BİR YİĞİT 155'İ ARARSA GÖR BAŞINA NELER GELİR...
Sultanköy; Tekirdağ ilimizin, Marmara Ereğlisi ilçesine bağlı şirin bir beldemizdir. İstanbul il sınırına en yakın beldedir aynı zamanda. Uzun süren hafta sonu sokağa çıkma yasağını, balkonsuz bir evde geçirmiş olmanın ardından sevgili eşime bir sürpriz yapıp, internette resimlerini görüp beğendiğim bu beldemizdeki bir butik otelden Cuma ve Cumartesi için 2 gecelik rezervasyon yaptım. Toplam 100 Km. kadar yolu Cuma akşamı mesai sonrası 3 saatten uzun sürede alınca ilk akşam yastığa çeyrek kala uyuduk. Cumartesi gününü de güzelce geçirip, günbatımını balkonumuzda romantik bir şekilde seyrettikten sonra erken sayılabilecek bir saatte huzur içinde istirahate çekildik. Olay da bundan sonra başladı zaten…
Saat 23:30 sıraları gecenin sessizliğini, avaz avaz bağırarak şarkı söyleyen bir erkek sesi böldü:
_ “Hey gidinin efesi, efesi, efelerin efesi”
Ben şarkı söylüyor dedim ama söylenen şeyin şarkı kelimesi ile tanımlanabilmesi için büyük gayret sarfetmemiz gerekir. Böğürmek daha yakın bir tanım olabilir. Gözlerimi açtım ve “Neyse adam içkiyi fazla kaçırmış, birazdan susar herhalde” diye düşünüp, daha fazla bölmeden uykuya devam etmeye çalıştım. Fakat şarkının bu nakarat bölümü defalarca tekrar edilince, birileri polisi çoktan aramıştır diye geçti içimden. “Kitty Genovese Sendromu’’ nu duyanlarınız vardır, duymadıysanız buradan okumanızı öneririm: /woGGod/photos/a.380062508855489/742507142611022/?type=1&theater
Sonra bu sendrom aklıma geldi, bu arada adamın böğürtüleri arasından ince, korkmuş, utanmış bir kadın sesi duyulmaya başlandı. Az sonra kadının odadan kaçtığını anladığımız bir koşuşturma oldu. Adam bu sefer kadının ismini bağırıp, kapıları tekmeliyordu. Olay git gide çığırından çıkmaya başlamıştı. Bizim oradan almaya gittiğimiz “bir tatlı huzur” gitmiş, yerine sonunu bilmediğimiz polisiye bir dizi başlamıştı.
Bütün bunlar olurken ben de polise ulaşmaya çalışıyordum. Şimdi yaşadığım diyalogları telefonumda kayıtlı saatlere bakarak aktarmaya çalışayım.
- Saat 00:18 155’i aradım, tam olayı ve yerimizi anlatırken telefonu cevaplayan hanımefendi sözümü kesip;” Beyefendi ben sizi fazla yormayayım. Burası İstanbul 155. İstanbul’a yakın bir yerden aradığınız için buraya düştü. Tekirdağ 155’i aramanız lazım. Alan kodu + 155 + 0000 yaparsanız oraya ulaşırsınız, iyi akşamlar” dedi.
- Saat 00:20 0 282 155 00 00’ı aradım. Görevli beyefendiye olayı ve yerimizi anlatıp yardım istedim. Aldığım cevap; “Orası Jandarma bölgesi neden jandarmayı aramıyorsunuz” oldu. Beyefendi ben nereden bileyim içişleri bakanlığının idari yapılanması, belki şu anda bir kadın cinayete kurban gidiyor, siz bana orayı burayı ara diyorsunuz diye tepki gösterdim. Bana Marmara Ereğlisi Polis Haber Merkezinin numarasını verdi ve burayı aramamı söyledi.
- Saat 00:23 ‘de eşimin telefonundan 0282 613 13 .. Numaradan bahse konu birimi aradık. Telefona çıkan beyefendi de orası jandarma bölgesi bizi niye aradınız ki diye başlayınca artık tahammül sınırımın sonuna gelmiştim. Kimi arasam bana yol öğretiyor, kadın belki de öldü, şimdi ben çıkıp kendim hallediyorum, yarın çok farklı bir olaya müdahale edersiniz artık. Böyle şey olur mu? Ben nereden bileceğim sizin numaranızı, Tekirdağ 155 böyle yapmamı bildirdi dedim. Bana; siz cep telefonunuzu verin ben jandarmaya bildireceğim, sizi arayacaklar dedi. Verdim.
- Saat 00:26 Jandarmadan aradılar. Arayan bir asker kardeşimizdi sanırım. Durumu anlattım. Olayın git gide büyüdüğünü, bir an önce müdahale etmelerini söyledim. Tamam abi, ben ekibe haber veriyorum dedi.
- Saat 00:29’da bilmediğim bir cep telefonundan arandım. Ben arayanı duyuyordum ama o beni duymuyordu. 31 saniyelik bir denemeden sonra telefon kapandı.
- Saat 00:30’da arayan numarayı ben aradım, meşguldü.
- Saat 00:31’de aynı numara tekrar aradı. Arayan görevli Astsubaydı. Durumu kendisine özetleyip hemen gelmesinin önemli olduğunu belirttim. Hemen geleceğini söyledi, kapattık.
- Saat 00: 34’te Astsubayı tekrar aradım ve nerede olduklarını sordum, yolda olduğunu ve 2 dakika içinde orada olacağını söyledi.
Gerçekten de 3-4 dakika sonra ekip geldi ve olaya müdahale etti. İki duble içip aslan kesilen arkadaşımız da uysal, minnoş bir kediye döndükten sonra biz de yatağımıza döndük ama kafamda deli sorularla uyumak ne mümkün.
Şimdi soruyorum;
1. Kadına karşı şiddetin gündemden düşmediği, her olay sonrasında aile ve içişleri bakanlığından, şöyle tedbir aldık, böyle önlemler aldık diye açıklamalar yapılan güzel ülkemde benim ilgili güvenlik birimine ulaşmam için bu kadar uğraşmam normal mi?
2. Bu aramayı benim yerime şiddete maruz kalan kadın yapsaydı ona da bu cevaplar mı verilecekti.
3. Ben güvenlik güçlerinden umudu kesip duruma müdahale etseydim ve bu olay ölüm veya yaralanmayla sonuçlansaydı benim hukuki durumum ne olacaktı?
4. Ben 155’i aradığımda benim numaram alınıp, ki karşılarında arayan numara görünüyor zaten, onlar tarafından ilgili birime haber verilemez miydi?
5. Jandarma tamamen İçişleri Bakanlığına bağlandı, Polis de içişleri bakanlığına bağlı olduğuna göre hala bu iletişim kopukluğu neden?
06 Haziran 2020 gecesi yaşadığım bu olayı paylaşırken amacım sadece acil durum çağrı merkezlerinin işleyişindeki bu zaafa dikkat çekmektir. İstanbul içinde gördüğümüz rahatsızlık verici durumları defalarca 155’e bildirdiğimde derhal ilgili bölüme ekipler yönlendirildi ve gereken yapıldı. Hatta olay yerine giden ekipler bizzat arayıp bilgilendirme nezaketinde de bulundu ama bu olayda yaşadığım tamamen buydu. Neyse ki bu olay, önemli bir olumsuzluk yaşanmadan sonuçlandı…