Balık İşi
Merhaba erenler, ne olacak bu dünya işleri…
Yaşadığım yörede ilçeden köye giderken orta yerde bir Cuma camiisi vardı. Ben diyeyim 5 köyün orta yerinde sen de 7-8 köye kesişimi var ve yakınlarında gibi. İlkokul ve ortakul dönemi onun yanından defalarca geçtim, minübüs, traktör, traktör kasası… O camiyi daha uzaklardan yükseklerden de arardı gözlerim, çevresindeki köyleri, yerleşimleri, neden insanların oralara yerleştiklerini , akan çayları, dereleri vb. Cuma günleri toplanılarak kılınan Cuma namazlarını ve insanların sosyal ilişkilerini düşünürdüm. Lakin benim zamanında o camii asla faal olmadı, şimdiler de ihtimal artık çürümüştür tahtaları yıkılmaya yüz tutmuştur, minaresi var mıydı yok muydu hatırlayamıyorum, cumaa camiisi derlerdi işte, ancak 2-3 tane hoparlörü vardı, metalik hoparlörler görmüşsünüzdür eski camilerde sizde, yenilerinde de var sanırım. İnternette görsellerde bulamadım. Temeli taş, lakin taşlar çok büyük değil bir kişinin taşıyabileceği büyüklükte, üstü tahta, tahtalar yatay mı dikey mi çakılmıştı hatırlayamıyorum, çatısı eski kiremit bir mekan hayal edin
Şimdilerde Ayasofya gündeme getirilmeye başladı. Nasıl olur da bir camii, müzeye dönüştürülebilirdi, böyle bir saygısızlık yapılır mıydı tarihe, camii kutsaldı sonuçta. Ayasofya kilisesi, zamanında Kenandaki, Süleyman mabedinden daha görkemli olsun diye inşaa edildi diye biliyorum, onun karşısına da Sultan Ahmet camii yapıldı. O da ondan daha görkemli olsun istendi. Sultan Ahmed Camiisini gezmiştim, Ayasofya kilisisesi-camiisi ve şimdiki adıyla müzesine karşıdan bakmıştım, sonra Ayasofya önünde Sultan Ahmed camisine bakmıştım, sonra da internetten hangisi daha görkemli diye karşılaştırmıştım. Sultan Ahmed camisinin içi görkem kokuyor, lakin Ayasofya daha bir görkemli duruyor dıştan bakınca. Süleyman mabedini göremedik sonuçta, hangisi daha görkemliydi acaba? Kimin Tanrısı daha büyük ki?
Dünyanın en büyük ve en kompleks ibadet veya tapınak alanı kuşkusuz benim için Kamboçyadaki – Siem Reap: Angkor Wat tapınağı. Sivri sivri kuleler, taşlar, taşlardan resmen sanat fışkırıyor. 1100-1200 yıllarında Hindu tapınağı olarak yapıldığı yazılıyor.
Süleyman Tapınağı, MÖ 500 lerde
Ayasofya, MS 500 lerde
Sultan Ahmed MS 1600 lerde.
3 tapınağın aralarında ortalama 1000 yıl var. Angkor tağınağı da 1100 lerde yapıldığını düşünürsek, mantiken 500 yılda bir büyük tapınaklar yapılıyor dünyada.. 2019 da da Çamlıca camii yapıldı ülkemizde, Sultan Ahmet camiisiyle aralarında 400 yıl diyelim. O da gayet büyük, daha gitmedim, olursa gidip gezmek istiyorum.
Peki, niçin yapılıyor bu büyük tapınaklar, ibadethaneler? Neyi kanıtlamaya çalışıyor insanlar. I. Justinianus , Süleyman Tapınağından daha görkemli olsun istemişti Ayasofyayı veya onun ataları ona öyle bir fikri miras bırakmıştı, İstanbulun fethinde camiiye çevrildi, yaklaşık 150 yıl sonra ise Osmanlı Ayasofyadan daha görkemli bir camii görmek istemişti, her biri bir öncekinden daha çok görkemli yapı yapmak için yaşıyor gücü elinde bulunduranlar.
