- 501 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ÇANAKKALE TÜRKÜSÜ
ÇANAKKALE TÜRKÜSÜ
Çanakkale savaşlarının üzerinden 105 yıl geçmiş. 19 Şubat 1915te başlayan Çanakkale savaşları 9 Ocak 1916da sona ermiş. On bir aydan fazla sürmüş. 18 Mart 1915’te düşman donanması ağır zayiat vermiş.
Bu tarihi başarı Çanakkale Zaferi olarak geçmiş tarihe. Çanakkale Boğazı’ndan geçemeyen düşman donanması çekip gitmek zorunda kalmış. Çanakkale savaşlarında 250 bin Osmanlı, bir o kadar da İtilaf devleti askeri ölmüş.
Çanakkale geçilememiş 1915’te. Siper etmiş göğsünü bu hayasızca saldırıya kahraman Mehmetçik. Anadolu evladı canı pahasına düşmana "Dur!" demiş. Lakin masa başında biz kaybetmişiz. Mondros Ateşkes Anlaşmasını, yani idam fermanımızı kendi elimizle imzalamışız. Düşman donanmaları ellerini kollarını sallayarak Çanakkale Boğazı’ndan geçip Dolmabahçe rıhtımına demirlemiş.
Çanakkale geçilmiş ne yazık ki.
Dile kolay, beş yüz bin insan son nefesini vermiş Çanakkale’de. Tarih kitaplarında olay anlatılır. Sebep- sonuç ilişkisi irdelenip bir sonuca varılır. Kuru, soğuk bilgilerdir.
Ben bir başka pencereden bakacağım Çanakkale savaşlarına. Çanakkale savaşlarında ölen yiğitlerin arkasından türküler yakılmış. İşte o türkülerden birine bakacağım. Ne varsa türkülerde var. Der ki Bedri Rahmi Eyüboğlu Türküler Dolusu’nda:
.
Ah bu türküler,
Köy türküleri
Dilimizin tuzu biberi
Memleket ahvalini onlardan sor
Kitaplarda değil, türkülerde ara Yemen’i
Öleni, kalanı, gidip gelmeyeni
Ben türkülerden aldım haberi.
.
Ben Çanakkale türküsünden alacağım haberi. Çanakkale türküsü, Kastamonu yöresine ait. Muzaffer Sarısözen derlemiş ve notalamış. Türkü, İhsan Ozanoğlu’dan alınma. Aslında ikilik biçiminde söylenen türkü oldukça uzun. TRT Repertuvarında sadece dört ikilik yer alıyor. Çanakkale türküsünün TRT Repertuvarındaki kayıt numarası 461. Ben en son ikiliği de alıyorum. İşte Çanakkale türküsü:
.
’’Çanakkale içinde aynalı çarşı
Ana ben gidiyom düşmana karşı, off gençliğim eyvah!
.
Çanakkale içinde bir uzun selvi
Kimimiz nişanlı, kimimiz evli, off gençliğim eyvah!
.
Çanakkale üstünü duman bürüdü
On üçüncü fırka harbe yürüdü, off gençliğim eyvah!
.
Çanakkale içinde bir dolu testi
Analar babalar ümidi kesti, off gençliğim eyvah!
.
Çanakkale içinde vurdular beni
Ölmeden mezara koydular beni, off gençliğim eyvah!
.
Çanakkale savaşlarına katılan bir gencin ağzından yakılmış türkü. Her ikilikten sonra yinelenen ”Off gençliğim eyvah!” çığlığı yüreklerimizi dağlıyor.
Çanakkale savaşları başlamış. Eli silah tutan 15-16 yaşlarındaki çocuklar bile askere alınmış. Ah Enver Paşa!
Çanakkale Boğazı’nın iki yakasını tutmuş askerlerimiz. Askere gelen yiğitlerimiz Çanakkale’de Aynalı Çarşı’da çarşı iznine çıkıp gezdiler mi acep? Ben sanmıyorum. Bu gençler hayatının baharında. Kimi nişanlı, kimi evli, kimisi öğrenci. Kayseri Lisesi o yıl mezun vermemiş. Çünkü bütün son sınıf öğrencileri askere alınıp Çanakkale’ye gönderilmiş.
