- 557 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
BİR DOKTORUN FERYADI...
yazılış tarihi
29 mart 2020
....
"İki bin yirmi yıllarıydı " diye başlanacak hikayeler yazılacaktı. Şiirler, romanlar, makaleler. Ve bunları yıllar sonra torunlarimiz ve belki, torunlarımızın torunları okuyacaktı merakla ve üzüntuyle...
KUL HAKKINA GİR _ME !
Tüm dünyayı etkisi altına almış, korkunç bir kabusu andıran salgın, biz insanları ev hapsine almıştı.
Sokağa çıkma yasağı ha geldi ha gelecek... Duyarlı ve sağ duyulu insanlara hitap eden anonslar, gün boyunca namaza çağrı yapan müezzinler tarafından bir tür nasihat şeklinde devam ederken, kimi insanlar ise bu seslere maalesef kulaklarını tıkayarak sokaklarda parklarda cirit atıyorlardı.
Nasihat diyorum zira yasak değildi. Tavsiye şeklinde uyarılardan ibaret olan bu anonsları şaka gibi dinleyip gülüp geçenlerde vardı ne yazık ki.
O günler en çok da sağlıkçıları etkilemişti. Virüse yakalanıp gözlerinin onünde onlarca ölen insan o ölen insanların yakınlarının feryatlarını ve hastahanelerin dolup taştıgını bire bir tecrübe eden bu fedakar insanlar adeta bir savaş kaosunun içinde mücadele içinde koşturup duruyorlardı.
Ruhen ve bedenen çöküşe doğru hızlı bir maraton hali içindelerdi bu insanlar.
Bir doktorun günlerce sessiz olan çığlıkları, virüsün çığ gibi büyümesi sonucunda hastanelerin dolup taşması ve yetkililerin,
" Evde kalın. kendi sağlığınız için sevdikleriniz için evde kalın! " diye adeta yalvaran bu sesin sahibinin ricaları, tüm uyarılara rağmen kul hakkına girdiklerini asla idrak edemeyen bu yüzlerce sığ akıllı insan yüzünden, elem dolu bir çığlığa dönüşmüştü en sonunda...
" Ne olur evinizden çıkmayın!
" Ben evimde çocuklarıma hasret kaldım. Hastalar her gün hızla artıyor. Ne olur bu uyarıları ciddiye alın.
" Bunca uyarıya onca ölen insana rağmen dışarı çıkıp bizleri tüm insanları riske atan herkese hakkımı helal etmiyorum diye haykıran bu doktorun sözleri içler acısıydı.
" Küçük kızım bana ağlayarak yalvarıyor. "
"Anne bir kere sarılayım, ne olur lütfen anne! virüs çocuklara bulaşmıyormuş, diye yalvaran kücük kızımın; Anne beni sev" dercesine bakışı yüreğimi dağlıyor..."
Diye feryat figan etmisti.
Evinde ki iki çocuğuna haftalarca sarılamamış bu anne, dubleks olan evinin merdivenlerinin üst basamaklarında çocukları ve onların bakımını üstlenen ananneleri, alt basamaklarında ise kendisi ve yine doktor olan eşiyle uzaktan uzağa sohbet edip evlatlarıyla bu şekilde özlem giderecek hale gelmişlerdi.
Yaşlı annesi ve çocukları üst katta, kendileri ise alt katta yaşamlarını sürdürüyorlardı artık.
Çünkü virüs salgını korkunç bir hızla büyüyor eve de hastalığı taşımaktan çok korkuyorlardı. Büyük çaplı tedbirler almak zorunda kalmışlardı, tüm sağ duyulu insanlar gibi.
Ve o yıl buna benzer şeyler yaşanmıştı evlerde.
Sokaklarda güvenliği sağlayan bir polis annesi,
" Oğlum odasında yaşıyor artık. Yemeğini kapı önüne koyuyorum. Ben uzaklaşınca çıkıp aliyor tek başına yiyor yemeğini. Her akşam eve geldiginde kapı önünde kıyafetler çıkartılıyor. Yıkanıyor. Temiz poşetler içinde odasının kapısının eşiğinde yerini alıyor. Her sabah onları giyip öyle işe gidiyor...
"Aynı evin içinde hasret kaldım oğluma" demişti" ağlayarak...
Bir kişinin ihmali yüzünden, belki de yüzlerce insan bu korkunç hastalığa yakalanıyordu.
Bu tedbirsiz duyarsız vurdum duymaz aklı evvel insanların yüzünden yüzlerce doktor, hemşire, esnaf, polis, temizlik görevlisi telef oluyordu.
Ve bu bir vebal idi...
Ve bu aslında cinayetti bir nevi.
Ve bir doktor anne açıkca söylüyordu.
"Hakkımı helal etmiyorum! "
YORUMLAR
sayfama hoş geldiniz defter arkadaşlarım
tek tek yorumlara cevap yazamıyorum
cümleten hoş geldiniz
teknik bir durum ve başka etkenlerden dolayı...
yazıda bahsedilen doktor benim yeğenim
kronik rahatsızlıkları olmasına rağmen virüs kapmış insanlarla dolup taşan bir devlet hastanesinde canla başla görev yapan çok fedakar bir insandır kendisi.
polis annesi benim arkadaşım oluyor
yaşanan geçeklerin sadece çok az bir kısmı yer alıyor yazımda.
bu yazıyı yeğenime destek amaçlı kaleme almıştım...
tekrar hoş geldiniz...