İnsanın Yaratılması 2
"Dağınık bir masa, dağınık bir zihne işaret ediyorsa boş bir masa neye işaret eder?" Dr. Laurence J. Peter
****
www.edebiyatdefteri.com/193951-insanin-yaratilmasi-1/
devam...
“Eğer uzaylı türler yıldızlar arası uzayda uçabiliyorlarsa benzer bir Dna biçimlendirme teknolojisine de sahip olmaları çok yüksek. Elbette bu kendi genetik gelişmelerinin bizimkine çok benzer olmasına bağlı bir şey. Ama eğer kendi deneylerinden kendi fiziki dünyalarından yeterli kimyasal ve fiziksel ilkeleri öğrenip anlamışlarsa bizim dnamızı da manipüle etmeleri gayet muhtemeldir. Bu olabilir.”
“Ama eğer uzaylı yaratıklar, ilkel atalarımızı genetik olarak değiştirerek insanları yarattıysa… Acaba antik astronot kuramcılarının emin oldukları üzere dünyada yaşamış farklı hominit türlerini de dünyada akıllı hayatı yaratmak için yapılan deneylerin sonucu olabilir mi? “
“Cevabı hiç verilemeyen sorulardan en önemlisi de antik dönemden kalan belgeler bizim bir sosyal deneyin sonucu olduğumuzu söylemiyor. Kadim belgeler bize bu armağanın bahşedildiğini söylüyor. Tanrılar bize akıl denen şeyi verdi. Bu aklı da kullanmamız için verdi. Dolayısıyla evet bir deneyin sonucu da olabilir, ancak bu bir akıl deneyi de olabilir. Ve tabii bu bir oyun da olabilir. Örneğin belki de bütün insanlığın oyuncu olduğu bir realite şovdur. Ve antik uzaylılar bu şovu 50 bin yıldır seyrediyorlardır.”
“Foxf2 hücre çekirdeğinde bulunmuş bir gen ve gen bizi bütün diğer hayvanlardan ayırıyor. Bilim insanları, insana konuşma yeteneğinin tamamen bu genden geldiğini söylüyor. Bu genin kökeninin ne olduğu ya da hayvanlar aleminden bize doğru nasıl bir mutasyona uğradığına dair kesinlikle hiçbir bulgu yok. Bu gen birden bire hiçbir kökene bağlı olmadan ortaya çıkıyor. Ben de şöyle soruyorum. Bu genin bize uzak bir geçmişte uzaylılar tarafından verilmiş veya içimize yerleştirilmiş olması mümkün mü ? Cevabımsa, evet!”
“Acaba insanların çok daha gelişmiş, bir düzeyde birbirleriyle daha gelişmiş düzeyde iletişim kurmasını isteyenler bu gezegende bir çok antik yerleşim kurmuş olan insan olmayan antik uzaylılar mıydı? Bence bugün kim olduğumuzu anlamaya çalışmak, uzaylıların binlerce yıl boyunca bu dünyadaki DNA yı manipüle etmiş olup olmadığını sormak, herkesin karşısına çıkan en temel soru bu”
Antik astronot kuramcılarının inandığı gibi acaba uzaylı kökenlerimize ait bulgular genetik şifremize yerleştirilerek mi geçirildi, buna dair bulgular belki de bilim insanlarının değil, adem ve havvanın gerçekten yaşamış olduğunu iddia eden ilahiyatçıların elindedir.
Tevrat… Bu kitapta yer alan yaratılış bölümü Tanrının ilk insanları yani adem ve havvayı cennet bahçesinden nasıl yarattığını, sonra da onlara devam edin ve üreyin dediğini anlatır.
Bilim insanları ve ilahiyatçılar asırlar boyunca insanın yaratılışının bir mit mi yoksa tarihi bir temele mi dayandığını tartışıp durdular.
(Kuran mı Tevran mı??? )
“ …insanların toz ve topraktan meydana geldiğini ve Tanrının buna nefes üfleyerek can verdiğini söylüyor. Bu ruhun nefesidir. Yaşamın nefesidir. İlahi nefestir ve der ki bu kıvılcım, işte bu yaşam gücü insan vücudunu harekete geçirmiş ve ilahileştirmiştir. “
İnsanların kökenlerine göre bu akademik görüş ayrılığı yaşayan her insanın genetik soyunun bir zamanlar Afrikada yaşamış tek bir kadından gelmiş olabileceği de ortaya çıkınca daha da bir yoğunlaştı.