Savaş başlamış. Çanakkale üstünde bir kara bulut. Savaşlar kıya sıya sürüyor. Analar babalar kesmiş umudunu Çanakkale’ye giden yavrularından. Mektup gelmez olmuş sıladan.
.
Ah ah! Vurulmuş tertemiz alnından yiğitlerimiz. Ölmeden mezara koymuşlar. Burada Ölmeden mezara koyma eylemi genç yaşta ölmek demek. Vadeli vadesiz ölen yiğitlerimiz ah!
İşte bu dizelerde çarpan yüreği, hüznü, dramı tarih kitaplarında göremezsiniz. Bu duyguları yaşamak için türkülere kulak vereceksiniz dostlarım.
Kifayetsiz muhteris yöneticililer Anadolu evladını böyle heder etti Sarıkamış’ta, Çanakkale’de, Yemen çöllerinde. Ah ah!
.
Çanakkale savaşlarında şehadet şerbetini içen şehitlerimizi saygıyla, minnetle anıyorum.
YORUMLAR
Yazıda Bedri Rahmi ismini görünce sizinle uzunca bir alıntıyı paylaşmak istedim. Yazıda anlatılan Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası ne acıdır ki 2002 yılında kapatılmıştır. Bir ülkenin kaderini bedbaht etmek için bazen Mondros gibi bir metne imza atmak, bazense tam tersine kaderini güldürmek için hem Cumhuriyeti kurmak hem de Cumhuriyete yakışır fabrikalar açmak gerekir. Bazense Mondros'a gerek kalmadan yine aynı milletin kaderini bedbaht etmek için tüm yapılanları birer birer yıkmak gerekir. Mondros'tan daha kötüsü de vardır!
Tüm şehitlerimizi saygı ve şükranla anıyorum.
Alıntı:
CUMHURİYETİN DEV PROJESİ: NAZİLLİ SÜMERBANK BASMA FABRİKASI
Venezuella’daki “Atatürk Modeli Fabrika’ya” esin kaynağı olan fabrika1
, 1937’de Atatürk
tarafından açılan Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’dır. Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası,
Atatürk’ün kafasındaki “Sosyal Fabrika Projesi’nin” ilk uygulaması olması bakımından çok
önemlidir. Atatürk’ün kafasındaki fabrika, sadece üretim yapılan bir mekan değil, aynı
zamanda “ar-ge” çalışmalarının yapıldığı bir labratuvar, eğitim verilen bir okul, her türlü sanat ve
spor imkanlarına sahip bir kültür kompleksi, kısacası adeta dört dörtlük bir “yaşam alanı”, bir
kampüstür. Atatürk, işçilerin yüksek standartlarda, her türlü imkandan yararlandıkları bu “sosyal
fabrikaları” Anadolu’nun her yanına yapmayı planlıyordu. Ama bu projesini yaygınlaştırmaya ömrü
yetmeyecekti.
Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, genç Cumhuriyetin Birinci Beş Yıllık Kalkınma Palanı’nın ilk
önemli eseridir. Sümerbank’ın kurduğu ilk Türk basma fabrikasıdır. Devlet eliyle kurulan ilk basma
fabrikasıdır.
Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, genç Cumhuriyetin Birinci Beş Yıllık Kalkınma Palanı’nın ilk
önemli eseridir. Sümerbank’ın kurduğu ilk Türk basma fabrikasıdır. Devlet eliyle kurulan ilk basma
fabrikasıdır.
Fabrika, Türk-Sovyet ortak yapımıdır. Makineler ve teçhizatların çoğu Sovyetler Birliği’nden
narenciye karşılığında alınmıştır. Fabrika kuruluşundaki işçi açığını kapatmak için 120 Sovyet
montör ve mühendisi istihdam etmiştir.
Fabrikanın temelleri 25 Ağustos 1935’te atılmış, yapımı 18 ayda tamamlanmış ve 9 Ekim 1937’de
açılmıştır. Bina ve makineler dahil, 8 milyon liraya mal olmuştur.
