Duaların Savaşı
Tanrının gücünün insanları mutlu etmeye yetmediğini dünyanın bilinen tarihini farklı kaynaklardan okuyunca anlıyoruz. Anlamak ne kelime iliklerimize kadar hissediyoruz. Hem akıl hem his soyut bir kavram olduğu için ölçemiyoruz şimdilik. Ancak dünyanın yaklaşık son 200 yılına göz gezdirince gelecekte insanlığın nelere kadir olabileceğini öngörememek ihtimal soyut bir körlük olsa gerekir.
Tanrı düşüncelerinin bir çok farklı anlatımı var. Kim nereden tutarsa kuyruğunu oradan çekiyor kendine sanki. Her düşünce mimarı, düşüncesini imar ederken akıl oyunlarından yararlanıyor. Oysa en büyük aldatmaca dün ve yarın üzerine yapılanlar değil midir? Kim yapmıyor ki bu aldatmayı. Dünden örnek veriyoruz oysa dünde yaşamadık, yarın için öngörüde bulunuyoruz oysa yarına eremedik. O yüzden sallapati bir çaresizlik içinde kalemehli, hem de bu yüzyılda, bugünde.
Ders diyoruz alalım, almak ne kelime, zulmü daha da artırıyoruz başkasına karşı, daha doğrusu şu ki, bizim gibi düşünmeyenlere karşı.
Aciz olduğumuz için soyut bir güce başvuruyoruz, bu başvurma yollarını da yine bize Tanrı’nın öğrettiğini düşünerek mırıldanıp duruyoruz, kimi iyi güzel, kimi kötü çirkin kelimelerle. Kelime deyip de geçmeyin, büyü sanatında her şekil, her harf, her sayı bir sır gibi aklımızı çeliyor.
Dua, özetle Tanrı’dan istemedir. Nasıl bir istemektir ki bu, dünden bugüne ve yarın içinde yaşadığımız sürece tam bir geri dönüş yapamıyor ya da yapıyor ve dualar birbirinin önüne geçiyor, aynı trafiğin tıkanması gibi, Tanrı da ihtimal hangi duaya cevap vereceğini karıştırıyor olmalı.
Sonra insanları kandırmak için fiili ve sözlü diye ikiye ayırıyoruz. Fiiliyatta kim veya kimler siyasi sosyo kültürel askeri ekonomik vb olarak güçlü tarafta ise onların duası kabul görmüş oluyor, sözlü dua ise muamma.
Davul çalma ile şaman dualarından, taş dizme, tespih çekme, kutsal atfedilen kitapların sözlerinden günümüze belki de artık elektronik duaya geçtik. Öyle değil mi, sanal alemde bir çok kez görmüşsünüzdür resimlerle süslenmiş duaları. Tanrının her yerde olduğunu çocukluktan bu yana söyledikleri için artık dijital görüntülerle dua etmeye başladık. İnsanları kandırmanın bir diğer yolu da elbette zaman, kutsal zamanlar. Kutsal sayılan günlerde sallıyoruz bir kaç paket dua..
İnsanlar hep bir şeyler kazanmak için Tanrıya el açıyor. Peki insanların duaları karşılıklı çatıştıklarında Tanrı ne yapacak? Öyle ya,her bir insanın Tanrı’nın kulu ve Tanrı adaletli diyoruz. Tanrı’nın adaleti de görünür olmadığı için sallıyoruz cennet- cehennem masalları, ölüm sonrası hikmet denilen sözleri..
Resmen kurumsallaşmış bir Tanrı bilinciyle mücadele içinde zaman denilen kavram. 40 tane yanlışı 40 bin defa doğru olarak aktardığımız için de yanlışları artık doğru kabul eder olmuşuz rol modellerimiz ve sosyal baskı yüzünden. Sosyal ve kültürel baskıya direnen insanlar çıktı mı da, ver ateşe yansın, çal kılıcı kellesi kopsun, at zindana çürüsün, yeter ki Tanrı adına kurulmuş cukka düzeni bozulmasın.
