O ÇOCUK
O ÇOCUK
Günlerden Cuma dır . O gün çocuk ilkokul bitirme sınavlarından çıkar doğruca eve gelir. Ertesi günü Cumartesi ve son sınav dindersidir. Kalmış olduğu ev dedesinin evidir.Anne baba davarcılık yaptığı için dağda yaşamaktadırlar. Köye olan uzaklığı yaya olarak 3-4 saatlik bir mesafededir. Onun içinde okul süresi boyunca orda kalmak zorundadır.
Nene(ebe)
- Oğlum git dağ evine ordan amcayın tüfeğini al sabah gel.
- Peki ebe
Çocuk yola koyulur . Yol boyunca hep aklındaki yarınki sınav ya sabah yetişemezsem diye, dağlar tepeleri aşarak dağ evine varır.
Anne
-Hayırdır oğlum
-Amcamın tüfeğini götüreceğim. Hemen dönmem lazım.
-Oğlum gün battı nası gideceksin. Korkmazmısın
-Yarın sınav var. Gitmem lazım.
Anne oğluna yufka ekmeğin arasına taze tere yağından bir dürüm yapar. Çocuk eline alır.Yola düşer hem yer hem de gideceği yolu düşünür. Küçük tepeden aşağıya doğru yürürken karşısında bulunan aşması gereken dağa bir bakarki karanlık çökmüş. Nasıl o dağı aşmalı her taraf orman, çalı, çırpı ve taş hava iyice kararmış. Yapacak bir şey yok o dağı aşmalı. Tüfeği omuzuna çapraz olarak asar mermi dolu kütüklüğüde beline bağlar. Mermiler boş dolu olsa bile daha küçük olduğu için de kullanmasını bilmez. Boyunun kısalığından dolayı tüfeğin dibciği ara sıra taşlara dokunmakdadır. Tüfeğin kabzasında bir mekanizma var . Onun görevi mermiyi koymak için tüfeğin namlusunu açmak için kullanılır. Hafifden dokunduğun zaman tıkır tıkır ses çıkarmaktadır. Çocuk sürekli o mekanizmayı tıkırdatmaktadır çünkü o sesle çevreden gelen gecenin karanlığından gelen sesleri duymamak . Artık dağa tırmanmaya başlamışdır. Ortada yol diye bir şey yok keçi yolundan başka oda bir kişinin ancak geçebileceği kadardır. Çocuk sürekli eli tüfeğin mekanızmasında ses çıkarmakdadır. O ses sanki ona yoldaş olmakta. Çocuk sürekli önüne bakmakda öyle yoluna devam etmektedir. Nedeni de korkusundan sağına, soluna ,önüne nede arkasına bakmamaktadır. Gecenin zifri karanlığında ancak önünü zor görmektedir. Etrafına baksa her ağaç her çalı her taş sanki ona karanlıkda bir canavar gibi gözükmesinden korkmaktadır. Korka korka aşağı yukarı iki saatlik bir tırmanışdan sonra nihayet dağın tepesine çıkmayı başarmışdır. Daha tahmini birbucuk saatlik bir yolu vardır. Çocuğun içinde biraz ferahlama olmuşdur. Dağın tepesine ulaşmayı başardı uzaktan da olsa köyün ışıkları hafifden gözükmekde oda çocuğa cesaret katmaktadır. Dağdan aşağıya doğru inmeye başladı nede olsa tırmanmakdansa inmek biraz daha kolay. Dağı inerse dağ ile köy arasında birde düz ova bulunmakta.Bu ovada en azından orman çalı çırpı yok. Ama başka bir sorun var. Tam yolunun üzeride Düden bulunmaktadır.Düden kışın yağan karların erimesiyle köyle dağ arasındaki bu ovayı su kaplayarak tamamen bir göl oluşturmaktadır. Bu biriken su Düden den aşağıya yerin altına gitmektedir. Yaz aylarısında burası bir çukur ve otlarla kaplanmaktadır. Her nedense halk arasında burda hayalet var diye çocuklara korku verilmektedir.
Bunları düşüne, düşüne ve korka ,korka yoluna devam etmektedir. Tam düdene varmasına aşağı yukarı beş altı yüz metre varmışken birden yolda bir şeyle çarpışırlar. Çocuk bir çığlık atar diğeri ise havlıyarak 7-8 metre yana kaçar. Çocuğun sanki tepesinden bir kaynar su dökülmüş gibi korkudan titrer. Diğeri ise meğer aynı yolu paylaşan bir köpekmiş. Çocuk korkusundan sürekli önüne baktığı için karşıdan gelen hayvanı göremez. Bu korkuyu atlatıkdan sonra sıra Düdene geliyor. Ne yapmalı Düdenden geçmelimi yoksa yolu uzatıp dolaşmalımı çocuk yolunu değitirip yoluna devam eder. Neyse artık köye varmıştır. Ev köyden biraz uzaktır. Bir tepeye çıkar ve artık köyün hafif ışıkları gözükmüşdür. Korkuyu artık bir nebzede olsa atmış bulunmaktadır. Evin taş merdivenlerinden çıkar tahtadan yapılmış derme çatma kapıyı çalar.
İçerden
-Kim o
- Benim ebe
-Oğlum sen nasıl geldin hani sabah gelecektin.
-Sınava yetişemem diye geldim.
-Korkmadın mı?
-Korka korka geldim işde.
Bu olay 1967 yılında Kocaoluk Köyünde geçmektedir.
O çocuk ise şuanda emekli bir öğretmen olan ben deniz Veli DÖLEK