Felaket Geldiğinde İsyan Etmeyelim
Akşam olunca, oturdum yabancı kanal haberlerini izlemeye başladım. CNN, El jazeera, BBC… Hepsinde, Dünyada Korona virüs nedeniyle sokaklara taşan sedyeler, tabutlar… Sokağa çıkanlara uygulanan şiddet… Huzursuz olmayan bir yer yoktu. Her yerde ölenler olduğundan bahsediyordu. Latin Amerika’da Paraguay, Arjantin gibi ülkelerde sel ile gelen felaketin acı dolu manzarasını belgesel de izledim. Dallas’ta bir kadının ağlayışına şahit oldum. Diğer yerlerde insanların çaresizliğini dehşetle ve üzüntüyle izledim.
Suriye’den, Iraktan ve Türkiye’min doğusundan gelen şehit ve diğer ölüm haberleri ile yıllarca kalbimin acı çektiği, göğsümün sıkıştığı durumu hissettim o insanların görüntülerinde… Masum insanların öldürüldüğü ve sömürü hedefi güden Amerika, Rusya, Çin ve diğer ülkelerin başına gelen bu felaketler, Rabbimin zalime verdiği bir cevap olarak yorumladım. Siz masum insanları yerlerinden gücünüzle öldürüp, göç ettirirken, siz onları çaresiz bırakırken, bu dünyada dahi bunun cezasının ödemeyeceğinizi mi sandınız ki… Siz terörle insanları kandırırken, o kanan insanların kurşunlarının size dönmeyeceğinizi mi sandınız? Bu virüsün ucu bize de dokunda nedense… Fakat ölümler diğer ülkelerde ki gibi bizde çok değil de…
‘’Asla zalimlerin yapacağı şeyden, Allah’ı gafil sanma. Ancak Allah onların azabını öyle bir güne bırakıyor ki o gün gözler korkudan dikilir kalır.’’ İbrahim suresi, 42
Allah her işi, aşı, paylaşımı ve alıp verdiğimiz nefesimizi görüyor. İnsana en fazla 100 sene civarında ömür veriyor, onun isyanına sabır ediyor, hani, rahmetiyle belki tövbe eder kulum diye. Ey zalim, sizin ananız varsa, o ölenlerinde anaları var. Siz bir eli yağda bir eli balda, her şeyi yaparım, insanlara istediğim yaşama hakkı veririm diye, tövbe hâşâ, yaratıcı rolüne soyunamazsınız. Bu dünyada aciz ve çaresizsiniz. Eğer çok güçlüyseniz ölüme çare bulun, siz ölmüyor musunuz ki…
Her kişi, kendi üzerine gelen sınavı Allah’ın sınırları içinde başarmak ve elinden geleni yaparak ona sabır göstermek zorundadır. Nitekim bu durum,
‘’Ey müminler yoksa sizden öncekilerin çektikleriyle karşılaşmadan cennete girebileceğinizi mi sandınız? Onlara öylesine şiddet, korku, fakirlik ve sıkıntı, hastalık ve acılar isabet etti ve öyle sarsıldılar ki, peygamberleri ve onunla beraber iman edenler: ’Allah’ın yardımı ne zaman gelecek’ dediler. İşte o zaman Mevla Teâlâ tarafından onlara ‘Haberiniz olsun ki, şüphesiz Allah’u Teâlâ’nın yardımı pek yakındır’ denildi.’’ Bakara suresi, 214 de bu sabır gösterişe Allah’ın yardımı geleceğini haber vermektedir de, inşallah…
Sonuçta, biz inanan olarak sabretmeyi öğrendik ve her işimizde elimizden geleni yaparak o çaresizlikten kurtulduk. Ya siz? Bu felaketlere, doğanın bir zulmü gibi görüp, ağlaşıp duruyorsunuz. Bu felaketin size ne demek istediğini anlamıyorsunuz bile. Siz eğer bu zalimliğe son vermezseniz, daha neleri de göreceksiniz inşallah! Rabbim bizim gibi sömürülen ve çaresiz kalan tüm samimi kullarına sabır versin. Rabbimin her şeye gücü yeter.
Ölüme ve felakete asla sevinmiyorum. Ancak, zalimin yanında da olmam mümkün değil, asla… Allah zalimleri “Kahhar” ismiyle kahretsin inşallah. Felaket geldiğinde biz Müslümanlar olarak isyan etmeyelim, bu felaket ve acının Allah’ın rahmeti olduğunu ve bu acıya sabır gösterdiğimizde onun Allah’a gerçek bir kul olma aracımız olacağını asla unutmayalım, kardeşlerim. Bu Koronavirüste geçecek inşallah… Ya sabır!
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.