Fabrikanın, 28 bin iğ ve 800 otomatik tezgah ile çalışmaya başlaması ve 2.400.000 kilo iplik
işlemesi planlanmıştır. Bununla 20 milyon metre basma imal edilecektir.
Fabrika 15 bin ton kömür yakacaktır.
Fabrika her gün en fazla 2400 işçi çalıştıracak ve ücret olarak senede 1 milyon lira
ödeyecektir.
Fabrika, beş kısımdan oluşmuştur: Dokuma bölümü, Basma bölümü, Desen bölümü, Gravür
bölümü ve Baskı kısmı…Basma, Desen, Gravür bölümünden geçen kumaşlar, Dokuma bölümünde,
yarısı elektronik olmak üzere 768 tezgahta dokunacaktır. Günlük dokuma, 62.000 ile 64.000 metre
arasındadır. Baskı bölümünde ise 4 baskı makinesi vardır. Burada farklı renk ve desenlerde günlük
ortalama 85.000 metre basma yapılacaktır.
Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, sosyalist ülkeler de dahil, dünyada görülmemiş bir “sosyal”
niteliğe sahiptir. Evet, fabrika kurulurken Sovyet modeli esas alınmıştır, ama genç cumhuriyetin
genç mühendisleri Türk devrimine has, çok özgün bir eser ortaya çıkarmayı başarmışlardır. Nazilli
Sümerbank Basma Fabrikası, 1930’ların dünyasında bir benzerine daha rastlanmayacak kadar
özgün bir “sosyo-kültürel” ekonomi projesidir.
İşte Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’nın şaşırtan özellikleri:
1. Fabrika, balolar, danslar ve partiler düzenlemiştir: 1930’ların ortalarına kadar kadınlı
erkekli hiçbir toplantıya katılmamış halk, fabrikanın organize ettiği balolar, danslar ve partilerle
sosyalleşmiş, özellikle kadın ön plana çıkmaya başlamıştır.
1 Gazeteci Banu Avar'ın Venezuella gezisi sırasında karşılaştığı bir olay kastediliyor. Banu Avar’a kulak verelim: "Şehri
göreceğimiz tepeye doğru tırmanırken, Kemal Atatürk tabelasını geçince şaşırdım ki, tepeye geldik. Genç kız rehber
heyecanla ‘şu fabrikayı görüyor musun? yanında nikah salonu, şu sağlık ocağı, şu okul onun arkasındaki de bizim ev.’
‘Eeee ,dememe kalmadı’ Rehber ‘Biz buna ATATÜRK modeli’ diyoruz’ diye yapıştırdı.”......
2. Fabrikada sinema salonu vardır: 1937 yılında 12 bin kişinin yaşadığı bir kentte, bu fabrika
bünyesinde 700 kişilik bir sinema salonu açılmıştır. İki defa memurlara, iki defa işçilere ve iki
defa da ustalara olmak üzere haftada toplam altı defa film gösterilmiştir
3. Fabrika Halkevi kurmuştur: Fabrika “Sümer Halkevi” adıyla bir halkevi kurarak halkı her
konuda bilinçlendirmeye çalışmıştır. Bir fabrika bünyesinde açılan ilk ve tek halkevi Sümer
Halkevi’dir. Halkevinin şubelerinde çalışanların büyük çoğunluğu fabrika işçisidir. Halkevinin,
hazırladığı oyunları sergilemesi için fabrika içinde bir sahnesi vardır. Sümer Halkevi biçki-dikiş
kurslarında her yıl birçok genç kız meslek sahibi olmuştur. Halkevi civar köylere geziler düzenlemiş,
köylülerin sorunlarıyla ilgilenmiş, köylere ilaç ve sağlık elemanı göndererek hastaların tedavisini
sağlamıştır.
4. Fabrikanın korosu vardır: Fabrika çalışanları arasında bir müzik grubu oluşturulmuştur.
Klasik müzik seslendiren grup Nazilli, Aydın ve Denizli’de konserler vererek “çok sesli” müziğin
Anadolu’da tanınmasını sağlamıştır. Fabrikada yemek aralarında dünya klasiklerinden eserler
okuyan bu koro (grup), işçilerin Beethoven zevke ulaşmalarını sağlamıştır. Fabrikada, çalmayı
bilen işçilerin kullanımlarına açık bir de piyano vardır.
