- 457 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
EZİLEN KADINLAR
Kadınlar çalışmalı.
E zaten çalışıyor.
Yok öyle değil, okumalı, toplumda önemli yerlere gelmeli.
Yerden göğe haklısın haklı olmaya ama bunu sadece sözle olmayacağını biliyorsun herhalde.
Evet sadece sözle olmuyor. İcraata geçmek gerekir. İcraatta ise çözülmesi gereken birçok sorun var. Ortalığa çıkıp kadınlar çalışma hayatına katılmalı demek yetmiyor. Karısını çalıştırıp kendisi kahve köşelerinde keyif çatan birileri var, onlar da aynı şeyi söylüyor.
Kadınların sorunlarını bilen, çözüm için çalışan, kadınlı erkekli yetkili ve bilgili insanlara ihtiyacımız var. Bırakın Türkiye’yi Avrupa’da, Amerika’da çalışan kadınların çözülmeyi bekleyen sorunları var. Hele hele bizim gibi, kapalı toplumlarda kadınların çalışması, hakkıyla ailesine, milletine hizmet edebilmesi için önlemler alınmalı, yönetmeliklere özel maddeler konulmalı. Belki bu da yetmeyecek insanlarımızı bu konuda eğitmeliyiz.
Yakınında çalışan bir kadın olmayan insanlar çoğu sorunları bilmez, farkında bile değildir.
İsterseniz aklımın erdiğince bu sorunlara değinelim.
Hani en çok öne sürülen kadının çalışmakla ekonomik özgürlüğüne kavuşması konusu, söylendiği gibi basitçe çözümlenecek bir konu değil. Evlenmeden önce ailesine, evlendikten sonra kocasına karşı elde etmeye çalıştığı ekonomik özgürlüğü gerçekten bulabiliyor mu? Sanmıyorum. Çevremde gördüğüm kadarıyla evin hakimi konumuna şartlanmış erkeğimiz karısının böyle bir özgürlüğe sahip olmasına müsait değil. Hatta şunu da ifade edeyim ki, evlenirken çalışan bir hanım arayan erkek makul bilinen sebeplerin dışında kafasında kurduğu eşinin kazandığı paraya da hükmetme ve şahsi rahatlığı için bu evliliği tasarlamış olduğu uzak bir ihtimal değil. Çalışan birçok hanımın maaş kartını kocasına verdiğine ve kaç lira maaş aldığını bile bilmediğine çok şahit olmuşumdur. Parayı kazanan kadının evin harcamasında çok az hükmü geçtiği de gizlenecek bir şey değil.
Yaratılışı gereği doğuran, emziren kadının aile hayatında yemek pişirme, evi temizleme, ütüyü yapma gibi işlerinin de olduğu, evin erkeğinin bilse bile bu işleri yapmadığına da çok şahit olmuşuzdur. Bir başka deyişle evi kurarken kadını bir köle gibi tasarlayan erkek, kadını çalıştırarak evle birlikte iki yükü kadına yüklemekte, ekonomik özgürlüğü de elinden alarak tam anlamıyla kadını köle durumuna düşürmektedir.
Çalışarak evden uzaklaşan kadın, çocukları için başka bir kadın veya kreş ile sorunu çözmeye çalışmakta eğer kocası izin vermezse bu imkanları bile kısıtlanmaktadır. İşe gidip sekiz saat çalışan en az iki saatini de yollarda geçiren kadın eve gelince yemek yapmakta, evi temizlemekte, bir günde yapamadığı işleri günlere yayarak bitirmeye çalışmakta, bu şekliyle çifte zulüm görmektedir.
Kadının iş yerindeki çileleri de belki en önemli sorunlarından biridir. Patronla, müdürle, amirle, şefle uğraştığı yetmiyormuş gibi bir de müşteri ile mücadele etmekte, bir insan gözü ile değil de meyvesini toplayacak ağaç gibi gören insanlara karşı verdiği mücadele onu yormaktadır.
Doğum yaptığında bir türlü çile, çocuk büyürken çektiği çileler, yabancıların ellerine bırakılar körpe yavrusunun hasreti derken çile dolu bir çalışma hayatı…
Kadın çalışmasın mı yani?...
Çalışsın elbette. Ama önce çalışma şartları düzeltilsin. Kadına insan gözüyle bakılsın. Özel şartlar oluşturulsun da kadın ondan sonra çalışsın. Yoksa kadın kimsenin kölesi, hizmetçisi veya oyuncağı değildir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.