Kaç Hayat Yaşadın ?
Çekirge yine ne yumurtlayacaksın. Başım ağrıyor usta, ilaç isimleri de yabancı, etki etmiyor. Sen isimlerine göre mi kullanıyorsun ilaçları. Evet.
Kimi renklerine bakar atar bir bardak suyla mideye ben de isimlerine bakarım yuvarlarım boğazdan aşağı.. Anlaşıldı usta, neden bu haldesin.. ?
Ne varmış halimde usta.. Çekirge bu arada karışıyor, kim usta, kim çekirge.. Ben anlıyorum çekirge, sen yazmaya devam et.. Önemli değil, zaten çorbacı değil misin sen, yok ya hu ne çorbası, kebap işlerine girdim .. Kebap çorbası yok lüteratürde, onu icat etsem diyorum ama...
Aman usta sen bir şey icat etme.. Hangi isimli ilaçları kullanıyorsun, Parol’u sevmiyorum artık Minoset daha etkili... Aman be usta, ben de korktuydum başka ilaç kullanıyorsun diye.. Ne sandıydın sen?
Yazımızın girişi tamam çekirge gelişmeye geçiyoruz. Hadi bakalım usta...
Bilinen zaman olarak daha milada 3200 yıl var.. Neden 3200 usta, 3300 olsa olmaz mı? Sanki tarihe mi baktın.. Sayı mı vardı o zamanlar.. Çekirge yazıdan soğuttun beni... Tamam, özür dilerim usta, yine saçmalayacaksın sanırım.. Çekirge, hırrr. Git nescafe getir bana.. Yok getirmem usta, günde 2 bardaktan fazlasını yasakladı ya.. Daha 1 bardak bile içmedim bugün.. Tamam o zaman, şekersiz olacak değil mi?Yok tuz kat içine Tanrını belası..Ettin içine yazının..
Bilinen zaman olarak daha milada 11283 yıl var. Aferin usta tam isabet.. Beğendin mi rakamları? Yok ben beğenmedim, her sayı asal olmalı. Bilinen zaman olarak bugüne 12277 yıl var.. Usta ıskaladın... 5 yıl nereye gitti. Ne 5 yılı çekirge 1006 yıl yok mu arada.. Yaklaşık 12-13 kuşak eder...
Göbekli Tepede taşları diken işçi kafilesinin maaşlarını yapıyor, sosyal haklarını bol kepçeden veriyorum. Tabii ki bu durum farkedildi muhasebe kayıtlarında. Sonra Kral çağırdı beni yanına. Sen böyle yapmazdın neden yaptın böyle dedi? Deyiş o deyiş çekirge patladı gitti.
Verdim ağzının payını, kaç para fazla verdim, kime neden daha fazla sosyal hak verdim çıkardım taş tableti, iki tuşuna bastım, mavi ışıklı ekranı yansıttım boşluğa, yazıların rengini de siyah ve kalın punto yaptım, kral ve yardakçıları görsün iyice diye... tüm ödemeler gökler kanuna göre yapılmıştı amma yer kanunları göğü kabul etmiyordu..
Eeee usta ne oldu sonra, Hallac a miras bıraktım dâr ağacını... Astılar beni, bu isyana meyilli dediler...İşçiler de bizim suçumuz yok, haberimiz yok dediler bir şeyden, aslında talep onlardan gelmişti.. dilekçe vermişlerdi gök kanunlarına göre, uygundu dilekçeleri yani.. Yarı yolda bıraktılar.. Biz yapmadık yazmadık dediler.. Kral seslendi, idamdan önce ilk taşı günahsız olanınız atsın dedi, önüne gelen taşlamaya başladı anlayacağın, tam o sırada keçi meledi.. Çıktı mı adım günah keçisine... Çıkış o çıkış çekirge..
Tabii ki sonraki hayatımda akıllandım..
Bir zamanlar Japonya’ya ilk ayak basan insanların veziriydim.. Japonya diyorsam o zamanki ismi, kaydıraklı ülke idi, toprak fazla yerinde durmuyordu. Neyse, az kayan yerlere yerleştirdim, herkese toprağını, bağını, meskun mahallerde yakaladığımız vahşi hayvanları da bölüştürdüm... Hayat bize güzeldi anlayacağın.. Kimse yamuk yapmazdı, sonra bir gün rüya gördüm, rüyama komşunun karısı girdi, rüyamın etkisinden kurtulamadım, bir gün sonra sulandım ona.. Tabii, farkedildim, herkesin gözleri alev saçıyor, lakin ben de vezirim, kraldan başkası bana diş geçiremez, aslında kral da geçiremez, her şeyini biliyorum hınzırın... Lakin iş başka tabii.. Çok ağır bir suç, o zamana kadar olan ilk cinsel istismar o bölgede... Kral dedi atın bunu çukura 7 gün ekmek su vermeyin, çıkınca kendi cezasını kendi verecek...