5. Fabrikanın hamamı vardır: Fabrika bünyesinde kurulan bir hamam, hem işçilere hem de
Nazilli halkına hizmet vermiştir.
6. Fabrikanın Ressamları vardır: Fabrika bünyesindeki desinatörler belli zamanlarda fabrika
dışına çıkarak Nazilli ve çevresinin güzel resimlerini yapmışlardır. Fabrika ressamlarının yaptığı bu
tablolar açık arttırmalarda satılmıştır. Resim heykel sergileri de düzenleyen fabrika Nazilli’de güzel
sanatların gelişmesini sağlamıştır.
7. Fabrikanın spor kulübü vardır: Fabrikanın bünyesinde kurulan lacivert-beyaz renkli Sümer
Spor, futbol, basketbol, atletizm, voleybol, bisiklet, güreş, yüzme, *oks branşlarında faaliyet
göstermiştir. Fabrika bünyesindeki Sümer Spor futbol Sahası Türkiye’nin ilk “alttan ısıtmalı”
futbol sahalarından biridir. Ayrıca yine fabrika bünyesinde, basketbol, voleybol sahaları, güreş
minderleri, *oks ringi, tenis kortu ve paten pisti vardır. Nazilli’de toplumsal kaynaşmayı
güçlendiren “paten eğlenceleri” ve” bisiklet yarışları” Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’nın
mirasıdır.
8. Fabrika halka bedava basma dağıtmıştır: Bir sosyal fabrika olarak tasarlanan Nazilli
Sümerbank Basma Fabrikası, altı ayda bir halka “ıskarta basma” dağıtmıştır.
9. Fabrikada işçi hakları üst düzeydedir: Çok sayıda işçiyi barındıran fabrika işçi haklarına da
çok önem ermiştir. İşçi ve Memur Biriktirme Sandıkları, İşçi Ölüm ve Hasatlık Yardım
Sandıkları oluşturulmuş, fabrika içinde işçi sağlığını koruyacak 40 yataklı bir hastane, bir
eczane bir de labratuvar kurulmuştur. Nazilli’nin kabusu haline gelen sıtma hastalığı fabrikanın
sağlık ekibi tarafından kurutulmuştur. İşçilere mesleki eğitim verilen fabrikada ayrıca işçiler için beş
sınıflı bir okuma-yazma kursu, daha doğrusu bir küçük okul vardır. Sümer İlköğretim Okulu
adlı bu işçi okulunun 980 öğrenciye sahiptir. Ayrıca bir işçi radyosu ve işçi çocukları için 26
yatak ve 40 mevcutlu bir kreş kurulmuştur. İşçiler ve memurlar, fabrikanın hemen önünde özel
olarak inşa edilen 264 dairelik ve 1000 kişilik lojmanlarda çok uygun bir ücretle kalırken, bekar
işçiler için 350 kişilik bir “Bekar İşçi Pavyonu” vardır. Lojmanda kalamayan işçi ve memurları
şehirden fabrikaya taşımak için düzenli seferler yapan GIDI GIDI adı verilen mini bir tren
kullanılmıştır. Fabrika işçilerinin yiyecek ve giyeceklerini temin etmek için fabrika bünyesinde bir
kooperatif vardır. Fabrikanın, işçilere hizmet veren güzel ve temiz bir fırını, işçi yemekhanesi,
memur kantini ve bir de hamamı vardır.
10. Fabrikanın ar-ge bölümü vardır: Daha fabrika açılmadan fabrikada kullanılacak kaliteli
pamukların çevrede yetiştirilmesi için 200 adet modern tohum ekme makinesi satın alınmıştır.
Yine pamuk işinde kullanılmak üzere birçok modern tarım aleti ve makinesi bölgeye getirilerek
çiftçilere dağıtılmış ve bunları nasıl kullanacakları öğretilmiştir. Fabrika içinde mekanik odası, fizik
labratuvarı, tarım labratuvarı gibi ar-ge bölümlerinde, fabrikada yapılacak üretimin kalitesini
arttırmak için çalışmalar yapılmıştır.
