- 461 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Evde hayat hep olur mu?
Şu baharın karantina makamından bıkılan günlerine insanlar nice pencerelerden bakıyorlar kim bilir? O evlerin içinde nice kavrum kavrum dramlar var bilemeyiz.Ya da avuç dolusu, yürek dolusu mutluluklar...
Yirmi günlük kişisel karantinamın son gününde evin ihtiyaçlarını gidermek için çarşıya çıkma hazırlığını yaptım.Ellerimi sabunla bir güzel yıkadım.Eldivenlerimi ve
maskemi takıp dışarı çıktım.Sipariş kağıdını son kez kontrol ettim.Cebimdeydi.
Osmanlıdan kalma sokağımızın karşılıklı tek katlı bahçeli evlerinin önünden geçiyordum.Yolun ortasında diz çökmüş elinde fotoğraf makinesi deklanşöre basan bir adam gördüm.Belli ki işinin ustası.Bir o yana eğiliyor,bir bu yana eğiliyor, özenle işini yapıyordu. Önündeki üstü başı yırtık eli yüzü kirli iki kız çocuğunun fotoğraflarını çekiyor.Onlara yaklaştım.Selam verdim.Oturduğu yerden kalkan fotoğrafçı;
-Aleykümselam ağabeyi dedi.
-Ben şu apartmanda oturuyorum.Bu mahallenin sakiniyim.Sizi burada ilk defa görüyorum.Bu çocukların fotoğraflarını neden çekiyorsunuz ? Dedim
.Ses tonum biraz sert kaçmıştı.Durumu anlayan fotoğrafçı ;
- Sizin yüzünüzden dedi.
Bu beklenmedik cevaba şaşırmış ve iyice sinirlenmiştim.Eldivenli ellerimi yukarı kaldırarak ;
- Ne demek bizim yüzümüzden...hangi hakla böyle bir ithamda bulunuyorsunuz dedim.
Fotoğrafçı, aşırı sinirlendiğimi görünce,gayet sakin ve güler yüzle ;
-Sakin olun beyefendi anlatayım.
Bu arada küçük kız çocukları da bizim tartışmamıza kayıtsız kalmamış bana doğru gelerek biraz daha büyük olanı;
- Amca o bize yardım etti.O iyi birisi dedi.
Evet ,o çocukları sokakta ara ara görüyordum.Lakin bir gün olsun hal hatırlarını sormamıştım.Fotografçı, çocukların gözlerinin içine bakarak sanki gidin der gibiydi.Sonra ,bana doğru iyice yaklaştı.
-Abi ,çocuklar sabah Belediyeyi aramışlar,Yiyecekleri ve giyecekleri yokmuş.Biz de biraz bir şeyler getirdik.Biraz da para verecektik.
Evin kapısını çaldık.Biraz sonra kapı açıldı.Evin hanımı ve iki kız çocuğunun yüzü gözü kan revan içindeydi.Hemen içeri girdik.Elinde plastik bir sopayla baba kılığındaki adam bağırıp duruyordu.Zabitalar derhal olaya el koydu.Adamı yakalayıp polise teslim ettiler.Meğer yasak geleli beri her şeyi bahane edip çoluğu çocuğu kırıp geçiriyor muş.Evin hanımı anlattı."Keşke şu yasak kalksa da çocuklarım okula gidebilse.
Çünkü bu virüsten tehlikeli adamdan ancak o zaman kurtulabiliyorlar. Şimdi kapana kısıldık.Hem işşiz, hem içki içiyor.Hem de çok merhametsiz.Önceden hiç olmazsa o dışarı çıkıyor,çocuklar okula gidiyordu.
Kadın ağlıyor,ağlıyordu.O yüzden çocukların ve evin fotoğraflarını çekip ilgili makamlara baş vuracağız.
Gözlerimde ki yaşı silmeye çalışırken,eldivenimi fark edince vaz geçtim.Sonra fotoğrafçıya dönerek;
-Biraz önce bir cümle söylemiştin,sana kızmıştım ya senden ve bu çocuklardan hatta böyle durumdaki tüm çocuklardan özür dilerim.Biz meğer nefsini düşünen çook bencil insanlarmışız...
Alışverişten dönerken aldığım ev ihtiyaçları kadarını da o eve bıraktım.Evde sıkıldığım günlere utanarak.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.