- 807 Okunma
- 11 Yorum
- 3 Beğeni
Sokak hikâyecisi
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Gökyüzünun ayrılmaz parçası pamuk yumağı bulutlar ağlamaya başlamadan yola revan olmak gerekti.Her köyden şehre inişte, ilmek ilmek işlediği yeni hikayeleri unutmamak için verdiği mücadele muazzamdı.O mücadeleye, Hızır İlyas bahar öncesi iner de ona yardım ederlerdi sanki.O anlatır, onlar dinlerdi.Köy mezarlığında medfun güruh ezberlemişti o malum ve masum hikayeleri ...
Herkes onu "Çarıklı" diye çağırırdı.Yaz kış giydiği el yapımı çarıkları ona hoş bir görüntü sağlıyordu. Hele keçe pantolon ve yeleğiyle, sanki Mevlana dergahından çıkıp gelmiş derviş görüntüsüne sokuyordu.Kedine has bariton kadife sesine kattığı yöresel şive onu ulaşılmaz kılıyordu.
Oyunun başında ve sonunda her daim elinden düşürmediği kızılcık ağacından yapılmış bastonunu yere vurup ;
" Ey ahali bilesiz ki bu hekatın sonu insanlığın da sonudur" dediğinde kalpağını çıkarır seyirciyi yarı beline kadar eğilerek selamladı.O an bir alkış tufanı kopardı.Hele de en önde oturan cocuklarin heyecanı görülmeye değerdi.
Bir hafta sürecek olan uzun hikayenin en heyecanlı yerinde kesilmesi seyirciye garip geliyordu.Hikayenin devamını bekleyen ahali tahta sandalyelerden kalkıp evlerine yol aldıklarında: Zal oğlu Rüstem yanlarında tin tin gezerdi sanki. Yaralı Mahmut’un yaralarını onlar sarardı.
Hayber kalesinde Hz.Ali’ye su veren el di onlar..
Şehirden onu devlet kapısına davet etmişler.Bildigi hikayeleri heyete bir bir anlatacakmış.Üniversiteden hocalar da olacakmış.Yirmibeş yıl olmuş köy köy, toy toy gezeli.Nice gençler geldi geçti tezgahından, nice gelinler ağladı durdu hayallerine mugayir.
Özelikle yöresel kıyafetleriyle gelmesini istemişlerdi.Kamereya alacaklarmış. Yetmişbir yılının ilk Tv programının bir parçası olacakmış. Kısa bir hikayeyi kamera karşısında anlatacak ve seyircilere meddahlığın inceliğini gösterecekmiş. Köy meydanlarında,kahvehanelerde çok hikayeler anlatmıştı.Böylesini tahayyül bile edemiyordu.
Köye onu almaya gelen tenteli yeşil çipe bineli bir saat olmuştu.Komsusu "Köse Hasan" manalı gözlerle süzmüş;
- Hayırdır gonşi zabıtlar seni ne için alırlar? Diye gıcık gıcık sorusunu sormuştu.Hiç sevmezdi o geveze düzenbazı... Hiç oralı olmadı.Elinde çantası,dilinde türküsüyle arabaya bindi.
Görevliler ona yol boyu yapacaklarını bir bir anlatmışlardı.Yine de heyecanına dur diyemiyordu bir türlü. "Olsun heyecansız işin tadı olmazmış" diyen kıvırcık saçlı,uzun boylu zayıf görevli güleç yüzlü idi.
Yüze yakın hikayeyi ezbere biliyordu.Önce üniversite öğrencilerine derste meddahlığın yaşayan efsanesi olarak ders verecekmiş.Sonra radyo programına çıkıp hayatı hakkında bilgiler verecek,
tanımayanlara kendini tanıtacakmış.
Sayısız kere geçtiği yollar hiç bu kadar uzamamıştı.Çağıldayan dere boyu kavakları bu kadar hızlı saymamıştı.
Yaklaşık, beşyüz metre ileride ki dönemecin sağında bulunan çeşmenin soğuk sularında az ferahlamamıştı.
Baş görevliye orada durabileceklerini söyledi.Abdest alacaktı. Kılınan namaz sonrası yola devam edebilirlerdi.Abı hayat suyu içmiş gibiydi.Buz gibi suyun ferahlığı tüm bedenini ve ruhunu sarmıştı.
Babası onun hafız olup imamlık yapmasını istemişti.Aralarında süren bu anlaşmazlık babasının ölümüne dek sürdü.Keşke babası da görseydi oğlunun bu başarısını...
Devamı var
Hekat: Hikaye
Gonşi: Komşu...
YORUMLAR
Aziz bey harika bir anlatımla kaleme almışsınız çok beğendim tebrik ederim devamını bekliyoruz.
Günün yazısını ve yazarını gönülden kutlarım.
Saygı ve sevgilerimle
SelimADIM
Çok teşekkür ederim.
Devamı sayfada beklerim.
Allaha emanet olun...
Saygılarımla
Şiirde ki kadar nesirde de kaleminin kuvvetli olduğunu görünce iyi ki tanımışım seni dedim kardeşim, bu güzel hikayenin devamını herkes gibi bende merakla bekliyorum, ayrıca yorumları da okudum, cep telefonundan yazman, özellikle benim için önemli bir maharet, ben cep telefonundan bırak yazmayı internet bile kullanamıyorum, gönülden kutlar gözlerinden öperim
SelimADIM
SelimADIM
meftun kelimesi mezarlıktan bahisle geçince sanki medfun yerine yanlış kullanılmış gibi bir intiba veriyor keşke oraya Tutkun yada bağımlıları gibi bir kelime düşünseydin Kardeş. Yada bir önceki cümlede medfun kelimesini. birbirine telafuz yakınlığı olan kelimeler zihni yorar diye düşünüyorum. Emin değilim bu kuraldan fakat noktalamalardan sonra bir boşluk olması okunur olmayı kolay kılardı sanki.
