- 573 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
YILMAZ VE ATATÜRK
YILMAZ VE ATATÜRK
Ben dört yaşındayken elim yanmış. O zaman sobalı bir evde otururmuşuz. Sobanın kızarmış kızıl rengini yakalamak için elimi sobaya yapıştırmışım. Annem söyledi hiç ağlamamışım. Babamın dediğine göre de ağlamaz ama kimseye de gülmezmişim. Dedem öpmek istermiş ben dedeme hiç bakmamışım da dedem bana kızmış. Ben bunları hatırlamam ama çok şeyi de hatırlıyorum. Kaşıkla durmadan masaya vururdum.En çok o çıkan sesleri severdim. Fırsat buldukça gene yaparım. Babam masaya vurduğum zaman elimi tutar kaşığımı alırdı. O zaman ,annem çok üzülürdü. Bileğimde bir zil belimde bir ip her zaman bağlıydı. O ipi her defasında çözmeyi bilirdim. Bir de çamaşır makinesinin dönmesini hep izlerdim. Artık motorların çalışması çok hoşuma gidiyor. Benim bu durumuma bizimkileri çok kaygılanıyorlardı.
Babam annem hep birlikte doktora gittik. Ben o doktoru hiç sevmedim. Onlar konuşurken bende doktorun menekşelerinin bütün yapraklarını kopardım. Doktor babam ve anname durumumu açıkladı. O zaman beş yaşındaydım.
Doktor, bana renkleri gösterdi konuşmadım. Leylek resmi gösterdi sonra kedi resmi gösterdi konuşmadım. Sabunun adını sordu genede söylemdim. Annem bana tanımadığım kişilerle konuşma dedi. Ben hepsinde biliyordum.
-Yılmaz otizmli ama eğitim almalı dedi. Ben "otizmli" lafını ilk kez duydum. Ama hiçbir şekilde unutmadım. Ne demek olduğunu bilmiyordum. Benim için anlamsız bir kelimeydi. O gün ilk defa annemin ağladığını gördüm. O günden sonra babamda annem de beni daha çok severler.
Ben sizden farklı düşünürüm. Mesela evimizde sıcak su ile oynarım. El yıkama oyununu annem öğretti. Sabun aynı kaşar peyniri gibi yemeyi çok isterdim.
Her gün evimize bir abla gelmeye başladı. O abla ile hiç konuşmam. Bana çeşitli oyuncaklar, legolar, yapbozlar getirirdi. Renkli kalemler, parmak boya,pastel boya her şey getirirdi. Bana resimler yapardı. Ama ben sadece çamaşır makinesini boyardım. Diğer resimleri hiç boyamazdım. Ben yapbozlar, legoları hemen yapardım. Hiçte zor değillerdi.
Artık onları istemiyordum. Bir kedi resmi vardı. O resimdeki kedi televizyonda da vardı. Televizyondaki kediyi boyamak istedim. Televizyonu boyatmadı ama kedi resmi gösterdi.
-Nazgül abla o dedim. Nazgül abla telefonla annemi aradı. Yarım saat sonra annemle babam geldiler. Çok mutluydular. Nazgül abla da öyle. Annem Nazgül ablanın ellerini tuttu.
-Ne dedi ne dedi ?
Nazgül abla,
- Nazgül abla dedi. Üçüde çok mutluydu. Ben bir şey anlamadım. Her halde iyi bir şey yapmıştım. Ne vardı ki bunda. Zaten kendi kendime her zaman söylerim. Nazgül Nazgül diye .O gün ve sonraki günlerde hep konuştuk Nazgül ablamla. Bana çok masal okudu. Şimdi hepsini biliyorum.
Bir gün annemle semt pazarına gittim. Kırmızı kırmızı elmaları çok severim. Bir elmacının tek elmasının aldım ısırdım. Elmacı çok kızdı bana tokat attı." Utanmıyor musun hırsızlık yapmaya " dedi. Ben hırsız değilim ki. Bende bütün elmalarını döktüm. Annemle tartıştılar bende kaçtım.Bu olayıda anlamadım. Bir elma için neden bana vurdu annemle tartıştı? Polisler bizi karakola götürdü. Bir polis bir çok soru sordu.Ben hiç konuşmadım. Çünkü annem tanımadığım kişilerle konuşma demişti ya. Ben o polisi tanımıyorum ki. Beni azarladı hatta kulağımı çekti. Çok hoşuma gitti. Ben çok güldüm. Polis daha çok azarladı. Bana tokat attı. Annem çok ama çok sinirlendi. O da polisi azarladı. Bir şeyler konuştular sonra annemden özür diledi. Bana da bir elma verdi. Az önce annemle çok tartışan polis,değilde başka bir polis oluverdi. Ben gene bir şey anlamadım.
Şimdi altıncı sınıftayım. Arkadaşlarım var. Ben en çok Okan’ı severim. Okan bana hep iyilik yapar. Hiç kimse benimle oynamaz. Okan hep benimle oynar. Birazda Melike oynar. Eşyalarımı ve yiyeceklerini kimseye vermem. Bazen Okan’a bir tane veririm. Melike’ye hiç vermem . O da zaten istemez ki.
