- 412 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GECİKEN İTİRAF
GECİKEN İTİRAF
Ali Bey, Antalya’daki bayiler toplantısına gitmek için tüm hazırlıklarını yaptı. Eşi Yeşim’le ve çocuklarıyla vedalaştı. Beykoz’da evinden çıktı, şoförü Mustafa ile birlikte yola çıktılar. Osmangazi Köprüsünden geçerek Yolava üzerinden ilerlediler. Yaklaşık dört buçuk saat sonra Antalya’ya gittiler.
Ali Bey, oteldeki organize hakkında brifing aldı. Bir süre otelin havuzunda yüzdü ve dinlenmek üzere odasına çıktı. Derin ve deliksiz uyudu. Sabah on gibi uyandı ve kahvaltıya indi. Anadolu’nun çeşitli illerinden gelen bayilerle selamlaştı. Ankara bayisi Ozan Bey ve Trabzon bayisi Orhan Bey ile kahvaltı yaptı. Üç günlük toplantıda yeni yeni sözleşmeler yaptı, yeni yeni bayilikler verdi. Aldığı evrakları ve nakit parayı odasındaki çantasına koydu. Son gece otele yoğun turist akını olması sonucu otelin sahibi Murat Bey; Ali Bey ile Ozan Bey’in aynı odada kalıp kalamayacağını sordu. Ali Bey aynı zamanda da arkadaşı ve müşterisi olan Murat Bey’in bu isteğini memnuniyetle karşıladı. O gece Ali Bey ve Ozan Bey uzun uzun sohbet ettiler. Gece 3.00 ’te Ali Bey’in eşinden beklenmedik bir telefon geldi. ’Hayırdır inşallah, gecenin bu saatinde?’ dedi ve telefonu açtı Ali Bey. Eşi, oğlunun Sarıyer’de trafik kazası yaptığını ve karakolda tutulduğunu söyledi. Ali Bey bunu duyar duymaz hemen kalktı, duş alıp, giyindi. Şoförü Mustafa’yı aradı ve Ozan Bey’le vedalaşamadan yarım saat içinde İstanbul’a gitmek üzere yola çıktılar. İstanbul’a gelmeleri üç buçuk saat sürdü. Ali Bey, eşiyle telefon görüşmesi yaptı, eve uğramadan direkt karakola gitti.
Karakolun girişinde kimliğini kontrol eden polis memuru, ’İfadenizi almak zorundayız, Ali Bey,’ dedi.
’Ne ifadesi, kazayı ben yapmadım, oğlum yapmış, bilgi almaya geldim. Kaza ile benim bir ilgim yok. Durumu nasıl? Oğlumla görüştürün beni lütfen.’
’Kaza ile ilgili değil zaten Ali Bey.’
’Ne? Kaza ile ilgili değil mi? Neden ifademi alıyorsunuz anlamış değilim.’
’Cinayet.’
’Ne? Cinayet mi? Ne cinayeti? Neler söylüyorsunuz siz memur bey?’
’Ankara nüfusuna kayıtlı iş insanı Orhan Dikmen cinayet.’
’Ne diyorsunuz siz? Biz dün aynı odada kaldık. Ben otel odasından çıkarken mışıl mışıl uyuyordu.’
’Onu savcı beye anlatırsınız. Arabanızı da aramak zorundayız.’
’Nasıl olur? Ben adamın ölüp ölmediğini bile bilmiyorum. Hem neden ben öldüreyim ki? Orhan Bey benim en önemli bayim. Oğlum nasıl? Siz ondan haber verin!’
’Oğlunuzun korkulacak bir durumu yok. Kaza yaptığı arabadaki adam da yaşıyormuş. Öğleden sonra onu salarlar. Siz bu cinayeti düşünün.’
’Ne cinayeti? İşlemediğim cinayetin neyini düşüneceğim?’
’Dedim ya, ne söyleyecekseniz savcı beye söylersiniz. Arabanın anahtarını alayım lütfen.’
