- 865 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
TÜRKÇE'MİZ-DİLİMİZ
“Dil düşüncenin aynasıdır.” der atalarımız. Gerçekten de bir milletin düşünce yapısı diline yansır. Dille sanat da yaparız, felsefe de. Bilim de dilsiz olmaz, edebiyat da. Ki bunlar, bir milletin yaşam pınarlarıdır. Onun için bir milletin sanatta, edebiyatta, bilimde vs. yükselmesi, dille mümkündür. Milletlerin karakterleri de dillerine yansımaktadır. Kibar, şakacı, pratik zekâlı, soğukkanlı gibi özellikler taşıyan milletlerin, konuşma dillerinde bu izleri görmek mümkündür.
Sosyal bir varlık olan insan, içinde yaşadığı toplumla iletişim kurmak için dili kullanır. İnsanı diğer canlılardan ayıran en temel özellik olan dil, aynı zamanda temel ve en etkili bildirişim aracıdır.
Genel olarak bildirişim bir duygunun, bir niyetin ilkel bir şekilde veya bir gösterge dizgesinden yararlanılarak bir zihinden başka bir zihne ya da bir merkezden başka bir merkeze aktarılması ulaştırılması şeklinde tarif edilebilir. Muharrem Ergin’e göre dil, “insanlar arasında anlaşmayı sağlayan, doğal bir araç, kendisine mahsus kanunları olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli antlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş sosyal bir kurumdur” (Ergin 1980a: 3). Başka bir ifadeyle dil, bir gramer sistemine bağlı olarak insanın düşünce ve duygularını ifade etmesine yarayan hareketli, sesli, sözlü, yazılı işaretler sistemidir.
İlk insandan günümüze kadar insanlar dili kullanarak iletişim kurmuşlardır.
İnsan sosyal bir varlıktır ve tarih boyunca hep topluluk halinde yaşamıştır. Toplu halde yaşayan insanlar birbirleriyle iletişim kurmak için dili kullanmışlardır.
Şu anda dünyada en gelişmiş iletişim aracı dildir. Dilden daha iyi gelişmiş başka bir iletişim aracı yoktur.
Dil soyut kavramları ve iç dünyamızı en iyi ifade eden bir vasıtadır. Eğer dil olmasaydı el-kol, işaret ve nesnelerle iletişim kurardık. Bu da çok ilkel bir iletişim olurdu ve her isteğimizi anlatmaya yeterli olmazdı.
Dil, tabiî bir iletişim aracıdır. Doğarken bu iletişim aracını çevremizde hazır buluruz.
Doğup büyüyen her insan çevresindeki dili öğrenir. İnsan, yeteneğine ve eğitim düzeyine göre dili kullanır.
Tarihte dilsiz yaşamış millet yoktur. O hâlde bir millet olarak yaşayabilmenin yolu dilden geçtiği gibi orijinal bir toplum olmanın yolu da bağımsız bir dile sahip olmaktan geçer.
Dil, bir milletin diğer bir milletten farklı konuşmasıdır. Milletler duygularını, düşüncelerini, evrendeki bütün varlıkları kendilerine göre seslendirirler. Dil bir milletin ses dünyasıdır. Millet bu anlamda dile kendi damgasını vurur.
Dil her şeyden önce bir avadanlık, bir alet takımıdır. Dil dediğimiz bu takımın duruma göre seslerden, duruma göre harflerden oluşturulmuş aletlerini (kelimelerini, eklerini, edatlarını) usulüne (gramerine) göre kullanarak birbirimizle haberleşiriz. Birbirimiz üzerinde etkili oluruz.
Dil bir silah gibidir. Silahla, nasıl bir düşmanla savaşabilir, hem de kendimizi öldürebilirsek; dille de, hem birleşip, güçlenip millet olabilir, hem de bölünüp, güçsüzleşip, daha güçlü toplumlara yem olabiliriz.
Ziya Gökalp, dili kültürün temel öğesi sayar. O, bu görüşünde haklıdır. Çünkü dil, duygu ve düşüncenin adeta kabıdır. Bir ulusun bütün duygu ve düşünce hazinesi, dil kabına veya kalıbına dökülür ve bu dil kabı ile yerden yere, kuşaktan kuşağa aktarılır. Yazı, dilin sesini kaydeden bir araç olarak dilin bir parçasıdır. Fakat kültür, söz ile de bir ulus arasına yayılır.
