- 500 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KIRMIZI ETEKLİ KADIN 7
BUGÜN
Kutuda benden ona yazılmış yazılar da buldum. Hatırlaması güç ama ona kaleme aldığım bütün yazıların da bende anımsattıklarına bakarsak ona hemen kavuşamamış olduğumu hatırlıyorum. Daha aynı evde yaşamadan önce, yani sevgili olmadan önce Kadıköy de ona açıldığımda beni reddetmişti. Onun bende bıraktığı etkiyle yüzlerce sayfa yazı yazmış bir kısmını açtığım krkaynalodawordpress.com adlı blogda internette yayınlamıştım. O da yazılarımı okumuştu. Bütün yazılarıma rağmen aldırmamıştı. Ama en sonunda onun bana geleceğinden emin olduğum bir yazı yazmıştım. Onu öven bütün yazılarımdan sonra tek bir yazıda onu kötülemiş ve nefret ettiğimi söylemiştim. Bu yazıyı okuduğunda bana geleceğini biliyordum. Çünkü kibirli insanlar eteğinde çamurla dolaşamaz mutlaka temizlemek ister. Bende onun ’’kötü bir insan’’ olduğunu söyleyerek onun için temizlenmesi gereken bir leke olmuştum. Mutlaka kendisinin aslında iyi birisi olduğunu göstermek için bana gelecekti ve iyi bir insan olduğunu ispat ettikten sonra bırakacaktı. Öyle de oldu geldi.
Yazılardan birini blogda ’’Gönlün En İnce Teli’’ adıyla yayınlamış ve ona suçsuz olduğunu iyi kalbinin beni sevmek istediğini bildiğimi ama kendi güzelliğinin buna engel olduğunu anlatan yazı yazmıştım:
’’Çocuklarına ekmek biçmek hayaliyle tarlaya tohum saçan bir babanın umudu gibi saçtım gözyaşlarımı adımlarının toprakta açtığı her bir çukura. Ve gözlerim bir annenin çocuğuna ilk bakışı kadar temizdi. Hasat mevsimini bekleyen gönlümün, ahını duyan tohum serpilmemiş topraklar bile karşılık verirken, sen nadasa bırakılmış toprak sessizliğinde suskun ve de mecnuna yakışır bir çöle dönüştün. Senin bana yakıştırdığın bu çölde dolaşıp, yüzünden yansıyan ışıkla gösteriş yapan yıldızlara hayran hayran bakarken kayboldum. Zaten sana ulaşamayacaksam gittiğim yeri bilmenin ne önemi olabilir ki, kaybolmak alnımın yazısıymış deyip, kurtulamayacağını bildiği halde aramaktan vazgeçmeyen bir adam olmanın cesaretini yaşadım.
Kurak bir vadiye can vermenin hayaliyle akan bir suyun telaşlı sesi yankılanıyor gönlümde. Bu ses; Anadolu da bestelenmiş yanık bir türkünün en ince teli gibi dertli. Yuvasını kuran güvercinin, taşıyıp yerleştirdiği ilk dal kadar kararlı. Eğer bu sesi sende duysaydın, bir an için durup başını göğe kaldırmaktan vazgeçer, ayağının toprak üzerinde açtığı gözyaşları ile dolu çukura dönüp bakar sonra avuçladığın bu yaşları çöle serperdin. Lakin sen utangaçlığınla başını eğip benim gözyaşlarıma her baktığında; yansıyan yüzünün güzelliğine bakmaktan, güzelliğini yansıtan gözyaşlarımı göremedin. Belki de suç senin değildi, kader de yazılanın ötesine geçemedin.
Sahrada, senin de içinde beklediğin bir serap görüyor gözlerim. O kadar güzel ve tatlısın ki senin olduğun zaman diliminde hurmalar şekilsiz yetişmiş ve de tat vermez olmuş ağızda. Gölgenin düştüğü her kum tanesini siyah ateşler sarmış. Güzelliğinden isyana sürüklenen kâinat, benim için yaratıcıya dua eder olmuş; ‘’Kuluna kaldıramayacağı yük verme Yarab’’ Bu kadar güzel bir yükü bize ağır görmeyene şükürler olsun. ’’
YORUMLAR
Şu bölüm, beni benden aldı;
“Çünkü kibirli insanlar eteğinde çamurla dolaşamaz mutlaka temizlemek ister. Bende onun ’’kötü bir insan’’ olduğunu söyleyerek onun için temizlenmesi gereken bir leke olmuştum. Mutlaka kendisinin aslında iyi birisi olduğunu göstermek için bana gelecekti ve iyi bir insan olduğunu ispat ettikten sonra bırakacaktı. Öyle de oldu geldi.”
Farkındalığınız, yazdıklarınızın arasından hissettiriyor kendini...
Sanırım, Kırmızı Etekli Kadın ile yolculuğumuz sona eriyor... Teşekkür borçluyuz ona...