“Bunlar artık çok daha iyi biliniyor, özellikle homosapiensin moleküler yapısı, dnası Afrikada tek bir yerden geliyor. Bu yaratık tamamen modernleşip, yani akıl bakımından modernleşince Avrupaya yayılıyor, Doğu Asyaya yayılıyor yani genel olarak eski dünyaya yayılıyor.”
“Buna bazen Havva modeli deniyor, ancak hepimizin aynı kadından gelmez bu. Anlamı şu: Afrikadan göçen ilk insanların arasında bulunan bir kadın günümüzde yaşayan modern insanların hepsine genini geçirmiş olan tek bir kadındır. O zaman belki de ana akım bilim insanları hem de yaratılış kitabı aynı ana modern insanın ilk ortaya çıkış anına işaret ediyor olabilir. “
“Adem ve Havva miti bence mit değil, gerçek bir olay. Bence dünyada Adem ve Havva yaşadı, bunlar bizim bildiğimiz ilk insanlar, bu gezegenin dolmasını sağladılar, Peki cennet bahçesi ne? Bence burası da insanoğlunun genetik olarak yaratıldığı, adem ve havvanın yerleştirildiği yer. Burda yaşadılar, burda üremeye başladılar, dünya nüfusu da burda artmaya başladı.”
“Eğer Tevratta anlatıldığı gibi adem ve havva gerçekten var olmuşlarsa, o zaman bir yılan onları baştan çıkarıp bilgi ağacının meyvesini yemeye teşvik etmiş olabilir mi? Eğer öyleyse bu olay, insan aklının ani uyanışını açıklamaya dair bir çaba olabilir mi? İnsanın ilk akıllı varlık oluşunu. “
“Kutsal kitapda der ki, eğer bu ağacın meyvesini yersen Tanrı gibi olacaksın, Şeytan yılan şekline girer, Tanrı gibi olacaklarına söz vererek,adem ve havvayı baştan çıkarır, adem ve havvanın elde ettikleri, dolayısıyla insanlığın elde ettiği bilgi, insanoğluna nihai olarak genetik manipülasyonları yapma yeteneğini de getirmiştir. “
“Peki nedir bu bilgi ağacı? Acaba bilgi ağacı vücutlarımızda taşıdığımız Dna sarmalı olabilir mi? Bu sarmal acaba 50 bin yıl önce uzaylılar tarafından oluşturuldu da bugün sahip olduğumuz becerileri mi kazandık. Eğer bana sorarsanız bilgi ağacı dna mızdan başka bir şey olamaz, Peki neden bu aniden kötü bir şey oldu, galiba insanlardan bazıları bize tanrılar gibi olmamızı sağlayacak bilgiyi vermek istediler, bazıları ise hayır olmaz dedi, insan bu bilgiye sahip olamaz. Aynı şeyi Yunanlıların Prometeus öyküsünde de görüyoruz. Prometeus Tanrıların emirlerine karşı gelir, dünyaya iner ve insanlara ateşi getirir, ancak insanlara böyle bir armağan verdiği için o da şeytan gibi göksel bir varlık gibiyken cezalandırılır. Peki neden? Çünkü insanlığa çok daha yararlı bir bilgi taşır.”
“Şeytan fikri ya da kavramı uzak geçmişte uzaylıların ziyaretinin yanlış anlaşılmasından kaynaklanmıştı. Antik astronot kuramına göre şeytan diye bir şeye inanmamızın nedeni, uzak geçmişte iyi ve kötü uzaylı grupları arasında çıkmış bir çatışmadan kaynaklanır. İsyan edenler komutanları tarafından dışlanmış ve düşmüş melekler olarak bilinmişlerdir. Oysa öyle değildir. “
Antik astronot kuramcılarının inandığı gibi eğer insanlara akıl sağlayanlar uzaylılarsa, o zaman insanoğluna konuşma yeteneğini onlar vermiş olabilir.
