- 393 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Mılla Dayı
M.HAKİM
21 Mart 2020 Cumartesi 11:18:09
Çok güzel bir özlem belgeseli
diyesim geliyor anlatılar
yerler yaşam şartları
insanları insan tip ve
anlatım konularıyla
gözlerimin önündre bir filim şeridi gibi canlanır oldu.
Tabii beni de
Çocukluğumun geçtiği yerlere yörelere anılara götürdü.
İşte unutamadığım ve köylümüz dilinde bir mesel anlatımı olmuş bir anı
Köyün sığırcısı ( nahırcı) olduğu gibi danacısı da olurdu.
Danalar iki yaşına kadarı olanları eşeklerle (merkep) karışık olurdu.
Çocukluğumun 10 -12 sine kadarı olan dönemin kadim çobanı
Mılla Dayı’mız idi. Deli dolunun biriydi. Seferberlikte dağda saklanmış kala kalmış derler.
Fakirdi yoksuldu hem dana haklarından toplanan ’ daban hakkı ’ denen-
heyetçe kararlaştırılmış olan- buğday ve kolu komşu hayır severlerin yardımıyla geçinirdi,
Oğlu gelini torunları da vardı elbet. Birde kendisi gibi yaşlı Gavre hatunu vardı ki sevimli
tonton mu ton ton bir Gavre hatunu tüm köyün.
Her bahar köy halk meclisi toplanır o sene danalar kime verilecek dana ve eşek başına
ne hak verilecek kararlaştırılırdı.
İlginçtir muhtara daha nice ileri gelenlere rağmen gerek sığır (nahır) gerek dana konusunda
son söz Mehmet Ali amcanındı. Tartışmasız Neyse!
Köyün dana sorumluluğunu böylece Mılla Dayıya verdikten sonra
sabah sığırından sonra güneş köyün üstünü aldığında Mılla Dayı deyneğini alır köyün mal
toplanma alanına gelir. kadınlar da danalarını salıp alana getirirler. Getiren getirdi,
getirmeyenlerin asla ayaklarına gitmezdi. Alanda ve alan etrafındaki dana merkep toplar
yavaş yavaş yaylım yolunu tutar. Geç kalanlar kendileri yetiştirirlerdi..
Ha şunu özellikle belirtmeliyim. Evinde çıkar çıkmaz önünde hiç bir dana mana olmadığı halde
önünde varmış gibi kendince alışılmış seslenişle "Tüce çüşt tüücee !" diye diye meydana
gelir. Bu onun kadınları uyarma haber herme seslenişiydi.
Danaları topladık Mılla Dayının önüne kattık.. Torunlar ufak tefek yardım ederek
Bent Deresini ( çayırlık yoncalıklar) geçip Küçük Baydın dağının köye bakan kuzey yamacına çıkar.
Orada gözelerin yeşilliğinde yayar öğlen sıcağında Şeytan Pınarı üstündeki düzlükte yapmış
ya da onarmış olduğu çevirmeye (pey) kor merkepleri ayırır kayalığa sürer...
İşte akşam oldu . Yine aynı seslenişlerle önüne katıyor geliyoruz.
Köyün yakınında hevesli çocuklar karşılar... Her çocuk kendi danalarını önüne katarak
uçarcasına evinin yolunu tutar.
Buraya kadar olanın kendine göre bir güzelliğinden daha hoş anılarını da anlatmadan
kendimi alamıyorum doğrusu.
Danalar dağıla dağıla kendi evine doğru ilerlerken
Yolunun üstünde olan ağaların evi önünde geçerken Kasım Ağa ve Muhtar Kazım Bey
( Ağa efendi) -bir kaç kez tanık olduğum üzere- gördüler mi ki, özellikle o anı
bekledikleri olurdu..
" Gel hele sana danışacaklarımız var.." çağırır konuşturur takılırlar
O da " Gine ne sıkıştınız vs" der Deli dolu cevaplamasına gülerlerdi.
Ama bu asla onu küçük görme incitme anlamında alınmamalı...
Daha çok kendilerine vereceği deli dolu
" Ha canım siz de adam mısınız
Valla iki danaya götürüp getiremezsiniz
dedikçe ağalar bayılır ikramlarda bulunurlardı.
O da daha da keyiflenerek.
"Ağaya " Sen köyün ağasıysan ben de koca dağın ağasıyım
Muhtara " İnsanlara kim olsa muhtarlık eder.
Sen köyün muhtarıysan ben eşeklerin muhtarıyım!’ der
Toplanmış seyr edenlerden alkış alırdı ki keyfine doyum olmazdı.
Tabii kasım ağa ağalığını gösterir evine istihkak gönderirdi.
Bu anlattığım 1960 larda idi 1970 lerde Ankaraya göçtüler
Keçi kıran semtinde oturuyorlardı.
Orada hakkın rahmetine kavuşmuş oldu.
!978 idi ve Mılla Dayı 78 yaşındaydı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.