Ödevlerimi hep yaparım. Nazgül Abla’da hep yaptırırdı. Bana okumayı da o öğretti. Ben resimleri hiç unutmam sayılarında öyle. Ne zaman gülünür ben bilmiyorum. Türkçe öğretmenimiz güzel bir kadındı. Derste çok fıkra anlatırdı. Herkes gülerdi. Yalnızca ben gülmezdim.
Türkçe öğretmeni,
- Yılmaz sen neden gülmüyorsun beğenmedim mi dedi. Bana göre gülünç bir şey söylemedi. Ama gülmem gerektiğini anladım. Okan bana gülmeyi ögretecekti. Koluma dokununca bende gülecektim. Öğretmenin anlattığı fıkralara herkes gülerken Okan koluma dokunuyordu, bende gülüyordum. Ama herkes susunca yüksek sesle gülerdim. Birkaç kere böyle oldu. Bu defada öğretmen kızdı.
- Yılmaz sen gülme dedi. İstediğim gibi gülerim. Kimse bana gülmenin tarifini öğretmedi. Her insan kendine göre gülmeli.
Sosyal bilgiler öğretmeni sınavda ; Türkiye haritası çizerek dağlarımızı göstermenizi istedi. Ben ülkemizdeki tüm dağların resmini görmüştüm. Öğretmen çok şaşırdı.Çünkü hepsinin resmini yaptım. Herkes bana güldü ama Sosyal Bilgiler öğretmeni çok beğendi. En yüksek notu ben aldım.
Matematik sınavında sayı problemleri nin hepsini ben yaptım. Melike bana baktı o da hepsini yaptı. Ben çok mutlu oldum. Öğretmen bana,
- Kopya mı çektin dedi. Kimse bana kopya çekmeyi öğretmedi. Ben soruları zaten biliyorum . Neden kopya çekmeliyim bilmiyorum. Ama Melike hiç bir şey demedi. O bana baktığını söylese belkide öğretmen bana kızmazdı.
Babamla her zaman arka bahçede top oynarız. Ara sıra yüzmeye de gideriz. Futbol oynamayı çok seviyorum. Babam Beşiktaşlı bende Beşiktaşlıyım. Bütün oyuncuların adlarını bilirim. Beden eğitimi öğretmeni babamın arkadaşı. Bazen birlikte top oynarız. Okul takımına beni de aldı.Her zaman değil ama ara sıra bende maçlarda oynarım. Bizim takım maçlarını hep kazandı. Fakat son maçımızı en az bizim kadar iyi oynayan başka okulun takımı ile oynayacaktık. O gün Barış hastalanmış gel(e)medi. O’nun yerine ben oynadım. Takımımız penaltı kazandı. Penaltıyı Berkay kullandı. Fakat top üstten dışarı çıktı. Hepimiz çok üzüldük. Maçın sonlarına doğru 1-1 devam ederken bana çelme taktılar. Yoksa ilk defa gol atacaktım. Ama tekrar penaltı kazandık. Öğretmene yalvardım penaltıyı ben atmak istedim. Öğretmen bana güvenmedi. Ama genede "tamam tamam sen at" dedi. Hesaplarına göre sağ tarafa hızlıca atmalıydım. Tam da öyle yaptım. Hesapladığım gibi altmış santimetre sağından gol oldu. Böylece ilk golümü penaltı ile attım.Herkes çok çok sevindi. Ama ben sevinmedim. Çünkü gol atmayı herkes becerebilirdi. Berkay beceremezdi. Maç bitince herkes bana koştu. Ben korktum kaçarken yakaladılar havaya kaldırdılar. Bütün arkadaşlar beni öptüler. Kızlarda, Melike’de öptü. Ama ben öpmelerini istemiyorum.
Okan, Melike ve ben birlikte okula gider geliriz. Melike ile Okan hep el ele tutuşurlar. Perşembe günü Okan okula gelmedi. Melike’nin elini ben tuttum. Melike bana çok kızdı. Ne vardı ki bunda? Melike’ye yardım etmek istemiştim. "Neden elimi,tuttun" dedi. Hatta elime vurdu. Melike elinden tutulmasada gidebiliyodu. O zaman anladım.
Ben hep görmüyorum kızlarla erkekler hep el ele gezerler. Bence herkes el ele gezmeli.
Kafamda çözmem gereken konulardan biriside şu; Herkes farklı söylüyor. Kimisi Atatürk diyor. Bazıları Mustafa Kemal , bazıları da Paşa,Gazi diyor. Bu konuyu babama sordum. Babam,
- Sence ne demeliyiz Yılmaz dedi. Bana göre herkes hepsini söylemeli
- Gazi Mustafa Kemal paşa demeliyiz dedim. Babam iki elimi avuçlarına aldı. Göz bebeklerindeki çizgiler bile gülüyordu. Annem de öyle. O gün babamın beni ve Atatürk’ü ne kadar çok sevdiğini anladım.
- Evet Yılmaz’ım herkes GAZİ MUSTAFA KEMAL PAŞA demelidir dedi.
Ömer Yalçın... O dünyanın en iyi liderlerindendir.
04.07.2020
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.