“Bizim ses kutumuz yani gırtlağımız maymunlardan hatta en yakın akrabamız şempanzeden o kadar farklı ki, ses çıkarabiliyoruz ve dil üretebiliyoruz. Bir bilim adamına göre adeta genetik olarak tasarlanmış, böylece kelime üretiyoruz, şarkı da söyleyebiliyoruz. “
“İnsanın dil yeteneğinden daha gelişmiş bir şey yok, dünyanın dört bir yanında sayısız farklı lehçe ve dil var. Çok derin ve yoğun bir düzlemde iletişim kurabiliyor olmamızdan bizi bütün diğer hayvanlardan ayırıyor. Bu çok net bir gerçeklik. Peki ama dili kim icat etti. Nereden geldi. Bu bizim içimize yerleştirilmiş bir şey mi? Bence bunların hepsi büyük ölçüde muamma. Bilim, dünya tarihi, hatta arkeoloji hala bunun cevabını bulmak için didiniyor. Belki de bunun cevabını bulmak için aşağıya bakmamalıyız, belki de yukarı bakmalıyız. “
“Kutsal kitaplar bize der ki; hepimiz Tanrının süretinden yaratıldık. Şimdi bu ne demektir. Acaba fiziksel olarak birinin görüntüsünden mi yaratıldık? O zaman biz bu dünyadaki maymunların ve diğer yaratıkların soyundan mı geliyoruz, yoksa aslında yapıldık mı? Bu sorular mitoloji tarafından cevaplandırılabilir. “
“Mitoloji bize maymunların soyundan gelmediğimizi söylüyor, bu dünyada bir şey olmuş, uzaylılar duruma müdahale etmişler, ve sonucunda da işte bu olmuş. “
“Benim görüşüme göre, uzaylılar yapay bir mutasyon sonucu insanlarda zekayı yarattılar. Sonra uzaylılar ortadan kayboldu. Atalarımız yani kendi atalarımız kendine benzeyen maymunlarla çiftleştiler, buna da mitolojide ilk günah deniyor, çünkü tanrılar dünyaya tekrar döndüler, ne olduğunu anladılar, büyük bir selle bütün bir insan ırkını yok ettiler ve deneylere yeniden başlamaya karar verdiler.Biz buna ne diyoruz mitoloji de, peki, Nuh. Hepsi yazılı her şey böyle oldu. “
“Anlaşılan uzaylılar buraya gelmişler, büyük maymunları kullanarak dünyadaki diğer hominitleri yaratmışlar, Neadentarl insan olmuş ve sonra bize benzeyen homoerektus. Sonra bu hominidi homosapiens olana kadar geliştirmişler ve sonrada diğer ilk hominitleri yok etmişler. “
Belki de kutsal kitaplarda anlatılan Adem ve Havva, Nuhun gemisi gibi öyküler antik astronot kuramcılarının inandığı gibi uzaylılarla yaşanılanların tekrar anlatımıdır, belki de buna dair daha fazla bulgu insanların bilinen ilk uygarlıklardan kalma kalıntılarda ve yazılı belgelerde bulunmaktadır”
“Kuzey Irak, Dicle nehrinin doğu kıyısında Musul şehrinin karşısında Ninova şehrinin Mezopatamyalı Sümerlerin bir yerleşiminin yıkıntıları uzanmakta… 1842 yılında İngiliz Arkeolog Ostan Herry Lyart … burda Asur Manipal’in kütüphanesinin kalıntılarını buldu. Bu kraliyet arşivinde çivi yazısıyla yazılmış binlerce kil tablet yer alıyordu. Milattan önce 3 bin yılına kadar giden taşa kazılmış bu mesajlar insanoğlunun ilk yazılı metinleri olarak kabul edildi”
“Sümer tabletleri elimizde en eski yazılı belgeler herhalde, tercüme edildiler ve görüldü ki hepsinde Tanrıların nasıl insanlar ile karıştıkları, insanların yaratılışına nasıl katkıda bulunduklarına kadar bir sürü hikaye anlatıyorlar. Bunlar sadece mitoloji mi yoksa gerçek mi kimse bilmiyor. “
“Sümer tabletlerinin tercümesine göre Tanrılara, Anunaki deniyordu”
“Gördüğümüz bu sümer tabletleri aslında ilahi varlıkların yerleştiği ağacı gösteriyor, her iki yanında anunakileri görebiliyorsunuz, bir de kanatlı büst görürsünüz, anunakilerin uçabileceklerini gösteren sembolik bir referanstır, göksel simgeler taşıyan kolyeleri var, ay yıldız kol saati olarak yorumlayabileceğimiz çeşitli semboller ve işte burda hepsi görünüyor. 6 bin yıl önce kullanılmış teknoloji. “
Taşa kazınarak anlatılan olaylar, anunakiler 2,5 metre boyunda dev varlıklar, dünyaya kendi yaşadıkları gezegen için altın aramaya gelmiş.