11. Fabrikanın atölyesi vardır: Fabrikanın büyük bir atölyesi vardır. Bu atölyenin demirhanesi,
marangozhanesi, dökümhanesi, kaynak ve teneke işleri yapan bir kısmı vardı. Diğer
fabrikaların ahşap parça ihtiyacı olan makine vurucu kolları burada yapılırdı.
12. Fabrikanın elektrik ve su santralleri vardır: Fabrika, bir dönem hem kendi elektrik
ihtiyacını hem de Nazilli kentinin elektrik ihtiyacını kendi bünyesindeki bir elektrik santraliyle
sağlamıştır. Dört kazan ve üç türbinli olan bu santral, 2500 kw gücündedir. Fabrikanın su
ihtiyacını karşılamak için bir de su santrali vardır.
İşte Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası… İşte Atatürk’ün “Sosyal Fabrika Projesi”nin ilk
uygulaması… İşte genç cumhuriyetin, halkına, insanına, işçisine bakışı…
ATATÜRK NAZİLLİ SÜMERBANK BASMA FABRİKASI’NDA
Türkiye’de devlet eliyle kurulan bu ilk basma fabrikasını 9 Ekim 1937’de bizzat Atatürk
açmıştır. Atatürk, Ege manevraları için bölgede bulunan ordu komutanlarıyla ve yöneticilerle
birlikte açılışa gelmiştir. Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, İkinci Ordu Müfettişi
Orgeneral İzzetin Çalışlar, Genelkurmay Asbaşkanı Asım Gündüz, Jandarma Genelkomutanı Naci
İldeniz gibi komutanlar ve Trakya Umum Müfettişi General Kazım Dirik ile İzmir Valisi Güleç,
Başvekil Vekili Celal Bayar, İsmet İnönü, Afet İnan, Kütahya Milletvekili Recep Peker, Ziraat Vekili
Şakir Kesebir, Dahiliye Vekili ve CHP Genel Sekreteri Şükrü Kaya, Nafia Vekili Ali Çetinkaya,
Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Aras, Milli Müdafaa Vekili Kazım Özalp, Maliye Vekili Fuat Ağralı, Kültür
Vekili Saffet Arıkan, Gümrük ve İnhisarlar Vekili Ali Rana, Orman Umum Muhafaza Komutanı
Korgeneral Seyfi gibi nerdeyse devletin bütün askeri ve sivil erkanı tam kadro Atatürk’le birlikte
Nazilli’dedir.
Atatürk’ün açılışını yaptığını ilk ve son fabrika olan Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’nın açılışına
verilen önem, asker-sivil neredeyse bütün devlet erkanın açılışa katılmasından da bellidir.
Nazilli Basma Fabrikası istasyonunda fabrika yetkililerince karşılanan Atatürk’ün ilerlediği
istasyondan fabrika müdüriyet binasına kadar parke döşenmiş yolun her iki yanında halk düzenli bir
şekilde sıralanmıştır. Sıraya geçmiş küçük kızlar ellerinde pamuk dallarıyla misafirlerini
karşılamışlar ve bunları Atatürk’e hediye etmişlerdir. Fabrika binası ve meydanlar bayraklarla
süslenmiştir. Atatürk, yanındakilerle birlikte fabrikaya geldiğinde, mahşeri kalabalık tarafından
Halkevi Orkestrası eşliğinde büyük sevinç ve tezahüratla karşılanmıştır. Atatürk halkın bu coşkulu
karşılamasına fabrikanın girişindeki müdüriyet binasının balkonundan halkı selamlayarak cevap
vermiştir.
