VAR MISIN, YOK MUSUN?
VAR MISIN, YOK MUSUN?
Bundan sonra ev ortamında yazacağım diye bir karar almıştım kendi kendime. Evde daha sakin daha doğal, da daha bir süzgeçten geçirerek daha anlaşılır bir dilde yazarım diye düşündüm. Kısacası evde sakin bir kafayla yazmak çok daha iyi olacaktır benim için..
Oğlum ’un askere gitme aşamasında başladığım yazılarıma, oğlumun askere gitmesi, izne gelmesi ve de askerliğin bitirilmesine kadar geçen aşamalarda hep yazdım aralıklı da olsa. Oğlum askerden geldiğinden beri artık hiçbir şey yazmıyor, sadece bakıyorum ve de gözlemliyorum, neler olacak diye bekliyorum..
Henüz bir şey olmadı ve hayata aynen devam ve bizler de henüz taşınmadık, ne zaman taşınacağımız da belli değil. Ev sahipleri her yaz başı gittikleri köylerine gitmemiş onlar da burada. Her ayın başında çıkıp kiramı ödüyorum-merhaba, merhaba; o kadar başka da bir bağlantımız yok konuşmuyoruz sayılır. Onlara, ne yıkımla ilgili soru soruyorum, nede merak ediyorum. Buna gerek olmadığına karar verdim ve olacakları beklemeye başladım, herkes ne yaparsa ben de onu yapacaktım mecburen. Yapabilecek pekte bir şeyimiz yoktu aslında. Hükümet AKP hükümeti ve her yerde hükmü sürüyor. Kocca bir semti kaşla göz arasında sattı savdı ve bu yer kimlere peşkeş çekildi kimse bilmiyor..
Bu yer Kadıköy’e bağlı ve Kadıköy de CHP nin elinde olmasına rağmen her nedense buradan oy alamayan bir CHP var. Çünkü arada dolaşan dedikoduları sanırım CHP dikkate almadı ve hızla oyları düşüyor bu bölgede.
Gecekondu bölgesi olmamasına rağmen, gecekondudan daha berbat bir yerleşim var burada ve kaldırımı olmayan sokaklarından iki arabanın yan yana geçememesi yetmiyormuş gibi bi de oturdukları evlerin balkonlarından sokağa attıkları çöpleri, bir yandan kedi köpekler, öte yandan kâğıt toplayıcılar dağıtınca acayip kirli bir görüntü oluşuyor sokakta. Bu durumu Kadıköy belediyesine şikâyet eden insanlara belediyeden, ‘ne kadar oy, o kadar hizmet’’, demiş. Bu söylentiyi bir miting ‘inde belediye başkanı Selami Öztürk yalanlasa da kimseyi inandıramadı ve bu dedikoduların arkası da geldi üstelik.
Başkan, müteahhitler ‘den imar karşılığında tam ( 100) daire istiyormuş. Başkan bir başka açıklamasında ise, o daireleri kendime değil, belediyeye kaynak, bir gelir olsun diye istedim demiş, yani yalanlamamıştı bu dedikoduyu, ben kendi kulaklarımla duymadım, bu da ötekiler gibi bir başka dedikodu olabilir ama şu da var, ateş olmayan yerden de duman çıkmaz dimi...
.Daha sonra bir gece yarısı yapılan bir operasyonla bu yer Kadıköy belediyesinden alınıp İstanbul büyük şehir belediyesine devredildi ve ondan sonrası karanlık ve de karmakarışık. Şimdi, ev sahiplerinin de endişeli bekleyişleri devam ediyor çünkü çok şiddetli bir başka dedikodu dolaşıyor ortalıkta; kimseye istediği, yani vaat edilenlerin karşılığında atılan imzaların hiç bir geçerliliği yokmuş diye. Bu yüzden pek çoğu anlaşmayı iptal ettirip özel sektörle anlaşmak istiyor. Hak sahipleri: devletle değil de özel sektörle anlaşma peşinde koşuyorlar, yani kimse devlete güvenmiyor bizi dolandırır düşüncesindeler hemen hepsi… Halledebilecekler mi, göreceğiz. Hiç umurumda değil, hatta bu duruma ben, oh olsun sizlere değdim anlar bile oluyor...
İlk başlarda havalara giren ev sahipleri, yaka paça kiracıları kışın ortasında su ve de elektriklerini kesip sokağa attılar. Şimdi ise dolaşan bu dedikodular karşısında hepsi suspus olmuş durumdalar ve onların da ağızlarını bıçak açmıyor. Herkesin kafası karışık, herkes şüphe içerisinde bekliyorlar, hep birlikte bekliyoruz..
