- 440 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Avuntu
Efsunlu bir dokunuşun yumuşaklığını arıyorum. Fakat aradığım yer; hareketsizlikte karar kıldığım, sigara dumanına teslim olmuş, duvarları bile sararmış cılız bir oda. Birkaç yarım bırakılmış kitap, okudukça unuttuğum başka başka anılar, okudukça daha kaliteliydi çelimsiz ıstırap. Uzanıp daldığım lamba gözlerim gibi seyriyor. Yarını beklemek, yarına koşmak, yarına yürümek veya yarına sürünmek yararıma değil, anlamsız. Söz konusu değilken uyumak, yarına uyanmak bu durumda kaçınılmaz. Araladığım penceremden acayip rüzgâr sesleri... Fısıltı mı, haykırış mı, bu ölü gibi yatan bedenime küfür mü içeriyor anlamıyorum. O kadar çok şeyi anlamıyorum ki; zeka kırıntısı bulsam aklımın köşesindeki aç karıncalara serpiştireceğim. Birbirini yiyen karıncalar, kraliçeyi çoktan öldürmüşler, koloniyi çoktan yıkmışlar. Devrim mi yoksa büsbütün çöküş hikâyesi mi bilemiyorum. Ucubeliğimden, sirk hayvanını seyre dalan gözlerden ne denli sıkıldığımı anlatacak hiç bir tanımım yok. Tanımsızım, çirkinliğim, aynalara bakmayışımdan, tanınmaz haldeyim. Hünerli birkaç gösteriye sürekli aç olan insanların yüzüne kondurduğum tebessümler. Atılan taklalarda açılan yaralar. Üzerimde dindirdikleri sönmeyen ateşleri. Ayaklanmamı yasaklayan kaderim. Çatlayan bardağımın çatlağında kurumuş kan. Acılar bile sıkılmış, yırtılmış dudağımdan. Rüyalar sıyrılmış uykularımdan, kabuslara hasretim. Ne sarılmayı becerebilirim, ne oturup ağlamayı omuzlarımı verip birilerine. Tesellim hiç yok, dumanlardan çok hüzünlerdi yapışan ciğerlerime. Beni defalarca yıkan, vurulmasıydı uzattığım ellerime. Yatışsın yatışacak ne varsa, ben kalkarım...
Kaçırılan bakışlar, kaçan ayaklardan daha ağır, mahrumum hissiyattan ama daha bir yüklü. Uzaklardan atfedilen imalar. Mesafelerin sebebi, galiba sindireceğim diye elbiselerine fakirliğimi. Masumane sanırdım önyargılarımı. Öngörüden yana hislerimi kesip attığımdandı aldanışlarım. Toz kondurmazdım acizliğime, aptallığıma. Birkaç kişiliksizlik bozukluklarımla oturup hatalarımı alkışlarız. Öyle bazen değil her zaman, yaralarımızı deşeriz. Kanayışlarına güleriz kısılan sesimizle acıklı acıklı. Dalgasını geçeriz kendi fırtınamızın.
Ne fırtına ama, esinti üfürük!
Ne dalga ama, çalkantı, tükürük!
Kapımı tekmeleyen mevsimziliğin cilvesi. İdam safhasında, itilen sehpasında asılmış suratımın, tepkisizlikti meyvesi. Şiir bahçesinde verimsiz çabalara, solan mısralara bakıp, beceriksizliğe hayıflanacak vaktim o kadar çok. Serzenişlere tutunup, kırıldığı yerden düşmek o kadar kolay. Gözlerimi büyütüp büyütüp patlayacağı yerde onları ağlatmak. Kalemimden, kolay olan bir sürü çaresizlik bestesi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.