Taksim meydanında camii yoktu, bir ara oradaki ara camilerden birinde Cuma namazı kılmıştım, bilmem zati oraları, lakin dışarıda kartonların üzerinde. Yer bulduğuna şükür edercesine yani.. Zaten Taksim camii projesi de uzun yıllar gündemdeydi, yapıldı mı bilemiyorum, epeydir uzağım dinlerden ve dini gündemlerinden. Mescit dışında kılınan namaz ne kadar namazdır bilemiyorum ama namazın gerekleri asla tam olmaz, aslında içeride de tam olmuyor, namaz çok değişik, çok sırlı bir ritüel, aynı yoga gibi.. Bu tür ibadetler Tanrı ile iletişim kurmanın yolları olarak anlatılıyor eski kaynaklardan, tarihlerden bugüne. Lakin ne benim ne de Tanrının bunlara ihtiyacı var diyorum haneydir.
Peki, Ayasofya neyin kanıtı? Ülkemizin türlü yoksulluk, yolsuzluk, yasak, geçim sıkıntısı, Khk, Eyt, Z neslinin durumu, Korona belası, Suriye, iç dış kargaşa, hukuksuzluk, insanların ailecek intiharları, her kesimde bir bunalmışlık varken nereden çıktı Ayasofya meselesi.
Bir bakıyorum, Fransa dan açıklama, Rusyadan, Yunanistandan. Abdden, Saraydan peşi sıra
açıklamalar geliyor. Anlaştınız mı Anadoluyu rahat bırakmamaya .. Yerli yersiz gündem oluyor yıllardır. Yeter da söz kimin.. Özür dilerim efendim, ben ettim siz etmen.. Yerkürenin uluları rahat bırakmıyorsunuz bizleri ya hu..Düşün artık milletin yakasından, yapay zeka gelsin yönetsin insanları da, toprakları da.. Pardon efendim, sesli mi düşündüm, vurma tamam, lütfen acıyor ama, hay ben zihnime..
Aslında ilk gençliğimde veya bundan 10-15 yıl arası Ayasofyanın müze olmasına içten içe sevinirdim, şöyle düşünürdüm, Hristiyanlık artık sadece müzeliktir, Hak din İslamdır, Hristiyanlıktan kalanlar güncel olamaz, sadece ibretlik müzede durmalı, müze kalmalı, kuşların gözbebeğine Hak din İslam yazacağız gibi..
Sonra Ayasofyanın siyasi saiklerle müzeleştirildiği izlenimi edindim, dinle bir alakası yokmuş. Şimdi daha iyi okuyabiliyorum sosyal ve siyasi demeçleri, devletlerin veya devlet adına açıklama yapanların söylevlerini.. İşin özü şu ki; dostlar alışverişte görsün hemen hepsi de, sadece bizim ülkemizde değil, hemen hemen diğer ülke açıklamaları da öyle. İçerideki vatandaşlara bir mesaj verme yolu. Eskiden olsa vatandaşın fikri bile sorulmazdı. Sahi dürüst mü seçimler? Özgür mü zihinler, yoksa tutsak mı erenler? Anadolunun bağrı çıplak, zihni çığlık, gönlü arş insanları eziliyor bir şekilde, ne dil ne din ne de devlet ve değerler değişmiş olsun bu topraklardaki zulüm değişmiyor.
Madem demokrasi diyoruz; Hatay sorununu sandıkla hallettiğimiz gibi, İstanbul nüfusuna soralım, Ayasofya camii mi olsun yoksa müze mi kalsın, yoksa bir seçenek daha sunalım kültür evi mi olsun?
Neden dostlar alışverişte görsün hesabına iş tutmaya çalışıp hiç sırası değilken gündem değiştirme moduna giriliyor. İstanbul ne derse o, Rusyaymış, Yunanistanmış, Fransa, Abdyemiş bana ne kardeşim. Kes sesini otur ne oluyo sana, değil mi ama?
