- 504 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Değer Bilmek
Hiç bir zaman hak ettiğin yada hak ettiğini düşündüğün şeyleri yaşayamazsın.
Aslında hepimiz kendi yaşantımızı seçiyoruz, sonra kaderi suçluyoruz.
Dünyaya merhaba dediğin zamanlar, el bebek, gül bebek, derdimiz, düşüncemiz, umudumuz, hayalimiz ve beklentilerden uzak bir kaç yıl yaşayacaktık.
En büyük destekçimiz, bizi karnında dokuz ay taşıyan, hayatın geri kalanında olacağı gibi ilk zamanlarında da sevgisini, merhametini, desteğini esirgemeyen, adına ANNE diyeceğimiz bir kadındı.
O kadın, dünyanın en güzel kadını, dünyanın en güçlü kadını, dünyanın en merhametli en sevecen kadınıdır gözümüzde, o kadın hatalarımızla bizi seven, bizi yönlendiren, bize sahip çıkan kadındır.
Yavaş yavaş öğrenmeye başlarız hayatın içinde olup bitenleri, yanımızda yer verdiğimiz, acıyı mutluluğu paylaştığımız arkadaşlarımız olur, arkamızdan her an hain bir bıçak darbesi yiyeceğimiz arkadaşlarımız olur, karşımızda düşmanlarımız, birde yanımızda sandıklarımız.
Yanımızda her an bizimle olan arkadaşlarımızı yanımızda sandıklarımızla değiştiğimiz de arkamızdan gelecek bıçakları savunamayacak kadar güçsüz kalırız. Anlarız ki güç bizim gücümüz değil, yanımızda her an bizimle olanların gücüdür.
Yavaş yavaş yalnızlığa uzanırız, kimse kalmaz, yanımızda olanları kaybettiğimizi anladığımızda başlar asıl yalnızlık, hatalarımızı görsek bile kabullenemeyiz.
Henüz kendi düştüğün kuyudan çıkmaya çalışırken aşkla tanışırsın.
İnanırsın seversin, yeniden gülmeye çalışırsın, yeniden güçlenmeye çaba gösterirsin, eskiden yaptığın hatalardan ders alarak devam edersin yoluna, yavaş yavaş sen olmaya başladığında tanışırsın ayrılıkla, yine yalnızlığa koşar adım gidersin, yine hatalarından ders almamış, yine kaderi suçlarsın.
Oysa asıl suçlu sensindir, yaşadığın her şeyi seçen sensindir, yalnızlığa koşan sensindir, seni yarı yolda bıraktığını düşündüklerine sitem edip küfür edersin.
Uzun zaman geçer, o süre içinde ne sevmek istersin, nede arkadaşlık kurmak, yalnızlığın o en koyu halini yaşarsın, kolundaki saatin tik tak seslerini duymayı başladığında bir daha kimseyi sevemeyeceğine, kimseye arkadaş yada dost diyemeyeceğini anlarsın.
Ne yaşadın ise ve ne yaşattın ise toplarsın bir kenara, hayatının muhasebesini yaparsın, hatalarını görürsün, yanlışlarını görürsün ve doğrularını görürsün. Artık senin için çok geçtir, o her ne olursa olsun seninle olanlara açtığın yaraları saramayacak kadar geç kalmışsındır.
Aslında korkarsın, bilirsin çünkü onlar seni her halinle sevip, her halinle kabullendiler, yüzün yoktur, korkarsın.
Utanırsın kendinden, aynaya bakmaya yüzün yoktur, yaşadıklarını telafi edecek gücün yoktur.
Bir hışımla kalkarsın yerinden, bir rüzgar gibi önüne ne gelirse devirir yıkarsın, artık kaybedecek bir şeyin kalmadığını anlarsın.
Tam o sırada bir güneş doğar karanlık dünyana, umutların filizlenir, hayallerin yeşerir, işte o umut yanında sandıkların için kaybettiğin ve seni hiç bırakmayan, yalnızlığını uzaktan izleyen yanında olanlardır.
Geç olmadan, kaybetmeden, yalnız kalmadan, utanmadan, korkmadan ve kaderi suçlamadan yanınızda olanların değerini bilin. Değer bilmek kaybedince arkasından ağlamakla değil yanınızdayken sarılmakla olan bir histir.
Hayat ayırırsa bir gün, belki her şeye geç kalırsınız, işte bu yüzden siz siz olun kaybetmeden sarılın yanınızda olanlara.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.