- 473 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KOOPERATİF KARDEŞLİĞİ ve KARDEŞ KALLEŞLİĞİ
Karıncak Köyü insanı çalışkandır. Dur durak bilmeden yaz kış karıncalar, arılar gibi çalışırlar. Bu yüzden karınları tok, sırtları da pektir hep. Hem de akıllıdırlar. Tacire tüccara sömürülmek istemediklerinden kendilerine bir kooperatif kurup onun kardeşliğinde birleşerek bütünleşmişler...
Traktörler kooperatifindir; ihtiyacı olan alıp işini görür. Sürme makinesi, örtme makinesi, ekme, gübreleme ve ilaçlama makineleri gibi tarım aletleri kooperatifindir. İhtiyaca olan alıp işini görür. Biçerdöğer kooperatif malıdır; herkesin ekinini, göndöndüsünü o hasat eder. Kooperatif de herkesin malıdır. Tohumu, gübreyi, ilacı kooperatiften alırlar, çıkardıkları mahsulü de kooperatife verirler. Unu, yağı, tuzu, şekeri, yemi kooperatif tedarik eder. Bu yüzden hem alırken, hem de satarken karlıdırlar...
Kooperatif bir de mandıra yapmış köye. Sütü götürüp oraya dökerler. Mandıra sütü işler, ürün olarak satar. Alırken karlı, satarken karlıdırlar. Kazıkçı tüccar avucunu yalasın...
Peynir teknesinin başındaki işçi kadın, beyaz önlüğünün cebinden telefonu çıkarıp kulağına götürdü.
"Alo, polis imdat mı? Yok, alo candırma. Olsun. Siz kimin candırması? Devletin. Olsun. Fatonun, ya da Natonun candırması olsaydı daha iyiydi ama olsun. Neyse, kısmet artık. Ben Karıncak Köyünden ararım. Adım Fatme. Mandırada çalışırım. Bir ihbarım olacaktı size, bir şikayetim. Çok önemli. Burada şu an bir suç işlenmektedir. Hemen gelirseniz suçüstü yakalanır. Suçlu kim mi; o da bir kadın. Adı Gülsüm’dür. O da ben gibi mandıra çalışanıdır ama işçi değil posta başıdır. Kendini zora vermez pek, sadece emir verir. Yüzü gülmeyen bir despot işte..."
Jandarmanın gelmesi uzun sürmedi. Postabaşı Gülsüm, camekanlı ofisinde oturuyordu. Elinde kalem, masada kağıt...
"Kolay gelsin bacı."
"Allah razı olsun kardeş. Hoş geldiniz, buyurun."
"Böyle ne yapıyorsun bakalım sen?"
"Mektup yazıyorum."
"Duydun mu Raco, mektup yazıyormuş. İnandım ben de. Kimedir yazdığın mektup?"
"Oğlum askerdir benim, Irak dağlarında."
"Duydun mu Raco, oğlu askermiş. Hem de Irak kırlarında. Senin telefonun yok mu?"
"Var."
"Oğlunun telefonu yok mu?"
"Var."
"Mektup dediğin şey neyin nesidir bu devirde? Mektupmuş, telefon varken. Yalancı!"
"O başka, bu başka. Biz ana oğul hem konuşur hem de yazışırız. Kime ne bundan!"
"Yalancı! Duydun mu Raco? Hem konuşur hem de yazışırlarmış. Ver bakalım şunu bana!"
Uzman çavuş Cumali, uzanıp kadının önündeki kağıdı aldı. Gülsüm kadın, ne olup bittiğini anlayamadan donup kalmıştı öylece. Hem de biraz korkmuş; Jandarma çavuşuna -Başkasının mektubu okunmaz. Mahremdir. Hem de ayıptır- diyemedi.
...Canım benim, biriciğim. Yüreğimin ateşi, ruhumun güneşi, canparem; son görüşmemizden bu yana nasılsın bakalım? Sağlık sıhhatin yerinde mi? İyi misin? İyisindir iyi. Çoğu bitti azı kaldı artık. Birazcık daha gayret kuzum, kavuşmamız çok yakın...
"Ooo! Duydun mu Raco? Kalbimin ateşi, ruhumun güneşi, cicim, bicim; bilsen seni ne çok özlemişim... Lan kadına bak be! İnsan oğluna böyle böyle şeyler mi der? Lan sen kocanı boynuzluyor musun yoksa?"
Gülsüm kadın, daha da korkmuş; eli ayağı titriyor, dudakları büzüşmüş ağzını açıp da tek laf edemiyordu.
...Ne şehit ne de gazi olmanı istemiyorum. Sağ olsun elbet ama sen öldükten sonra vatan sağ olsun demeyi hiç istemiyorum. Tek dileğim sağ salim eve dönmen...
"Ooo! Duydun mu Recayi? Bu kadın düpedüz komünist be! Bölücü. Hem de dinsiz. Hem de Allahsız, kitapsız. Anarşist. Peygamberi tanımıyor, iktidardaki hükümete inanmıyor, biat etmiyor. Seçim zamanı önüne sandık geldiğinde müslüman başkana değil de oyunu dinsiz birine veriyor. Sen hangi örgüttensin bakalım? Bu şifreli mektubu kimlere yazıyordun?"
Gülsüm durmadan titriyor, çavuşun bu dediklerine hiç anlam veremiyor ama öyle veya böyle bir şey de diyemiyordu.
"Kalk hadi kalk! Yürü gidiyoruz. Nereye mi, karakola elbet. Önce ifade tabii. Biz demokratik bir ülkeyiz. Değil mi Gülsüm bacı? Ne oldu, dilini mi yuttun? Sonra mahkeme, sonra ceza. Mahpus damında senelerce kal da aklın başına gelsin. Recayi onbaşı sen de git o ispiyoncu karıyı al. O da gelsin. Yüzbaşıya o da ifade versin. Biz demokratik bir ülkeyiz ablalar. Yargı varsa Yargıç var, savcı varsa avukat var. Adalet denilen bir şey var. Öyle değil mi Gülsüm bacı! Kuzu kuzu hesap verin, cezanızı cezaevinde çekiverin de aklınızı başınıza devşirin..."
Tevfik Tekmen 11/Mart/2020 Koruköy
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.