Dil kültürün temeli olduğuna göre, bir ulusun dil ile ifade ettiği sözlü, yazılı her şey kültür kavramına girer. Sabahtan akşama kadar evde, sokakta, çarşıda, iş yerinde konuşan halk, farkında olmadan dil tarlasını eker, biçer. Dilin duygu ve düşünce ile dolmasının nedeni, günlük yaşama çok yakın olmasıdır.
Son zamanlarda, mahalli dilleri, ağızları ön plana çıkarmak isteyenler, ya bilerek ya da bilmeyerek mensubu veya düşmanı oldukları toplumları bölmeye, güçsüzleştirmeye çalışmaktadırlar. Mahalli diller ve ağızlar elbette dünya durdukça olacaktır. Ama unutmayalım ki, küçülen dünyamızda, insanlığın tek ve ortak bir dile ihtiyaç duyduğu bir sırada, insanları, dil farklılığını ileri sürerek kabile hayatına doğru sürüklemek istemenin, haklı bir davranış olduğunu düşünmek, pek akıllıca bir tutum olmasa gerek.
Mahalli dilleri ve ağızları elbette araştıracağız ve yeterince öğreneceğiz; bunlar bize zevkli anlar yaşatacak bir takı, bir parfüm, bir süs eşyası gibi lükslerimiz arasında yer alabilir. Ancak, hayatımızı kolaylaştırmakta kullanmayı düşündüğümüz bir eşyayı alırken nasıl geliştirilmiş ve yaygın bir standart arıyorsak, dünyaca -en azından ülkece- tanınmış markalara ihtiyaç duyuyorsak; etkin bir hayat yaşayabilmemiz için, daha yaygın kullanılan standart dillere de ihtiyacımız vardır. Türkiye için söylüyorum. Türk dilli halkların bu çabaları başarıya ulaşırsa, bu sadece kendilerinin yararına değil, bütün insanlığın yararına olacaktır. Hangisi olursa olsun, iyi kullanılan dil dostlukları ve dayanışmaları kurmanın en iyi aracıdır.
Türkçe nedir?
Diye sorsam sizlere eminim ki bu sorunun cevabını hepimiz biliyoruz. Evet. Türkçe, her şeyden önce bir dildir. O halde, Türkçenin dününü, bugününü ve yarınını anlatmadan önce dil denilen şeyin ne olduğuna bir göz atmak yerinde bir davranış olacaktır.
Dilimiz Kimliğimizdir…
Türkçemiz, Atayurt’tan Anayurda, geçmişten geleceğe kimliğimizin ve kültürümüzün devamını sağlayan en önemli değerimiz ve zenginliğimizdir. Dilimizin, geçmişten günümüze bölgemizde ve dünyada yaygın ve düzgün olarak kullanıldığını görmek milli bir gurur ve özgüven vesilesidir. Dilimiz milletimizi geçmişten bugüne bağlayan; milli kimliğin canlılığını ve devamını sağlayan en önemli ve güçlü değerlerimizden ve zenginliklerimizdendir
Türkçe güçlü ve zengin bir ses yapısına sahiptir.
Türkçedeki ünlü seslerin zenginliği hem dilimize güzellik katmakta hem de okuma, yazma, eğitim öğretim vb. süreçleri kolaylaştırmaktadır. Bu özellik çeşitli araştırmalarda açıkça ortaya çıkmaktadır.
Türkçe, Dünyada En Yaygın Kullanılan Beşinci Dildir…
Bir dilin zenginliği nesneleri, iş ve oluşları, duygu ve düşünceleri ifade edebilmesi ile, önemi de dünyadaki kullanım yaygınlığı ile ölçülür. Türkçemiz, dünyada en yaygın kullanılan beşinci dil durumundadır. Dünyanın her ülke ve şehrinde de mutlaka Türkçe konuşan birileri mevcut olmakla birlikte Türkçe, tarihte Türk Devletlerinin kurulup hüküm sürdüğü tüm coğrafyada, Balkanlarda, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde, Ortadoğu’da; İran, Çin, Afganistan gibi ülkelerde yoğun ve kalıcı olarak kullanılmaktadır.
Türkçe, yeni sözcükler üretmeye imkân sağlayan, saydam bir yapıya sahiptir ve son derece düzenli ve kurallı bir dildir (Akalın,2016); zengin ve gelişmeye de uygundur. Türkçemiz gelişmiş, zengin bir kültür, hukuk, edebiyat, sanat ve bilim dilidir; bu alanlardaki her ifadeye cevap verebilecek zenginliktedir. Bunun için de, basın kuruluşları başta olmak üzere toplumun her kesiminin dilimizin doğru ve yerinde kullanımı konusunda gerekli dikkat ve özeni göstermesi dilimizin daha da gelişmesine ve yaşatılmasına katkı sağlayacaktır.