“Sümer tanrıları anunakiler, altın aramalarının kendileri için büyük zorluklar çıkardığını görünce, bir işçi varlığa kendileri adına altın çıkaracak kölelere ihtiyaç duymuşlar. Sümer yaratılış öykülerinde bu çok meşakkatli bir işlem olarak anlatılır. Yani genetik evrimimizin bizi kendilerine benzetmek isteyen anunakiler tarafından yapılmış bir işlem olması çok mümkündür. “
“Sümer metinlerine göre insanı yarattılar, adem ve havvayı yarattılar. İncilin de aynı hikayeye bu sefer Tanrı kavramını ortaya koyarak anlatması ne kadar ilginç? “
“Sanki bu çok gelişmiş yaratıklar bize öğretmenlik yapmışlar. Sümer kültürü ve mitolojisi bize bilgelik, şahane fikirler ve kavramlar bahşeden, bizden daha ileri varlıkların ziyaretlerini anlatan öykülerle doludur. Ama biliyor musunuz insan merak ediyor, bu sadece bir mitoloji mi ? Yoksa gerçekten biri gelmiş ve bizi biraz arkamızdan ittirmiş olabilir mi? “
“İnsanlığı yaratan göksel yaratıklara dair kadim metinler dünyanın her yerindeki eski kültürlerde mevcut. Ana akım araştırmacılar bu bulguyu genelde dikkate almıyor. Ama antik astronot kuramcıların inandığı üzere bu şekilde elle tutulur tarihi anlatılar, insanın evrimine uzaylıların müdahale ettiğine kanıt olarak gösterilebilir mi? “
“Bu konudan söz eden yegane kültür Sümerler değil. Örneğin Kuranda da Dilin bize Tanrı (Allah) tarafından verildiği söylenir. Mayaların Popongulu de dilin bize Tanrıların getirdiğini söyler. Antik Mısır metinlerinde aynı şey söylenir. Hangi kültüre bakarsak bakalım, hepsi aynı şeyi anlatır, dil bize Tanrılar tarafından armağan edilmiştir. Burdan bakarak uzaylıların bizim gelişimimiz için bir şeyler yaptıkları sonucuna varabiliyoruz. “
İlk yazı sistemlerinin kullanılmasından daha önce yaşamış olan toplumlar, simgelerden oluşan iletişim dilini taşlara kazıdı. Petrogrift denilen bu yazıların en eksileri 10 bin ile 12 bin yıl öncesine ait. Antik astronot kuramcılarına göre Amerikanın güney batısında bulunan bu petrogriftler Zuni ile Hopi kabilelerinin tarih öncesi atalarını yıldız varlıklarına bağlıyor.
“Petrogriftler insanların kendilerini çizimlerle ifade etmeleridir. Yani semboller ve şekiller taşa çizilmiştir. Örneğin Hopi Kızılderililerinin kaya yüzlerine çizdikleri petrogiftler ışıklar saçan gökyüzünden inen insanları, tanrıları gösterirler. … kızılderileri bu varlıkların Kaşinalar olduklarını, dünyaya uzay araçları ile geldiklerini, bunların tanrı olmadıklarını ama onlara başka gezegenlerin bilgisini taşıdıklarını söylüyorlar. Aynı fenomeni Avrupa da Balkamonikada görüyoruz, Asyada da var, Brezilyada da var, “
“Dünyaya şöyle bir baktığımızda insanların yıldızlardan dünyaya geldiklerini ve o ülkenin ya da kültürün üzerinde muazzam bir etki bıraktıklarına dair birbirine çok benzeyen efsaneler dinliyoruz. Üstelik bunların hepsi de aşağı yukarı aynı zaman diliminde. Şimdi bir gelişim örüntüsünü gördüğümüzde o örüntünün bir şeyleri işaret ettiğini görmezden gelmek oldukça zor. Geçmişimizde bazı yaratıklar gelmiş ve olduğumuz insanlar olabilmemiz için bize müdahale etmişlerdir.”
