Dünya Üzerinde Açılan Çizikler Bile Yalama Oldu
Dünyanın her yerinde çizikler… Hangi yerde iğneyi koysam plak cazırdıyor, aynı sesleri duyuyorum. Benim yaşadığım çağda bu çizik Koronavirüsle çizildi. Her yerden aynı sesler yükseliyor. Çığlıklar, isyanlar, ölümler… Sanki Üçüncü Dünya Savaşı bu… Ancak ne anaların gözyaşı var, ne cepheden haber bekleyen, ne de savaşan askerler! İşin en kötüsü, ölümü bile bile, normal yaşama isteği ve inadı da devam ediyor. İşin vahametini anlamıyor insanlar. Öyle ki, gizli gizli kumar oynamalar, depoları pavyon gibi kullanmalar… İş tövbe noktasına gelmiyor, dua edilmiyor, alışkanlıkları devam ettirmek için balkon konserleri veriliyor. Oysa ölümler bir gerçek, yas tutmalı ama…
Dünyaya bu çizikler hep çizilmiş… Haçlı seferleri, veba salgınları, savaşlar… göçler…Sonuçlarında milyonlarca insan ölmüş…Ama insanlık hiç ders almamış. Her felaketin sonrasında, kötülük yeniden yayılmış… Her çizikte yeni bir peygamber gelmiş. Bu dünyanın yaratılma gayesinin Allah’a kul olmak olduğu bildirilmiş. Buna iman edenler olmuş isyan edenler. İsyan eden kavimler helak olmuşlar.
Birine öğüt versen dokuz köyden kovulursun atasözü, internet icat edildiğinden beri google üzerinden cevapları alan cahiller tarafından, bilgilerine güvenipte sizi doksan dokuz, hatta dokuz yüz doksan dokuz köyden kovmaya başladılar. İşine gelen bilgiyi alıp, bu doğrudur bak falan kişi yazmış ve bende bunu savunuyorum diyenler alim olmuşlar. Ne kadar bu kirliliği yaşatmışlarsa o kadar kirli bir insanlık ortaya çıkmış. Artık tezler de, bildiri sunmakta çok kolaylaştı. İlim üretmiyor akademisyenler, tembelleşiyor da. Üreten, yeni şeyler keşfeden ilim adamları neredeyse elle gösteriliyorlar. Sanki her şey çocuk oyuncağı, çocuk kandırması deyişlere bırakıldılar.
Hani medya dese ki, falan yerde zenginliğin haddi hesabı yok. İnsanlar refah içinde yaşıyorlar… Üç beş video ile bunu da gösterse, sanki böyle bir ülke varmış, o yedi düvelmiş inananacağız hemen… Oysa her ülkenin açı, fakiri ve zor şartlarda yaşayanı var. Aslında yaşam hiç bir yerde lüks değil, bedeli var. Ama bu reklam ile zayıfta olsa bu ülke kendini güçlü gösterebiliyor. Zaman reklamla kendini sunma zamanı… Zaman o dünya çiziklerinin arasında kalan kısa zamanı, mutluluk yalanıyla doldurma zamanıdır. Yalan haber er veya geç ortaya çıkıyor, çıkıyor ama atı alan Üsküdar’ı geçiyor. Zalim sömürüyor ve insanlık sınıfta kalıyor.
Dinler, insanın en zor anında sığınılacak bir limanmış gibi sergileniyor. Yani sadece o an ihtiyaç duyulan bir an dilimi gibi. Bu yanlışı göremeyen insanlık, dünyasında yaşadıkça o çizikleri daha çok görecektir. Dinsel objelerin günlük yaşamda yaşanılır sahneleri olmadıkça, tiyatro ve sinema sahnelerinde kendi halimize gülmeye devam edeceğiz. Geçsin dediğimiz zamanın ne kadar kıymetli olduğunu anladığımızda belki ecel şerbeti içiyor olacağız. Aklını kullanan insan cahillikten kurtulmuş ve en doğru yolu yaşamaya çaba göstermiştir. Doğrusunu arayıp yaşamına çeki düzen veren insanlar kendilerini kurtarmıştır. Her çizik geldiğinde ölüm korkusuyla yaşayan insanlık, aslında bir gün öleceğini de unutmuştur. Kaçtığı ölüm bir gün ona mutlaka gelecektir. Ölümden kaçışta yoktur. Mesele öldükten sonra ne olacağımızdadır.
Ramazan, açlık önermiyor. Ölmeden ölmeyi gösteriyor, yokluğu anlatıyor, dünyadan bir gün göçeceksiniz, her şey emanet anlayın diyor. Sanki ölmüşsünüz ve dünyayı ruhunuz seyrediyor gibi. Var olan elmaya eliniz dokunmuyor ve onu yiyemiyorsunuz ya… Dünyaya bir çizik de yaşamadığımız insanlık çizdirtmeden, gerçek bir kul gibi Allah’a ulaşmanın yolunu bulmalıyız ve ilahi aşkı kalbimizde hissetmeliyiz. Keremin aşkı Aslı değil, o kalbin aşkı yalnızca Allah olmalıdır.
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
Açlık...
Neyle iştigalse nefsin insanın ve adı: açlık.
Ne ki ne ki...
İnsanlar sevgiye aç iken kısa süreli açlık ne ki...
Maneviyatla doyan ruh ne ihtiyaç hisseder ki midesin dolu olsa ne olur boş olsa ne...
Açlıkla iştigal...
Benim açımdan çok derin bir mevzu ve asla kimse ile paylaşmadığım bu anlamda içim cız etti.
Allah kalp gözü versin tüm insanlara ve açlığın ne olduğunu o zaman anlayacaklar...
Ağabeyim, çok başka boyutlara gittim ki boyutsuzluğumla ait olduğum belki de olmadığım bir dünya...
Ben durduk yere yazmıyorum.
Manevi hazın verdiğ coşku ve huzur...
Haricinde ne ki günlük ve ömürlük kaygılar?
Selam ve dua ile değerli ağabeyim
Hayırlı iftarlar.