BENCİLLİK İSE BUNUN ADI...
BENCİLLİK BU İSE EĞER,,,
. Yazmak için her koşulda fırsat yaratan ben şimdiler de yazmamak için bahaneler uyduruyorum, yoruldum galiba. Kendimi, hüküm giymiş bir mahkûm gibi hissediyorum; belki duvarlar yok, belki görüş günlerinde demir parmaklıklar, cam arkasından telefonla konuşmak yok ama şimdi de bir şey yok. Mahpusken bir beklentisi var insanların haftaya kimler gelecek ziyaretlerime diyerek heyecanla bekliyorlar gelecek olan ziyaretçilerini.. Benim öyle bir beklentimde yok. Yok, yani, bunun nedenini araştırmadım, araştırmakta istemiyorum çünkü biliyorum ağarım, ben bile bana bu kadar ağar gelirken başkalarına ne diyebilirim ki…. Gülme ya, şunun şurasında bir şey anlatıyorum, gerçekleri söylüyorum neden inanmıyorsun ki. Çok ciddiyim, çok yorgunum, çok mahkûmum, çok umutsuzum, ya da ben depresyondayım o da olabilir.
Aynı köyün farklı mahallelerinde doğmuş, iki kız çocuğu olarak büyüdük. Daha sonra genç kızlığa adım attığımızdan beri beraberdik ve iyi iki yakın arkadaş olduk. Sonra bazı nedenlerden dolayı ayrıldık; ayrıldık ama bu ayrılıktan benim herhangi bir kabahatim ve de hatam yoktu, bu durum sadece bir gönül işiydi ve kendi duygu ve de duygularına bir türlü müdahale edemeyişinden kaynaklı olan bir durumdu. Cesaretsizliği verdiği sözlerin arkasında duramayışı ve de köyden kaçışı, tamamen kendisinin hatasıydı eğer bu bir hataysa tatbiki de…
Arkadaşımın, iki yıl kadar önce kaçıp geldiği şehre ben de gelin olarak geldim, geldim ama arkadaşımı ben aradım buldum, onunla sadece bir kere görüşebildik ancak ve bir daha ne aradık birbirimizi nede sorduk.
.Sevdiği ama sadece yoksul olduğunu düşünüpte evlenmediği kişi başkasıyla evlenince ümidini kesen arkadaşım, yine kendi memleketlimiz olan bir ailenin oğluyla evlendi sırf zengin bir ailenin oğlu olduğu için…
O günden sonra tam yirmi yıl görüşemedik arkadaşımla aynı şehirde olmamız rağmen. Ben ondan bir adım bekledim, arkadaşım ise kendi sorunlarına karılmış sevmediği birisiyle evlenmek zorunda kaldığı için mutsuz- sinirli, saldırgan bir şekilde yaşıyormuş ve sinir sistemleri bozulduğu içinde ağar sinir hapları kullanıyormuş, bu yüzden kimseyle konuşmuyor, görüşmüyormuş, böyle söylediler, ulaşmak istediğimi ama neden ulaşamıyorum acaba?,diye sorduğum tanıdıklar.
Uzun uğraşlar sonucunda arkadaşıma ulaştım, telefonunu buldum ve de aradım, bir kere değil, defalarca aradım,
Defalarca onu evime davet ettim ama benim evime gelmedi. Bekledim beni evine davet etsin ama beni kendi evine de davette etmedi ve her ikimizin de bildiği yerlerde buluştuk bir kaç kez, âmâ şimdi yine görüşemiyoruz, yine aynı şehirdeyiz ama hiç bir şekilde birbirimize ulaşamıyoruz. Bazen facede resimler paylaşıyor ve paylaştığı resimler yakın yerlerden, yani bana uğrayabilecek kadar yakınlara gelmesine rağmen beni görmeyi tercih etmemesi, bende, acaba bunca yıl en yakın arkadaşım olup olmadığı şüphesine düşürüyor., Paylaşımlarıma beğendi koyuyor ama her nedense benimle buluşmuyor, evime gelmiyor. Soruyorum ve bana hep bir bahane buluyor. Yok, çok hastayım, yok doktordan çıkmıyorum, aman Allahım anlatıyor var ya, insanın kaçıp gidesi gelse de o benim arkadaşım ve ben onu gerçekten seviyorum ve ona değer veriyorum. Bazen de düşünüyorum acaba ben mi çok abarttım, ben mi onu bu kadar yakın arkadaşım sanmakla kendimi mi kandırdım diye..
