- 451 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
uzay-zaman
Şu andan itibaren dikkatimiz, daha önceki bölümlerde bizi işgal eden büyük ölçüde bilimsel düşüncelerden, teorinin ve gözlemin bizi yönlendirdiği fiziksel dünyanın gerçek resimlerine dönüşecektir. evrenin tüm fenomenlerinin gerçekleştiği arenayı anlamaya çalışarak başlayalım: uzay-zaman.
Bu kavramın hayati bir rol oynadığını göreceğiz.
Bu iki çok farklı kavramı bir araya getirmeye çalışmak yerine, mekânı ve zamanı ayrı düşünmeyle ilgili sorun nedir?
Bu konudaki ortak algıya ve Einstein’ın bu kavramı genel görecelik kuramında çerçeveyi belirlemekte kullanmasına rağmen , bu iki farklı kavramı birleştirmek Einstein’ın orijinal fikri değildi ve uzayzaman kavramını ilk duyduğunda özellikle bu konuda hevesli olmadığı ortaya çıktı.
Aristoteles fiziğinde fiziksel alanı temsil etmek için Öklit 3-uzay kavramı vardır ve bu alanın noktaları bir andan diğerine kimliklerini korur. Bunun nedeni, diğer tüm hareket durumlarından Aristoteles planında dinlenme durumunun dinamik olarak tercih edilmesidir.
Bu noktada yer alan bir parçacığın bir andan diğerine hareketsiz kalması durumunda, belirli bir zamanda belirli bir uzamsal noktanın daha sonraki bir zamanda aynı uzamsal nokta olduğu tutumunu alırız.
Zaman aynı zamanda bir Öklid uzayı olarak, kabul edilir yani 1-boyutlu uzay olarak temsil edilir. Böylece zamanı gerçek sayılar ekseninin bir kopyası değil, fiziksel bir alan olarak düşünüyoruz.
Bunun nedeni, gerçek sayılar çizgisinin, zamanın sıfırını temsil edecek olan bir öğeye (0) yani referans noktasına sahip olmasıdır, oysa Aristoteles ’un dinamik görüşünde tercih edilen bir referans noktası yoktur.
"Eğer zaman kavramı için de bir referans kaynağı olsaydı dinamik yasalar bu referans noktasından uzaklaştığında değişecek şekilde tasarlanabilirdi.Referans noktası olmazsa dinamik yasalar her zaman aynı kalır çünkü bu yasaların bağlı olacağı bir zaman parametresi yoktur.Aynı şekilde, tercih edilen mekansal köken olmayacağı ve mekânın dinamik yasalarda tam bir muntazamlıkla tüm yönlerde süresiz olarak devam ettiği görüşündeyim. Öklid geometrisinde 1 boyutlu veya 3 boyutlu olsun mesafe kavramı vardır. 3 boyutlu uzamsal durumda, bu uzaklık bilinen Öklidyen uzaklıktır 1 boyutlu durumda ise bu mesafe zaman aralığıdır.Aristoteles fiziğinde mutlak bir zamansal eşzamanlılık kavramı vardır. Bu nedenle, bu tür dinamik şemalara göre, şu anda ofisimde bunları yazarken geçirdiğim zamanın Andromeda galaksisinde gerçekleşen bir olayla aynı zaman olduğunu söylemek mutlak bir anlam ifade ediyor. Olaylar, yalnızca aynı öngörülen çerçevede gerçekleşirse eşzamanlı olarak alınmalıdır.Galileo’nun bize öğrettiği şey, dinamik yasaların, hareket eden herhangi bir çerçeveye atıfta bulunulduğunda tam olarak aynı olmasıdır. Geri kalanın durumunun fiziğini tekdüze hareketinkinden ayıracak hiçbir şey yoktur. Yukarıda söylenenler açısından, bunun bize söylediği şey, uzayda belirli bir noktanın, daha sonraki bir zamanda uzayda seçilen bir nokta ile aynı nokta olduğunu veya aynı nokta olmadığını söylemenin dinamik bir anlamı olmadığıdır.
Galileo isimli biliminsanının belirlediği uzay-zaman bir boyutlu uzay ile Öklidyen 3- uzayın kartezyen çarpımı değildir, onun düşüncelerine göre uzay-zaman taban uzayı gerçek sayılar kümesi olan total uzayı üç boyutlu Öklidyen uzay olan LİF demetidir.
Son olarak aklıma takılan soru şu : uzay - zaman bir Lif demetimidir yoksa bir kartezyen çarpımmıdır?
fikri olan lütfen yorum yazsın!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.