“Neden eski uygarlıkların büyük çoğunluğu benzer şeyler anlatır, Bence cevap çok basit, çünkü aynı şey yaşanmıştır ve onlar da bunu çok iyi bilmektedirler. Uzaylılar bu gezegene gelmiştir, biz o günlerde nasıl yaratıklarsak, eğer o yaratıkları genetik olarak elden geçirmiş ve müdahale etmişler ve bir sıçrama yaptırarak toplumu oluşturmuşlardır. Altını çizmek gerekir, hey uygarlık insanın oluşumunu bir Tanrının gözüyle anlatır, eğer Tanrının gözünü E.Tlerin gözü olarak düşünürsen, işte o zaman bir anlam kazanır. “
“O dönemde kendilerine önemli gelen şeylerle ilgili yöntemleri bu, dolayısıyla petrogiftlerde ve benzerlerinde meşhur yıldız varlıklarına bu yüzden rastlıyoruz. Gerçekten yaşadıkları bir şeyi benim mantığıma göre tarihte meydana gelmiş bir olayı resmediyorlar. Ama soru şu: bu nedir? “
“Uzaylı yaratıklarla ilk insanlar arasındaki temaslarla ilgili bulgular çok şaşırtıcı olmakla birlikte ya hayat dünyada başlamadıysa, ya başka bir yerden dünyaya geldiyse “
“Hansvill Alamaba… Nasa marşhıll uzay uçuş merkezi. 2011 yılı aralık ayında burda astrobiyalog……. Güneş sistemimizin meydana geldiği döneme yani 4 milyar yıldan fazla bir zamandan kalma az bulunan metoroitlerin içinde mikro fosil organizmalar ya da çok eski bir bakteri bulunduğuna dair olağanüstü bir haber açıkladı. Bilim insanları son dönemlere kadar hayatın uzay yolculuklarına dayanamayacağı yönünde görüşündeydi. Ama Huvır’ın keşfi canlı bakterinin dünyaya kadar geldiği hatta burada kök salmış olacağını da gösteriyor,”
“Kuyruklu yıldızların içindeki mikroorganizmalar, gezegenler arası uzaydaki ya da yıldızlar arası uzaydaki yolculuk sırasında hayatta kalabiliyorlar. Bunun nedeni ise mikro organizmanın taçsız (taçlı) çekirdeğinin içinde sıkışmış olması. Bunun etrafında kalın bir buzlu madde kalkanı var, bunun üzerini saran bir de toz bulutu var, ayrıca toz mikroorganizmayı mor ötesi ışınlardan korumak bakımından çok etkili. Dolayısıyla kuyruklu yıldızlar, tek hücreli canlılardan oluşan mikroorganizmaların ,aminoasitlerin uzayın sonsuzluğunda rahatça taşınabilmesi için mükemmel araçlar. “
“Klişe Hollywood filmlerinde gördüğümüz gibi uzay gemileri ile dünyaya gelen uzaylılardan çok dünyaya hayatın mikrop gibi bir parçası bir metorodin içinde gelmiş. Dünyanın atmosferine girerken zarar görmemiş ve gezegene inmiş ve burada çoğalmaya başlamış, “
“Dünyadaki hayatın evrenin başka yerlerinden buraya kadar ulaşmış olan uzaylı organizmalar tarafından başlatıldığı hayli tartışmalı. Pasparmeya denilen bu kuramın en ateşli savunucularından biriyse 1953 yılında bir meslektaşıyla birlikte DNA yı keşfetmiş olan İngiliz bilim insanı Sör Frensis …. “
“Frensis .. hücrelerdeki ikili dizi sarmalı bulan iki kişiden biri. Dna’nın rastgele bir şey olmadığını yapılmış bir şey olduğunu söylüyor. Öne sürdüğü argümanlardan biri ise DNAnın yaşayan tüm canlılarda aynı yöne doğru dönüyor olması. Eğer dna dünyada gelişmiş olsaydı yüzde 51 dağılım olacaktı, oysa burda böyle bir şey kesinlikle yok, “
“Pasparmeya kuramının inanılmaz bir şey olmasının nedenlerinden biri bütün evrende hayat olduğunu söylemesi, eğer Pasparmeya doğru ise hayat dünyaya evrenin her yerinde bulunan kuyruklu yıldızlar veya meteroidlerle geldi. Dünyaya tohum atıldı, sadece bu dünyaya değil başka dünyalara da atıldı, “
