- 938 Okunma
- 11 Yorum
- 6 Beğeni
Cehalet
( Arada bir güncellemekte fayda var, hikayem bir kişiye dahi ışık olsa sevinirim )
Bugün sizinle bir hikaye paylaşmak istiyorum, ders alınacak gerçek bir hikaye!...
İnsanın candan dostları olması ne güzeldir değil mi?... İyi gününü, kötü gününü paylaşacak candan bir dost!.
Benim de vardı dostlarım... Hele bir tanesi vardı ki; yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmez, gün içinde defalarca birbirimizi arar, sorar, görüşürdük.
Evlerimizin çok yakın olmasına rağmen bazen birbirimizde gecelediğimiz bile olurdu.
İnsan gurbette daha bir çok arıyor dostu, buldun mu dört elle sarılıyorsun, hele birde hemşerinse bir başka oluyor tadı.
...............
Almanya`ya ilk geldiğim yıllardı...
Tesadüfen bir hemşerimizle tanıştık, hatta uzaktan akraba bile çıkmıştık.
Gurbette olduğumuz için de birbirimize dört elle sarılmıştık, üstelik hemşeriydik de, ne mutluydu bize!.
Birkaç yıl yediğimiz, içtiğimiz ayrı gitmeyecek şekilde güzel günler geçirdik...
Bir tane çocuğu vardı... Çok istemesine rağmen ikinci çocuğu olmamıştı.
Bu duruma en çok üzülen, onu doktor doktor gezdiren bendim, dil sorunu olduğundan dolayı kendisi anlatamıyordu derdini.
Doktorlar olmaz diyordu, olursa da dış gebelik olur, çocuk düşer, hatta kendi farkına varmazsa hayatı tehlikeye girer diyordu.
Üzülmesin diye uygun dille anlatıyor, teselli ediyor, en az onun kadar üzülüyordum bu duruma.
“Allah büyüktür, umudunu kesme, teknoloji ilerliyor, bakarsın gün olur derdine çare bulunur, tıp hızla gelişiyor”, diyerek günlerce teselli ederdim.
Bir zaman sonra onun oturduğu binaya başka bir türk ailesi taşındı, gidip geldikçe görüyordum ama ne yalan söyleyim hiç sevmemiştim.
Çünkü, işleri güçleri fal, sohbetleri; ayıran, birleştiren muskalar, yalan, yanlış varsayımlar, sözde dinci gruplaşmalar, oturumlar.
En nefret ettiğim şeyler!..
Tesadüfen gördüğümde selamlaşıyordum ama mesafe koyarak, asla işim olmaz o zihniyette olanlarla!
Aradan bir süre zaman geçti, bu dost aramıza mesafe koymaya başladı...
Ne olduğunu, neden olduğunu bilmiyordum ama bana karşı soğuk davranıyordu, defalarca sormama rağmen susuyor, hiç bir açıklama yapmıyordu.
Bende alındım ve ayağımı çektim onun kapısından.
Bir gün duydum ki hastaneye yatmış, kırgınlığımı bir yana atıp ona koştum...
Dış gebelik olmuş ve ölümden dönmüş!
Bana karşı yine soğuktu ve ben hala neden olduğunu bilmiyordum.
Bir gün başka bir arkadaşım dedi ki; “sen ona büyü yapmışsın, ondan çocuğu olmuyormuş, o yüzden sana küsmüş...”
Cehaletin böylesine hiç rastlamamıştım o güne kadar, şaşırdım, inanamadım, şok oldum, aptallaştım hatta.
Hemen dost sandığım arkadaşıma gittim, dedim “neler oluyor, nedir bu saçmalık?...”
“Çocuk olmayınca yeni komşumla üfürükçüye gittim” dedi, bilmem hangi şehirde bu konulara uzman biri varmış da, herkese çare olurmuş da, bu da gitmişmiş...
“eee” dedim, bu bir başladı anlatmaya...
Tüm dost geçinenlerden, üfürükçülerden, örümcek beyinlilerden, cahillerden,
dinci ayağıyla milleti sömürenlerden nefret ettim.
Üfürükçü demiş ki; ( Aslında o hoca diyerek anlatıyor da, ben hoca gibi hocalara olan saygımdan üfürükçü diye anıyorum o tür insanları )
“Sana yardımcı olabilmem için aklı ermeyen, sübyan bir çocuk getireceksin buraya....
Bu da demiş ki, kızım var yanımda, 6 yaşında, hah tamam demiş üfürükçü!.
“kızınla bir odaya kapanacağım, cinleri çağıracağım kız masum olduğu için cinler kızına söyler neden çocuğun olmuyor” diye!
Neyse, kız ve üfürükçü kapanıyor odaya...