Yedi gün yemedim içmedim samuray kanunlarını yazdım, zaten yiyip içemezdim yani, kimi toprak attım mideye, hınzırın biri de gece üzerime işediydi, su niyetine içtim 5. gün. Can tatlı çekirge... Samuray kanunlarının altına da ninja kanunlarını şifreledim. İki ayrı kanun yazdım ama görünürde birdi... 7. günün sonunda, harakiri yaptım, önce erkeklik organımı kestim herkesin önünde sonra da kılıca benzeyen demiri kalbime sapladım, demir kazık olarak kaldı adı da.. Şimdi hala demirkazık türbesi pardon mezarı diye anılır unutulmadıysa tabii..
Tabii ki sonraki hayatımda akıllandım...
İklimin biraz soğuk olduğu tunç yürekli insanların arasındaydım, avlanmaya çıktıydık, ben avcı değilim, avcı yamağı diyebilirsin, avcılar dağıldı ormana, çok yamak da avcıları takip etti, ben gidemedim, içimden bir şey gitmemi engelledi, geldiğimiz yola geri dönmek istiyordum, dönüşte kayboldum, bir uçurumdan yuvarlandım, epey yara bere oldu her yanım.. Gözlerimi açtığımda yaralarımı altın balıklar yalıyordu, yaladıkları yerler hemen iyileşiyordu. Bir teşekkür ettim onlara, kalktım çevreme baktım, suda kendimi gördüm, kendimi seyrettim, sanki değişmiştim, boyum daha uzamış, pozularım daha büyümüştü, saçlarım desen o şekil yani, joleye moleye ihtiyaç yok...
Sonra bir ışık çarptı gözüme, vardım o tarafa, lakin korkuyorum, korktuğumu da belli etmiyorum, 100 metre yakınımlarımda falan çevremin sarıldığını anladım. Vahşi hayvanlara yem mi olacaktım, paçayı ucuza vermek yakışmazdı bize... Elimi kılıca benzeyen bir şeye atacaktım ki, bir de baktım çıplağım... Işık daha da belirginleşti, gökten düşüyordu, çevredeki tüm hışırtılar kesildi.. Işığın düştüğü ağaçtan bir kurt çıktı, kocaman iri bir şeydi, ağzı kafamı içine alabilirdi hiç zorlanmadan.. Sonra yanında esmer mi desem, sarışın mı, kumral mı bir kadın, aşık olmamak imkansızdı..
Kurt yanıma, önüme kadar geldi, istemsizce altıma edecektim son anda tuttum kendimi, o kadın havada süzülen bir paket gönderdi uzaktan, kurt kafasıyla işaret etti, aldım paketi içinde krallara layık elbiseler hemen giydim, bir kılıç ki kılıçların atası, bir kalkan ki, hiç bir sivri uçlu taş delemez gibi,ancak hem de hafif, paketin en altında yay ve altı ok vardı... Ben pakettekilere bakar üzerimi başımı suya bakıp daha fiyakalı yaparken, ışığın göğe çekildiğini gördüm, lakin kurt bekliyordu ağacın dibinde, bir koşu vardım, ne göreyim; diğer kadından daha güzel bir kadın kitap okuyor, kurt kadına dönüşmüştü, bana okuma yazma öğretti, verilen hediyeleri nasıl kullanacağımı, bir de kara bir örtüyü mızraklara bağlamamızı, hayatımın nasıl olacağı yazıyordu sanki kitapta.. Sonrasını az çok biliyorsundur...
Lakin daha sonraki hayatımda hiç akıllanmadım, hep öyle kaldım niyese, derinlerde bir yerlerde hep hissettim..
Bir zamanlar Hint diyarında temizlikçi kız idim, zengin bir beyin konağında idim, bey; erkek çocuklarına erkekliklerini öğretmem için bana bol altın veriyordu. Sonra baktım sıkıldım o işten, bir adetin temelini attım, kulübeler yaptım sağa sola, beye de anlattım bu işler bu şekilde yapılmalı diye, beyin de aklına yattı ama yatmadan önce de anlarsın işte... Hint diyarındaki o kulübelerin temelini de ben attım.. Lakin daha devam eder kızların çektiği çile o bölgede....Garip bir varlık idiler, hiç ısınamadım onlara. Ne kadar din varsa bulursun orada. İnanmıyorsan git araştır oku man kafa. O bölgeye yakın civardaki ülkelere, kulübeler yayıldı, insanlar erkekler-kadınlar önce bir tanışsın diyeydi.. Sonradan güncelleme yapmışlar..Sonraki hayatlarımın birinde okudum nasıl bir gelişim göstermiş kültürleri deyü..
Sonraki hayatımda akılladım tabi... Artık ne olacağıma ben karar vermeliydim...