“Bu akıllı bir varlık ırkının diğer gezegenleri bilerek kasti bir şekilde kolonileştirme çabasıdır, Bu ırk çöllere ya da şehirlerin ortasına inen uçan daireler kullanmıyor, bir gezegeni kolonileştirmenin en iyi yolu kendi DNA mızı kullanmaktır, DNAnın kendi türünüzü yeniden bir yerde yaratmasıdır, “
“Bilim ve teknoloji sayesinden bugün hücre ve DNA yı genetik düzlemde ayırma ve koruma yeteneğini kazanmış durumdayız, artık bebek sahibi olamayanlar bu şekilde tüp bebek yapabiliyor, gerektiğinde kullanmak üzere malzeme saklıyoruz, bu malzemeleri uzaya göndereceğimiz günler de gelebilir, Nuhun gemisine benzer bir şey ancak kanlı canlı hayvanları yollamak yerine özünü dnasını genetik yapılarını gönderebileceğiz. Şahsen yepyeni bir dünyanın tohumlarını ekeceğimizi dışlayamıyorum. “
“Bilim insanları bugün insanoğlunun üremesi için genlerimizdeki DNAnın sadece yüzde 5’nin kullanıldığını biliyor. Bir dönem çöp DNA denilen bakiyenin ise 2012 yılındaki encort projesinde açıklandığı gibi artık biyokimyasal bakımdan bir amaca hizmet ettiğine inanılıyor. Peki ama DNAnın bütünüyle anlaşılması modern insanın kökenlerini tamamen aydınlatabilir mi ?”
“Genetik malzememizin yüzde 95 ‘inin ne işe yaradığını bilmiyor olmamız bu yüzde 95’in yararsız olması anlamına gelmiyor. Doğa oldukça verimlidir, dna ise evrenin en güçlü depo cihazıdır. Dünyadaki bütün süper bilgisayarlar bir araya gelsebile dna daki kadar çok bilgiyi depolayamazsınız. Dolayısıyla şunu söylüyorum, uzaylı hayatın nihai kanıtı günün birinde düşecek bir uzay aracında veya bir metinde değil, kendi genlerimizde bulunacaktır. “
“Kendi dna mızı inceleyerek daha çok şey öğreneceğiz sadece insan dnasının şifresini çözmeye başlamadık aslında bunu yaparken belki de uzaylı dnasının da kendi genlerimizin içinde olduğunu göreceğiz. “
“Orda her ne varsa bu evreni ve bu gezegeni ve öteki gezegenleri ve hayatı yarattı.
“Ben Tanrılarla veya iytilerle olan bağın aynı bağ olduğuna inanıyorum. Bu insanı bir Tanrının olduğu düşüncesinden uzaklaştıran bir görüş değil, bir ilahi güç var, bu yaratıcı güç zaten iytileri de yaratan güç. Ancak ben Tanrı ile insanın tam ortasında bir katman olduğunu ve bunun da diğer gezegenlerden gelen uzaylılar olduğunu düşünüyorum. “
“Din hakkındaki bilgilerimizin büyük kısmının yaratılış hariç yanlış olduğunu öğrendik aslında. Büyük saygı ile Tanrı dediğimiz bir varlık var, din bize şöyle bir şey öğretti, bizler bu muazzam evrenin içinde küçücük yaratıklarız, Tanrı ise asla ulaşılmayacak denli yüce, çok kocaman, çok şahane, Uzaylıları düşünmeye devam edersek Tanrı yı asla kaybetmeyiz, Tanrı daha da büyür. “
“Acaba insan primornal bir öze sahip bir bakteriden mi evrildi. Antik astronot kuramcılarının inandıkları gibi kökü uzayda olan daha yüce bir güç tarafından bilerek mi tasarlandık, belki de bu soruların cevabı bizi insan yapan özün içinde saklı. Ve bu bilgi sayesinde kendi yaratılışımızı da keşfedebileceğiz. “
****
Aşağıdaki linkini verdiğim belgeselin
…15:26 dan sonraki bölümünün yazımsal versiyunudur.