Sonra çıkıyor odadan, diyor ki;
“Sana muska yapılmış çocuğun olmasın diye ve bunu yapan şu kişi” deyip benim ismimi vermiş.
( Yani çocuğun ağzından laf almamış, kimlere gider gelirsiniz, kimleri tanırsınız gibi bilgi çalmamış, her gün beni gören çocuk haliyle benim ismimi verir. )
Bu cehaletin bedeli olarak da epeyce yüklü bir para ödeyerek dönmüş evine bizim zır cahil...
“Nasıl inanırsın böyle bir şeye, yıllarca dost değil miydik, seni doktor doktor gezdiren ben değil miydim, ne yapmam lazım ki bana inanasın” dedim..
“Kuran’a el bas yapmadım de inanacam ” dedi, “tamam dedim” ve yaptım!
Ben de dedim ki, “şimdi de sen bas yaptın diye ”, “aptal mıyım ya birde yapmadıysan ağzım mı eğilsin” demez mi!
Bu sefer benim kafam attı, biraz sert konuştum... “ Neden iftira atıyorsun, ayıp olmuyor mu” deyince:
“Ya yaptıysan” diye hala sürdürürken yüzü bile kızarmadı yeminle!...
...
İşte böyle… Cahile laf anlatmak kadar zor bir şey olmadığını o gün öğrendim ve Allah’a havale ediyorum deyip, ilişkiyi bitirdim.
..............
Ben bu hikayeyi neden mi paylaştım?!...
Cehaletin, cahilliğin ne olduğunu bilirsiniz elbette, götürülerini de... Hele de bu zamanlarda!...
Nefes alışlarından belli ederler kendilerini, şayet dostlarınız arasında varsa, yakın çevrenizde,
mecburi ilişkileriniz olduğu kişiler arasında, fal, büyü, geleceği bilmek gibi gerici zihniyete sempatisi olan, saman altından su yürütenlerden sakının, dikkatli olun derim, balçık gibiler!
Üç yanımızın deniz oluşu gerçeği kadar, dört yanımız cehalet!
Çamur bulaşmasın üzerinize!.
YORUMLAR
" Cahil dostun olacağına bilgili düşmanın olsun." Yazının verdiği en büyük ders!..
Her atasözünün arkasında kocaman bir hayat hikayesi, alınmış dersler ve bazen de ödenmiş bedeller vardır. En azından Bu yaşanmışlıkta büyük bedel sana ait değil Sevgili Arkadaşım. Ödeyen de bence hâlâ onun bir bedel olduğunun farkında değil... ( Küçücük çocuktaki travma!... )
En yakın tanıdığımızı zannettiğimizi bile tanımadığımızı fark ediyoruz bazı şeyler yaşanırken. O nedenle ben yanılmaktan çok 'YANILTMAK'tan korkarım.
Dediğin gibi böyle ders alınası anlatımları zaman zaman güncellemekte yarar var. Tekrar okumak güzeldi.
Sevgilerimle...
Din üzerinden insanları kandırmak ne kadar kolay hale gelmiş, özellikle dindar kesimi. Bir insan körü körüne saçma sapan şeylerin peşinden nasıl gidebilir? Gidiyorlar işte.
Cahillik başa bela..
Allah akıl fikir versin ve bizleri de uzak eylesin öylelerinden ne diyeyim..
Senin için kötü bir anı olmuş ama okuyanlar için ders niteliğindeydi..
Sevgilerimle...
Bence bu yazı her dönemin yazısı canım, her daim güncel. Yüzler farklı, sözler farklı, dönem farklı... ama cehalet hep aynı! Hele de son yaşananlardan sonra kimilerinin şuursuzluğunu aklı almıyor insanın. “Nerde olsa ölecekti” diyenleri bile gördük gencecik canların ardından. Daha öte cehalet mi var!
Teşekkürler hatırlattığın anı için... Sevgilerimle
dünyadaki en karlı ticaret din tüccarlığıdır, sermayesi yalan müşterisi cahildir.
aziz nesin
bi de şöyle bi durum var
hristiyan bedava incil dağıtsa misyoner yaygarası koparılır ama müslümanlar hemen hemen hiç bir yerde bedava kuran dağıtmaz, oldukça yüksek parayla satar.yetmez yanmaz kefen cennete götüren terlik satarlar
televizyona kandil, ramazan vs. sunucu/konuk olarak çıkarlar sevap kazanmaktansa, bölüm başına 10 bin ile 45 bin lira arasında para alırlar n.hatipoğlu ile oğlu peygamber bir hurma ile oruç açardı diye ağlaya ağlaya izleyenleri ağlata ağlata ülkenin en zengin insanları olmuşlardır söylenecek çok şey var güzeldi yazı
sevgiler