Açılışta yapılan konuşmalardan sonra Atatürk, fabrikanın yönetim dairesinden çıkarak iplik dokuma
ve halı makinelerinin bulunduğu binaların kapısı önüne gelmiştir. Fabrikanın elektrik santralinin
önünde elektrikle aydınlanan bir büstünü gören Atatürk, bir süre bu büstü inceledikten sonra
“güzel” diyerek fabrika müdürüne iltifatta bulunmuş ve daha sonra açılışı yapmıştır. Atatürk’ün
fabrikayı açmasıyla birlikte 480 makine bir anda çalışmaya başlayarak ilk pamuğu işlemiştir. Tören
boyunca bir uçak filosu fabrika üzerinde uçuşlar yapmıştır
Atatürk’ün açtığı Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, çok kısa bir sürede Nazilli’nin çehresini
değiştirmiştir, Daha önce göç veren Nazilli kısa zaman içinde göç alan bir kent haline gelmiştir.
Genç cumhuriyetin çağdaşlaşma projesi kapsamında en erken ve en köklü şekilde aydınlanan
kentlerden biri, belki de birincisi Nazilli olmuştur. Nazilli’nin “çağdaşlaşmasında” Nazilli Sümerbank
Basma Fabrikası’nın yeri çok büyüktür.
BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU’NUN İZLENİMLERİ
7 Ekim 1953’te Nazilli’ye gelen şair ve ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu, Nazilli’deki değişimi
şöyle gözlemlemiştir:
“…Altı saat içinde altı lunapark geçtik… Bir de ne görelim şehir baştan aşağı neon
ışıkları içinde. Nazilli dediğin nedir ki, Anadolu’da küçük bir kaza değil mi? Gecenin on
ikisinde ışık, elektrik ışığı içinde yüzen bir Anadolu kasabasını görmek insanı nasıl
sevindirmez… Nazilli’nin iki yakasını bir araya getiren bir ışık fermuarı taa Basma
Fabrikası’na kadar uzanmış. Sarı yerine hafif yeşilimtırak bir ışık. Bu ışığın altında
yürüdük. Gayet nazik bir memur, belediye memuru mu polis mi pek anlayamadım, küçük
bir çocuğa seslendi; ‘Bu misafiri Gıdı Gıdı’ya kadar götür…’ dedi. Evvele bir mahalle, bir
semt adı sandım. Sonra bir şoför, bir arabacı olabilir dedim.Gıdı Gıdı dedikleri bir küçük,
bir maskara dekovil tren imiş. Belli saatlerde işçileri fabrikaya taşırmış… Bir kedim olsa
ismini muhakkak Gıdı Gıdı koyardım… Birkaç adım ötede aynı ışıklarla donanmış birkaç
otel sıralanmış. Burası kaza değil vilayet merkezi diyorum. Burasını bu hale fabrika soktu
diyorlar.
Dükkan önünde bir otobüs duruyor, içinden birçok işçi çıkıyor çoğu kadın. Birkaç erkek
var. Fabrika’dan dönüyorlarmış. Gece Postası. Pek yorgun görünmüyorlar, ama kına
gecesinden de dönmedikleri belli. Telaşsız adımlarla sokaklara dalıyorlar. Çoğu siyah
gömlek üstüne beyaz bir başörtüsü sallandırmış. Geniş yollar, ışıklı yollar, ışıklı oteller,
gece yarısı açık dükkanlar, dizi dizi okaliptüs ağaçları.
Kışın kapıya dayandığı bu günlerde Pazar yerindeki sebze çeşidi insanı şaşırtıyor… Eski
evlerin dışardan çok kalender göründüğüne bakmayın içleri cennet gibi. Derli toplu
tertemiz. Nazilli’de bisiklet bolluğu göze çarpıyor. Motosikletler ve takma motorlu
bisikletler de var. Bisikletlerin çoğu Basma Fabrikası’nda çalışan işçilerin olmalı.
Fabrikanın bir bisiklet garajı var. Yol dümdüz olduğu için işçiler bisikleti benimsemişler.
Fabrikanın Nazilli’ye bağışladığı nimetlerden birisi de bu olmalı. Ne yalan söyleyeyim,
sinemada görsem reklamdır derdim. Bana Anadolu’da bir kaza merkezinde işine bisikletle
giden beş yüz işçi gördüm deseler kolay kolay aklım yatmazdı.
Fabrikayı gezdikçe işçiler sağlanan imkanları, kolaylıkları gördükçe şaşırdım kaldım.
