- 288 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
İYİ NİYET VE KÖTÜ SONUÇ
İYİ NİYET VE KÖTÜ SONUÇ
Aslında iyi niyetle başlayan ameller iyi akıbetle sonuçlanır.’ Niyet hayır akıbet hayır.’ Üstelik ’Ameller niyetlere göredir’. Bu Hadis-i Şerif yanında ‘Ameller sonlarına göredir’ Hadis-i Şerifi de var. Bütün bu verilerden sonra iyi niyetle başlayan ancak kötü sonlara varan işleri düşüneceğiz. ‘Cehennemin yolları iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir.’
İşte yıllardır İslam toplumunda gözlemlediğim bir konuyu burada ele alacağım: Müslüman camiada önceleri iyi niyetle başlanan birçok eylemlerin sonradan saptığını gözlemlemekteyiz. Tanık olduğum bir olayı burada anlatmadan geçemeyeceğim. Adam yıllar önce başkaları tarafından kurulan bir vakfı ele geçirir. Önce masum bir görüntüyle girer bu vakfa. Vakfı kısa zamanda ele geçirir. Bir yandan da mahalle camisinin dernek başkanlığını da ele geçirmiştir. Kısa bir zaman sonra Caminin mülki haklarını vakfa aktarır. Bu aktarış ona büyük bir imkân sağlar. Camide toplanan paraları istediği gibi kullanır. Bu zaman zarfında vakfın üyelerini tasfiye eder. Kendi istediği adamları yönetime seçer. Daha sonra kendi çocuklarını seçerek vakfı aile şirketi haline getirir. Caminin altını Kuran-ı Kerim kursu olmaktan çıkarıp ticarethaneye dönüştürür. Elde edilen gelirleri hiçbir masrafı olmayan Cami yerine kendi çocukları arasında bölüştürür. Ayrıca vakıf bünyesinde vakıf gelirleriyle kurduğu TV’ yi özelleştirir, aile şirketine devreder. Bu arada yıllardır bitiremediği çok katlı apartmanını donatır. Hiç kimseye hesap vermez. Vakıf dava edilir, ancak her şeyi kitabına uydurmuştur. Davaları kazanır. Çevrede herkes ondan korkar. Caminin altına vakıf merkezinde oturur cemaate gelmez. Damadını cami görevlisi yapmıştır. Kısa zamanda onunla araları açılır. Onun yuvasını yıkar. Camiye atanan hiçbir görevli uzun süre dayanamaz. Başka bir yere tayin olunur. Onun Camiyi ele geçirmesinden önce görevliler yıllarca aynı camide emeklilerine kadar çalışırken ondan sonra hiçbir görevli çok uzun süre orada kalamamıştır.
Şerrinden tüm mahalle bizar olmuştur. Güya İslam hizmeti yapmaktadır. Kimse ondan hoşnut değildir. Herkes şerrinden Allah’a sığınmaktadır. Camiye uzun yıllar bakım yapmamıştır. Millet kötü şadırvanlarda abdest almaktadır. Tuvaletler berbattır. Belediyenin yaptırdığı tuvaletin yıkılmasını sağlamış cami altında tuvalet yaptırmıştır. Bu berbat tuvalet iş yapmayınca belediyeye devretmiştir onu. Her şey kar amaçlıdır onun için. Her şeyi ranta çevirmiştir. Yıllar geçer belediye yol çalışmaları yüzünden istimlak etmek ister. Verilen ücretin önüne 10 milyon koyar. İş mahkemeye düşer. Bu arada adı geçen şahıs ölür. Çocukları davaya devam eder. Üstelik davayı kazanabilmek için yeni ve lüks abdesthane yapıyor, Caminin dış cephesini süslü kaplama yaptırıyor, yıllardır Cami’ye hiç masraf etmeyen vakıf binlerce lira sar ediyor. Niçin? Belediyeden daha fazla para koparmak için. Bu şayia dilden dile yayılıyor. Hiçbir şey Allah için değil, her şey getirim için. Haram mal edinmek için. Üstelik buna bir yorum da buluyorlar, hocalarından fetva da alıyorlardır. Ya da en azından onlardan ciddi bir tepki almıyorlar. Halk ise korkusundan susuyor. Akil adamlar da şerre bulaşmamak için seslerini yükseltmiyor. İte dalaşmaktansa çalıyı dolaşmak misali.
Bu ailenin yaptığını yapan, hem de daha büyüğünü yapan, deveyi hamuduyla götüren aileler, hatta kişiler var. Onları toplum biliyor ama ses çıkarmıyor, fitneye sebep olmak istemiyor. TV’ler kuruyor bu klikler, gazeteler kuruyor, vakıflar dernekler, şirketler kuruyor, ellerine geçirdikleri her fırsatı ranta geçiriyor, gayr-i meşru işler ve ilişkiler kuruyor ve sonra bunu İslam’a uyduruyorlar. Minareyi çalan kılıfını hazırlar misali. Kimi kendini Mehdi ilan ediyor, kimi peygamber, kimi şifacı, üstün özellikleri olan biri gibi takdim ediyor, inandırıyorlar bile zavallı saf Müslümanlara. Bunlar bu cemaatin baronlarıdır. Allah’tan korkmuyorlar, kendilerini onların vekili ilan ediyorlar.
Ah zavallı Müslümanım benim. Bu ne cehalet, bu ne saflık. Aptallık derecesine varan bu saflık Allah’ın razı olduğu bir hal ve makam değil. Bu bilinmeli önce. Aldanan aptallar olduğu sürece aldatanlar çıkacaktır. Bu hiç akıldan çıkarılmamalı. Demek ki İslam toplumunun daha çok eğitilmeye ihtiyacı var. Bu yüzden olacak ki Allah’ın ilk emri ‘Oku’ değil mi?
Demek ki Müslümanlar din eğitimine çok önem vermeli. Onun içindir ki bir din âlimi yetiştirmek binlerce kişinin tarikat ehli olmasına sebep olmaktan önemli diyor Rahmetli Şeyh Muhammed Raşid Efendi Hazretleri. Ne kadar da doğru söylemiş değil mi? o halde her köşe başına bir Kur’an-ı Kerim kursu açmak boynumuzun borcu olmalı. İmam-hatip Okullarında daha ciddi bir eğitim verilmesine, Kur’an kurslarının niteliklerinin artırılmasına, İLAHİYAT FAKÜLTELERİNİN CİDDİ BİR YAPILANMAYA GEÇMESİNİN GEREĞİ VAR. HATTA TÜM DERNEK VE SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ TOPLUMU DİNİ YÖNDEN EĞİTEN KURSLAR AÇMASINA İHTİYAÇ VAR.
AHMET KEMAL
Ahmet Kemal