- 733 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
ÇINARIN GÖLGESİNDE
Gecenin bir yarısı.evin içinde bir kasvet var.Evin boğucu atmosferinden kurtulurum umuduyla vücudumu balkona sürükledim.Balkondan görünen manzara alışıldık haliyle yine canımı sıktı.Estetiksiz,çirkin bir bina.Bir nevi gökdelen.Arkadaki ormanın canına zaten rahmet okudu da,utanmasa gökyüzünü göstermeyecek.
Ufak bir boşluktan,yeşilin içine uzanıp yatan okulumu görebilir miyim diye baktım. Karanlığın ağırlığından görmem mümkün olmuyor.
Ben yine onun olduğu taraftan gözümü alamadım.Uzun uzun, silüetini hiç de seçemediğim halde ona baktım.Evet göremiyordum,ama soluklarını taa buradan hissedebiliyordum.Gecenin içinde buruk,soğuk,devleşmiş cüssesiyle o da bana doğru bakıyordu.Belli ki onu da benim gibi uyku tutmamıştı.
Hislerimi anlamaya çalışıyordum.
Karmakarışık duygular.Geçmiş zamanın insanın üzerinde oturan bir ağırlığı,bir iç ezişi olur ya o cinslerden.
iyi mi kötü mü çok da ayrımına varamıyorum.
Hayret uzun zaman olmuş gündüz gözüyle onu izlemeyeli,bunu da gece farkettim.İzlemeye cesaretim de yok.Orası benim çalıştığım ilk Lise üstelik.Neden bu içimde ki bir sürü şey. Anlamlandıramadığım,adını dahi koymadığım bir sürü şey.
Ne çok şey yaşadım o okulda.Ne çok hatıramı
Bağrına bırakıp geldim.
Okulun bahçesinde gezinmeyi,
Çınar ağacının gölgesine oturmayı,uzun uzun denizi seyretmeyi ,denizin ferah nefesini o mekanda içime solumayı,mavi gözlerinin içine o mekanda bakmayı özledim.
O çınar büyüdü evet.Büyümüştür de şimdi daha çok.Ben de görmedim uzun zaman oldu.Halbuki o okulda beni gölgesinde sarıp sarmalayan,anlayan değerli varlıklardan biriydi.Yapraklarıyla, saçlarımla oynar gibi oynamayı,diplerindeki sümbülleri koklamayı,onunla yalnız kalmayı severdim.
Sanki bana yoldaş olsun diye dikilmişti.Bazen beni herkesten daha çok dinlediğini,herkesten daha çok anladığını düşünürdüm.Hatta herkesten fazla değer verdiğini.Bıkmazdı benden, usanmazdı.Orda öylece bekler dururdu gelişimi.
Altında kitap okumanın, soru çözmenin ,gençlerle muhabbet etmenin tadı başka yerlerde yapılanlara benzemezdi.Onun gölgesinin ayrı bir uhrevî tadı olur,sanki onun gölgesinden başka alemlerin menfezlerine açılırdınız.
Teneffüslerde etrafımı sırnaşık gûller sarardı.
Güllerin içinde gezerdim.Güllerin kokusun da mest olurdum. Okulun hem içi hem dışı gül doluydu.
Eğer dersimiz de boşsa,bir de mevsim ilkbaharsa keyfimize diyecek olmazdı.
Sırnaşık güllerimden birini çayları ve çikolataları almaya gönderirdim.Onlarda geldi mi muhabbetin demi de koyulaşır giderdi.
Üst katlarda dersleri devam eden öğrencilerin gözlerinin tahta da,akıllarının bizde olduğu aşikârdı.Arada bir çaktırmadan bize çevrilen gözlerde imrenmeyle karışık çaresizlik duygularını okurdunuz.Gözlerdeki yılmışlık ifadesinin ölçeğinden anlardınız öğrencinin hangi derste olduğunu.
Fizik,kimya,matematik,biyoloji gibi anlamakta biraz daha gayret isteyen dersler de o gözler, bir nebze daha uyanık ve açık dururdu.Edebiyat,felsefe, tarih,coğrafya gibi derslerde gözlerin ayarı kısılırdı.Hele birde bu derslerin hocası dersi tekdüze işliyorsa bizimkiler kendini uyuma moduna alırlardı.Baharlarda da ders mi çekilirdi.Hak verirdim onlara. Kim istemez di ki ,baharlarda dersler bahçelerde olsa.Hatta hiç ders olmasa baharlarda.
Bazen üzûlürdüm bu çocuklara.Deli divane gibi ders çalışırlardı.Onların yaşlarında olduğum zamanları hatırlar,kendi dönemimle kıyaslayınca,ne kadar şanssız olduklarını düşünür,kendi namıma mutlu bir çocukluk ve gençlik geçirdiğim sonucuna varırdım.Hayat bu kadar ciddiye almaya değer miydi cidden.
Bu çocuklar duvarların ardına hapsolmuşken geçip giden baharlar.
Baharların hemen akabinde İstanbul gezilerimiz olurdu.Geziler yaklaşınca çocukları ve beni bir heyecan sarardı.Otobüsü dolduran bütün insanlar bana çok özel gelirdi.Otobüse doluşup,İstanbul’un yolunu tuttuğumuzda,herkeste başka bir ruh hali, başka bir atmosfer hasıl olurdu.O çocuklarla Okulda ki herkesten farklı bir bağ kurulurdu aramızda.
