. Kıbrıs’a yerleşmiş ve burada iş sahibi olmuş.
Kısa adı MDP olan Milliyetçi Demokrasi Partisi kurulmadan önce ticaretle uğraşırken, siyasete başlayınca ticaretle uğraşmayı geri plana bırakmış. Çünkü kendisine göre siyasetle uğraşırken ticaret yapmak çok da etik değilmiş.
Siyasette rahatlığı seçmediklerini belirtiyor. Küçük yaşlardan beri Ülkü Ocaklarına gittiğini, oranın terbiyesini, geleneğini ve eğitimini aldığını söylüyor. Milli ve dini değerlerini burada öğrendiğini ve geliştirdiğini dile getiriyor.
Buray Büsküvütçü, MDP’nin hangi ihtiyaçlardan dolayı kurulduğu sorumuza içtenlikle cevap veriyor: “Milliyetçi düşüncelerle devleti soyanları gördük. Vatandaşın milli duygularıyla oynayıp siyasal adaletsizlikler yaptıklarını gördük. Birçok adaletsizliğe, eşitsizliğe ve haksızlığa şahit olduk. Ülkücülük de asil bir başkaldırı düşüncesi idi. Bu nedenle biz de tüm bu haksızlıklara karşı bir asil başkaldırı yapmak istedik ve MDP’yi kurduk.” dedi.
Devam etti: “Asıl olan millete, devlete hizmet etmektir. Politika yapmak kolaydır. Mavi boncuk dağıtmak kolaydır. Ama siyaset yapmak zordur. Günümüzde siyaset anlayışı kişisel yararlara dayandırılıyor. “Ben, sizin partinize gelirsem bana ne vereceksiniz? Benim kazancım ne olacak? Oğluma, kızıma iş verecek misiniz?” anlayışı hâkim. Bu anlayışla insanlarımız yıllarca aynı partilere oy verdiler. Siyasette hantal bir yapı oluştu. Biz, buna karşıyız.
Bizim siyasi anlayışımızda bu yoktur. Belli ailelerin çocukları için veya onların rahatlıkları için siyaset yapmıyoruz. Biz, eşit ve hakkaniyete dayanan bir siyaset düşünüyoruz.
Herkesin kendi gönlünden geçen işi yapmasını istiyoruz. Herkesin eşit şartlar altında yaşamasını istiyoruz.
Devlet Dairelerinde genelde işini zevkle yapan yok. Bunun nedeni partizanlık yapılarak kişilerin haksız yere işe alınmış olmasıdır. Liyakate, yeteneğe bakılmıyor. Kişinin getireceği oy sayısına bakılıyor. Bu da devlet dairelerini hantallaştırıyor. Biz, buna tamamen karşıyız. Hak edenin, vasıflı, liyakatli kişilerin işe alınması taraftarıyız.”
Sayın Büsküvütçü, Ülkücü zihniyetin öcü gibi gösterilmeye çalışıldığını, ülkücülerin sanki de bir mafya gibi gösterilmeye çalışıldığını, bunun doğru olmadığını belirtiyor. “Ülkücüden mafya, mafyadan ülkücü olmaz. Hiçbir ülkücü arkadaşım bu anlayışa sahip değildir. Bu anlayışa sahip olanlar da zaten ülkücü camiada barınamaz. Teşkilattan hemen atılır. Bu anlayış, geçmişte atılan bir çamurdur. Ülkücülere vatan haini diyemedikleri için buna en yakın olan karalama düşüncesi gördükleri mafya kavramını ortaya attılar. Halkın diline pelesenk etmeye çalıştılar. Ama ülkücüler buna izin vermedi. Geçmiş yıllarda yapılan bir siyasi hamlenin çamurudur bu.
Türk milliyetçileri, ülkücüler, güçlüdür. Fikirlerine sahip çıkarlar. İnsanlarımız, okumadan, araştırmadan, kulaktan duyma sözlerle hareket edip yargılıyorlar. Oysa araştırsalar, okusalar bunun doğru olmadığını göreceklerdir.
Bizden olumsuz davranışlar bekleyenler, daha çok beklerler. Biz, tepkimizi ortaya koyarken demokratik anlayış içinde hareket ediyoruz. Bundan zerre kadar taviz vermiyoruz.
Rum tarafında ırkçı eylemler yapan ELAM örgütüne yaptıkları eylemler için cevap verdik. Onlara zeytin ve yasemin fidanı gönderdik. Şu mesajı ilettik: “Irkçılık Dünya suçudur. Dedeleriniz ve babalarınız bu suçu işledi. Bunun için Kıbrıs bugün ikiye bölündü. Siz de aynı hatayı yapmayın. Dedeleriniz, babalarınız gibi ırkçı olmayın.