Bana sorarsanız, ben kültür evi seçeneğini işaretlerim veya mührü ona vururum. Zaten artık dolmuyor mabetler eskisi gibi, yani kendi adıma -1 eksiksiniz. Avrupada da bir çok satılık kilise haber çıkıyor, hoş ülkemizde de Belediyeler, Hazineye borçlarını bazı camileri Hazineye devrederek gidermeye, kapatmaya çalışıyor ya.
Dünyadaki ana değişim Y kuşağından başladı, yani yeni bir çağ açma gibi bir değişim, aynı istanbulun fethi gibi, hani tarih derslerinde işlenir ya, şu çağ şu olayla başladı bu olayla bitti gibi.. Eğer Ayasofya Kültür Evi olarak düşünülürse artık dinlerin devri de kapanmış demektir, yok camii, kilise veya müze olarak kalırsa yandı Z Kuşağı..Z kuşağından bir nesil sonra da Alfa kuşağının geleceği yazılıp çiziliyor, dünyanın fikir, ekonomi ve kültürel değişimi düşünülerek. Yani bizler, şu an kendi aralarında çağdaş olan nesiller olarak, zurnanın son deliği gibi bir şeyiz uzun vadeli tarihsel gidişatı incelersek..
Gelenekler, görenekler, aile yapıları, devlet yapıları, insanlığın sosyo siyasi kültürel ve ekonomik ilişkileri komple değişecek.. Eğer bunun önüne eski kuşaklar yani bizler geçmeye çalışırsak veya uyamazsak geleceğe kargaşadan başka bir şey bırakmayacağız. Her nesil benden sonrası tufan diye düşünürse olur mu hiç?
Yazının başlığı Balık İşi, komşu, akvaryum bıraktı da tatile giderken, oradan kaldı. Bizler de öyle değil miyiz, akvaryumdaki balık gibi.. Hadi bir de okkalı sözlerden ekleyip şeyettiriverem gari..
Saygı sağlık ve huzurla..
Esen kalınız.
**
Cihân-ârâ cihân içindedür ârâyı bilmezler
O mâhîler ki deryâ içredür deryayı bilmezler
Harâbât ehline dûzah azâbın anma ey zâhid
Ki bunlar ibn-i vakt oldu gam-ı ferdâyı bilmezler
Şafak-gûn kan içinde dâğını seyr eyler âşıklar
Güneşde zerre görmezler felekde ayı bilmezler.
Hamîde kadlerine rişte-i eşki takub bunlar
Atarlar tîr-i maksûdu nedendür yayı bilmezler
Hayâlî fakr şâlına çekenler cism-i uryanı
Anunla fahr ederler atlas ü dibâyı bilmezler.
Hayali
Mefâîlün / Mefâîlün / Mefâîlün / Mefâîlün
1. Dünyayı süsleyen varlık yine bu cihan içindedir, ama aramasını bilmezler. Tıpkı denizin içinde olup da denizi bilmeyen, tanımayan balıklar gibi.
2. Ey zahid! Sen meyhanedekilere cehennem azabından bahsetme, onları bununla korkutmaya çalışma. Zira bunlar zamanı yaşarlar ve yarın endişesi duymazlar.
Meyhane, divan şiirinde çoğunlukla tasavvuf düşün¬celerinin yer bulduğu mekânlar için kullanılır. İbn-i vakt sözü, içinde bulunan vaktin değerini bilen, (henüz olmayan,gerçekleşmeyen şeyler için tasalanmayan, geçmişte kalan şeyler) için de üzülmeyen kişi demektir.
3. Âşıklar şafak rengini alan kanlar içindeki yaralarını seyrettiklerinde güneşi zerre kadar görmedikleri gibi gökteki ayın da farkına varmazlar.
Aşk derdini çekenler, madde âleminden soyutlanırlar, ruhları yücelir ve başka şeyle ilgilenmezler.
4. Aşk derdinden iki büklüm olan boylarına gözyaşlarından bir ip takıp istek okunu atarlar, ama yayın neden yapılmış olduğunu bile bilmezler.
Aşk derdiyle iki büklüm olan âşığın boyu yaya, sürekli sicim gibi dökülen gözyaşları da bu yayın, okun yerleştirildiği gergin ipine benzetilmiştir.