Serkan askerlik dönüşü birkaç yere iş başvurusu yaptı ama henüz kimseden ses yok kimse de geri dönmedi. Niçin arasınlar ki, dışarıda o kadar işsiz insan varken. Serkan öyle vasıflı bir elama değil, mesleği var ama henüz mesleğini hiç kullanmadı, yani tecrübesi yok. Kamera işi yapmaya çalışıyor ve bu işi daha ileriye götürmek için uğraşıyor. Birkaç yere gidip çalıştı ama çalıştığı yerlerden doğru dürüst parasını alamadı ve aldığı para ise yol ve yemek parasını karşıladı o kadar.
Serkan, paramı alacağım- diyor ısrarla; İnşallah alırsın...
. İşlerimiz bir ara çok iyi gidiyordu. Ben bu gidişle bütün borçlarımı kapatır üstüne para da kalır diye düşünürken olmadı; yine eskisi gibi devam.. İşim fena değil aslında ama doyurmuyor bizi, bizler büyüdük, fiyatlar artı ama dükkanda her şey eskisi gibi kaldığı için yetmiyor. Serkan iş aramaya devam ederken bir yandan da ara işlere bakıyor. Geçtiğimiz hafta bir yerden biraz para aldı ve çok mutlu oldu. Kredi kartını ödedikten sonra geri kalan parayı da hesaba yatırdı sonra da bir tatlıcıya girip tatlı aldı bize. Serkan’ın huyu öyle, her para aldığında mutlaka eve tatlıyla gelir ve bu kural yine değişmedi,
Serkan’ı öyle mutlu görünce Gökhan’a, aha da Serkan parasını aldı ki elinde tatlıyla geliyor dedim. Serkan söylediklerimi duydu ve gülümsedi. Oğluma sarıldım, onu öptüm.
Çok güzel bir duyguydu bu, hem benim, hem de oğlum için..
Her ikisine de yiyecek bir şeyler hazırlayana kadar tatlının yarısını ayaküstü bitirmiştik bile ;onlar yediler ve tam çıkarken cep telefonum çaldı.
Şaşkınlıkla açtım telefonu ve numara tanıdık değildi. Gene reklamcılar, ya da yanlış numara dedim ama alo demeyi de ihmal etmedim. Genellikle bu tür numaralar, bir kaç kez çaldıktan sonra açmadan kapanıyordu ama bu kapamadı.
Alo, buyurun...
Karşıdaki ses-Siz bir yarışmaya başvurmuşsunuz, baş vurunuz incelendi ve yarışmaya uygun bulundunuz- deyince, ben heyecandan titremeye başladım, ama bi yandan da hangi yarışmaya başvurmuştum acaba?, onu hatırlamaya çalışıyordum. Yaklaşık bir yıl önce bir yarışma için forum doldurmuştum ve benim başvurumdan kısa bir süre sonra o yarışma ekranlardan kaldırılmıştı. Acaba başka bir yarışma için başvurmuş olabilirmiyim? Onu hatırlamaya çalışıyordum.
Adam aralıksız konuşuyordu ve benim ona soru sormama fırsat vermiyordu. Bu adam hiç susmayacak galiba deyip bir fırsatını buldum ve adama sordum, hangi yarışma bu?
Adam, bir anda durdu ve bir kaç saniye sustuktan sonra; iki yıl kadar oldu Forum’u yollayalı dediği an jeton düştü. Ben bir yıl olduğunu zannederken meğerse iki yıl olmuştu.
Hani o kutu- kutu yarışması mı?
Adam,-he, he o yarışma- dedi
Ama o yarışma yayında değil ki.
-Yakında yeniden yayına başlayacak ve hazırlıklar yapılıyor, senin de başvurun onaylandı, hatta bizde başka bir telefon numaran daha var - deyip iş yerinin telefonunu da söyleyince daha bir inanmaya başladım adamın söylediklerine.
-Şimdi sana yeni bir forum gelecek, on beş gün içerisinde yarışmaya katılıp katılmayacağını o Forum’a yazıp bize yollayacaksın.
Ha, yarışmaya ister katılırsın, ister katılmazsın o senin bileceğin iş; sen bize bir adres ver ki o adrese Forum’u yollayalım- dedi. Tamam, deyip İş yerinin adresini verdim..