Türkçede her ses bir harfle, her harf ise bir sesle seslen-dirilmektedir. Yani alfabemizdeki ses ve şekil arasında bire bir ilişki vardır. Bu durum ilk okuma yazma öğretimi, okuma, yazma ve klâvye kullanmada üstünlük sağlamaktadır. Oysa bazı dillerde bir sesi yazmak için birden fazla harf kullanılmaktır. Örneğin Fransızcada “o” sesi için “o”,“au”,
“eau” ve “eaux” yazılmaktadır. Bir sesin çeşitli harflerle ve çeşitli biçimlerde yazılması zihin yükünü artırmaktadır. Türkçe bu yönüyle de üstünlük taşımaktadır..
Türkçe, bugünkü milletlerin birçoğu ortada yokken Türk milleti tarafından konuşma ve yazı dili olarak on binlerce yıl önce ortaya çıkmış bir dildir. Geçen yüzyıllar boyunca milletimizin ahlakını, kültürünü, yaşayışını, inancını, değerlerini, düşünce tarzını, sanata bakışını, bilimsel çalışmalarını vs. bizi biz yapan hemen her şeyi bugünlere ulaştırmıştır. Bu anlamda dilimiz bir koruyucu görevi üstlenerek, milletimizin yüzyıllar boyunca millî benliğini yaşatmasını sağlamıştır.
Türk dilinin milletimiz için önemini anlatırken bile, Türkçenin gücüne muhtacız. Bugün dili bir kenara koyarak düşünülebilecek bir millet yaşamı mümkün değildir. Ulu Önder Atatürk bunu şöyle özetlemiştir: “Türk milleti demek, Türk dili demektir. Türk dili Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği nihayetsiz felâketler içinde ahlâkının, geleneklerinin, hatıralarının, menfaatlerinin kısacası, bugün kendi milliyetini yapan her şeyinin dili sayesinde muhafaza olunduğunu görüyor. Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir.”
Türkçe kurallı bir dildir. Bu kurallar Türkçeyi ezber dili olmaktan çıkarmakta ve bir mantık dili haline getirmektedir. Türkçenin kurallı olması mantık zincirinin daha kolay yakalanmasını getirmektedir.
Bu durum tahmin etme çalışmalarında kendini göstermektedir. Türkçe metinlerde gelecek kelime, cümle ve düşünceyi tahmin etmek kolay olmaktadır. Yine vurgu ve tonlamalarla anlatım gücü ve çeşitliliği sağlanmakta, ünlü ünsüz uyumu, bazı harflerin yumuşaması gibi özellikler Türkçenin üstünlüklerini artırmaktadır.
Türkçenin üstünlükleri sadece bunlarla sınırlı değildir. Buraya kadar sıralanan özeliklerden de anlaşılacağı gibi Türkçemiz zihinsel becerileri geliştirici, eğitim ve öğretimi kolaylaştırıcı bir yapıya sahiptir. Bu yapı ve özelliklerle Türkçemiz dünyadaki baskın dillere karşı ayakta duracak güce sahiptir. O halde neden öğrencilerimize Türkçeyi iyi öğretemiyor ve ulus arası araştırmalarda gerekli başarıya ulaşamıyoruz?
Neden Türkçeyi bilim dili ve bir dünya dili yapamıyoruz?
Bu sorulara verilecek cevap şudur: Ülkemizde yıllardır Türkçemizin yapısına ve beynimizin işleyişine tamamen ters olan yaklaşım, yöntem ve tekniklerle öğretim yapılmıştır. Atatürk döneminde dil ve zihinsel becerileri geliştirici programlar ve çalışmalar yapılmıştır. Ancak sonraki yıllarda Türkçe öğretiminde davranışçı yaklaşım gündeme gelmiştir. Çoğu gelişmiş ülkede 1950’li yıllarda terk edilen bu yaklaşım Ülkemizde 60 yıla yakın uygulanmıştır.