Göktengriye baş kaldırdım, teşkilandırdım Tunç Yüreklileri, sonrasında yeri zar zor biraz da sızlanarak aldık yönetmek için Göktengriden. Lakin bizim pazarlığımızı duyanlar da olmuş, arkamızdan iş çeviren ruhların indiği bölgeleri yazdık ama kara kitaba.. Merak etme yani.
Kuzeyin batı taraflarında Vikingler olarak bilinen illere de ismini ben verdim. Çok barbar bir savaşçıydım, iri yarı idim, Tanrı gibi, Thor ve Odin hikayelerini de ben şey ettim..
Şimdi siz Avustralya dersiniz ya, o kıtada idim, Aborjinlere dans etmeyi öğreten de bendim.. Doğayı nasıl görmeleri gerektiğini salık verdim onlara, daha doğrusu yaşayarak öğrettim..
Sonra yağmur ormanlarında bir kabilede, özürlü olarak doğmuşum, beni yaşatmadılar fazla, kurban ettiler Tanrılarına.
İnkalar, Mayalar, Araplar, Afrika, Mısır, İber yarımadası , Meksika, Eskimolar, Kızılderililer, Tibet, Çin, Madagaskar...
Ne kadar çeşitli kültür var ise yaşadım bir müddet...
En çok Gökten düşen ışığı sevdim.. Her yaşantımda beklerim o ışığı.. Kimi zaman buldum da... Lakin onlar beni tanımadı, nasıl tanıyacaklardı, bambaşka bir insandım yani.. Suretim farklı idi, sıretimi görmeleri imkansızdı.
Bir ara ulu şamanlardan biri anlayacaktı ama kendimi göstermem yassağdı..Turan -İran şavaşları var idi. Tanrının işkencelerini sen bilmezsin, Turan galip geldi, Ben de tutsak düştüm, hemen deliliğe vurdum, şaman da beni üfledi, ruhlar çağırdı, ruhlar ayrılmadı başımdan, almışlardı tabii ki o kadim kokuyu.. Lakin onları da aldattım.. Sonra bıraktı beni şaman, devam ettiler yollarına, beni bıraktılar ateşe tapan Persler ile... Pers idim bir zaman. Sönmeyen ateşi de ben icat ettim.. Sonradan söndüren de ben idim. Şamanlar gider ufuktan kaybolurken, arkalarından iki damla yaş düştü gözümden amma.. O kadar, fazlasına izin vermedi Göktengri...
Usta, efendim çekirge... Başının ağrısı geçti mi, geçmedi çekirge bir minoset daha ver... Tamam usta.. Sen nasıl istersen usta..
Hikayenin ayrıntılarını da anlatır mısın bir ara.. Sen şeytan mısın çekirge.. Ne yapıcan ayrıntıları... Belkıs’ın sarayından tahtın gelişini de bilirsin mi...
O konulara girmeyelim çekirge, toplum daha hazır değil.. Hadi anlat be usta..
Başka sefere usta... Yani çekirge.. Yoksa usta mı..
Çekirge,
Ver bakalım şu hapı..
Bir tane daha yuvarlayalım boğazdan aşağı.
Çekirge, Teyyo emmiyi duydun mu hiç.
Saygı ve huzurla efendim.
Esen kalınız..
YORUMLAR
Yanı nesildaşım....bilmiyorum nasıl yapıyorsun bu işi...onca ayrı gözüken hikayeleri aynı potada toparlamak...ve okurken ki özellikle bu yazıda içine aldı yazı beni..devamı yok mu diye ben de sordum...
Hatta düşündüm böyle bir hikaye yazsan mı..tarihin kurguyla karışımı bir hikaye. Fantasik hikayelerde çok iyi olur kalemin.
Yüzüklerin efendisinden örnek vermiştin ya yorumuma karşılık ki benim gibi çok sevdiğini tahmin ederim bence senin zihnin böyle bir çalışmanın altından kalkar. Inanılmaz keyifli de olur sanırım.
Eksik olma dilerim. Seni okumak benim için hep keyif oldu.
Sağlıcakla
Yinsani
dediğin çalışmalar tek başına olmaz ekip lazım o da zor iş... böyle iyi şimdilik..bir eflatun teşkilatı var idi 3 bölüm anca gitti.. devamını getiremiyorum yakıt çabuk bitiyor...
her zaman destek verici yorumların için thank you ederimyiine de şükran bolca..:))
eksik olma..
saygı ve huzurla..
black_sky
Emin ol bu yazı tarzında çok kişi çıkamaz zor iş çünkü her şeyi karıştırıp ortaya lezzetli şeyler çıkarmak. Hep yaz emi...en azindan okuyacak keyifli bir şeyler oluyor bana göre.
Eksik olma hep sağlıcakla
Yinsani
black_sky
Sen yaz ama ben daima okumak için bir şekilde girerim siteye geç olsa dahi...
Sağlıcakla kal şimdilik takipteyim