- 689 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KIRK ADEM OKULDA
KIRKADEM OKULDA
KırkAdem okula başlama yaşı biraz geçmişti. Yaşıtlarından geç gider, ilkokula. Köyünde ilkokul açılalı daha on yıl olmamıştı. Okula başlamak için üst yaş sınırı kal dırıldığı için on iki yaşını geçen çocuklar birinci sınıfın sıralarını dolduruyordu. Ço cukları okula gidip güzel Türkçe’mizle okuyup yazmayı öğreneceği için öğrencilerle birlikte tüm aile bireyleri çok heyecanlıydı,.
KırkAdem, hem akli yaşı hem de fiziki yaşı kendinden büyük çocuklar ile aynı sı nıfta okuyordu. Bu durumdan öğretmen, aileler ve öğrenciler çok memnundu. Çocuk lar cahil kalmayacaktı. Okullu olabilmek her şeyden önemliydi. Zaten bir ve ikinci sı nıf öğrencileri bir derslikte, üç, dört ve beşinci sınıflar ayrı bir derslikte ders görüyor du. Çocukların fiziki görünümlerine göre hangi sınıfta okuduğun ayırt etmek imkan sızdı. Okula talep çok, fakat imkan kısıtlı. Tek öğretmen olmadığı için sınıf ve ders düzeni biraz karmaşıktı. Zaten okulun tek öğretmeni, üç, dört ve beşinci sınıfa aynı dersi yaptırıyordu. Üç sınıfın öğrencilerinin akli yaşı aynı olmadığı, yaş iti bariyle farklılık göstermesi gerektiğini düşünmüyordu. Hepsi aynı işleme tabi oluyor, daha küçük olduğu için anlamak, kavramakta zorluk çeken çocuklar arada kaynıyordu..
Öğretmen günlerden bir gün üç, dört ve beşinci sınıfa Matematik dersini birlikte yapar. Tüm sınıflara aynı soruyu sorar. Sorunun zorluğuna göre, soruyu sorduktan sonra diğer dersliğe bir ve ikinci sınıfa geçer ve o öğrencileri kontrol ettikten sonra geri geliyordu. Pek tabi geçen bu sürede matematik sorusunu beşinci veya dördüncü sınıftaki öğrenciler kısa sürede doğru olarak yapıyordu. Üçüncü sınıfta okuyan Kırk Adem, günlerdir ortak soruların çözümünde hep çok geride kalıyordu. Beşinci sınıf öğrencisinden önce soruya cevap veremediği için hem morali bozuluyor hem de kıskançlık kırizine giriyordu.
Öğretmen günlerden bir gün yine ortak derste 3., 4., ve 5.sınıf öğrencilerine dört işlemli bir matematik sorusu sormuştu. Sorunun içeriği yöreye uygun şekilde muhte lif hayvan alımı işlemiydi. Sorunun cevabında da; bir boğa ile mandanın alım fiatı e şit olması gerekiyordu. Öğrenciler, öğretmenin sorduğu soruyu deftere yazdıktan daha iki dakika geçmeden üçüncü sınıf öğrencisi Kırk Adem parmak kaldırıp;
“-Öğretmenim soruyu çözdüm “ der. Halbuki diğer öğrenciler defterin üzerine kapa nıp daha soruyu yazmak, çözmekle meşgul vaziyettedir. KırkAdemin soruyu kısa süre de çözmesine tüm öğrenciler şaşırır.
Öğretmen de; hem kısa sürede hem de üçüncü sınıf öğrencisince problemin çözül mesine daha çok şaşar. Sakin bir tavırla;
“-Adem, evladım, cevabı bir kez daha kontrol ettin mi?. Sonucun doğruluğundan emin misin?, Bak ! cezası var” diye ikaz eder.
Adem, “ -Eminim öğretmenim. Kontrol ettim ve Soruyu dosdoğru çözdüm” Diye kendinden emin şekilde cevap verir.
“–Sonucun doğru olmasından eminsen, tahtaya gel, soruyu çözümle. Arkadaşların da görsün.”
Adem defteri kucağına alıp hışım gibi kara tahtaya ulaşır ve sorunun çözümünü ya par. Ancak KırkAdem problemi yanlış çözmüştür. Sorunun sonucunda; bir boğa ile bir mandanın fiyatı eşit değildir. Bunun üzerine öğretmen Adem’e sorar:
“-Adem manda ile boğanın satış fiatları aynı, eşit değil, Eşit olacaktı, Neden? Senin cevabında boğanın fiyatı daha az. Mandanın fiyatı fazla. Bunun nedenin açıklar mısın? Soruyu çözemediysen cezası olduğunu söyledim” der.
KırkAdem; “ Öğretmenim, Bu boğa var ya, mandadan biraz DIĞRIŞ (zayıf) oldu ğu için satış fiyatı eşit değil” deyince öğretmen ve tüm öğrenciler saatlerce güler.
Ceza falan unutulur.
Süleyman Lemos YILDIZ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.