- 1042 Okunma
- 8 Yorum
- 3 Beğeni
GİYOTİN
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Oldukça şık ve zamanının ölçülerine göre çok güzel bir kadın olan Kraliçe Marie Antuanette bembeyaz bir elbise, bembeyaz bir bone, siyah çoraplar ve mürdüm eriği renkli ayakkabılarıyla yavaş yavaş kendisi için hazırlanmış olan giyotine yaklaşırken kısa bir süre önce ondan ‘’Açız, ekmek bulamıyoruz yemeye ‘’ Diyerek merhamet ve yardım dileyen ve ‘’ Ekmek bulamıyorsanız pasta yiyin’’ Cevabını alan insanlar tüm öfke ve kinlerini kusuyorlar, küfürler, hakaretler, alaylarla çok yakın süre önce korkuya dayalı bir saygıyla önünde eğildikleri bu kadından intikamlarını alıyorlardı.
Kraliçe oldukça sakindi. Yüzünde korku ve dehşet izleri görmek mümkün değildi. İdama giderken bile şık görünmeye özen göstermişti hayatı boyunca hep şık olan kraliçe...
Celladı Henri Sanson, ellerini arkadan öylesine sıkı bağlamıştı ki parmakları mosmor olmuştu. Buna rağmen o kahrolası asaletinden asla taviz vermiyor, vakur bir edayla başını gövdesinden ayıracak olan giyotine yaklaşıyordu santim santim.
Giyotinin başına geldiklerinde farkında olmadan celladı Sanson’un ayağına bastı, basar basmaz da özür diledi ‘’ Pardon mösyö. Kasten yapmadım.’’
O dakikada aslında bu hareketi kasten yapmış olmasının hiç mi hiç önemi yoktu zira biraz sonra başı bir tıp doktoru olan Joseph Ignace Guillotin’in önerisiyle icat edilmiş ve onun adıyla anılan giyotin denen aletle gövdesinden ayrılacaktı.
Evet, bir tıp doktoru, meclis üyesi ve idam cezalarına karşı olan Joseph İgnace Guillotin, idam cezalarının önüne geçmenin şu aşamada mümkün olmadığını görünce bunun bari en acısız, sızısız bir an önce gerçekleşmesi için bir alet icat edilmesi önerisinde bulunmuştu mecliste ve bu öneri giyotin denilen icadın doğmasına sebep oldu.
Oldukça insancıl (!) ve yufka yürekli olan meclis üyeleri bu öneriyi oldukça beğendiler. Böylece idam cezalarının infazı daha kısa sürede gerçekleşecek, hem de bu cezaların uygulanmasındaki adaletsizlik(!) ortadan kalkacaktı. Zira asillerin kafası kılıçla kesilerek idam olunurken sıradan vatandaşlar darağacına gönderiliyordu.Tüm dünyaya hürriyet, adalet, eşitlik gibi kavramları getirmiş(getirecek) olan (!) Fransız İhtilalinin böyle bir eşitsizliğe tahammülü olamazdı elbette(!)
Giyotin denen icat hep doktor Guillotin’in adıyla anıldı mucidi o olmasa da ama işin kaymağını yiyenler Sanson ve Deiblers aileleri gibi ailelerdi. Bu ve benzeri bir kaç aile hem giyotin imali hem de cellatlık işini uhdelerine geçirmiş, böylece oldukça saygın aileler olmuşlardı. Öyle ki vatandaşlar onlardan imza bile istiyorlardı.
Giyotinin icat edilmesiyle Fransız çocuklarının yeni bir oyuncağı da olmuştu. Onlar için de fare ve benzeri hayvanların ya da oyuncak bebeklerinin kafasını koparmak için mini giyotinler imal ediliyordu.
20 Mart 1792 de Fransa Ulusal Meclisinde kabul edilen bir yasayla artık idam cezaları giyotinle ve tüm halka açık gösterilerle gerçekleştirilmeye başlandı ve bu kapsamda ilk olarak adi bir suçlu olan Nicholas Jacques Pelletier’in başı gövdesinden ayrıldı.
Giyotinde can verenlerin en ünlüleri Kraliçe Marie Antuanette ve kocası Kral XVI. Louis idi ama işin ilginç tarafı giyotinde can vermesi gerekenlerin daha çok asiller olması beklenirken Fransız ihtilalinin bu en kanlı döneminde bile asillerden sadece % 10 u Giyotinde can verirken köylülerden giyotinde can verenlerin oranı % 90 ı buluyordu.