Beş yıla yakın bir süre oldu kiradan kurtulup kendi evime taşınalı. Arkadaşım bunu duyarsa çok sevineceğini düşündüm ve taşınır taşınmaz ilk önce arkadaşımı evime çağırdım, düşündüm ki benim mutlu olmam onu da mutlu edecektir diye. Evi aldığımı başkasından duymuş olmasına rağmen yine aramadı, bi hayırlı olsun demedi bile.
Ben yine de onun hiç haberi yokmuş gibi davranıp evime çağırdım birlikte kutlayalım dedim. Arkadaşım ise bana, hım, sen ev mi aldın/la geçiştirdi durumu. Ben yine de hiç haberi yokmuş gibi davrandım, bozuntuya vermedim ki bozulsun istemedim.
… Ama demek ki olmuyor, olmadı ve onca ısrarıma rağmen yeni aldığım evime de gelemedi, neden de söylemedi. Geçen haftalarda yine çok yakınlarıma gelmesine rağmen bana uğramadı, merak bile etmedi beni, demek ki benim arkadaşım değil, hiçbir zaman da olmadı demek ki. Kim olsa böyle düşünmez misin? Akşam, bir kez daha arayacağım ve bu sefer de aynı bahaneleri çıkarsa karşıma, bir daha benden selam almayacaktır,bu kadar net konuşuyorum. Kötü huyum budur benim, çok sabrederim ve de sonunda da yollarım ve bir daha dönüp arkama dahi bakmam, arkadaşım benim bu huyumu da çok iyi bilir. Beni en çok bu konuda eleştirirdi, bu kadar sabırlı olmak zorunda mısın? Derdi hep. Böyle olsun istemiyorum.
Biliyorum, ararsam yine eskileri konuşacak, yaptıklarımızı tekrar-tekrar anlatacak. Pişmanlıklarını söyleyecekte bunların artık bir işe yaramadığını öğrenemedi, öğrenemeyecekte. Bana da eskilerden bir soru sormak yerine, şimdi o yıllarda, bu düşüncede olmuş olsaydın ne yapardın? Sorusunu sorulmasından yanayım…
Nemi yapardım..
Bir kere kesin âşık olurdum, çok severdim ve beni de sevmelerine izin verirdim. Şu dünyada yapmadığım ve içimde kocaman bir boşluk olarak kalan tek şeydir âşık olmamak ve bana âşık olmalarına izin vermemek. Âşık olmasınlar diye elimden geleni yapmak, ne gerek vardı bütün bunlara. Ben kendimi gömdüm, kendimi başkaları mutlu olsun diye kapattım, şimdi de benim üzerimden yeşerenler tadını çıkarıyorlar, ben ise mahpus damındaymışım gibi açık alanda mahkûm gibiyim, neden?
Kimseye tepeden bakmaz daha mütevazi olurdum bu kesin. Kendime bu kadar yüklenmez Tanrının bana verdiği o güzelliğe hor bakmaz, ona en güzel şekilde davranır trip arattım erkeklere.:)
Daha az sorumluluk alır, daha az çalışırdım. Daha çok hata yapardım ve insanların benim yaptığım hataları konuşmasını sağlardım. Dağ bayır işine girmiyorum, çünkü işimiz dağ bayır gezmek olduğu için. Sürekli şikâyet etmek yerine elimdekilerin tadını çıkarırdım, ne varsa artık. Sadece şunu yapmak istemezdim insanları kırmak, sanırım bunu yaptım ama nasıl yaptım şu an onu bilmiyorum.
İki gün önce çok uzun yıllar konuştuğum, sözüne güvendiğim anlattıklarını ciddiye aldığım, âmâ bir kaç seneden beri artık yazışmadığımız bir arkadaşa bir mesaj attım ve o arkadaş anında geri döndü. Çok şaşırdığını, çok özlediğini ve hala daha bana âşık olduğunu yazınca içim üşüdü. Arkadaşa, kendimi mahpusmuşum gibi hissediyorum onun dışında bir sıkıntım yok deyince.
