- 447 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
2.bölüm.
Bu olaydan sonra yürümekten korkmaya başladı,doktor korkuyu yenmenin tek yolunun onu korkutmak olduğunu söylüyordu,babası olarak benden korkmalıydı bu öneride haklıydı Şem yürüme korkusunu atlattı ve ilk adımlarını atmaya başladı . Sevmek,fazla sevmek , belki de hiç dile gelmeyen en doğru yanıt olurdu.Çok fazla sevmek yada yeterince sevmemek;ya çok geç yada çok erken ...
Kolunu gömleğimin tenime yapışmış kolumdan kurtarmaya çalışıyor , çıplak kalan tenime gözü takılıyor parmakları cildimi okşuyor,ıslak gömleğimi çıkadığım zaman çocuk ansızın çıplak kalan kolumu ilk kez görüyormuş gibi davranmaya başlıyor karnımın yumuşak derisine dokunuyor.Şimdi o da kendi olgunlaşmış bedenini kabullenmekte zorlanıyodur. Babalar gününde bana ilk aldığı hediye aklıma geliyor , hiç gerek yoktu , Din...
Gel Şem tabanlarını yere bas, duvara tutun ve ayağa kalk, yatağın yanında diyabet ilaçların, anti-depresan ilaçların seni bekliyor, ama ihtiyacın yok , senin sadece bana ihtiyacın var.
Bütün Kibutz bahçeye dökülmüş, annesinin yurtdışı görevinden dönüşünü bekliyordu; bir tek o herkese inat küçük bir maymun gibi ağaçlardan birinin tepesine tünemiş, kendisini kişisel olarak ilgilendirmeyen bu meraklı bekleyişi seyrediyordu, kendini kişisel olarak ilgilendirmeyen bu bekleyişten sıkılmıştı.Kendisini unutmuş bir anneyi hangi çocuk hatırladı ki ve kocası ile bir avuç arkadaş dışında hangi yetişkin onu gerçekten beklerdi ki.Aslında çoğunluk kıskanıyordu, en çok da kadınlar; mavi iş önlükleri , varisten morarmış bacakları ile saatlerce mutfakta , çocuk evinde sebze bahçesinde depoda hizmet verenler;yanlızca o Şem’in annesi şık kostümler giyiyor, şehirde bir büroda çalışıyordu.Bazen bu da yetmiyordu bir seminer için ortadan kaybolan kocası onun özgürlüğe düşkünlüğünü arttırmıştı.
Sen benim babam değilsin diye haykırmıştı en sonunda, görecelik kuramına ayırdığın zamanın onda birini bile bana ayırmıyorsun!
Ona babası olarak üzgün üzgün bakıyordum,kızım ne kadar çabuk büyümüştü,şimdi göğüsleri tomurcuklanmıştı. Çocuklarım küçükken sürekli seminerlere giderdim ,kimi zaman evden uzaklaşmak için olmayan semminerlere, kimi zaman hiç gerçekleşmeyen geometri sempozyumlarına katılırdım. Dünyaca ünlü Rothschild ailesinin bir çapkın üyesinin tek gecelik ilişkisinden dünyaya gelen çift kişilikli bir öğretim görevlisiydim sadece, eşim ve ailem bunu hiç bir zaman bilmedi, zengin ailem bana her zaman destek oluyordu ve dersim bittikten sonra araştırma şirketimde sabahladığım olurdu.Projemizin amacı klonlamaktı, ilk kez 1996 yılında DOLLY ile başlayan macera, hepiniz bilirsiniz yada duymuşsunuzdur,insanların bilimde ilerlemesini istiyorduk yada ksıtlanmış olarak söylersek biz yahudilerin, çünkü biz seçilmiş bir nesiliz, bilirsiniz, Einstein bir yahudiydi,onu ve Newtonu klonlamak ve hayata dönmelerini sağlamak,Einstein için bunu kolaylıkla yapmıştık,Newton için British Museum da çalışan bir yahudinin büyük yardımı oldu.
İnsanlık olarak bu projeye ihtiyacımız var çünkü çok cahiliz!
asal sayıların sonsuz olduğunu biliyoruz ama nasıl dağıldıklarını bilmiyoruz mesela, bildiğimiz ve cebirde kullandığımız son cisim yıllar önce Hamiltonun bulduğu quaterniyonlar, hikayeyi bilirsiniz, Hamilton köprüden geçerken aniden hiperkompleksleri keşfeder ve tam o an da bastığı kaldırım taşı sökülerek abide olur.Matematikte neden artık ses getiren buluşlar yok hiç düşündünüz mü?
Yeni kuramlara ihtiyacımız var ve bunun için de Newton, Gauss ve Einsteini hayata döndürmemiz lazım elbette bunun için de çok mitarda paraya ihtiyacımız var.
Size Gauss’un hikayesini anlatayım,Gauss ilkokuldayken matematik öğretmeni derse gelir ve iki saatlik dersi hiç ders anlatmadan nasıl geçireceğini düşünmeye başlar, çocukların meşgul olmasını sağlayan bir problem düşünür ve şu soruyu sorar:
1+2+3+....+97+98+99+100=?
Öğrenciler işe başlar:1+2=3
3+4=7
7+5=12
Gauss ise probleme şu şekilde başlar:
1+100=101
2+99=101
3+98=101
4+97=101
Bu şekilde tam elli tane 101 elde eder ve son darbeyi vurur:
cevap 101*50 =5050dir
Öğretmen ilk aşamada bu kadar kısa sürede bulunan bir çözümün doğru olmadığını düşünür.
"Geç oldu Şem yıkanıp yatmalısın, artık!" ve gölü işaret ediyorum, sanki göl sadece Şem’e ait bir küvet gibidir.
Baksana ne kadar da kirlenmişsin diyor eşim Nes, ve o soluk soluğa bize doğru koşuyor çünkü acele etmezse göl yeniden kaybolacak, genç annesi ve babası kaybolacak ama bacakları ağırlaşıyor koyu bataklığa gömülüyor anne baba elinizi verin bana batıyorum.Din çabuk gel boğuluyorum.
Bu rüyayı kaçıncı kez gördüm hatırlamıyorum bile , yıllardır ilaç kullanıyorum ilk zamanlarda travma sonrası davranış bozukluğu daha sonra çift kişilikli davranış bozukluğu teşhisi konulduğu günden bu yana aynı rüyayı sürekli görüyorum, kızımın kucağımda can verdiği geceden bu yana hep aynı geceyi yaşıyorum daha doğrusu yaşamıyorum, BEN ARTIK YAŞAMIYORUM!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.