Dünün intikamını alalım düşüncesinde değiliz. Yarınlarımızı da tehlikeye atmayalım diyoruz. Biz, hiç kimsenin ibadetine, dini inancına karşı değiliz. İstedikleri gibi ibadet edebilirler. Ama buraya geldiklerinde misafir olduklarını unutmasınlar. Topraklarımıza, inançlarımıza, değerlerimize saygı duysunlar. İki ayrı bölgede dostça yaşayabiliriz.”
Cumhurbaşkanlığı konusunda da “Cumhurbaşkanlığı makamına saygı duyduklarını ama yapılan yanlış hareket ve davranışlara da sessiz kalmayıp, tepkilerini ortaya koyacaklarını” belirten Büsküvütçü şunları söylüyor: “ Kişiler gelip geçicidir. Makam kalıcıdır. Cumhurbaşkanlığı makamı da kalıcıdır. Devletimizin en üst makamıdır. Buraya oturanlar vatandaşın takdirini kazanarak seçilen kişilerdir. Buna saygı duyuyoruz. Kim olursa olsun Cumhurbaşkanımıza laf söyletmeyiz. Onlara hakaret ettirmeyiz. Gerek Türkiye’de, gerekse KKTC’de her ikisine de saygı duyuyoruz. “
Son günlerde yaşanan corona ile ilgili “Sağlık Bakanlığına 4 bin kit hibe ettiklerini, corona mücadelesinde hükümeti başarısız bulduklarını, halkın duyarlı olması sayesinde hastalığın artmadığını, kendilerinin en başında olağanüstü hal ilan edilmesi gerektiğini söylediklerini ama bunun yapılmadığını, Cumhurbaşkanının da öyle söylediğini onu da samimi bulmadıklarını, çünkü seçime yönelik davrandığını” belirtiyor.
Son olarak kültür sanat anlayışlarını dile getiren Büsküvütçü “Biz, kültür milliyetçisiyiz. Laboratuvar milliyetçisi değiliz. İnsandan hayata, ahlaktan sanata anlayışını benimsiyoruz.
Kültür sanat konusunda maalesef geri kaldık. Aşağılık duygusuyla sanatta bir yere varılmaz. Batıya karşı aşağılık duygusu içindeyiz. Diğer taraftan da Arap Emevi mantığını İslam zannederek yanlışa düşüyoruz.
Türlerin, kendi kültürüne sahip çıkmasını, kendi sanatını ön plana çıkarmasını istiyoruz. Kendi kültürümüze ve sanatımıza sahip çıkacağız. Kendi sanatımızı ön plana çıkaracağız.
Binlerce yıldır dokuma halılarımız var. Ebru sanatımız var. Hat sanatımız var. Edebiyatımız var. Bunlara sahip çıkacağız. Sinemayı, tiyatroyu canlandıracağız.
Kültürü meydana getiren ilk hamle dildir. Dilimize önem vereceğiz, ona sahip çıkacağız. Dil olmazsa hiçbir şey olmaz. Dil, her şeydir. Her şey dil ile meydana gelir. Edebiyat da, sinema da, tiyatro da dil ile meydana gelir. Diline sahip olan sanatına da sahip olur. O nedenle dile önem vermek gerekir.
TV programlarına bir düzen getirilmelidir. Şu an çok yozlaştı. Çığırından çıktı. Ahlak bozucu programlar yapılıyor. Kültürümüzden uzak programlar yapılıyor. Bunlar yanlış anlaşılmalara yol açıyor.
Bizde yemek kutsaldır, Evlilik kutsaldır. Aile kutsaldır. Ama bazı programlarla bu değerlerimiz yok ediliyor.
Eve gelen misafire ilk sorulan soru “Aç mısın?” sorusudur. Nereye giderseniz gidin sizi doyurmadan göndermezler. Ama bugün baktığımızda yemek programlarıyla adeta ev sahiplerine hakaretler ediliyor. Yapılan yemeklere dil uzatılıyor. Bu da hiç hoş olmuyor.” diyor.
Sayın Büsküvütçü, duygu ve düşüncelerini o kadar geniş örneklerle anlatıyor ki doğrusu süremiz hepsini anlatmaya yetmiyor. Burada da söylediklerinin hepsini yazmamız mümkün değil. O nedenle özetle bitirmek zorunda kalıyoruz.
Sayın Büsküvütçü’ye düşüncelerini bizlerle paylaştığı için teşekkür ediyor, kendilerine başarılar diliyoruz.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.