- 807 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SANATA VARMAK
Çevremizde "Ben bunlardan bir şey anlayamıyorum. Ben bunlardan bir anlam çıkaramıyorum." diyen, yakınan çok olur. Öyle ki, her şeyin değiştiğinden, resim yapmanın kolaylaştığından söz etmekten çekinmezler. Bu denli konuşmak bile cesaret işidir, öyle ki; hiç bir insan kendi bilgisizliğini açık açık demez… İşte bu nedenle onlara cesaretli diyorum.
Düşünelim bir kez. Anlamamak, bir şeye benzetememek nedendir? Nedendir onu bir şeye yakıştıramamak? Bu noktada dağarcığımızı yoklamak-gerekirse saksıyı sallamak-, nerde olduğumuzu bilmek gerek. Arkamıza bakıp kaç arpa boyu yol aldığımızı ölçmek gerek... İçinde yaşadığımız doğadan neler kaptığımızı, ondan ne denli yararlandığımızı bir bir ortaya koymak gerek. Ancak bundan sonra kendi değerimizi, kendi varlığımızı anlarız. Cezanne ne güzel demiş:
"İlerlemenin doğaya gitmekten başka yolu yoktur."
Doğru söze ne demeli. Önemli olan öncelikle doğayı anlamak, doğayı çözümlemektir. Doğadan ne denli yararlanabileceğimizi saptamak zorunluluğu vardır. Bu doğa; içinde yaşamımızı sürdürdüğümüz çevredir. Çoğunlukla bu çevre bize yön verecek, kişiliğimizle de değişecektir. Ondan; yararlandığımız, değerli bulduğumuz yapıtlarımız ortaya çıkacaktır.
İsterseniz örneklerle açıklayalım bu bölümü:
Çevremizde işlenme gücü bol olan toprak bulunsun. Buna kil diyoruz sanat çevresinde. Kil işlenir, şekillendirilir, pişirilir. Çanak olur, çömlek olur. Süs olur konutlarımızın duvarlarında. Yapıtlarımızda tamamlayıcı öge olur.
Kayaların kapladığı bir alanda yaşıyorsak, yaşantımız taşlarla, kayalarla iç içe olur. Bu taşlar, bu kayalar konut olur, heykel olur bize. Oyarız, şekillendiririz. Yararımıza olan biçimlere dönüştürürüz onları. Ürgüp’teki kayalardan oyulmuş evler en güzel örnektir buna.
Hele bir orman bölgesinde yaşadığımızı düşünün. Konutlarımız, kap-kacaklarımız hep ağaçtan olacaktır. Düşüncemiz bu kez de onu şekillendirecek, bu kez de onu yararımıza kullanma işlemini ortaya çıkaracaktır.
Ne var ki; bunlar kişinin madde ile olan ilişkilerini, onlardan bir şeyler ortaya koyma girişimlerini doğurur. Bizim buna ekleyeceğimiz bir nokta var. O da; bu çevre olanaklarına katılan ve de onu aşan, ona yeni değerler kazandıran "kişilik"tir.
İşe kişilik karışınca da, ressamın fırçasından çıkan boya ile çömlekçinin ellerinde şekillenen çömlekçi çamurunun önemi aynıdır.
Yeter ki; "Öğretmeniniz doğa olsun."
Doğa size yaşamın sınırsızlığını verecektir. Bu sınırsızlık başıboşluk değil, tam tersine yaşamayı disipline eden, kalıcılığa götüren bir yol olacaktır. Kişiyi topluma sinmede, topluma varmada sınırsız kılacaktır. Ve kişi böyle olunca da sanata varmada en etkin davranışlar içinde bulacaktır kendini. Ve de yaşamın yok oluşu, akıp gidişi duracak, onu sonsuzlaştıracaktır. Bunu sağlayan kişinin ortaya koyduğu yapıtlardır. Yapıtlar kişinin kendi malı olacak, kendinden bize bir şeyler aktaracaktır.
Sanat budur, bunu başaran da sanatçıdır.
Böyle biline.
Mehmet Erbil
28 Mart 2020
www.mehmet-erbil.tr.gg
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.