- 722 Okunma
- 2 Yorum
- 3 Beğeni
Öykünün Sesi
Eski anları düşünürken eskimeyen radyomdan yükselen hüzün tınıları kulaklarımın duvarını parçalıyor adeta. Dakikaların önüne prangalar konulmuşken, saatlerin gecenin derinliğinden tan vaktine erişmesini umut etmek hayal satmaktan öte bir şey değil. Sanırım bir bilinmeyenden geldim bir bilinmeyene gidiyorum.
Yaşadığım yerde bana Öykü diye sesleniyorlar. Çok eski zamanlardan kalma bir öyküyüm ben. Doğduğum yerde yaşımı ve suretimi pek hatırlayan yok. Sekiz yaş, on sekiz yaş ya da otuz sekiz yaş. Ne fark eder. Sekizler bir kalıp dünün sekizleri bugünün sekizleri. Değişen bir şey yok. Bin dokuz yüz seksen sekiz’in sekiz kasımında bir divanda sorgularken hayatı, iki bin on sekiz’in sekiz kasım’ında hayatımda olumlu yönde değişen bir şeyin olmadığını görmemek ne acı.
Benim gibi hayata başlayanlar hep bir sıfır yenik başlar. Her zaman saha ve seyirci üstünlüğü rakip takımda olur. Ümitsizliğin hayalleri olmazmış. Dolayısıyla da insanlardan hiçbir zaman hayal satın almadım. Benim gibilerin bir kaderi vardır ve bu kader bilinir. Kadere iman etsen de etmesen de günün ya da yılların sonunda kaderini değiştiremezsin.
Bir varmış bir yokmuş hayatın nakaratı. Bazıları için varlık hep nakarat bazıları için de yokluk hep nakarat. Gülümsemesi yüzünde ve gönlünde eksik olmayanlar için bir varmış sonra yine varmış sonra yine varmış.... Var öyle coşku ki; cağlayanlar gibi zemini adeta parçalayıp o yeri koca bir göle çeviriyor. Oluşan o gölden alabildiğin kadar al doya doya iç. Varlığın hikayesini yaşayanlar yokluğun hikayesini anlayamaz. Yokluk apayrı bir hikayedir. Yokluk, soğuk çöl gecelerinde eksi kırk derece’de tümseklerin altına sığınmış vahhabinin hikayesidir. Yılgın bir mülteci çocuğunun annesinin peşinde düşe kalka karda soğukta yola devam etmesidir. Bir yokmuşun hikayesini yaşarken ben, varlığın coşkusunu sanırım başkalarına bırakmışım. Sekiz yaşında bir varmışı bekledim gelmedi sonra on sekiz yaşında yine bekledim yine gelmedi. Sonra dedim ki bir yokmuş yine bir yokmuş yine bir yokmuş.... Bir varmışa gelene kadar hayat yok olmuş.
Gerilim hep bir gerilim. Psikolojik romandan çıkmış roman kahramanları gibi zombi zombi sokaklarda dolaşıp duruyorum. Eylül bitti, Ekim de bitti. Eylül’de gel Eylül’le gel derken sevgili ne mevsimler geldi geçti, ömürler bitti. Ayların yılların pek önemi yokmuş. Belki şubat’ın acizliğine uğradım kanadım kırıldı. Yükseklere en yükseklere gitmeyi hayal ederken şimdi hercai duygularla günün kahramanı olmaya çalışıyorum. Ne kasımda aşk başka oluyor ne de kışın kahrı çekiliyor. Herkes bahar’ın saadetini yaşarken ben ikinci defa ölüyorum ama kimse farkında değil.
Gecenin kalbine saatlerin tik takları vururken uzun soluklu hayaller kurmayalı sanki bir asır olmuş. İzansız umutlarım ölümlü hayal kırıklıklarıma neden oldu. On sekiz yaşında hesapsız kitapsız bir hayalim vardı. Öngörmek istemedim belki de günü ve sonrasında yaşanacakları. Kadın olmak bazen öngörmemeyi gerektiriyor hayatta. Hayata mantık çerçevesinden bakıp hayatı öyle yönetmek kadınlığın özünde yok sanırım. Öz olmak özgür olmak neden çok zor. Hayatı her zaman başkalarının istediği gibi mi yaşamak gerek.?
Gecenin derinliği ne çok hikayeler üretiyor da bazen kelimelerim cümlelerim tükeniyor. Anlatmaya mecalim kalmıyor. Çocukluk anlarımın hafızası acılarımı depreştirirken içimde büyüttüğüm kavgam beni ayakta tutuyor. Unutmuş gibi yapsam da düne dair ne varsa hepsi taze ancak hepsi savruk. Kim bilir Savrulmuş olan hayallerim, acı dolu geçmişim toparlanır da gün yüzüne çıkar herkes beni anlar.
TÜM KADINLARIMIZIN 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN.
YORUMLAR
“ Benim gibi hayata başlayanlar hep bir sıfır yenik başlar.”... hep kısa çöpü çeken bir güruh var hayatta. Bunun, her şeyi ince eleyip sık dokumakla da ilgisi olduğunu düşünüyorum ben. Bakın mesela çevrenize, sorgulamayan insanlar hep mutludur. Sorgulamamalarının nedeni ister psikolojik, ister fizyolojik olsun, önemi yok, nasıl olsa bihaberler olaydan...
Sanırım bazen yanlış yerde durup baktığımız da oluyor. Biraz kıpırdandığımızda, başka açılar yakalayabiliyoruz. Bunu sık sık denemek gerek belki... Birçok şeyi sorgulattı yazınız, teşekkürler!
Serkan BOL
Saygılarımla...
Bu gün okuduğum güzel yazılardan birisi... Hayatın içinden bir dolu yaşanmışlık. Gelgitler arasında ne kopardık hayattan, ne özümsedik ona bakmak lazım... Kutlarım içtenlikle...
Serkan BOL
Saygılarımla...