- 1020 Okunma
- 2 Yorum
- 7 Beğeni
Hıncımın inançları
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Yorgunluğu her imlayla anlatamadığımız için
Kusurla kalın hıncımın nesini ele almalıydım ki Soğuta bilmek için inancını
asıl olan, hıncımın inançlarına inanmaya başladığım o yıllara dayanıyor. ama yaptırımlarını anlatacak güçte olduğumuda söylemek biraz zor. Aksamam, harflerimi de kendimle aksatmam belki de bu yüzdendir. geçen ayın ilk bahara benzer gününde topuklarına zülüm eden bir ayakkabıyı hiçe sayarsak hiç bir ağrım sızım yoktu. Yolun ucunu kendine çevirip durmak hatta mecazı incitip tamamen kendine yürümeyi, kendindeki çukurları doldurmaya, yol ayrımlarında durmamayı; kazasını, belasını sindirip topuk ağrısında duraklamak aslında tam da ne biliyor musun, öncesinde tahmini bir gün eğimine bağlanıp, Fikirlerimin suyuna hikayemin geçmişini bandırıp, kendimin gerisine koşmaktı. Yukarıda dizili cümlelerin resmiyet telaşı saatlerin bu kadar yakından çınladığı, zar kopuğu, çan yongası diye adlandırmalarla büyüyüp küçülen zaman aralıklarının hiçbirinde adımın yansımaması ışıkların kusuru değil zamanın ehlileştirilip evcimen bir yaka kasabasına ikamet etmesiyle dinginleşmesiydi.
sizce de tuhaf değil mi? Ama bir suyun diğer yakasından tutup diğer yakasında ıslanmakla kendimi bağışlamak zorunda kaldım
yoksa oydu buydu derken yeniden yenileyerek kendimi bağışlamaya fırsatım olmayacak diye korkuyordum.
kendi birikintilerimden taşmayalı çok fazla olmamışken daha onca yorgun cümleyi nasıl silerim yüzümden diye aynaları siyaha boyayan bir ülke gibi karardım. Kendime hıncımın iplerini bağlayıp, bağcımdan koptum. ama rüzgârın inancına sığındığımı da hatırlıyorum.
Yoksa ölmek fikri nereden nasıl olurda konuşlandırabildi ki kendini içime. İşin aslı Ağzının içine içine gülerken dayanamayıp kahkaha atan aptalın selamı ile yazıyorum bu cümleleri…
Şahın eteğinden öpmek ister misin? Dedi. inancımın hırsı Sonradan nasıl bu kadar savruldum ve bunca inanca hala nasıl boyun büküyorum diye telkin kusuru, yarım ağız, tok sözünden kalkarak aslında ben hükümdarıydım da inancımın, eteğinden düşürdü beni hıncım dedim.
burada bütün harflerin yüzleri hıncına kast edip dönerken, Yorgun bir kabileden geçiyordum. İnancından düşünce cümle, anlamsız bir bağrışmanın temennisi olarak sunuluyordum aşka. onca duraktan sonra Hıncımı inancıma bağlayıp bağırdığım bir sancıya dönüştüm de biraz ölebildim, farkındayım…
Farkındayım Kİ
ilk satırda yağmur rendeleyip vagonlarıma yük eyledim
oysa Süleyman’a göre yükün cismi değil ismi ağır gelirmiş
sırtın hıncı da hancı sına bükülürmüş
kendime sözümdü
gar sancısı çekmiş soğuk ve yabancı
bir insan ırkı önünde yüzümü doğuracaktım
ve doğurdum
makamlar bir bekçinin düdüğüne toparlanıp
dur diyorlardı
durmak ısırıyordu topuklarımı
ve peronlar adımlarımla çoğalırken
fikrimde kalabalık bir yolcu endişesini inşa ediyordum kendime
dizlerimin bağlarını kirpiklerimle oynatıp eğlendiriyordum korkula-rımı
saçları dağınık bir ülkenin kalbini toparlayıp geçiyordum
ve benimle birlikte geçen bir şeyler daha vardı
varlık ve benlik sorgusundan diri kurtulanlar gibi
sonra şehirleri kovalayan ağaçların yapraklarını çalmaya başla¬dım
hat sınırları belirginleştikçe tırnaklarımın altı terleyip
tahmini bir sonu anımsatıyordu bana
inancını yitirmiş bir kabile gibi durdum
duruyordum
sonra
durduklarımı sayıp, sayıp
parmaklarıma astım
parmaklarım,parmaklarım
evet
onlarla yüz yüzeydim
durdum
hatırlıyorum durduğumu
farkındayım daha önce hiç bu kadar kalabalık durduğumu hatırla-mıyordum çünkü
parmaklarım evet parmaklarım onlarla yüz yüzeydim
durdum
boyuma sataşan bir yüktü rüya
oysa bir bavuldan fazlası değildi dünya
Şimo