Yine de belirtmek gerekir ki Tanrı’nın uyuduğu kesin veya Tanrılığını zaman geçtikçe kaybettiği. İnsanlar çoğaldıkça Tanrı da yetişemiyor dünya hallerine..
Afrikadan siyahi insanlar köleleştirilip tavuk istifi gibi gemilerle taşınırken Tanrı onların dualarını duymadı.
Ortaçağda ve Ortadoğu da köleler tarihi olarak Babil denilen yerlerde isyana kalktıklarında, efendilerinin kılıçları onların duasını geçersiz kıldı.
Kuzey halkları güneye, doğu halkları batıya, batı güneye,güney batıya vb şekilde sökün eylediğinde güçlü olanların duası kabul oldu. Barbarlık Tanrı’ya edilen duaları yendi diyebilir miyiz? Elbette.
Turan-İran, Roma, İskenderin doğu seferi, Cengiz Han’ın her yöne seferi vb şekilde kısaca özetleyebileceğimiz tarihte dua güçtü,kalabalıktı, teknolojiydi, orduydu vb..
Duaların gücünün yetmediği zaman da hemen bir kulp takıyoruz, Tanrı’nın gazabı geldi, şu alamet belirdi, bu alamet gerçekleşti.
İkinci dünya savaşı sırasında en büyük dua sanırım Atom bombasıydı değil mi? Dünyanın güç dengelerini değiştiriverdi.
Birinci dünya savaşında en büyük dua kimindi, kimlerindi?? Peki ya şimdi..Dünya bir virüs belasına boyun büktü. İhtimal ki virüsler de bir yaratık olduğu için onların duaları kabul görmede bu aralar.İnsanlığı ve dünya düzenini kırıp geçiriyor namıssız zerreler.
Çağ dönüşümü bir süreçtir, son 200 yıldır devam etmekte, son 50 yılda ivme kazandı, şimdilerde kendini hissettirmeye başladı. Belki bir takım güç odaklarına bilgi veriyor Tanrı, belki de gücünü toparlayıp kimilerine el verip onları üstte çıkarıyor.
Tanrı, güçlüdür güçsüzü sevmez, Tanrı zengindir fakiri sevmez,Tanrı cevvaldir sünepeyi sevmez, Tanrı biz insanların zihnindeki soyutluktan başka bir şey değil aslında..
O yüzden corono virüsünün duayla yenilebileceği düşüncesi bile eski çağlardan kalma düşünceler gibi gelmiyor mu size??
Bir de şu var ki, Tanrı’nın gücü herkese cennet vermeye de yetmiyor, herkesi iyi yapmaya da. O zaman Tanrısız bir uygarlık, Tanrı ve din düşüncelerinden arınmış bir yüksek bilince geçmek durumundayız bu çağda.
Yoksa Tanrı adına konuşanlara kalırsak, kimimiz çobandır, kimimiz koyun, kimimiz Tanrının köpeğidir, kimi de kurdu..
Değerli insanım öyle bir dua bul ki, gel şu virüs belasının dünyanın ekseri yüzde doksan fakir, güçsüz, fişlenmiş, hakir görülmüş insan ve toplumlarına bir faydası dokunsun. Onu da bulacak elbette bilim insanları..
Tanrı bilim insanlarımıza güç ve kudret versin!
Lakin Tanrı bizim neslin veya sonraki neslin eline düşmesin sakın, yoksa asırların acısını tüm insanlık adına Tanrı’dan çıkartacağımız kesin!
Ne diyebilirim; Tanrı kafir olmuş doğru yoldan çıkmış arkadaş!
Madem öleceğiz Tanrıya karşı başımız dik ölelim! Bizden sonrakilere Tanrıyı yenme fikri ve umudu aşılayarak..Amen, Amin.
Donkişot aklıma gelmiyor değil!!
Saygı ve huzurla..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.