- 323 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
EŞİTLİK SAÇMALIĞI
Dilimizde “EŞ-“ isim kökümüz var. Bu kelime aslında birçok yerde kullanılıyor. Oyun arkadaşı, evli olduğun kimse, doğum terimi olarak…
Sonra “eş-it” şeklinde bir kelime türetmişiz. Biliyorsunuz dilimiz türetme konusunda çok güçlüdür ve biz bu gücü kullanarak o kadar güzel sözcükler ürettik ki …
Eşitin matematikte kullanımı ver. Aslında en çok da burada gerçek işlevinde kullanılıyor sanıyorum. “2x2=4” işleminde eşit terimi çok yerinde kullanılmış. Elbette buradan başka bir yerde kullanılmaz demek yanlış olur. Sözcükler türetildikten sonra gerçek, yan, mecaz anlamı da kazanırlar. Kimi zaman da anlamı daralır, genişler veya başkalaşabilir.
Şimdi zülfü yare dokunmanın zamanı geldi.
Ben insanlar arasında eşik kavramının kullanılmasını doğru bulmuyorum. İki ile iki birbirine eşittir ama Ahmet ile Mehmet eşit sözcüğü ile karşılanamaz. Her insan bir alemdir. Her insan kendi çapında bir sahanın, bir inancın, bir faziletin parçasıdır. Öyleyse nasıl eşit olabilirler ki ?
Bu durumda kadınla erkeğin de eşit olması söz konusu değildir. Şimdi buraya kadar okuyan biri beni hemen bir kefeye koyacak biliyorum. Belki de burada okumayı kesecek. Belki bazı okurlar da benim neyi savunduğumu anlamadan hararetle okumaya devam edecek. Umarım siz okuyanlardan olursunuz.
Benim savunduğum şey erkeklerin üstün olduğu değil. Eşitliği kabul etmediğim gibi üstünlüğü de kabul etmem mümkün değil. Sözünü ettiğim nedenlerden yola çıkarsak üstünlük de anlamsız ve saçmadır.
Ataerkil bir toplumda eşitlik tartışmasını yapmak da anlamsız ama fikirlerime de dile getirmek istedim.
Bakın insanlar arasında şu veya bu insan, su veya bu ırk, din, mezhep öne çıkartılarak üstünlük taslamak inanın çok acımasız geliyor bana.
Hele hele kadınla erkeği ayrı ayrı kefelere koyup hangisi ağır diye çaba sarfetmek. Tartışma çıkarmak çok boş bir iş. Ve aynı zamanda ikisine de acımasızlık oluyor bu tavır. Allah yaratırken birbirini tamamlan, birbirini bütünleyen parçalar olarak yaratmış. Kabul etmesek de her birine bir görev vermiş. Eğer bunu kabul eder de düzeninizi buna göre kurarsanız hem bu dünyada huzur buluyorsunuz, hem de ahretinizi kurtarıyorsunuz.
Allah’ın kurduğu düzene itiraz edip yaratılışına bile ters düşen görevlerle donatmaya kalktığınız kadın ve erkek sizin kalıplarınızı sığmaya çalışırken kendini mutlu etme çabasında başarılı olamıyor.
Yıllar önce Anadolu kadınının kocasının ayaklarını yıkaması alay konusu edilmiş, birçok filmde de çeke sündüre anlatılmıştı. Hala o görüşte olan birçok insan var. Sabahın erken saatlerinde işe giden, akşam yorgun argın eve dönen kocasını bir yere oturtup ayaklarını yıkayan kadın, ona olan teşekkürünü bu şekilde ifade ediyorsa hariçten gazel atmanızın gereği yok. Şimdi uç örnekler vererek kadının da bu yaptıklarını isteyerek yapmadığını, onun da akşam kadar ezildiğini söyleyebilirsiniz. Elbette bu örnekler de var.
Koyduğunuz standartlara herkesin uymasını istemeniz ve bunu yaşamın tek şekli saymanız çok saçma. Ayağı yıkanan babanın yaptığı fedakarlığı siz gözden kaçırsanız da o ailenin direği kadın kaçırmıyor. Zulüm etti diye göstermeye çalıştığınız erkek her fırsatta karısı için hayır duada bulunuyor. İsteseler canın vermekten kaçınmayacak olan erkeği siz zalim olarak gösteriyorsunuz.
Şimdi sözün özüne dönelim. Aslında planladığım yazı kısa idi ama derdimi anlatmak zaman zaman uzun sürebiliyor.
Bir okul düşünün, müdürü ile, müdür yardımcıları, öğretmenler, memurlar ve hizmetliler; hatta öğrencileri de katın içine. Herkesin görevini bildiği, herkesin fedakarca işini yaptığı huzurlu bir okul… bu okula huzursuzluğu sokmak isteyen yeni tayin olmuş bir öğretmen, okulda eşitliğin olmasını istiyor. Uzun uğraşlar neticesinde yanına taraftar da buluyor. Okulda kazan kaynamaya başlıyor. Yeni öğretmenin iddiası:” Bu okulda eşiklik yok.” Neden diyor, müdürle öğretmen, öğretmenle hizmetli eşit değil. Okuldaki insanların eşitlik sözü kulaklarına o kadar hoş geliyor ki, onlar da diyor, eveeet eşit olmalı.
Okul müdürü bu düşünceye karşı ikna çalışması yapsa da başarılı olamıyor. Neticede o da, Hadi sizin dediğiniz olsun diyor. Demokratik usullerle alınan kararla eşitlik için kollar sıvanıyor. Altta eşitlik istenmediğinden müdürlükte eşitlik kararına varılıyor. Bu okulda o günden sonra herkes müdür maaşı alacak, müdürün yetkisi herkese dağıtılacak. Herkese bir oda tahsis edilecek. ..
Kararlar uygulanmaya başlayınca okulda işler duruyor. Derse girecek öğretmen, yazışmaları yapacak memur, temizliği yapacak hizmetli bulunamıyor.
Ne dersiniz, çarpıtmış mıyım?
Sizce eşitlim böyle sağlanır mı? Arzu ettiğiniz eşitlik bu mudur? Sorumlulukta
Huzurla dersine girip çıkan öğretmen mi huzurlu olur, yoksa kendini müdür yerine koyup işleri içinden çıkılmaz hale getiren öğretmen mi?
Gelin şu terimler üzerinde biraz çalışalım. İnsanlar arasında eşitlik değil başka bir şey oluşturalım ve o aradığımız yoksa ona” yok” diyelim, yoksa patinaj yapıp duracağız
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.