9
Yorum
8
Beğeni
0,0
Puan
1801
Okunma
Evde bi’kedi/cik varsa! Aman efendim o ev ne güzel bir ev oluverir.
Yarım avuç mama ile doyar, bir avuç su ile yetinir. Acıkır ama açgözlülük yapmaz, susar ama fazlasını içmez.
Eve ilk kez kedi aldığınızda (bizim gibi) özenir bir yatak yaparsınız, gidip yatmaz, oda oda köşe bucak gezer, 10 yerde uyur, siz de 10 yere şilteler, battaniyeler serer, güzel güzel evcikler yaparsınız, kartondan, sepette, tahtadan, sonra bir sayarsınız 15 farklı köşede 15 başka yatak! Eee yatar mı peki bir tanesinde? Zor, gider 16. köşede uyur, yani canı nerede isterse orada sabahlar, ser-hoşlar gibi. Kedilerin ser’i harbiden de hoş olur ama. Kucağınıza geldiğinde uzunca bakarsanız gözlerine sizi de ser-hoş ediverir.
Efendim bu muhteşem yaratılışlı küçük ve pek akıllı hayvancağız iki hafta geçmez evi sahiplenir. İlk hafta pek mûnis olur, biraz utangaç rolü yapar, her yemek ve su verdiğinizde sevimli hareketlerle sizi hayran eder kendine, ikinci hafta biraz arayı açar, mesafe takınır.
Üçüncü hafta ise tam protokol takınır, her şeyi yerli yerinde sever, mamasını, suyunu, vaktinde ve taze ister. Ama ne kerametse o protokolü, canı istedikçe yine kendi bozar. Evin her yanını kolaçan eder, en olmadık yerlere gizlenir, saatlerce ses vermez (çünkü uyuyordur sayın kedi) rahatsız edilmeyi de sevmez. Af edersiniz ya tuvaleti gelince kalkar ya da yeme içme ihtiyacı hâsıl olduğunda.
Yine bin bir havalı edâ ile gelir, selamsız geçer gider, işini görür, nadiren de olsa küçük bir göz selâmı ile (size bakıp iki gözünü kırparak) cam kenarına kuruluverir. Siz bu küçük mutlulukla avunursunuz, hatta sevinirsiniz.
Sonra hiç beklemediğiniz bir ânda geliverir, elinize, ayağınıza sürtünür, oyuncuklar yapar, sizi iki dakika da maskara eder, onunla oynayabilmek için kılıktan kılığa girersiniz, hiç fark etmeden hem de, aynada aksisedânızı (yansıma) görünce şaşarsınız hâlinize. Çocuklardan beter eder sizi. Ama gülersiniz, hem de unuttuğunuz tüm samimiyetinizle, çocuklaşırsınız, yarım kalan çocuk neşesi sarıverir rûhunuzu hatta evinizi.
Evvelden “kedi tüyü” lafından huylanan siz, şimdi her gün dökülse bile bin tanesini temizler bir laf etmezsiniz, edene de kızarsınız. “Sanki biz deri, kıl, tüy dökmüyoruz” der, daha da sinirlenirsiniz.
İş güç arasında aklınıza gelir, ararsınız kediciği, kim bilir hangi köşede uyuya kalmıştır, malûm bu muhteşem canlı (artık evin bireyidir demeyin, o çoktan evin sahibi hissediyordur kendisini) günde 12 hatta 16 saat uyur. Hem de mışıl mışıl, hafiften horlayanı bile olurmuş ya, her neyse onu yani kedi efendiyi seyretmek ve hafiften okşamak bile ne mutluluk olur. Nasıl hafifler yüreğiniz, rahatlarsınız en evvelâ ve sevgiyi yeniden keşfetmenin doyulmaz hazzı ile mutlu mesûd olursunuz, anlatması imkânsızdır. Ancak yaşayanları bilir.
Evin bireyleri tanıyamazlar sizi, anlayamazlar başta, bu ne saadet! Onlardan esirgediğinizi düşündükleri tebessümünüzü, kucağınıza bir bebek gibi şefkât ve itina ile alışınızı dert edinir, hatta kıskanabilirler bile ama siz, onu lâyığı ile sevene, hürmet ve hizmet edene her zaman müteşekkir olursunuz. Başkaları sizin muhabbetinizi kıskansa bile (ki olabilir) siz asla onların muhabbetinden rahatsız olmaz, bilâkis gurur duyarsınız.
Bu mübarek hayvan, mübarek diyorum çünki peygamber efendimizin (SAV) iltifâtını hak etmiş ve muhabbetine mazhâr olmuş şanslı bir türden gelir kendileri, her saat, her yerde, her şeyle ve herkesle oyunlar oynayabilir, canı isterse elbette.
Bazen eliniz ayağınızla, bazen çorabınızla, mutfakta ki her şeyle, odalarda ne bulurlarsa, hatta tuvalette kâğıtlarla, peçetelerle yahût bornozunuzun kuşağıyla. Alır, atar, çeker, üstüne atlar, ısırır, kemirir, tırmalar, dört ayağını da katar, hatta kuyruğunu bile. İzlemesi pek eğlenceli olur, ortalık biraz dağılabilir ama boş verin, keyfi yeter.
Karışırsanız küser darılır. Bir ay geçince alışır iyice size, sizin o evde olmanızı hoş görmeye de başlar, toleransı artar, izin verir hazret, onu sevmenize fazla ses etmez hatta “mır mır” sesleri ile içinizi, ta yüreğinizi ısıtır, kucağınızda daha uzun oturur, kapınız açıksa yatağınıza kadar gelir, her yerinize çıkar, gezinir, uzanır, yatar.
Buraya kadar okumak nezaketini ve dâhi sabrını gösterdiyseniz, ne mutlu bana, bizim kemizin adı “Balkız” bal gibi, 3 renkli, hatta sütlü kahve gibi, güçlü, özgür, çok şükür sağlıklı, enerjik, mutlu, akıllı ve mutlu, bizi de ailece çok mutlu ediyor. Hatta muhabbetlerimizin yarısını şimdiden o iştigâl ediyor. Şikâyetimiz yok çok şükür, umuyorum ki kedinin de yoktur.
48 yaşımda evimize ilk kez kedi aldığımızda, bunca seneyi ıskaladığım için kendime çok kızdım. Allah ne de güzel yaratmış kedileri ve bizlere de ne çok nimetler vermiş, sonsuz şükürler olsun. Âmin…
Muharremali
14 Nisan 2020
İstanbul, Başakşehir