""seyirciyi yarı beline kadar eğilerek selamladı.O an bir alkış tufanı kopardı.""Bu cümlede ise Şimdiki zamanla başlayıp hemen ardından geçmiş zamana vurgu yapmışsınız bu geçişi sağlayacak Har zaman böyleydi ...her zaman olduğu gibi geçmişe atıfla başlasaydı cümle ""eğilerek selamladının ardından gelecek olan O an bir alkış tufanı kopardıyı aramazdı gözlerimiz.Yemekten kürdan çıkmış gibi olmazdı yazı
Neyse çok olmayayım
Ellerine sağlık yinede. Evet ben senin gibi yazamam ama bu hatalara dikkat çekmemek de yazının hakkını vermemek olurdu. Kırıl diye yazmıyorum Cırıl.:)
SelimADIM
Edebi bir yazıya yorum yazmakta bir edebi yazıdır.Siz mesela şu an bu yorumu yazdıktan sonra okudunuz mu hiç? İnanıyorum ki hayır! İşte şu kahrolası cep telefonundan yazmak o kadar zor ki...hataların bir çoğu ondan kaynaklaniyor.. Şunu dediğini duyar gibiyim.Git evde PC den yaz.Abi evde üc çocuk var ve karantina günleri ıra gelmiyor.Ama nasıl kalıçorum görüyor musun? Abi yazım hataları ve bahsettiğin diğer konular başım üstüne, Hele edebiyat adına yapılan hakaret hariç her türlü eleştiri şahsımı pişirir diye düşünüyorum.En deruni saygılarımla
yeğinadnan
Fakat görücüye çıkıyor bu yazı kardeş. Gemi bekler bekleyen kaptanı değil.
Deniz fırtınalııysa sen niye boğulmadın derler.İşin hakikat boyutu maalesef.
Ve şunu da ima ettiğinin farkındayım senin de yorumun düzgün değil. saysam kırk hata çıkar. Eleştiri eleştirdiği şeyde haklı ise siz onu yazdıklarıyla eleştirirseniz Zulüm olur. Önce eksiğinizin ne olduğuna bakmanız elzem olması gerekir.ben yaşlıyım ve sitenin cevap bölümü inan gözlükle bile gözükmeyecek kadar küçük burada da kusur çıkabilir. Savunma yapmak eksiğinizi giderecekse buyrun beni yerden yere vurun.Ama inanın bu şık olmaz.
Ben sanmimiyetle buradayım dilerseniz diğer kardeşlerin yaptığı gibi engelleyin tamamen kurtulmuş olursunuz. Aksi takdirde işiniz zor olacak. Bu kadar insan var sayfada kendine güvenen yazıyor herkes değil.
Neyse uzattım istemeden özür de dilemiyorum zira kendimce haklıyım.
Özür dilemediğim için özür dilerim.
yeğinadnan
Senin adına sevindim. Günün hep güzel geçsin
SelimADIM
yeğinadnan
O kadar uzaklaştı ki bir dünya, yalan çıktı o yaktı beni..öyle diyordu çekirge. Dünyanın yaşayan efsaneleri veya dünya mirasına alınan bir yerel değerimiz vardı anadolu'da belgeselini izlemiştim, düdük mü kaval mı çalıyordu, o geldi aklıma..
köylüleri omuzunda orak tırmık anadut ile giderken tarlasına o muydu koyunlarının başında,sırtını dışbudak ağacına dayamış sanatını icra eden..
elbette burada meddahlık artık internete taşınacak..
devamında güzel hikayeler okuyacağımızdan eminim..
saygıyla hocam..
sağlıkla koronasız günler dilerim.
SelimADIM
Duyarlılığınız için teşekkürler
Devamı var dendiğine göre uzun soluklu bir hikayeye benziyor. Çarıklı hayatın içinden sohbeti dinlenen görmüş geçirmiş bir insan. Bir çok ufak köy ya da belde de böyle ilginç tipler olur mutlaka... Onu başka insanlara da tanıtmak, anlattıklarını anlatacaklarını geniş kitlelere ulaştırmak güzel bir düşünce.
" Ey ahali bilesiz ki bu hekatın sonu insanlığın da sonudur"
Ufak bir eleştiri bu yukarıda ki ''hekatın'' kelimesi nedir, bir harf hatası mı yoksa bizim bilmediğimiz yerel bir kelime mi?
Bir de ''gonşi'' kelimesi var onun da sanırım yerel ağız da bir anlamı var. Bunların yazının altında küçük küçük notlarla açıklanması biz okuyucuları da bilgi sahibi yapacaktır.
Kutlarım içtenlikle böyle yaşanmışlıkların kıyı da köşede kalmayıp öyküleştirilmesi çok yerinde ve güzel Selim Bey...
SelimADIM
Eleştiriniz yerinde abi evet yerel olsun, eski dilde terimler olsun açıklama yapmam gerekirdi.Bundan sonra dikkat edeceğim.
Hekat: Hikaye
Gonşi : Komşu demek
Kartınızdan ötürü çok teşekkür ederim.Saygılarımla