MEDINE 2 (Devam)
(Hikayenin öncesi için lütfen bir önceki yazıyı okuyun)
Cemile’nin o gün sabah dersi yoktu ama yine de erkenden kalkıp okula gitti. Hava halen karanlıktı. Bu saatleri geri almama yüzünden daha sabah ezanı bile okunmamıştı. İçeri girmeden okulun yanına park etti arabayı. Belli ki Salih de kimseye görünmek istemiyordu. En iyisi de buydu galiba.
Neyse ki çok beklemedi ve Salih dediği gibi tam yedide göründü. Çok tedirgin görünüyor, durmadan arkasına bakıyordu. Belli ki birilerinden saklı gelmişti. Okulun kapısına doğru yönelince Cemile selektör yaparak arabaya çağırdı. Arabasına bu adamı almakla ne kadar iyi yaptığını bilmiyordu ama korksa da bunu yapmak zorunda olduğunu biliyordu.
Salih arabaya bindiğinde fark etti, Cemile. Salih ondan daha çok korkuyordu.
“Hocam” dedi birden ağlamaya başlayarak. “dayanamıyorum artık. Salih hıçkırıklara boğulmuştu, konuşamıyordu. “Babam” dedi sonra “babam annemin dişlerini kırdı. Durmadan dövüyor. Artık dayanamıyorum hocam.” dedi.
Cemile, ne yapacağını bilemiyordu. Omuzundan tuttu.
“Salih” dedi “sakin ol. Sen kocaman adamsın. Dur bir nefes al.”
Salih, hıçkırarak ağlıyordu. Cemile, kontağı çevirip arabayı yola çıkardı. Buradan uzaklaşmak en iyisi diye düşündü.
“Dün gördüm” dedi Cemile sonunda “ben giderken tekme atıyordu.”
Salih burnunu çekerek sakinleşmeye çalıştı.
“Evet, hocam” dün tekme tokat dövdü sizden sonra.”
“Şimdi nasıl annen?” diye sordu Cemile.
“Nasıl olsun hocam, yatıyor öylece.”
“Baban nerede peki?”
Salih, birden sessizleşti.
“Artık kimseyi dövemez.” dedi.
Cemile birden arabayı sağa çekip durdurdu. Belli ki işler hepten karışmıştı.
“Ne demek istiyorsun?”
“Öldürdüm.” dedi sakince Salih. “Öldürdüm işte ikisini de. Onu da Mahmut’u da.”
Cemile korkudan bir an kalbinin duracağını sandı. Nefesi kesilmişti. Sanki bir anda bütün dünya durmuş gibi hissetti. Sonra ilk kar tanesini gördü. Ağır çekimle inip arabanın camına düştü ve hemen eriyip suya döndü. Sonra bir tanesi daha eridi.
“Hocam” dedi Salih.” Sokağın ilerisinde karakol var. Beni oraya götür. Her şeyi anlatacağım.”
6.
BİRKAÇ GÜN ÖNCE
“Ben sana okuldan çıkınca doğru eve gel demedim mi kız. Orospu mu olacaksın sen başımıza.”
Medine babasının her zamankinden daha öfkeli olduğunu görebiliyordu. Bir an önce elinden kurtulmak için de artık hangi dayağı nasıl yiyecekse yemeye razıydı. İtiraz bile etmiyordu.
Babasının ilk tokadı yüzünde patladığında annesi araya girdi.
“Vurma yeter.”
Babası artık kontrolden çıkmıştı bir kere. Annesi araya girince daha da öfkelendi. Bir tokat da annesine atınca kadın kendini yerde buldu. Kadın bayılmıştı. Adam bu sefer kızın başından tutup duvara çarptı. Her zaman yaptığı şeydi bu aslında ama bu sefer farklı bir şey hissetti.
Ne duvardan gelen ses tanıdıktı ne de kızın gözlerindeki bakış. Kız bir anda duvarda kanlı bir leke bırakarak olduğu yerde yığılıp kalmıştı.
“Öldü mü lan bu?” diye sordu.
Mahmut, kızı tutup kendine çekti. Pek bir şey anlamamıştı
“Bilmem. Pek öyle görünmüyor.” dedi.
Yerdeki kadına baktı. Baygın halde yatıyordu. Kıza öfkesi dinmiyor gittikçe artıyordu. Çabuk şunun elini ayağını bağla.
Mahmut içeriden getirdiği iplerle kızın elini kolunu bağladı. Gözlerine de yengesinin başörtüsünü sıkı sıkı sardı. Uyanacak olursa en azından görmesindi. Kapının hemen yanına çıkarıp duvara yasladı.
Adam deli gibi odanın ortasında dolanıyordu.