Nasıl bir sevinç benimkisi anlatamam. Yerlere göklere sığamıyorum. Oğluma, yarışmaya davet edildim, diyerek yerimde zıp, zıp zıplıyordum. Gökhan, -anne, sevinmeyi bile beceremiyorsun- deyince, kendime geldim.
Serkan ise, hiç ses etmeden bana bakıyordu şaşkın -şaşkın.
Gökhan. Daha dur bakalım, hele bir forum gelsin kesinleşsin ondan sonra sevinirsin- dedi ve de ekledi
- Anne, o kadar da güvenme bunlar dolandırıcı olabiliyor ve insanları bu şekilde kandırabiliyorlar, bir yerde okumuştum, yarışma adı altında çok kişiyi kandırmışlar- deyince, moralim bozuldu.
Ben, bu gece sabaha kadar uyuyamaz hayal kurarım derken birden sevincim kursağımda kaldı.
Ne bu ya, bizler adam gibi bir sevinemeyecek miyiz?
Nasıl bir memlekette yaşıyoruz anlamadım ki. Çıkarken de, ben parka gidiyorum, biraz spor yapmalıyım belki gerçekten de çağırırlar beni iki kilo versem gene de bana yeter, deyip
Hızlı adımlarla parka giderken çaktırmadan da olsa hayal kuruyordum.
Ne der, nasıl davranırım?, ne kadar para alabilirim? Evin ilk peşinatını bulduğum an yarışmadan çekilirim, neme lazım para kolay mı bulunuyor düşünceler arasında parkın etrafında tam iki buçuk tur attım hiç yorulmadım.
.. Kirayı vermek için ev sahibinin dükkânına geçtim, kirayı oğluna verdim ama babası da oradaydı ona iyi bakmadım. Gelini akşam sabah doğuracaktı ve balon gibi şişmişti. Eve doğru giderken aklımda hep yarışma vardı. Acaba? Acaba?, diye-diye eve vardığım da ise hemen kız kardeşimi arayıp ona durumu anlattım ama endişelerimi de söyledim..
Kız kardeşim de, -senin neyin var ki seni dolandırsınlar- dedi
Ya öyle değil, gönderilen postanın parasını alıyorlar ve bu miktarda öyle az bir miktar değil, bu şekilde hiç azımsanmayacak kadar para kazanıyor bu dolandırıcılar. Gökhan öyle söyledi, hem de bana,-anne, sen sevinmeyi bile beceremiyorsun-dedi.
Dedim oğlum, hayatımda o kadar az sevinç yaşadım ki, sevinmek nedir bilmediğimden olmasın.
Kız kardeşim, -ben de o yarışmalara çok baş vurdum ama sonuç alamadım, bir şey olmaz, belki doğrudur sen bakma onlara -dese de ben çok sıkılmıştım bu duruma ve çok hayal kurarım dediğim hayallerden de hiç birisini kurmadım..
.. Gökhan, Var mısın, Yok musun sitesine girdi ve orada benim gibi birçok kişiyi aramışlar, sakın inanmayın, onlar dolandırıcıdır diye yazmışlar. Nasıl sinirlendim anlatamam, Polis ( 155 ) aradım. Böyle bir durum var ve polise arayan numarayı vermek istedim ama polis numarayı almadı. Polis-Bizler sadece kredikartı ve buna benzer durumlarda tel alıyoruz- dedikten sonra da - kargo gelirse aldığına dair hiç bir şeye imza atma. Eğer seni imza atmaya zorlarlarsa o zaman bizi ararsın dedi ve telefonu kapattı.
Yarın sabah ilk işim beni arayan numarayı geri aramak olacak ve bakalım telefonu kimse açacak mı?..
Ağzıma ne kadar küfür geldiyse hepsini söyledim Yaşadığımız şu hayata lanetler okudum.
Ne kimseye güvenebiliyoruz nede aldığımız habere sevinebiliyoruz.
.Serkan suskunluğunu bozdu ve bana- anne, bu tür işlere bu kadar umut bağlama, sonrada ne hale geldiğini gördük işte dedi. Demek ki o kadar değişik sevinmişim ki, bu yüzden oğlum hiç ses etmeden beni seyretti.
Kısacası, kocaman bir hayal kırıklığı yaşadım ve tüm aile birliği karar verdik arayanlar dolandırıcıdır, kesin teşhisi koyduk. Ben yine parkın yolunu tuttum..
Gündüz YAVUZ…..06 /03 /2013 / Çarşamba..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.