Arkadaş, ’’Bunun normal olduğunu ve de yalnızlığın bu tür durumlara yol açtığını, hala daha buradayım, beni elinin tersiyle itmiştin ya, yine bunu yapma’ ‘demesi çok hoşuma gitmedi açıkçası. Çünkü o yıllar çok geride kalmıştı benim için ve ben ona hiç âşık olmadım, onunla bu konuda konuştuk ama net aracılığıyla konuştuk, hiç yan yana gelmedik. Bir iki kez karşılaştık toplulukta ama onun dışında hiç bir teklifini kabul etmememe rağmen yine de onunla konuştum uzun yıllar.
Arkadaş evliydi. Sosyoloji okumuştu ama devlet memurluğu yapıyordu kendi mesleği olmadığı bir dalda, bu yüzdende hiç memnun değildi hayatından. Benimde çok sıkıntılarım vardı ve sanırım biz karşılıklı olarak birbirimizi kullandık. Yok, ben şikâyetçi değilim çünkü çok yardımı oldu bana ve beni dinledi bu yazı ile olsa da, bana katlandı, ben de ona. Sonra beni kızdırdı, şu an ona neden kızmıştım hatırlamıyorum, büyük bir ihtimalle ondan kaçmak içindi bu kızma olayı diye düşünüyorum. Gel ki söylemişti bahane arıyorsun kaçmak için ama o zaman da kabullenmemiştim, hangi kadın kabullenmişi ki yaptıklarını:)
İşte, iki gün önce yine eskisi gibi sohbet eder tat alarmıyım düşüncesiyle ona mesaj atmıştım ama umduğumu bulamadım, işim var bahanesiyle ona yazmadım, yani ona yalan söyledim. Dağ evinde annesiyle yaşıyor ve çok sevdiği çiftçilik mesleğini yapıyormuş bu da onu çok mutlu ediyormuş. Benim hissettiğim o mahpusluğun ne demek olduğunu o da bir süre yaşamış ama dağ evine kaçıp ekmeye başlayınca o duygularımda yok olmuş, bana tavsiyesi bu olmuş, üret, çalış dedi. Yok, eşinden ayrılmamış, yaz boyunca dağ evinde kalıyormuş ve hasat bittikten sonra şehre inecekmiş..
Aslında ona mesaj atmamın başka bir nedeni vardı ve onun bu tür konular hakkında iyi fikirleri vardır biliyorum. Konu şuydu. Mahallede o tür engelliler hangi kategoriye giriyor bilmiyorum. Bir kız var ve kızın vücut yapısı eğri büğrü, zayıf ve sürekli titreyen bir kız ama konuşuyor, konuştuklarının en ince ayrıntısına kadar analiz edebiliyor, algılıyor, yani sanki zekâyla ilgili değil ama çok sinirli, acayip sinirli. Hemen her gün markette olduğu için her seferinde ona merhaba der, hal hatır sorar tebessümle konuşuyorduk. Bir gün marketin dışında sanki beni bekliyormuş gibi. Yine yanına yaklaştım ve merhaba, nasılsın? Diye sorar sormaz tek eliyle gırtlağıma yapıştı ve neredeyse nefesimi kesti, nasıl kuvvetli. Bir anda ne yapacağımı şaşırdım, ulan kız boğuyor beni diye düşünebildim ancak. Elini çekti ve de yanımdan uzaklaşıp gitti. Gidiş o gidiş ve o gün bu gündür kız benden kaçıyor, benim geldiğimi görür görmez o yerden uzaklaşıyor. Bu duruma hakten de çok üzülüyordum kız durup dururken niye kaçsın ki benden. Eve varır varmaz aynada boğazıma baktım morluk oluştu mu diye ama yoktu morluk. Bu olayı anlattım arkadaşa. Arkadaş, ’psikologların bileceği bir durum ama kız çok güvendiği birileri tarafından istismar edilmiş olabilir, Kim bilir başına ne geldi ve sana da güvenmiyor, demesi çok mantıklı geldi bana. Çok rahatlattı beni, işte bu yüzden o arkadaşla onca yıl konuştum, bunun adı bencillikse, evet, ben bencilim
Kayıt Tarihi : 8.8.2019 10:49:00
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.