- 460 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
hiç olma düşleri
hatırlamıyordu kaçıncı uyanışıydı; onu sabaha götürmeyeceğini bildiği, ömründen dahi eksilmeyen uykusundan.
ikna olmuştu, bi sigarayı daha kaldırmayacaktı ciğerleri.
öyle ki doymuştu tütüne bile, boğazına zincirler çekilmeden önce nasıl doymazdı yemeye içmeye
- bir an onu anımsadı.
bu kez çırpınmayacaktı, boylu boyunca uzanıp şanına yakışır bir ölüm düşledi.
sonlardan bir son beğenecekti.
belli belirsiz suratındaki; her an tek lafıyla kahkahaya dönecek alaycı tebessümüyle oraklı, vicdanının sesi - kulakları sağır ederdi -, günahları, aldığı ahlar, yüzü olmasa da düşleri, kiramen katibin...
herkes hazır her şey nazır.
neydi hak ettiği ölüm,
artık soluklanmak isteyen bu bedevi bedenin.
küpeştesini aşmak mıydı çölünde yüzdürdüğü geminin,
aşıp vurgun yemek kevserden seraplarda.
yoksa
yükselip de ta arşa, düşmek mi boylu boyunca bi taşa.
hiçbiri.
hiç biri ölebilir miydi; hiç, hiç yok olabilir miydi?
varolamayış ölebilir miydi?
hiç, hiç olmadı.
hiç, hiç ölmedi,
hiç yaşıyor,
hiç kalktı.
hiç bi’ tütün tarlası daha hiç etti.
hiç hala nefes alıyor.
hiç aranıza karışıyor.