Sıcak, lezzetli, kuvvetli bir yemek. Boyalarla uğraşanlara süt ve yoğurt, işçiler mahsusu
hastane, kreş, kantin, alabildiğince geniş bir bahçe, Kantinin üstünde bir havuz. Havuzun
içinde bir heykeltıraşın elinden çıktığını zannettiğim bronz bir heykel, bir kadın heykeli.
İşçilerden birisi yapmış. Fabrikada bronz döktürmüş. Aman Allah’ım! Akademide bronza
değil alçıya bile dökmek nasip olmaz. Bir de gazoz tezgahı kurmuşlar. Geliri, işçilerin spor
kulübüne veriliyor. Futbol takımları var. Denizli’de yaptığı maçlarda kimseden geri
kalmamış.
İstanbul’da eşine az rastlanır bir boyda bir tiyatro salonu var. Geçenlerde ‘Soygun’u
oynamışlar. Şehirde böyle bir salon olmadığı için bazı düğünler burada yapılırmış.
Balolarda eksik değil. Benim tarihime üst üste iki tane düştü. Fabrika kuruluşunun 16.
yılı iki balo ile kutlandı. Birisinde, fabrika işçileriyle aileleri, ötekinde şehirden gelen
davetliler vardı. Birisinde yerli oyunlar oynandı, türküler söylendi. Ötekinde bol bol dans
edildi. Her ikisi de geç vakte kadar uzadı.
Fabrika ailesinin toplantısında hiç görmediğim bir oyun oynandı. Bir tarafta Köroğlu
türküsü söyleniyor, ortada iki kişi bu havaya uygun adımlarla bir koyun yüzüyorlar.
Koyun dediğim de yere upuzun yatmış, kaskatı kesilmiş bir genç. Sıra koyun yüzmeye
geliyor. Adamcağızı parçalamadan bir güzel şişiriyorlar. Seninki gayet güzel ölü taklidi
yaparken biçarenin parçalarından içeriye bir bardak da bira dökmezler mi! O zamana
kadar oyunun bütün kısımlarına büyük ustalıkla katlanan genç, yıldırım hızıyla
doğruluyor. Bu kötü şakanın hesabını soruyor. Meğer oyun içinde bir başka oyun varmış.
Fabrikanın sanatçısı olan bir genç mikrofon başında hiç de bayat olmayan esprileri
döktürüyor. Fabrikanın bülbüllerini birer birer, mikrofon başında şakımaya davet ediyor!
Nazlanmadan geliyorlar. Kimi gazel söylüyor, kimi en ön moda caz havalarından birini…
Kimi Köroğlu’na girişiyor. Kimi harmandalına. Sonra her sene bu gece çıkarılan Gıdı Gıdı
balo gazetesi dağıtılıyor. İçerisinde gene fabrikalı çocuklardan birisinin yaptığı
karikatürler var…”
İşte Bedri Rahmi Eyüboğlu’nu şaşırtan Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası gerçeği… Genç
cumhuriyetin en devrimci adımlarından biri… Üretime, istihdama, yatırıma önem veren, kendi
halkına güvenen, kendini ve dünyayı bilen çağdaş bireyler yetiştirmek isteyen genç cumhuriyetin
mucize eserlerinden Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası…
Sevgilerimle...
Mustafa Topaloğlu
Şimdi Sümerbank Basma Fabrikası kapatıldı. Ne yazık! Bir tezatlar ülkesi bizim yurdumuz. Yapılanlar yıkılıyor. Geçenlerde Pazaören Köy Enstitüsü'nün hizmet binasının halini bir arkadaşım görüntülemiş. Öğretmen okuluydu. Kapatıldı. İçim parçalandı.
Selam ve sevgiyle...
Mustafa Topaloğlu
Şimdi Sümerbank Basma Fabrikası kapatıldı. Ne yazık! Bir tezatlar ülkesi bizim yurdumuz. Yapılanlar yıkılıyor. Geçenlerde Pazaören Köy Enstitüsü'nün hizmet binasının halini bir arkadaşım görüntülemiş. Öğretmen okuluydu. Kapatıldı. İçim parçalandı.
Selam ve sevgiyle...