Sanki İstanbul kendisi gibi,özel ve güzel olanları kabul ederdi ziyaretgâhına.
Hepimizin gönüllerinden taşıp duran sular İstanbul’da birbirine kavuşurdu.
Akan sular İstanbul’a ulaştı mı eski hoyratlığından eser kalmaz,dinginleşirdi,durulurdu.Gezilerden geriye döndüğümüzde o çehrelerin değiştiğini,gözlerinde varlığa bakışlarının başkalaştığını görürdüm.
Şimdi o lise,o güller,o gül yanaklı öğrenciler, o Çınar,
Hepsi öyle uzak ki...
Zihnimde beliren onca hatıra.Yaşandı mı gerçekten bilmiyorum.Belki birer yanılsama.
Belki birer düş.Belki de zihnimin bana oynadığı bir oyun.
İnsan gerçekle düş arasında sıkışıp kalmış zavallı bir yolcu.
Şimdi nice zaman oldu,bu hatıraların üstüne.
Güller büyüdü.Yabanileşti.Bir kaç tomurcuk kaldı açan, güzel kokan sadece bir kaç tomurcuk.Bahçıvanlar öldü.
Çınar büyüdü,altında oturanlar büyüdü.Beste ile Göksal büyüdü.Seyfullah büyüdü.Berna ile Nurhayat büyüdü.
Kerem’im büyüdü..
Arada gelmeseler,evimi kokuları doldurmasa hepsi düşten ibaretmiş derdim.Ama değilmiş.İyiki de değilmiş...
Belki bu gün uzun uzun bakarım liseye.Belki beni dinler,belki anlar.Her varlığın bir ruhu var değil mi.Belki benim ona kırgın olduğum kadar o bana değildir...
Birgün yürüsem sahil boyu,yolum yine bahçesine düşse.Yine otursam çınarın gölgesine.Yine gözlerimiz denize uzansa.Ve herşey aynıymış gibi.
Geçse tüm kırgınlıklarımız...
Cemile ÜLKÜ
YORUMLAR
Değerli Öğretmenim
Bir Çınar’ın gölgesinde hissettiğim andı sizi okumak
Sırf sizi okumak için dahi bu defterde kalınır
Nice saygılarımla efendim
Cemile Ülkü
Bazı gecelerde olur. O kasvet öyle büyür ki çıkışı ya sokaklarda ararız ya da en yakınızda olan balkonda.
Bilinçsizliğimiz bencilliğimiz o güzelim doğayı yerle bir etti. Acısını yine biz çekiyoruz.
O karanlık gecelerde anlatmak istediklerimiz taşıp durur da anlatmakla anlatmamak arası bir yerde kalıp dururuz. Anlatmakla korku arası belki yaşamaktan kaçış gibi bir şey bilemiyorum.
Hatıralar... Doya doya sarılmak istersin bazen. Lakin geçen geçmiştir. Geçmişte yaşadıklarını bugünde yaşamak istersin ama nafile çaba. Dünde kalanlar sanki dünde kalıyor. O zamanda yaşanması gerekiyormuş gibi... Yaşandı bitti gitti gibi.
Ya şimdi? Şimdi o tatlar yok. Ya sorumluluklarımız arttı ya da yaşadığımız dünya değişti. O nedenle kırgınız o nedenle gülemiyoruz....
Yüreğinize Sağlık Cemile Hanım. Güzel bir paylaşımdı.
Saygılarımla...
Cemile Ülkü
Dün gece Okudum yazınızı üç aşağı beş yukarı aynı hislere sahibiz Kendini insanlar için paralarken, bir gün anlayacaklar hissinin, "artık anlamasalar da olur"a kendini bıraktığı yerden; Buram buhar kahır sağmak ; Sonra eşyayı sevgili sayıp onu anmak çaktırmadan. Vefa ! Yani; İnsan olmanın Annelikten sonraki en yüksek makamı. Ve öyle olunca da haliyle zor vefalı olmak. vefa olduğunu bilinceye kadar cefa ve ceza hayat Sonrası Elhamdülillah i, Rabbil alemin.
Evet bağlamsız gibi gelecek .İnanın değil. Yukarıdaki ifade "Hamd ancak Alemlerin Rabbi olan Allah'a dır. Hamd ne o zaman. Övgü. İsteyerek yada istemeden Güzel gördüklerimiz ve güzellik kattıkları mızın tamamı İlahi bir alış veriş kardeş. . İnsanlar bildiğinde ecri (sevabı) azalan emek; Onlar bilmediğinde köşk olur saray olur. Bu sebeple ben kendime.Yaptığın iyilik gözünü oymuyorsa kendini yokla derim hep. Ve insanlardan vefa ummam ümit ettiğim çok istediğim halde. Yazınızdaki samimiyet ve aktarım beni yorum yazmaktan alıp muhabbete taşımış. :) Dilerim yazdıklarımın faydası olur Yine geleceğimden emin teşekkür ediyorum güzel bir ikramdı satırlarınız.
Cemile Ülkü
yeğinadnan
Sevgi ve Selam.