Ülkemizde son yıllarda önemli gelişmeler olmuş, Türkçemizin yapısına uygun dil ve zihinsel becerileri geliştirici yeni Türkçe Öğretim Programları uygulamaya konulmuştur. Böylece Türkçeyi doğru, güzel ve etkili kullanan, bilimsel düşünen, anlayan, araştıran, sorgulayan, bilgi teknolojilerini kullanan, üreten ve geleceğine yön veren bireyler yetiştirmeye ağırlık verilmiştir.
Ancak sadece ilköğretim düzeyindeki bu gelişmeler yeterli değildir. Okul öncesinden üniversiteye kadar her düzeyde dil ve zihinsel becerileri geliştirici bir Türkçe öğretimi uygulanmalıdır.
Yurt dışındaki çocuklarımızın Türkçe öğrenmelerine ağırlık verilmelidir. Türkçe öğretmenleri iyi yetiştirilmelidir. Kelime, sadeleştirme, sözlük, imlâ vb. çalışmaların yanında Türkçe rapor, makale, kitap vb. yayınlar internette ücretsiz sunulmalıdır. Bu öneriler daha da çoğaltılabilir.
Sonuç olarak Türkçemizi daha da geliştirmek ve gelecek nesillere aktarmak için öncelikli olarak dil ve zihinsel becerileri gelişmiş bireyler yetiştirmeli, bilgi ve teknoloji üretimine ağırlık vermeliyiz.
Tüm açıklamalardan anlaşıldığı üzere, dil bir milletin iskeletidir. Tüm organlar onun sayesinde bir arada var olur, yaşar, varlığını sağlıklı bir şekilde devam ettirir. Dil olmadan bir milletin yaşaması mümkün değildir. Bir millet dil dışında sahip olduğu her şeyi kaybedebilir, bunları tekrar bir gün elde etme şansına sahiptir. Fakat dilini kaybeden milletler, benliğini de kaybedeceği için yok olmaya mahkûm olurlar.
Ülkemizde Türkçe ile ilgili tek resmî kurum Türk Dil Kurumudur. İmlâ kılavuzları, sözlükler, dil bilgisi kitapları hazırlama görevi yasa ile Türk Dil Kurumuna verilmiştir.
Ancak, bu işi yapan bir kurum var diyerek herkesin bir kenara çekilmesi, Türkçenin katledilmesine seyirci kalması mümkün değildir. Türkçe hepimizin en kutsal varlığıdır. Türkçe bizim kimliğimizdir. Şairin dediği gibi Türkçe, ses bayrağımızdır. Bayrağımızı koruduğumuz gibi dilimizi de korumalıyız.
Biz bu dilimizi atalarımızdan miras aldığımız kadar, gelecek kuşaklardan da ödünç aldık
(Akalın 2014: 5). Her birey bu bilinçte olmalıdır.
Dile hâkim olmak, dili iyi kullanmak için sürekli bir gayret içinde olmalıyız. Bilmediklerimizi öğrenmeli bildiklerimizi öğretmeliyiz. Bütün bireylere milletimizin sahip olduğu ve yaşattığı dili, bütün güzellikleri, yücelikleri ve güzel sesleriyle öğretmek gerekir. Ancak o zaman “dilde, fikirde, işte birlik” sağlanmış olur.
Orhan Seyfi Orhon’un dediği gibi:
Madem birsin birlik olsun
Dilde dinde milliyette
Murat ette dirlik olsun
Baştanbaşa cemiyette
Bir toplumda (cemiyette) birlik ve beraberliğin olabilmesi için, öncelikle dilde birliğin sağlanması lazımdır.
Sonuç
Dil bilinci bireysel bir eylemdir. Toplum içinde yaşayan bireyler konuştukları dilin kurallarını inceliklerini öğrenmek, bilmek zorundadırlar. Bireyler güzel etkili ve güçlü bir Türkçe kullanmak için yaşamları boyunca bir çalışma bir gayret içinde olmak zorundadır. Her bireyde dil bilinci aynı düzeyde olmaz.
Bireyler ancak özel gayretlerle dil bilincine sahip olabilirler. Bütün yaşamımız boyunca kullandığımız bu dili neden en etkili bir iletişim aracı olarak kullanmayalım. Dilimizi korumak için, öncelikle bireylerde dil bilincinin geliştirilmesi gerekir. Böylece dil bilincine sahip bir toplum ortaya çıkar.