Eşi durumu öğrenince çok şaşırdı. ’Ali Bey cinayet işlemez. Nasıl böyle bir suçla sorgulanır? O, karıncayı bile incitemez,’ dedi.
Savcı Bey ’Orhan Dikmen sizin Ankara bayinizmiş. Doğru mu Ali Bey?’
’Doğrudur Savcı Bey, aynı zamanda da samimi dostum. Gece de aynı odada kaldık, geç saatlere kadar sohbet ettik.’
’Sabah öldürdükten sonra, kimse uyanmadan odayı ve oteli terk etmişsiniz. Doğru mu?’
’Ne cinayeti efendim? Sabah erkenden oteli terk ettiğim doğru. Çünkü oğlumun trafik kazası yaptığını öğrendim, geceden çıktım.’
’Tabi, öyle demeniz gerekecek. Neden cinayet gecesi onunla aynı odada kaldınız? Neden başka bir bayi ya da şoförünüz değil de Orhan Dikmen? Çok ustaca planlamışsınız cinayeti ama ben de devletin savcısıyım. Yer miyim bu kurnazlıkları?’
’Yemin ederim benim cinayetle ilgim yok Savcı Bey.’
’Susturucu takılmış olan ve Orhan Dikmen Bey’i öldüren tabancanın arabanızdaki çantanızdan çıkmasını nasıl açıklayacaksınız? Ayrıca Orhan Dikmen Bey’e ait yüklü miktarda çek ve senetler neden sizin çantanızda?’
Ali Bey söyleyecek söz bulamadı. Avukatının çabaları da sonuç vermedi ve otuz yıl ceza aldı. Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na sevk edildi. Bunun başına nasıl geldiğini anlayamadı bile.
Oğlu ve eşi ticaretten pek anlamadıkları için bu arada en büyük yardımcısı en güvendiği çalışanı şoförü Mustafa oldu. İlerleyen zamanda oğluna imzalattığı çeklerden dolayı şirketin tüm hisselerini üzerine geçirdi.
Ali Bey yirmi yıl yattıktan sonra tanınmaz hale gelmişti. Saçları bembeyaz, ağzında diş kalmamış, gözleri de uzağı ve yakını göremez olmuştu. Sadece kitap okuyor, ibadet ediyor ve dua ediyordu.
Bir gün bir ziyaretçisi geldi. Bu on yıldır ziyaretine gelmeyen, hatta konuşma teklifini bile kabul etmeyen yıllar önceki şoförü Mustafa’dan başkası değildi.
’Hayırdır Mustafa, nereden geldim aklına?’ diye sordu.
’Rahat mı bıraktın beni. Mecbur geldim. Artık dayanamadım. Her gece rüyama girdin. Yedin içimi yedin. Yıllardır gözlerim uykuya hasret.’
’Neden? Oysa oldukça lüks bir hayatın var. Bir şoförken patron oldun.’
’O gece siz resepsiyona indiğinizde Orhan Dikmen’i ben öldürmüştüm. Susturuculu cinayet silahını da çantana ben koymuştum. Ve senin üstüne yıkarak bu suçu kurtulduğumu sanmıştım. Olmadı. Yapamadım. Vicdanım rahat vermedi. Her gece girdin rüyalarıma. Cinayeti üstlenmeye ve ömrümü ceza evinde geçirmeye karar verdim. Her şeyimi senin üstüne yapacağım. Kaldığın yerden hayatına devam et. Hatta yurt dışına açtım şirketi, tam dört kat büyüttüm. Senden tek isteğim olacak. Beni affet ve hakkını helal et,’ dedi olduğu yere düştü. Ali Bey döndürmeye, kaldırmaya çalıştı fakat başaramadı. Mustafa kalp krizinden ölmüştü. Ali Bey cinayeti Mustafa’nın işlediğini ve bunu kendisinin itiraf ettiğini söyledi ama kimseyi inandıramadı. Cezasının kalanını da çekti. Çıktıktan üç ay sonra öldü.
İSMAİL MALATYA 16/03/2020-İST.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.