- 557 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ERKEK FATMA
ERKEK FATMA
Ben Fatma, çevremdeki insanların tabiriyle Erkek Fatma. Neden böyle diyorlar, birazdan söyleyeceğim. Şehirler arası ve ülkeler arası taşımacılık yapıyorum. Babamın da kamyonu vardı. Ona da Fortçu Metin, derlerdi.
Çocukluğum, gençliğim kamyon üzerinde geçti, dersem yalan olmaz. İlkokul yıllarımdan beri kamyonda evcilik oynardım. Ortaokul çağlarına gelince babamla ve ağabeyimle şehirler arası yolculuklara katılırdım. Gözümü yoldan ayırmazdım, bir yandan da babamın el hareketlerine, oturma şekline, aynaları nasıl kontrol ettiğine, direksiyonu nasıl kavradığına, hatta hangi müzikleri dinlediğine dikkat ederdim.
Verilen molalarda yediğimiz yemekler ne kadar güzel olurdu. Eskiden yol kenarlarında küçük kamyoncu tesisleri olurdu. Şimdiki gibi modern, devasa tesisler yoktu. Özellikle Bolu Dağı’nda yediğimiz menemenlerin tadı halen damağımda.
Tesise girer girmez babam uygun bir yere kamyonu park ederdi. Hemen aşağı iner, lastiklerin havasını göz kararıyla kontrol ederdim, arka tekerleğin arkasına takosu koyardım.
Bir gün babam, ’Aferin kızım, sen aslında erkek olmalıymışsın, bu mesleği çok güzel yapardın. Hatta daha da iyisini yapardın,’ dedi.
’Kız olmam bu işi yapmama engel olmayacak baba. Çok seviyorum bu mesleği, göreceksin,’ dedim.
’İnşallah yavrum, neden yapmayasın. Bu da bir meslek nihayetinde, insan sevdikten sonra..’ diye bana karşılık verdi, ’Atalarımız boşa dememişler, boynuz kulağı geçer, diye,’ sözüne devam etti.
İşte babamın o sözü yok mu? Beni sürekli kamçılamıştır. Babamın sözü yerde kalmasın diye işi biraz daha geliştirdim ve yirmi dört yaşıma geldiğimde tır aldım. Yani bu durumda babam kulak oluyor, ben de boynuz.
Bana neden Erkek Fatma diyorlar? Şimdi gelelim o konuya. Malum kamyon ve tır şoförlüğü erkek mesleğidir. Türkiye’de benim bildiğim kadarıyla kamyon ya da tır kullanan kadın sayısı bir elin beş parmağını geçmez.Yaptığım meslekten dolayı bana Erkek Fatma diyorlar. Önceleri böyle demeleri beni çok rahatsız etti. Hatta birkaç kişinin bu yüzden kalbini kırdım. Gerçekten de erkeğe benzer bir görüntüm yok aslında. Üstelik gayet güzel bir kadınım. Bir gün yine birine bağırıp çağırıyordum babam bana ’Güzel kızım, onlar erkek Fatma diyorlar diye erkek olduğun yok. Neden kızıyorsun insanlara? Varsın desinler. Yaptığın meslekten dolayı diyorlar.’ dedi. ’Delikanlı kız desinler baba. Erkek Fatma da neymiş?’ diye cevap verdim babama. ’Zaten o anlamda söylüyorlar güzel kızım, sen işine bak. desin dursunlar. Hangi birine engel olacaksın?’ dedikten sonra, ’Desinler baba, seni mi kıracağım? Ben kadınlığımdan eminim nasıl olsa,’ dedim ve bu konuyu kapattık. Daha sonra mahallenin en yakışıklı delikanlısı Eymen ile evlendim. Bütün kızlar peşinde koşuyordu, ona rastlamak için yollarını değiştiriyorlardı. Ne yalan söyleyeyim ben de bütün kızlar gibi Eymen’e hasta oluyordum. O da bana ilgi duyuyormuş, annesi babası istemeye geldiler, Allah da yazmış... Mutlu bir evlilik yaptım, iki yıl sonra güzel bir oğlumuz oldu. Tıpkı babam. Babama bu kadar benzeyince adını Metin koyduk. Eşim de anlayışla karşıladı bunu her konuda anlayışlı olduğu gibi.
Gelelim şimdi asıl konuya: Tırımın arkasına da kırmızı, büyük harflerle ’BABAM SAĞ OLSUN’ yazdırmıştım. Babam ne kadar mutlu olmuştu anlatamam. ’Aferin güzel kızım, başarılı olacağın çocukluğundan belliydi. Beni mahçup etmedin. Seninle gurur duyuyorum Kahvedeki arkadaşlara; ’ Bizim Fatma Adana’ya gitti. Oradan da yük alıp Trabzon’a gidecek. Türkiye’de gitmediği, gezmediği il, ilçe kalmadı,’ diyorum.’ dedi göğsü kabararak.
Babam sağ olsun yazdırmıştım ama, o sadece yazıda kaldı, bir sene geçmeden -sizlere ömür- canım babam -Fortçu Metin- Hakkın rahmetine kavuştu. Daha sonra kamyonların arkasına sürücülerin dikkatini dağıttığı gerekçesiyle yazı yazmayı yasakladılar. İyi de yaptılar. Ben de yazıyı sildirdim.
Bu güne kadar bir kaza bile yapmadım. Rahmetli babamın da hiç vukuatı olmamıştı. Zaten kaza yapanları da anlamıyorum. Uykunuzu almadan geçmeyin direksiyonun başına, oturmayın koltuğa. Trafik kurallarına herkes uyarsa kaza falan olmaz kardeşim. Benden başka tüm sürücüler uykusuz, acemi ve alkollü diye düşünüyorum ve ona göre kullanıyorum arabamı. Temkini asla elden bırakmıyorum. Nerede uykum gelirse çekiyorum uygun bir yere tırı, bir güzel uyuyorum. Tırın yatağı o kadar konforlu ki, lüks otel gibi adeta. Geç gitmek, hiç gitmemekten iyidir. Burada biraz nasihat veriyormuşum gibi oldu, kamu spotu gibi sanki ama kusuruma bakmayın. Size akıl öğretmek haddime değil.
Bu arada bizim mahallenin yaşlıları, yedinci sınıfa giden oğlum Metin’e ’Dedenin kamyonu vardı, annen tır aldı sana da uçak almak yakışır,’ diye espri yapıyorlarmış. O da gelip bana söylüyor. ’Oku oğlum, üniversiteyi bitir. Yine istiyorsan bu mesleği yap.’ diyorum. Oğlum da -akıllı çocuk, maşallah- ’Ben doktor olacağım anne,’ diyor. Bu da beni çok mutlu ediyor. Başka bir çocuk olsa tırın tepesinden inmez. Ders çalışır, araştırma yapar, bol bol kitap okur. Hatta şiir bile yazar. Neyse, çok konuştum, kafanızı şişirdim, kusura bakmayın, selamlar, sevgiler, mutlu günler.
İSMAİL MALATYA