Kraliçe Marie Antuanette’nın başı gövdesinden ayrılmadan önce cellat Sanson, onun saçlarından bir bukle kesip cebine attı. İleride bu saçları satarak bir servet bile elde edebilirdi.
Nihayet kraliçenin başını giyotine yerleştirdiğinde meydandaki halk ceplerindeki mendilleri çıkardılar. Yok yok ağladıklarında gözlerini silmek için değil. Kraliçenin kafası gövdesinden ayrıldığında mendillerini onun akan kanına bulayacaklar ve bu mendilleri günün hatırası olarak saklayacaklardı. Günün trendi buydu... Fransızların en büyük eğlenceleri giyotinde kesildikten sonra top gibi bir sepete düşen ya da yuvarlanan bir insan kafasını seyretmekti.
25 Nisan 1792 de Kraliçe’in başı sepette, kanı ise Fransız seyircilerin mendillerindeydi artık.
Giyotin o dönemde Fransa’da on binlerce insanın başını gövdesinden ayırdı. Hatta öyle ki bu ihtilalin en önemli kahramanlarından olup pek çok Fransızın kafasını giyotine yollayan Robespierre bile kendi kafasını giyotinden kurtaramadı.
Bu arada giyotinin sadece Fransa’da kaldığını zannetmeyin. Böylesine muhteşem bir icat(!) yıllar sonra Adolf Hitler’in de çok ilgisini çekmiş ve bol bol kullanmıştı. Onun döneminde Almanya’da en az 15 Bin idam giyotinle gerçekleştirildi.
Asrının en önemli buluşu (!)olan giyotin en son 1977 yılında Hamida Djandoubi adlı Tunuslu bir göçmenin idam cezasının infazı için kullanıldı.
Yok yok ‘’ Zavallı bir Tunuslu göçmeni öldürmüşler.’’ Diye gözyaşı dökmeye hazırlanmayın. Bu herif tam bir psikopat sapıkmış. Zaten suçunu da itiraf etmiş. Suçu mu? Bir yaralanma sebebiyle düştüğü hastanede tanıştığı ve kısa sürede ilişkiyi ilerlettiği hemşire Elisabeth Bousquet’i tehditle başka insanlarla fuhuşa zorlamak ve akabinde öldürmek. Ayrıca kendisi gibi Tunuslu olan iki kızı daha aynı şekilde fuhuşa zorlamak.( Olay Fransa’da gerçekleşiyor.)
YORUMLAR
Teşekkür, tebrik ve takdirlerimle değerli hocam.
Bilginin muhtevası ve gönüllere ekilen tohumlar.
Kutluyorum yürekten.
Kandiliniz mübarek olsun değerli hocamm ve Dünya Şiir gününü de akabinde kutluyorum.
Selam ve saygılarımla
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle hayırlı kandiller diliyorum.
Değerli kaleminiz yine değerli bilgiler sundu bize.
Teşekkürler.
Tebriklerimle .
sami biberoğulları
sami biberoğulları
İple asılmaya nazaran çak çabuk iş bitirmesi ilginç, kafa koptu mu her şey bitiyor. Tarihçesini de güzel ele almış Hocam. Kutluyorum içtenlikle...
sami biberoğulları
Hergün yeni birşey öğrenmek çok güzel. Teşekkürler☺
Cocuklarin oyuncagi haline gelmesi...
Sonra o çocukların gerçeğini yapmak için can atıyor olma ihtimali bile insanin içini ürpertiyor. Kötü olan bu.
Dünyada neler neler olmuş, daha da nelerin olacagini kim bilir.
Allah bilir..
sami biberoğulları
Selam ve saygılar.
sami biberoğulları
Joseph İgnace Guillotin, giyotinde can vermiyor. Ancak onun da giyotine gittiği yolunda uydurulmuş hikayeler var. O normal bir şekilde ölüyor. Bu arada gerek kendisi ve gerekse aile fertleri soyadlarını değiştirmek istiyorlarsa da Fransız mahkemeleri bu isteği reddediyor.
Selam ve saygılar.
Sami abi senin bu tarihi,farklı ve kapalı istiareli yazıların on numara.... Tebrikler ve selamlar
sami biberoğulları
Tarih demek insanın hayatına giren her şey demek. Giyotin de bunlardan biri. İnsanlık tarihinin kaydettiği daha nice faydalı (!) âletlerin de elbet bir tarihçesi yazılmıştır.
Faydalandık Sami Hocam.
Teşekkürler...