yazıma başlarken...
Bu ilk yazımı yazarken ne zaman okunacağını merak ederek yazıyorum. Gördüğüm ka darıyla EDEBİYAT DEFTERİnde okur ve üyelerin ilgi ve merakından oluşan bir ivme var. Bu siteyi diğerlerinden ayıran en önemli unsur isminin EDEBİYAT DEFTERİnin olmasıdır. edebiyata merak duyan bir insanın iç dünyasını sarmalayan ve bu karmaşık dünyada insanın sığınabileceği bir sığınak gibi gelen EDEBİYAT DEFTERİ sitesinin meydana gelmesinde emeği geçen ve bu sitenin zenginleşmesine katkıda bulunan herkese teşekkür ediyorum. Herşeyden ziyade sanat adına yapılan böyle güzel bir sitede insanın kendinden olan parçalarını paylaşmak istiyor.
Bu siteye ilk defa yazıyor olmam hasebiyle yazıdan ve şiirden bahsetmek istiyorum. Gerçekten de edebiyatı meydana getiren en önemli öğelerin başında gelen şiir ve deneme, kalemimizi meşgul edip, can gibi içimizde titreyen, bir civelek namıyla ilhamımızı oluşturan, belki de ileri ki vadelerde adına yapıt diyebileceğimiz ama şimdilik (belki de) sadece sorgusal bir iç savaşın veya hengamenin argümanından başka o kadar da önemli bir işlevi olmayan şiir ve denemeyi haddimi aşmadan biraz irdelemek istedim.
Yazmanın verdiği hazdan ziyade bir iç dökme faaliyeti olduğunu düşündüğüm için, şiirin kardeşi olan edebi yazılar insanı şiir penceresinden değil bıçak gibi keskin yazılardan daha açık şekilde ifade eder diye düşünüyorum. Şiir bir öznelliğin nesnelliğe arz edilmesidir oysa yazı ise onun tam tersidir. İnsan sahibi olmadığı şeyleri yani geniş bir hayal perdesinde ve bilgi katmanlarında kendine yakın olan şeyleri yazma isteği duyar. Oysa şiir bir sızlanıştır. Bir iç geçirmek yada efkar denizinde silkelenmektir. Bu sarsıntılar insanım diyen herkesin içinde vardır ve şairim diyen herkesin şiirinde vardır. Sanat ya da amatörlük kokan bu mısralar insanı anlatmaya çalışır, başkası bu şiirden etkilenir, kendinden bir parça bulur; başka bir okur ise bu şiiri saçma bulur. Şiire bundan dolayı öznellik atfediyorum, yoksa şiir insanı anlatmak demektir bir nebzede olsa. Birbirini gören bir yüz gibidir aynada; ben usta bir şairin şiirini de okusam kendimi şiirin aynasında göremediğim zaman okuduğum şiir sıkıcı gelmeye, şairin ise başka şiirlerini aramaya koyulurum. Kendimizden bir parça ararız, bizi anlatan...
Oysa edebi yazılar daha esnektir. İnsanın içini okşayan bir kadife misali kelime kelime ip gibi örülür, duygusal ve zevk kokan bir örgü olarak hafızamızda en güzel yerlerden birini alır. Yeter ki hissederek okuyup, almamız gereken anlamı çıkarmaya çalışalım.
İBRAHİM GÜREL