5. Hayâlî! Çıplak bedenini fakirlik şalıyla örtenler bununla övünürler, atlas ve diba gibi kıymetli kumaşlar nedir bilmezler. (Fakirlik tasavvufta hiç kimseye muhtaç olmamak, gönül zenginliği anlamlarına gelen değerli bir niteliktir. Böyle olan insanlar pahalı kumaşlara, yani mala mülke, gösterişe değer vermezler.)
www.edebi.net/index.php/edebi-eserler/44-secilmis-yazilar/2118-hayali-gazel
***
Ek: Uzak Doğu ve Hint Dinleri…
www.resulcatalbas.com/dinler-tarihi/uzak-dogu-ve-hint-dinleri/
***
Ek: Derleme okkalı sözler
“Düşündüğünüz, söylemek istediğiniz, söylediğinizi sandığınız, söylediğiniz, karşınızdakinin duymak istediği, duyduğu, anlamak istediği, anladığını sandığı, anladığı arasında farklar vardır. Dolayısıyla insanların birbirini yanlış anlaması için en az 9 ihtimal var…” Sylviane Herpin
“Başkalarına senin olmalarını istediğin gibi olmadıkları için kızma, daha kendin olmak istediğin gibi olamadın…” Thomas A Kempis
“Doğayı, Tanrının her an, her saat, bizimle konuşmak için kullandığı, kapsama alanı uçsuz bucaksız bir yayın sistemi olarak düşünmeyi seviyorum, tabii biz kanalı doğru ayarlayabilirsek…” George Washington Carver
“Hiçbir sorun yaratıldığı düzlemde çözülemez. Sorunların çözümünü görebilmek farklı bir düzlemden bakmayı gerektirir…” Einstein
“Bildim ve anladım ki, hiçbir şey bilinmemiş ve hiçbir şey anlaşılmamıştır… İbn-i Sina
“Sen iki kişisin; biri karanlıkta uyanık, diğeri aydınlıkta uyuyan…” Halil Cibran
“İşin güç kısmı adam olmak değil, adam kalmaktır…” A.Mazerelles
“Sevgili, seninle ben pergel gibiyiz,
İki başımız var, bir tek bedenimiz.
Ne kadar dönersem döneyim çevrende,
Er geç baş başa verecek değil miyiz..?” Ömer Hayyam
“Yüreğin bir bildiği vardır, aklın hiç haberdar olmadığı…” Blaise Pascal
“Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen, cevizin hepsini kabuk zanneder…” Gazali
“Düşünün, çünkü henüz yasaklanmadı...”George Orwell
YORUMLAR
Gündemi biz belirlemiyoruz birileri bizim adımıza belirliyor... Çok da fazla tartışmalar yaratarak yaratılan aslında sun gündem... O arada emekli maaşları 5.72 zam alıyor, ama ondan bir kaç gün önce hiç farkında olmamışsınız bir sürü şeye yüzde on on beş gibi giydirmişler, elbise değil tabi ki, zam mam... Balık hafızalı insanlarız vesselam... Oysa ki hayat tecrübesi insanın yediği kazıkların bileşkesidir derler... Bakalım Z kuşağından sonra gelen Alfa kuşağı en çok hangi kuşakla anlaşacak hangi kuşakla papaz olacak... Velhasılı derinlikli bir yazı, yüzmek isteyene de boğulmak isteyene de açık... Kutlarım içtenlikle...
Yinsani
bakalım daha neler göreceğiz kuşaklar bazında..bizim durum vahim yani, z nin ve alfanın eline kalacak kuşak biziz sonuçta..
açıklamaların ve katkıların için teşekkürler ahmet abi,
Hafıza bu...durduğu gibi durmuyor ki, hatırlatıyor insana.
Akdamar'ı kiliseyi aç, Sümela'da ayin yaptır. Bulgar kilisesine restore ve açılış için milyon dolarlar dök. Yüz on küsur kilise açtım diye övün. Terörist rahip efendiyi " bu fani dünyadayken aserbest kalamaz" de. Sonra güle oynaya bırak. Feto (iti) teröristini alama (akıl sır ermiyor) siyasi ayak ortada yok....S400' ü Abd baskısıyla sürüncemede bırak.