Kaynak: hdbelgesel.tv/filmizle/antik-uzaylilar-29.html
***
son.
YORUMLAR
Merhaba Ekrem Bey ( sonunda adınızı öğrendim... :)
18 - 19 yaşımdan beri ilgi alanımda olan ve üzerinde çok kitap okuduğum bir konu. Büyük bir dikkatle sonuna kadar okudum.
İzninizle bir eleştiriyle başlamak istiyorum
Biz, sizin kadar hızlı ve 'parçadan bütüne' düşünemiyor olabiliriz. O nedenle yazınızda değindiğiniz ve birbirleriyle bağlantıları mutlak olan her konuyu serileştirip 1-2... sıralamasıyala yazsaydınız, hem herkes sonuna kadar okuyabilirdi hem de her konuyu kendi içinde değerlendirebilirdi. Son olması gerektiğini düşündüğünüz yazıda da her serinin özet alıntılarıyla bağlantılar yapabilirdiniz.
Bu, sadece bir öneri!...
Çokça okumayan bir topluma ulaşmanın en iyi yollarından biri de onları sıkmayacak uzunlukta yazılarla ( küçük dozlarla ) düşünceleri anlatmak...
Gelelim yazınıza!... DUYGULARIMA VE DÜŞÜNCELERİME TERCÜMAN OLMUŞSUNUZ!...
Evrendeki yaşam, ortak bir form da olabilir, ortaklıkları bulunan değişik formlar da olabilir. Biz suda nefes alamadığımız için ölüyoruz, balık da suyun dışında... Bu gözlemleri yapsak, evrendeki farklı yaşam formlarının kabulü kolaylaşır.
Türk destanlarında da 'Eric Von Daniken'in yazdığı 'Tanrıların Arabaları' kitabındakilere benzer anlatımlar vardır ve 'tanrılar gökyüzünde arabalarıyla geldiler, sarı düz saçlı, gök gözlü çok uzun boylu tanrılar, ay ışığı rengindeki giysileriyle yanımıza geldileri bizim dilimizde konuştular der.
Elon Musk'ın 'en geç beş yıl içimde herkes herkesin dilini zihninden konuşabilecek' dediği gelişmişliğe yine onların ( muhtemeldir ki ancak hazır olduğumuzu düşündükleri için ) rehberliğinde geçmeye başlıyoruz.
Sümerlerle ilgili çok şay yazmak isterdim. Muazzez İlmiye Çığ'ın serisi var bende... Dünyadaki ilk Sümerolog ve ondan öğreneceği çok şey bu toplumun... kafasını tapınmaktan kaldırır da kendidni yaradanı görmeye - anlamaya çalışırsa... çok şey değişecek de .... Neyse!... belki zamanla!..
başta da dedim ya!... Değinecek çok şey var ama çok konu iç içe...
Şimdilik bu kadar... Konu konu bölündüğünde yazacağım çok şey var...
Çekirgeliği bırakın. lütfen bu konuları yazın... Hep yazın!... Ama bölüm bölüm... :)
Kaleminize, emeğinize sağlık...
Saygılarımla...
Yinsani
Bu seri 45-50 dakikalık bir belgeselin yazıya dökülmüş versiyonu.. Belgeselde de 15-20 kişi bu konularda fikrini parça parça anlatıyor ben de onları yazıya geçirdim tırnak içinde..
Bugün evime kanadı kırık bir ebabil geldi, onu yazıyorum.:)) çekirge sesini bile çıkarmadı, ne oldu çekirge efendi dedim, sessizce, bu kuşlar bizi avlıyor usta dedi..ses soluk çıkar mıyor yani.:)) sindi kutusuna iyice..
