- 599 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ne Kadar Tanıyoruz Birbirimizi
Hepimizin etrafında muhakkak insanlar, arkadaşlık ilişkileri vardır. Bazılarını en iyi arkadaş, bazılarını kader dostu, bazılarını ise sadece tanıdık bir arkadaş olarak nitelendiririz. Bazen çok iyi tanıdığınız insanları aslında eksik tanıdığınızın farkına varıyor musunuz? Ne yemeği çok sevdiğini, hangi rengi sevdiği değil kastım, hayatının en çok utandığı anı, hayatının en mutlu ve en mutsuz anını biliyor musunuz? Ya da gerçekten onun için hayatının anlamı ne demek bunu biliyor musunuz?
Bu düşünce beni bir anda kapladı ve arkadaşlık ilişkilerimi sorgulamaya başladım. Günlük mutlu ve mutsuz oldukları anı biliyordum ama gerçekten şu hayatta en çok üzüldükleri şeyi sormaya hiç değinmemiştim ki arkadaşlarım da benim için değinmemişlerdi. Herkes yakın arkadaşım ben onu çok iyi tanırım der, sonra o arkadaşı için bir soru gelir ve ne yazık ki o konuda bilgin olmadığını fark edersin. Aslında hepimiz ne kadar etrafımızdaki insanları yakın olarak nitelendirsek de içimizde tuttuğumuz ve onlara bile söylemediğimiz sebeplerimiz mevcut, yani onlara karşı uzak olan anlarımız da var. Bunun sebebine gelirsek eğer ben kesinlikle şu an ki hayat biçimi derim. İnsan, insana acısını paylaşmaktan korkuyor, insan insana artık mutlu olduğu anları paylaşmaktan da korkuyor yani kısaca Oğuz Atay’ın da dediği gibi, “sanırım artık insan, tutunamıyor insana.” Sebebi çok da açık esasında. İnsanlar birilerinin kusurlarını görmeyi, yaptığı hataları eleştirip yargılamayı ve karşısındaki insanı küçümsemeyi çok sever hale geldiler. Bir insanın yaptığı güzel bir davranış da bile bunu eleştirmekten zevk alan ve gömmek için avını bekleyen avcılar var. İnsan ne mutluyken yanında gerçekten birileri var ne de mutsuzken yanında gerçekten üzülen biri var. Kısaca insan mutsuz birini görünce içten mutlu olan, mutlu görünce de içten mutsuz olan varlığa dönüştü.
Eğer yaşamak istediğiniz bir dönem olsaydı bu hangi dönem olurdu? Bana kalırsa ben seksenlerde yaşamak isterdim. İnsanların birlik içinde olmaları, her zorlukta beraber başa çıktıkları ve en güzeli de komşuluk ilişkilerinin sürdüğü zamanda olmak isterdim. İnsan her yerde aynı o zamanlarda da vardı çekememezlik de diyebilirsiniz, bu kadar olduğunu sanmıyorum.
Bazı şeyleri güzelleştirmek yerine daha da berbat etmeyi seviyoruz anlaşılan. Bazı şeyler yolunda gitmeyince de kaderi suçluyoruz çoğu zaman. İnsan etrafına güzellik saçtığı kadar güzel, insan etrafına güzel bakabildiği kadar güzel. Kinin, kıskançlığın, nefretin, çekememezliğin bir sonu yok ne yazık ki, sonu olmadığı gibi insanın kendisine de katkısı yok.
Yani kısaca yakın sandıklarımızı tam anlamıyla ne kadar iyi tanıyoruz gerçekten. Düşman, kör nişancıdır da; Dost, bilir nereden vuracağını..."lafını duymuşsunuzdur muhakkak. Besbelli her insanın içine de işlemiş bu söz. Bu yüzden tam anlamıyla kimseye açamıyoruz içimizi. Keşke bilsek acının ve üzüntünün birbirimizi ne kadar birleştirdiğini. Arkamızdan vurmak yerine, keşke gerçekten dostaş olsak birbirimize. Keşke demeyi çok sevmem ama bu durumda ne yazık ki belki de denilmiyor. İnsan hep aynı, kendini düzeltmeyi sevmiyor.
instagram: ilaydakardas3
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.