Ayasofya'da fetih suresi ve cami yapacağım propagandası...
He...He.
Sonra git sosyal medyadan çıkar hırsını. Balık dedin de... her zaman büyük balık küçük balığı yer, derler.
Yinsani
dur hele dur hele dedikçe yarın pat diye eyaletler gelir ardından küçük abddeki köleliği öğretirler sanırım bizlere, bazı derin tarih romanların da hangi taraftan bakarsan bak; para ve din bir şekilde yönetimi oluyor yemeğin.. dök dök yedir.. acaba doların ve erounun Tl karşısında alıp başını gitmesinde de bir bit yeniği var mı acep.. sakın cevap verme, altının onsu oldu 1800 dolar:)) tl neden bu kadar hızlı değer kaybediyor??
saygılarım daim keskin gözlerine ve dimağına..
hiç eksik olma penceremizden..
"Tanrının krallığı içimizde ve her yerdedir
Taştan binalar arasında değil..
Bir dalı kes beni göreceksin
Bir taşı kaldır ben oradayım..."
Rivayettir Hz. İsa' nın son yemeğinde söylediği o meşhur sözler....hatta diğer rivayet Vakitak kilise düzenine tehtit gördüğü için orjinale en yakın incil buluntusunu bu sözler için sakladığı...açılışı bu sözle yapmak aslında yorumumu özetliyor gibi..
Tarih boyunca her dinin kendine özel tapınak, ibadethane vs...artık en dersen bir alanı olmuş...bana göre; inanç sisteminin yoklama yeri gibi de kullanılmış.( özel ritüeller sayılan şekilleri hariç) aslında mantıken iyi bir sebeple bile başlamıştır sanırım...belli bir topluluğu kendine yakın olan kişileri bir araya getirip , inanç sistemi hakkında her hafta düzenli toplantılar yapmak..iyiye dair vaazlar vermek...ıbadet ettiklerinden ve o inanç sistemine dahil olduklarını bir şekilde kontrol etmek hatta..ama işte her zaman bir ama vardır.. inanç sistemlerinin toplumları yönlendirme konusunda ne kadar etkili olduğu görülünce ortaya çıkan, çıkarılan durumlardan da kaçılamadı...dunya üzerinde çoğu sistemde siyasi güçlerin yönlendirici gücü olarak kullanılmaya açık hale geldiler..
Sonuç mu ruhsal bütünleyici etkisi olan inaç sistemleri zihinsel yönlendirici bir silah gibi de kullanıldı..
Diyeceksin nesildaşım ne uzattin;)) Yine bir ama şu an tartışılan konu bile senin de sorguladığın gibi kişilerin inançlarına yönelik bir tartışma değil gibi...çok daha şeyler peşinde her elini atan...
Her ne olursa olsun ınanananı kötüye sevk eden bir inanç sistemi olmadı ( özüne aykırı olamazdı) ama uygulayanlar yüzünden hep raydan çıkmaya müsait oldular..
Güzel bir yazıydı ve sondaki sözler çok iyiydi.
Eksik olma nesildaşım.
Sağlıcakla.
Yinsani
kutsal kitaplara girmiyorum çünkü korkuyorum artık.. dindardan korkmamayı başaramıyorum ne yalan söyliyeyim tarihe bakınca..
saygı huzur ve sağlıkla kal nesildaşım..
eksik olma penceremizden:)
black_sky
Tanrının böyle bir egosu olur mu????? Daha büyük daha büyük daha büyük....sanırım iş dönüp dolaşıp insanın kendi egosuna ve içsel gizli hesap kitaplarına çıkıyor... Ben de düşündüm de başka ne desem bilemedim o yüzden açılışa çok sevdiğim o cümle ile başladım...
Tanrının krallığı içimizde ve her yerdedir....
Ah be nesildaşım bu arada korkulmayacak gibi olmuyor çoğu zaman...
Sağlıcakla.