“Kalktak, başımıza orospu olacak. Görür gününü.”
Mahmut, adamı fişeklemeye devam etti.
“Kırk kere dedim sana al okuldan diye. Düşüp kalkmadığı oğlan kalmadı. Ne diyeceğiz büyüklerimize. Töre neyse onu yap. Yoksa sen de ölürsün.”
“Tamam, gömelim.” dedi sonunda babası.
“Ölmedi ki daha canlı.” dedi Mahmut.
“Manyak mısın zaten ölecek. Bir de ona mı uğraşalım.”
“Tamam” dedi Mahmut. “Gömelim de nereye gömeceğiz?”
“Garaja gömelim. Hem oraya beton atacağız yarından sonra. Kimse bilmez.”
İkisi de dışarı çıktılar. Hemen duvarın yanında duran kazma küreği alarak garajın içine bir çukur kazdılar. Çok zamanları yoktu. Annesi de birazdan uyanırsa onu da öldürmek zorunda kalacaklardı. Bu yüzden dar bir çukur kazdılar.
Kızı oturur vaziyette çukura gömdüler. Üstüne çıkan toprağı dökerken kız kımıldamaya başladı ama her kımıldaması toprağın daha da sıkışmasına sebep oluyordu.
Sonunda boğazına kadar toprağa gelince kızın ağzındaki bez çıktı. Avazı çıktığı kadar bağırdı. Kimse onu duyamazdı çünkü garajın kapısı kapalıydı. Ağzına toprak kaçınca öksürmeye başladı. Aaldığı son nefesi veremeden yüzüne gelen bir kürek toprakla ağzı ve burnu da kapanmıştı. Ama şimdi görüyordu, gözündeki bez açılmıştı. Kocaman açılmış gözleriyle onlara bakıyordu. Babası ve Mahmut onu diri diri toprağa gömüyordu. Son toprak parçası kızın ışıldayan gözlerini de kapattığında sadece kümesteki tavukların huzursuz sesleri duyuluyordu.
Adam kalan toprağı da sıkıca örttükten sonra bahçedeki arabayı garaja çekti. Artık kimse orada bir kızın gömülü olduğunu bilmeyecekti.
Annesi ertesi sabah kendine geldiğinde ona kızın evden kaçtığını söylemek çok daha kolay olacaktı.
İyi ki Salih evde yoktu. Öğrenirse ikisini de öldürürdü.
YORUMLAR
Ne Yazık ki Türkiye Gerçeğidir Hikayede Anlatılanlar.
Cemaat dayatmasının din olmadığını, anlatamaz
kimse.
Allah'ın dini gerçek din olarak anlatılmaz, öğretilmezse.
Karanlığa Yakılacak Tek Mum!
Yürümek M.Kemal'in gösterdiği muhasır Medeniyete.
Keşke Yanlış format atılmasa, Allah'ın Halife yarattığı
insana.
Selam ve sevgiler
sahbeyit
teşekkürler
Necati Kavlak
Bağ kuramadım derseniz, yazdığınız olayı analiz etmediniz, yada anlatılanı kaleme aldınız diye değerlendirmek gerekir.
Adam okula giden kızını niye öldürüp gömsün? Bu fakir bu tür olaylara çok el koydu. Hepsinin altından alnının akıyla çıktı ve faili kanunun ön gördüğü cezayı aldı.
Slm.
bu çekilen acıları ben bilirimki.hayatımca tek istegim okuyup ögretmen olabilmek 2 ayagımın üzerine durabilmekti.lanet olasıca ana dediyim üvey kadının arka.arkaya dogurdugu çocuklarına bakmak zorunda kaldık.bir çeşit mara idim..şimdi hepsi mezarlıkta ama mahşere kadar beklesinler hakkım helal deyil...hocam yazınız beni aldı 44 sene önce yaşadıklarıma götürdü....kızlarımız okusun ki kimseye muhtaç olmasın..gül diyarından selamlar
Munzur’un nehrinde bir koyun boğulsa bu benim acımdır
Ülkemi yönetenlerin ise çok daha büyük vebali sorumluluğudur
Hiçbir şey olmamış Mış gibi yaşamak ise acizliğin netidir
Müslüm Bayram bu ülkeyi yönetseydi
Kesin harakiri yapardı
Bir Türk Bir Japondan çok daha mı onursuz....? Hayır asla
O halde herkesin payına düşen ölçekte
Güzel ülkemizde bu tür ortaçağı andıran olayların yaşanmaması için ne yapması gerekeceği konusunda akıl yürütmeye çağırıyorum
Aydınlanma önce kişinin kendisini yenilemesiyle başlar
Önce kendini
Önce kendini
Önce kendini
Nice saygılarımla