Şimdi dostlarım Türkçemiz ve dilimizle ilgili bu kadar yazdıktan sonra, değerli hocalardan, bilim adamlarından sözleri alıntıları, kitaplardan okuduklarımı, öğrendiklerimi TDK dan takip ettiklerimi bunca yıl kendi öğrendiklerimi de içine katıp bir makale meydana koyduk uzunca ve görüşlerinizi beklerken;
ben size kendi net değerlendirmelerimle:
Sözün özünü yazayım dostlarım…
Dil: İnsanlar arasında iletişimi sağlayan, kendine göre kuralları olan doğal bir araç, seslerden örülmüş bir sistemdir.
Kültür: Bir milletin maddi ve manevi değerlerinin ortak adıdır.
Dil başta olmak üzere, tarih, din, örf ve adetler, hukuk sistemi, müzik, güzel sanatlar, ekonomi, ahlak anlayışı ve dünya görüşü kültürünün unsurlarındandır.
Millilik, süreklilik, özgünlük, canlılık, doğallık, ortaklık ve bütünüyle değişmezlik kültürün belli başlı özellikleridir.
Bir milletin tarih sahnesindeki varlığını devam ettirebilmesi kendi diline sahip çıkması, onu korumasıyla mümkündür. Bu sebeple konuya gereken hassasiyetin gösterilmesi şarttır…
Türkçe, dünyanın en güzel, en zengin, en büyük dillerinden biridir. Asırlarca üç kıtada konuşulmuş, yazılıp okunmuştur. İlk şekli ile kalmamış, geliştirilmiştir. Kendi kendisini yenilemiş, tazelemiş ve zenginleştirmiştir.
Çok mantıklı, çok ahenkli, ifade kabiliyeti çok yüksek bir dildir. Sanki bir bilginler kurulu oturmuş, ölçüp biçerek meydana getirmiştir. O kadar mükemmel, o kadar düzenlidir. Böyle güzel ve tatlı bir dile sahip olmak Türklerin en büyük iftiharıdır. Her Türk çocuğu bu mükemmel dili, bu güzel Türkçeyi en aziz varlık olarak sevmeli ve ona saygı duymalıdır. Onun kadrini, kıymetini bilmelidir. Onu sadece kulaktan dolma şekliyle, çevresinden öğrendiği gibi kullanmakla kalmayıp, onun bütün yapısını, kanunlarını, kaidelerini hakkıyla tanıyıp bilmelidir. Ona iyice sahip olmak, onu en doğru, en güzel ve tesirli şekli ile kullanmak için, kısacası iyi konuşmak ve iyi yazmak için bu şarttır…
Şimdi kahvenizi alın, oturun bir köşeye. Ve başka bir konuyu hem de her şeyden önemli bir konuyu yeniden düşünmenizi istiyorum olur ya insanlık hali; unutmayız ama bir an bile olsa unutmaya tahammülü olmayan bir konuyu; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri, yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerin hakkı olduğunu…
05.04.2020
Ömer Sabri Kurşun
Faydalanılan kaynaklar:
Gövsa, İ. Alâattin, (2005). “Dilimizi Sevmeliyiz” Atatürk ve Türk Dili 3, I, (Haz.: Kâzım YETİŞ), Ankara: TDK Yay.
Buran, Ahmet (2006). “Yozlaşma Dilin Kullanımıyla İlgilidir” Konulu Röportaj. Elazığ, Bizim Külliye Dergisi, 30.
Sayı, Aralık-Ocak-Şubat, s. 40-44.
Uygur, Nermi (2001). Dilin Gücü, 6. Baskı, İstanbul: Yapı Kredi Yay.
Üstüner, Ahat (2003). “Anadille Eğitim ve Türkçe”. Birses, 21.01.2003.
Korkmaz, Zeynep (1995). Türk Dili Üzerine Araştırmalar-II., Ankara: TDK Yay.
Köklügiller, Ahmet (1994). Türkçe Deyimler Sözlüğü, İstanbul: Kaya Yay.
Kurum Yayını: TDK (2005). Türkçe Sözlük, Ankara: TDK Yay
Zülfükar, Hamza (2008). Doğru Yazma ve Konuşma Bilgileri, Ankara: Başkent Klişe Matbaacılık.
Akalın, Şükrü H., (2016), www.haberler.com/turkce-dunyada-en-yaygin-kullanilan-5-dildir-haberi/ (Erişim T:24.07.2017).
Türk Dil Kurumu, (2017).
Vikipedi, özgür ansiklopedi
YORUMLAR
Az okuduğumuz için az kelime kullanarak iletişim kurmak zorunda kalıyoruz. Bu durum bilgi duygu aktarımında sığlık yaşıyoruz. Selamlar.