Bizler çok garip bir kuşağız hocam.. Kanadımızın biri gökte biri dünyaya saplanmış halde.. Ne uçabilir ne kaçabilir yani oklarınızdan:)) Lakin sizin oklarınız aşk tanrıçasının bilgiye-uçsuz bucaksız kelimelere ve ifadelere aşık ettiği oklardır bilirim.. bilmem de hem.. bilmiyorum ne halde zihnimiz..
ruslar bir film çekmiş, sitelere düşmüş... senaristlerin de anlatımı benim gibi karışık olsa da:) izleyin lütfen.. ve hatta yazıya bile dökebilirsiniz, kaleminiz çok mahir.. uzun yıllar edebiyatla iç içe olmanızın derinliği zaten belli... ben çorbacıyım bilirsiniz, çekirgeci zıplar dururum paragraf aralarında, parçaları bütünleştirmek, monte demonte edilmesi zordur benim anlatımlarımın..herkes her cümleden kabı miktarınca alır öyle demez miydi mevlaya şems veya şems mevlanaya.. benim kabım küçük hocam.. deryanızda boğmayın yeter..
https://www.fullhdfilmizlesene.com/film/karatma-the-blackout-izle/
biraz bizim değindiğimiz, biraz benim paragraf aralarında değindiğim konular.. filmin eleştirilecek yeri çok olsa da... :)
koca insanlığı iki uzaylı biri Ra isminde yetiyor valla..
önce elektrikleri kestiler dünyada:)) sonra insanların zihnine girip kendilerine bağladılar.. herkesi istedikleri gibi yönlendirdiler...
filmi dün akşam izledim daha.. bu yazının üstüne de iyi geldi, sosu gibi oldu yazının..
bakınız ben yine, çorba yaptım yoruma cevabı :))
katkılarınız için teşekkür ederim, sümerler daha bizim okullardaki ders konularına derinlemesine girmedi sanırım.. matbaa hristiyanlığı, ,internette tüm dinleri çürütecek derler.. bence haklılar..
saygım sevgim ve hürmetlerimle hocam..
eksik olmayın penceremizden...
Bekledigim yazı gelmiş çok mutlu oldum. Çok zor bir iş bu yaptığın öncelikle emeğine sağlık.
Isın tuhaf yani okurken hem aydınlanma yaşıyorum hem de kafamda yeni yeni sorular beliriyor.
Tarihte anlatılan hiçbir efsanenin asılsız olduğunu düşünmedim. Hani saatlerce dizilerini izlediğim Herkul , Zeyna, Kurt adamlar, büyücüler, yarı tanrılar vs...Her toplumda çıkan bu efsaneler kesinlikle bir yere dayanıyordu hep buna inandım. Zaman içinde abartılmış üzerine bir şeyler katılmış olabilir ama bir noktada doğru bir kaynağa dayanması gerektirir diye düşündüm. Anlayamadıkları, korktuğu şeyleri insanlar zaman içerisinde mitlere dönüştürmüş tamam ama bulunduğu zamanın çok ötesinde olan olaylar nasıl oldu...ne diyeyim belki özelikle yunan mitolojisinde anlatılan yarı tanrılar belki gökyüzünden gelenlerin eseriydi...
Başkalarıma ne kadar zırva gelse de bir setlere inanmak hatta bu inandiklarinin kafandaki boşlukları doldurması güzel bir şey.
Evet bencede kesinlikle büyük bir yaratıcı var..ama ondan sonrasında kendi uygarlığımız için başka başka şeylerde var. Ve koca galakside yalnız olduğumuza inanmıyorum..Bizim gibi belki de daha farklı nice uygarlık olduğu düşüncesi çok daha akla yatkın.
Güzel ve merak uyandırıcı bir yazıydı yine. Ellerine sağlık nesildaşım.
Sağlıcakla kal dilerim.
Yinsani
Belgeseli yazıya aktarmak benim için de ilk deneyim oldu..
Ki en büyük sorunumuz dil sorunu.. o kadar dil var ki, teknoloji yoluyla bu dilleri anlama yolunda da bir çaba şart.. şimdilik google translate biraz çalışıyor veya telefon uygulaması da var... kamerayı yabancı bir cümleye tutuyorsun sana türkçe olarak okuyor:))
Lakin ömür yetmeyecek be nesildaş.. kimler gelmiş kimler geçmiş neler demiş neler yapmış... yine de gerçeğe ulaşamadık daha.. anlamak ile ulaşmak arasındaki boşluk çok fazla..
resim mi:) meteor olayı var ya dün geceki, kars veya erzurum o bölgede dün gece olan.. tvitere koymuşlar resmi oradan aldım..
uzayda mars
dünyada kars ...demişler:))
katkıların için teşekkür ederim..
eksik olma .
sayguve huzurla..
black_sky
Eksik olma nesildaşım bana göre çok kıymetli bir şey yapıyorsun.